Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Katalonya’da yapılan bölge seçimleriyle Makedonya’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinirken, Avrupa'da hızla yükselişe geçen sağ görüşe de dikkat çekiyor.
İspanya’nın ayrılıkçı zengin bölgelerinden biri olan ve Barselona’nın başkenti olduğu Katalonya’da yapılan bölge seçimlerinde, 2012’den bu yana toplam oyu Katalonya Meclisi’nin çoğunluğunu elde etmeye yeten üç bağımsızlıkçı partinin 130 milletvekillik Meclis’te 59 milletvekilliği alarak oylarını ilk kez düşürdüğünü belirten Ahmet İnsel, bu üç parti arasında en büyük kaybedenin oylarını 7 puan düşürerek %14’e gerileyen Katalonya Milliyetçi Sol Partisi olduğunu belirtti. Bağımsızlıkçı sağcı parti Katalonya İçin Birlik (JUNTS), 35 milletvekili ile arttırarak %22’ye çıkardığını ifade eden İnsel, bu tabloda kazançlı çıkanın oyların %28’ini alarak 42 milletvekilliği alan Katalonya Sosyalist Partisi (PSC) olduğunu aktardı. Önümüzdeki dönemde Katalonya’da bir sosyalist partisi ile ılımlı bağımsızlıkçı partilerden biri olan Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) arasında bir koalisyon hükümetinin kurulmasının söz konusu olabileceğini belirten İnsel, seçimlerde katılım oranının bir hayli düşmesine değindi ve pandemi öncesi son seçimlerin gerçekleştiği 2017’de %75 olan katılımın %55’e düştüğünü belirtti. Katılımın düşük olmasının nedenini, Türkiye’de olduğu gibi AKP’den memnun olmayıp başka partiye de oy vermek istemediği için sandığa gitmeyen seçmenin durumuna benzeten İnsel, diğer taraftan bağımsızlıkçı sağ parti olan Halk Birliği Adaylığı’nın (CUP) oylarını %4’den %11’e çıkartarak arttırdığını ve böylece sağcı partilerin karşı karşıya olduğu ilginç bir meclis tablosu oluştuğuna dikkat çekti. Bu partilerden İspanyol milliyetçisi aşırı sağ parti VOX’un oyların %8’ini, bir diğer bağımsızlıkçı aşırı sağ parti olan Katalon İttifakı’nın da oyların %4’ünü aldığını belirten İnsel, Katalonya dışındakileri tembel ve Katalonyalıların sırtından yaşayanlar olarak gören Katalon İttifakı Partisi’nin yaptığı yabancı düşmanlığına ve zengin ırkçılığı tutumuna vurgu yaparak iki aşırı sağ partinin tamamen zıt ama aynı alanda buluşmuş durumda olduklarına dikkat çekti. Özdeş Özbay, aşırı sağ partilerin oylarını arttırmasında İspanya’da iktidarda olan İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) koalisyon hükümetinin Katalonya’nın bağımsızlığından yana olan yasaklı liderleri affetmesinin etkisinin konuşulduğuna işaret ederken; İnsel, İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve lideri Pedro Sanchez’in Katalonya partilerinin desteğini alarak mecliste çoğunluğu sağlayabildiğini ve bunun karşılığında da Katalonya’daki bağımsızlık referandumunu bir ayrılıkçı hareket olarak değerlendirip hapis cezaları verilen liderlerin affedilmesinin gündeme geldiğini hatırlattı.
Katalonya’da bağımsızlıkçıların yerine iktidara gelen Katalonya Sosyalist Partisi’nin (PSC) Pedro Sanchez’e desteklerini çekeceklerini ilan ettiklerini belirten Ahmet İnsel, dolaysıyla Pedro Sanchez’in bir taraftan kazançlı gözükmesine karşılık diğer taraftan tam kazançlı olmadığını da ifade ederken, yedi yıldan bu yana Belçika’da yaşayan Katalonya bağımsızlıkçı sağ partisi lideri Carlos Puigdemont’un önümüzdeki günlerde Katalonya’ya döneceğini ilan etmesinin önemli gelişmelerden biri olduğunu aktardı.
Makedonya’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine geçen Ahmet İnsel, seçimleri emekli hukuk profesörü Gordana Siljanovska-Davkova’nın oyların %65’ini alarak kazandığını aktardı. Makedon Ulusal Tarihi Partisi olarak bilinen devrimci, milliyetçi partinin meclis çoğunluğunu da bir ittifakla alabilecek duruma geldiğini ifade eden İnsel, Pazar günü Meclis’te yemin eden yeni Cumhurbaşkanının yazılı resmi metinde Kuzey Makedonya olarak geçen ülkenin resmi anayasal adını sadece Makedonya olarak kullandığına dikkat çekti ve Cumhurbaşkanının konuşması biter bitmez Meclis’teki Yunanistan Büyükelçisi’nin salonu terk ettiğini, akabinde Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın Makedonya’ya bir protesto notası yolladığını belirtti. “Biliyorsunuz, Makedonya ve Yunanistan arasında 2018’de Prespa Antlaşması adı verilen bir antlaşma yapılmıştı. Bu antlaşma ile Makedonya ülkenin resmi adının Kuzey Makedonya olmasını kabul ederken; bunun karşılığında Yunanistan da Makedonya’nın NATO’ya üyeliği ve Avrupa Birliği aday üyeliği konusunda yeşil ışık yakmayı kabul etmişti. Bu antlaşma, Syriza’nın hükümette olduğu dönemde Alexis Tsipras’ın en büyük başarısı olarak görülür. Yunan milliyetçilerine de kabul ettirdiği veya onların da önüne geçerek kabul ettirdiği bu antlaşma, Makedonya milliyetçileri tarafından aslında hiçbir zaman kabul edilmedi ve Makedonya Devrimci Partisi de bunu hiçbir zaman kabul etmemişti. Dolaysıyla şimdi Yunanistan ile yeniden bir gerginlik çıkma ihtimali var, ” açıklamasında bulunan İnsel, Makedonya’nın önündeki bir diğer gerginliğin Bulgaristan ile yaşandığına dikkat çekti, “Bulgaristan Kuzey Makedonya’daki küçük Bulgar azınlığın ulusal azınlık olarak Anayasa’da yer almasını istiyor. Diğer taraftan, Kuzey Makedonya’dakiler de Bulgaristan’ın Makedonya toprakları üzerinde tarihi Bulgaristan iddiası ile bir genişleme arzusu içinde olduğu endişesini taşıyorlar.” Bu sorunların Makedonya’nın Avrupa Birliği sürecinde ilerlemesini zorlaştırdığını belirten İnsel, bir başka gerginliğin Güney Makedonya üzerinde Yunanistan ile yaşanabileceğine de değindi. Selanik ve daha doğusunu içeren Güney Makedonya’nın Yunanistan tarafından tarihi bölge olarak görüldüğünü ve diğer yandan, Makedon milliyetçilerinin de büyük ve tarihi Makedonya tarihi dedikleri şeyin Kavala’ya kadar indiğini belirten İnsel, bütün bu gerginlik noktaları içinde ilerleyen tartışmaların Büyük İskender’in Makedon mu yoksa Yunan mı olduğuna kadar evrilebileceğine işaret etti.
Ufuk Turu’na Hırvatistan’daki seçimlerle devam eden Ahmet İnsel, Hırvatistan’da 17 Nisan’da yapılan seçimlerden sonra en büyük kazanan partinin üçüncü gelen aşırı milliyetçi ve aşırı sağ Yurtsever Hareketi olduğunu ve bu seçimlerde daha önce dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş şekilde mevcut Cumhurbaşkanı olan sosyal demokrat partinin lideri Zoran Milanović’in Anayasa Mahkemesi’nin karşı çıkışına rağmen partisinin bir numaralı adayı olarak milletvekili seçimlerine katılması olduğunu hatırlattı. 1991’den bu yana Hırvatistan’ı aralıksız olarak yöneten sağ partinin seçimlerde yine birinci gelmekle birlikte yeterli çoğunluğa ulaşamadığını ve oyların %22’sini alarak üçüncü gelen aşırı sağ Yurtsever Hareketi ile ittifak yaptığını aktaran İnsel, bu partiler arasında yapılan ittifak protokolüne değindi ve Yurtsever Hareketi partisinin üç milletvekilliği aldığını, aynı zamanda ittifak ortağı olan Andrej Plenković’in partisi Hırvat Demokrat Birliği’nin (HDZ) bakanlıklarında Bakan Yardımcılığı veya müsteşarlığı alacağını belirtti.
Aşırı sağ, aşırı milliyetçi ve bir yanıyla da aşırı liberal ve aşırı ulusal ekonomi taraftarı ve eşcinsel karşıtı olan Yurtsever Hareketi’nin neredeyse bir gölge hükümet gibi çalışacağını vurgulayan Ahmet İnsel, bölgedeki bir diğer gelişme olarak, 1848’de Avrupa’da gerçekleşen demokratik devrimler sırasında Avusturya - Macaristan İmparatorluğu’na yardıma giden Hırvat liderin, geçtiğimiz yıllarda Zagreb’in en önemli meydanına yapılan heykelini Srebrenica’da Ratko Mladić’in heykelini dikmeye benzeten solcu entelektüel çevrelerin endişelerini dile getirerek, Balkanlar’da aşırı sağın yükselişine bir kez daha dikkat çekti ve Avrupa Birliği Parlamentosu seçimleri öncesinde yapılan anketlerde ülkedeki aşırı sağ partilerin giderek güçlendiğini belirtti. “Bulgaristan’da Yeniden Doğuş Partisi oyların %14’ünü almıştı 2023’de, şimdi ise dördüncü sırada gelecek gibi gözüküyor. Bulgaristan Sosyalist Partisi’nin seçmenlerinin de hızla Rusya yanlısı ve NATO karşıtı, yabancı düşmanı, çok kaba bir popülizm izleyen bu aşırı sağ partiye yaklaştığı görüyoruz. Hırvatistan’da Yurtseven Hareketi’nin de yükseldiğini gördük, iktidar partisi oldu. Yunanistan’da Altın Şafak yasaklandı ama üç tane aşırı sağ parti var. Bunlar 2023 milletvekili seçimlerinde, oyların %13’ünü almıştı ve bunların içinde Kilise’ye çok yakın olan Yunan Çözümü partisi ön plana çıkmış durumda. Bu partinin de çok ilginç bir sloganı var; Trump’ın ‘ABD’yi yeniden büyük yapmak’ sloganına benzer bir şekilde, ‘Avrupa’yı yeniden Hristiyan yapmak’ sloganını kullanıyor,” açıklamasında bulunan İnsel, diğer tarafta Romanya’da Romanyalıların Birliği İttifakı’nın oyların %16’sını alması beklenen, hızla yükselen aşırı sağ parti olduğunu belirtti ve ittifakın sloganlarından birinin ‘Vlad Tepes’in zihniyeti hepimizin içindedir’ olduğunu aktararak Vlad Tepes’in Romanya’nın kahramanı olarak gördüğü Dracula olduğunu ifade etti. Bu ittifakın Avrupa Birliği ve Brüksel’i, Türkiye’de Osmanlı İmparatorluğu ve güzel hatıralarla anılır denilen milliyetçi tasarıya bir yanıt olacak şekilde tanımladığına dikkat çeken İnsel, “Buna göre Brüksel; cinai ideolojilerin yeşerdiği, esir halkların kaderinin belirlendiği yeni Bâb-ı Âli’dir. Bâb-ı Âli demelerinin nedeni, Rumenlerin gözünde Osmanlı İmparatorluğu’nun esir halkların kaderini belirleyen bir güç olması,” olarak ifade etti. Balkanların en batısı olan Slovenya’nın aşırı sağ partisi Sloven Ulusal Partisi’nin (SNS) büyük başarı sağlamayacağını düşündüğü için Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerine katılmadığına değinen İnsel, partinin bazı temalarının Sloven Demokratik Partisi (SDS) tarafından savunulduğunu belirtti ve, “Sloven Demokrat Partisi’nin de önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği Parlamentosu’nda sağ partilerin birliğinden çıkıp belki Viktor Orbán’ın Avrupa Muhafazakarlar ve Reformlar Grubu’na geçme ihtimali var. Ama diğer yandan, Rusya’nın müdahalesine şiddetle karşı ve Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya askeri yardım yapmasını büyük bir heyecanla savunuyor. Dolaysıyla Viktor Orbán ile anlaşıp, o hatta geçmesi biraz zor gibi gözüküyor. Slovenya, bütün bu aşırı sağ yükselişinin içinde bir şekilde bir istisna gibi gözüküyor,” dedi.
Ufuk Turu’nda son olarak Gürcistan’da Meclis’te oylamaya sunulacak olan Yabancı Etki Ajanı Yasası'nı ele alan Ahmet İnsel, bu konunun Türkiye’de de 9. Yargı Paketi’ne girmesi düşünülen değişikliklerinden birisi olduğuna dikkat çekti. Yabancı etkileri konusunda gelinen son noktanın Rusya’da yaşandığını belirten İnsel, 2011’de kurulan ve 2014 yılında Rusya’nın Kırım işgaline karşı savaş karşıtı yürüyüş yapan Rus Sosyalist Hareketi partisinin 5 Nisan’da devlet tarafından yabancı ajan olarak tanımlandığını ve geçtiğimiz günlerde alınan yeni bir kararla Yabancı Ajan statüsü verilmiş kişilerin seçilme hakkının iptal edildiğini aktaran İnsel, Yabancı Etki Ajanı meselesinin önümüzdeki dönemde aşırı sağ milliyetçi partilerin gündeminde olacağına işaret ederek bu haftaki programını bitirdi.