Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel, Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasında 2020’nin son günlerinde üzerinde anlaşılan Brexit’in ayrıntılarını aktardı.
Ahmet İnsel’in ilk gündem maddesi Brexit Anlaşması idi. Yeni yıldan önce varılan anlaşma gereği 2021 itibarıyla Avrupa Birliği ile Birleşik Krallık arasında pasaport ve gümrük kontrollerinin başladığını hatırlatan İnsel, ülkenin Erasmus’un da olduğu bazı AB programlarından çıktığını söyledi. İnsel, öğrencilerin AB ülkelerinde eğitim alabilmesi için 100 milyon sterlinlik bir hareketlilik bursu programının devreye sokulacağını ancak bu burstan da üst gelirli ailelerin çocuklarının yararlanabileceğini açıkladı. İnsel, Brexit ile özellikle Londra’nın finans merkezi olma sıfatını kaybedebileceğini ve AB ülkelerinde serbestçe hareket etme imkânına sahip olunamayacağı fikrinin neoliberalleri düşündürdüğünü, buna karşılık Johnson’un balık kotalarını kurtardığı için çok mutlu olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Karşılaştırma yapıldığı zaman balıkçılığın ülke ekonomisine katkısı %0,1 civarında, siyasi oy açısından simgesel olarak daha anlamlı görünüyor.”
Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasıyla İskoçya’nın bağımsızlığını isteğinin yeniden gündeme geldiğini, İskoçya’nın AB üyesi olarak kalmaya devam etmek istediğini, şu anda “Birleşik Krallık’tan ayrılalım” deme oranının %55-60 olarak gözüktüğünü, bu durumun önümüzdeki dönemde Birleşik Krallık’ta en önemli sorunlardan biri hâline geleceğini, Kuzey İrlanda ile İrlanda arasında gümrük oluşturulmadığını, gümrüğün İrlanda ile İngiltere arasında çekildiğini, bu durumun bir bakıma Kuzey İrlanda’nın İrlanda ile yakın olduğunun tescillenmesi anlamına geldiğini söyleyen İnsel şunları ekledi: “Birleşik Krallık’ın dağılması önümüzdeki 21. yüzyılın mümkün gelişmeleri içine yazılmış durumda.”
Birleşik Krallık ile AB ticaret anlaşmalarının son günlerde onaylandığını, aynı zaman içerisinde Türkiye’nin de Birleşik Krallık ile serbest ticaret anlaşması yaptığını, Birleşik Krallık’ın diğer ülkelerle de benzer anlaşmalarla yapmakla meşgul olduğunu anlattı. Liberallerin Birleşik Krallık’ın Avrupa’nın Singapur’u olacağı iddiasını taşıdıklarını, bunu da serbest piyasa kapitalizmi olarak tanımladıklarını ve ulusal güvenliklerini yeniden kazanma övüncü içinde olduklarını, parlamentonun hem liberal hem neoliberal hem de aşırı ulusal egemenlikçi bir havada olduğunu, toplumun ise şaşkınlık içinde olduğunu, AB’de ise siyasal birliğin ve sosyal politikaların güçlendirilmesiyle ilgili yeni tartışmaların başladığını aktardı.
“Sistem meşru mu?”
ABD’den Türkiye’ye geçen İnsel; Türkiye’de bütün kurumları çürütmeye ve etkisiz kılmaya, her şeyi bir kişinin elinde toplamaya yönelik bir politika olduğunu, bunun anayasasızlaştırma ile el ele yürütüldüğünü, yasal bile olmayan kararların alınabildiğini, bazı kararların denetlenmesinin ne meclis ne Sayıştay tarafından mümkün kılan, tamamen keyfî bir kliğin denetimsiz kararlarına tabi bir yönetim anlayışı olduğunu, bu yönetim anlayışının ciddi bir meşruiyet sorunu getirdiğini, bunun adını koymamız gerektiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi meşru mudur? Referandumda oylanmış olmasına rağmen meşru mudur? Buradan hareketle de bu rejim meşru mudur sorusu giderek daha fazla sorulması gereken bir soru. Hem hukuk devletinin lağvedilmesi açısından hem yasallığın lağvedilmesi açısından hem de demokratik temsil meşruiyetinin ortadan kalkması açısından değerlendirilmesi gereken bir konu. Bu politikanın sadece kurum kırımı boyutu yok, esas itibariyle öç alma, hıncını boşaltma politikası.”
Özdeş Özbay bu durumun öç almanın yanı sıra bir kutuplaştırma siyaseti olduğunu belirterek Boğaziçi Üniversitesi’nden öğrencilerinin sabah saatlerinde gözaltına alındığı bilgisini paylaştı. İnsel; genel olarak üniversitelerden öç alma politikasının sürdürüldüğünü, ancak bunun gökten zembille inmediğini 1980’den sonra getirilen YÖK’ün zaten bunu ön gördüğünü, 1990 başlarına kadar üniversitelerde rektörlerin seçilmediğini hatırlattı. Son olarak İnsel, “AKP iktidarı son 10 yılda 1980 askerî darbesinin getirdiği otoriter rejimi en uç noktasına götüren bir politika yürütüyor. Askerî olmayan bir askerî rejim gibiyiz şu anda” diyerek sözlerini tamamladı.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Sehel Oto’ya teşekkür ederiz.)