Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel, Bulgaristan ile Moldova’daki seçimleri yorumladı, ardından Slovenya, Küba ve Gürcistan’daki gelişmeleri aktardı.
Ahmet İnsel bu hafta Ufuk Turu’na Bulgaristan ve Moldova’daki erken seçimleri gündemine alarak başladı. İnsel; Bulgaristan’da nisan sonunda bir seçim sürecinin yaşandığını, herhangi bir partinin çoğunluğu elde edememesi neticesinde de parlamentonun feshedilip seçimlerin yeniden yapılmasına karar verildiğini ve geçtiğimiz Pazar günü yapılan seçimlerin de bu kararın sonucu olduğunu hatırlatarak; 54 yaşındaki televizyon programcısı Slavi Trifonov’un lideri olduğu yeni kurulan ‘Böyle Bir Halk Var’ partisinin ilk seçimlerdeki %18-19 civarındaki oy oranını bu seçimlerde %23,9’a yükselttiğini;- söyledi. 10 yıldan beri ülkeyi yöneten merkez sağ partinin lideri Boyko Borisov’un ise %23,7 oy oranıyla Trifonov’un 40-50 bin oy gerisinde kaldığını; bunun 10 yıldır devam eden Boyko Borisov hakimiyetinin son bulacağı anlamına geldiğini fakat Trifonov’un bu başarısına rağmen mecliste çoğunluğu sağlayamadığını ve kendisiyle ittifak yapabilecek Demokratik Bulgaristan Partisi ve ‘Ayağa Kalk! Mafya Defol!’ Hareketinin delegeleri ile dahi mecliste çoğunluk için gerekli olan 120 milletvekilini sağlayamadığını aktardı. İnsel, bu partiler dışında kalan Bulgaristan Sosyalist Partisi’nin, Bulgaristan’ın komünizm döneminden kalan sorunlarını geçmişten taşıması ve Rusya taraftarı bir parti olması sebebiyle, Halklar ve Özgürlükler Partisi’nin ise Bulgaristan’da yolsuzluklara en çok bulaşmış parti imajını taşıması nedeniyle Trifonov’un koalisyon yapma ihtimali olmayan partiler olduğu; bu sebeple de bundan sonraki sürecin öngörülemediğini ekledi. Trifonov’un yalnızca sosyal medya üzerinden yürüttüğü seçim propagandası yoluyla bu oyları aldığı; ana akım medya ile hemen hemen hiç yüz yüze görüşme yapmadığı, seçim mitinglerine katılmadığı; sağlığının da pek iyi olmadığının söylendiği; partisinin başarılı olması ihtimalinde kendisinin Başbakan olmayacağını, 2000’lerde bakanlık yapmış sağ eğilimli bir teknokrat olan Nikolay Vasilev’in kendi partisi nezdinde Başbakan adayı olarak gösterileceğini duyurduğu aktarıldı. İnsel; Trifonov’un daha çok teknokrat uzman hükümeti kurma niyetinde olduğunu; programındaki ana unsurun yolsuzlukla mücadele olduğunu, bunun yanında kreş açmak, yargı reformu yapmak, Bulgaristan’ın Euro sistemine ve Schengen sistemine girmesini sağlamak gibi vaatlerinin de olduğunu ifade etti. Eğer seçimler neticesinde koalisyon sağlanamaz ve hükümet kurulamazsa Anayasa gereği meclisin feshedilip tekrar seçimlere gidileceği aktarıldı.
Başka bir seçim gündemi olarak Moldova’daki seçimleri gündemine alan İnsel; Moldova’da 2020’de ‘Hırsızların Egemenliğine Son!’ sloganıyla seçilen kadın cumhurbaşkanı Maia Sandu’nun meclisteki Igor Dodon liderliğindeki Sovyet Sosyalistler ve Komünistler Bloğunun çoğunluğunu kıramadığı için Nisan ayında meclisi feshedip seçimlere gittiğini hatırlattıktan sonra, Pazar günü seçimlerin yapıldığını ve Maia Sandu’nun merkez sağ ‘Eylem ve Dayanışma Partisi’nin büyük bir başarı ile oyların hemen hemen %50’sini alarak mecliste çoğunluğu sağladığını; Sosyalistler ve Komünistler Bloğunun ise oyların %27 sini aldığını söyledi. Maia Sandu’nun, eski iktidar partisinin yolsuzluklarının incelenmesini engelleyen yasal kurumlara son vermeyi ve Moldavya’nın Avrupa Birliğine yakınlaşmasını hedeflediğini ve oy veren %50’lik seçmenin de bunu desteklediğini ancak Moldavya’da Rusya’ya yakınlaşmayı hedefleyen bir kesimin de olduğunu ve Maia Sandu’nun Rusya’ya yakınlığı ile bilinen bağımsızlığını ilan etmiş olan Transdinyester’deki Rus garnizonun yerine Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın gözlemcilerinin yerleştirilmesini önermesinden ötürü Rusya ile gergin ilişkilerin söz konusu olabileceğini aktardı. Doğu Avrupa ülkelerindeki ortak yolsuzluk problemine değinen İnsel; “Bütün bu Doğu Avrupa ülkelerinde ama en başta Bulgaristan, Romanya ve Moldova’da eski yönetimlerden kalma ciddi bir yolsuzluk sistemi var. Bu belki de Doğu Avrupa’nın birçok ülkesinin ortak sorunu aynı zamanda. Maia Sandu’nun Moldova’da bu konuda neler yapabileceğini bekleyip göreceğiz” diyerek Moldavya gündemini tamamladı.
Diğer bir gündem olarak Slovenya’yı ele alan İnsel; Slovenya’da şu anda sağ popülist bir lider olduğunu; bu liderin partisinin 2020 sonlarında parlamentodan bir yasa geçirdiğini ve bu yasanın göl, akarsu gibi su kıyılarına kamu yararını haiz inşaat ve imar yapılmasına izin verdiğini söyledi. Slovenya’da halkın su hakkının anayasal bir hak olmasına dayanarak ve uygulanan doğrudan demokrasi rejiminin de izin vermesi ile çevreci hareketlerin çok ciddi bir imza kampanyası ile referandum hakkı elde ettiğini; geçen nisan ayında 48.000 imza ile bu yasanın referanduma gitmesini meclise kabul ettirdiklerini; geçen pazar yapılan referandumda yasaya muhalefet eden ‘Hayır’ oylarının %86 olduğunu ve yasanın bu sonuca istinaden düştüğünü aktardı. İnsel; “Bu, referandum hakkının çok anlamlı bir kullanımı ve anayasaya suyun ticaretinin yasaklanmasını ve suya erişimde eşitliği öngören böyle bir kamunun ortak malı olarak su hakkının konulmasının getirdiği sonuçlardan bir tanesi” dedi.
Gündemine Küba’daki toplumsal hareketlilik ile devam eden İnsel; Küba’da, 2016’da Donald Trump tarafından ağırlaştırılan Amerika yaptırımları ve COVID-19 nedeniyle turizmin de durması nedeniyle iktisadi krizin hat safhaya çıktığını; ilaç bulunamadığını; gün içerisinde çok sık elektrik kesintilerinin yaşandığını; geçtiğimiz pazar günü 30 ile 40 arası bölgede sokak gösterileri yapılmaya başlandığını; 2018’de Küba’da mobil internetin kullanılmaya başlanmasının bu sokak gösterilerinin birbirlerinden haberdar olmasını da sağladığını; bunun üzerine ise mobil internette Pazartesi günü kesinti yaşandığını, göstericilerin iktidar karşıtı, sol eğilimli veya anti-komünist söylemlerinin olması bakımından farklı gruplar barındırdığını aktardıktan sonra atılan sloganlar içerinden ‘Korkmuyoruz!’ sloganının özellikle dikkat çekici olduğunu vurguladı. Küba Cumhurbaşkanı Miguel Díaz-Canel’in yaşanan yokluğun Amerikan yaptırımlarından kaynaklandığı açıklamasını yaptığı; Venezuela, Arjantin ve Meksika’dan destek mesajları geldiği; halkın bir talebinin de insani yardım kanallarının açılması olduğu; Küba hükümetinin ise Küba’nın insani yardıma ihtiyacı olmadığı ve bunun Küba’yı küçük düşürmeyi amaçlayan bir propaganda olduğu yönünde bir açıklama yaptığı; Miguel Díaz-Canel’in komünistleri, göstericilere karşı sokağa davet ettiği aktarıldı. İnsel; “Bu tavır, bir cumhurbaşkanı için hiç de olumlu bir barış çağrısı değil”diyerek Küba gündemini noktaladı.
Son olarak Gürcistan’da geçtiğimiz pazar günü LGBTİQ+ Onur Yürüyüşüne karşı düzenlenen yürüyüşü gündemine alan İnsel; Onur Yürüyüşünün yasaklanmasına yönelik olan bu yürüyüşte 40’a yakın gazetecinin darp edildiğini; bu gazetecilerden çok ağır darp edilen 37 yaşındaki Aleksandr Laşkarava’nın pazar günü yatağında ölü bulunduğunu; ölüm sebebinin başına aldığı darbeler neticesinde meydana gelmiş olan beyin kanaması olduğunun tahmin edildiğini söyledi. Pazar akşamı 8.000-10.000 kişilik bir kalabalığın bu şiddet gösterilerine son verilmesi ve LGBTİ+ haklarının tanınmasına engel olan bu tür grupların hükümet tarafından desteklenmemesine yönelik olarak meclis önünde gösteri düzenlediğini aktardıktan sonra, “Bütün kültürel muhafazakâr ülkelerde, iktidar sağ eğilimli olsun sol eğilimli olsun, LGBTİ+ hareketi hedefte” diyerek sözlerini tamamladı.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Merve Avdan’a teşekkür ederiz.)