“Zengin ülkeler, tüm dünya aşılanmazsa ekonomik kaybın yarısını üstlenmek zorunda kalacak”

-
Aa
+
a
a
a

Prof. Selim Badur, haftanın ilk programında güncel haberlerin yanı sıra aşı konusunda kapsamlı bilgiler verdi. 

Selim Badur'la Korona Günleri: 1 Şubat 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 1 Şubat 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(1 Şubat 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur merhabalar!

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın! 

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Günaydın Özdeş, günaydın Feryal! İyi haftalar herkese ve her zaman olduğu gibi son programımızdan bu yana geçen 4 gün içinde ortalama sayılarla başlayalım. Ortalama günlük yeni olgu sayısı 523 bin 551 yani 500 bin bandında devam etmekte. Küresel, Covid-19 olgu sayısı 102 milyonu aştı. Artış devam ediyor, fazla bir değişiklik yok. Hafta sonu cumayı da katarsak 3 gün içinde olup bitenlere bakalım, birtakım protesto gösterileri var, bugün de ilginç birtakım eylemler bekleniyor bazı Avrupa kentlerinde, onu söyleyeceğim ama Danimarka sokaklarında ‘men in black’ siyahlı adamlar geziyor, özellikle bunlar ülkenin ikinci büyük kenti ve üniversite şehri olan Aarhus’da toplandılar. Sosyal demokrat Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen’in kâğıttan bir mankenini taşıyıp sonra da yaktılar. Boynunda bir yafta var “ben suçluyum” filan diye. Bu eylemin sloganı da ‘biz halkız’ ve ‘men in black’. Hafta sonu Avustralya’da aşı karşıtlarına karşı çok sert önlemler alındı ve polis müdahalesi oldu. Brüksel’de de yine bu tarz toplantılarda, protestolarda tutuklamalar oldu. Libya’ya geçtiğimiz zaman Tripoli’de savaş görüntüleri ortaya çıkmış, polis gerçek mermi kullanıyor, protestocular da polise hakiki el bombası atıyorlar. Biraz daha sert daha radikal çatışmalar oluyor demek ki Libya’da polis ve göstericiler arasında; nitekim 250’den fazla yaralı, 1 ölü var. Bu arada Libya’da insanlar panik içindeler, kısıtlamalar, sokağa çıkma yasakları devam ediyor ama sağlık açısından yetkililerin aldıkları büyük önlemler, önemli kararlar yok. Bunun üzerine insanlar evlerinde ilaç stokluyorlarmış, ne tür ilaç olduğunu bilmiyoruz ama ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar stokluyorlar. Bu arada bazı kısıtlamalar var, ABD’de toplu taşımalarda maske kullanımı, maske takmak zorunlu hale gelirken Fransa’da ülkeye giriş çıkışlara kısıtlama getirildi, dünden itibaren Avrupa topluluğu AB üyeleri ülkeleri dışında diğer ülkelerden gelenlerin ve oraya gideceklerin Fransa’ya giriş çıkışları engellendi. Bu arada bir dizi eylemden bahsetmiştim, bu eylemler arasında en ilginci bugün gerçekleşecek, 1 Şubat itibarıyla Fransa’da özellikle aşırı sağ, milliyetçi parti ve akımların protestoları var, bunların organize ettikleri. Başkaldırma, en sembolik olanı kapalı alanların, kapatılmış olan restoranların açılması bugün. Yani hükümetin aldığı kararları dinlemeden açacaklar. Alınan önlemlere başkaldırı bu kısıtlamaları dinlememe eylemi gerçekleşecek. “Maske takmak hiçbir işe yaramaz, restoranların kapatılması gayet anlamsızdır, saat 18.00’den sonra sokağa çıkmanın da sağlık açısından bir yararı bulunmamaktadır” diyerek bugün alınan kararlara uymama günü ilan edilmiş Fransa’da. Herhalde önümüzdeki programda ne getirir ne götürür bunu konuşacağız. Aşılar konusunda

ÖM: Bu bugüne kadar benzeri hiç görülmemiş bir şey galiba değil mi?

SB: Evet, sokakta bağırıp çağırıp protesto etmek yerine somut bir takım eyleme geçme yani kapatılan yerlerin açılması. Örneğin Belçika’da 4 aydır kuaförler çalışmıyor, kapalı 4-4,5 aydır, kuaförlerin açılması örneğin ya da restoranların açılması çok sembolik. Göreceğiz oraya giden müşteri olacak mı?

ÖÖ: Bir süredir arka arkaya bu aşırı sağın örgütlediği eylemlerde hep esnafa yönelik, yani onları örgütleyen, Lübnan’da da olmuştu, diğer ülkelerde de. Yani esas olarak kilitli olan işletmelerin organize eden böyle bir stratejiye doğru evrilmiş gibi duruyor aşırı sağ.

SB: Şimdi aşı savaşları var biliyorsunuz, bu şekilde tanımlamak yanlış ya da abartılı değil. Aslında kısmen de olsa Avrupa’da bu aşı savaşlarında bir ateşkes ilan edildi sanki. Bir söz birliği olmadı hiçbir zaman bu AB ülkeleri arasında, önce maske konusunda, sonra okulların kapatılması, daha sonra sınırların kapatılmasında hiç homojen ve tek bir doğrultuda bir karar alınmadığını gördük. Herkes kendi kararını alıp onu uyguluyordu. AB’nin 27 ülkesi 2 milyar doz aşıyı temin etmek için ve bunu eşit dağıtmak için bir anlaşma yapmışlardı ama başta Astra Zeneca firması ki bu bir İngiliz-İsveç ortaklığı, ortak yapımı diyeyim, bu firma aşısının bir sorun yarattığını gördük ve buradan patladı olaylar. Çünkü bu firma üretimdeki bir takım kısıtlamalar nedeniyle vaad ettiği, kontratı imzaladığı tarihte aşıları teslim edemeyeceğini ilan etti. 2021 yılının ilk 4 ayında 80 milyon doz verecekti AB ülkelerine “ancak  31 milyon doz verebilirim” dedi. Üretimde bir aksama olmuş olabilir, bir sorun çıkmış olabilir ama buna karşın İngiltere’ye aşı temininde en ufak bir azaltma yapmadan aşıyı sağlamaya devam edeceğini söyledi. Üretim merkezleri Belçika’da. AB ülkeleri buna karşı ciddi önlemler alıp eleştirilerde bulunuyorlardı. Bir ara uzlaşma sağlandı gibi ama 29 Ocak’ta yeni bir karar alındı; Avrupa’dan yani Belçika gümrüğünden çıkacak olan malların denetlenmesi ve Astra Zeneca paketlerinin ya da aşı kolilerinin İngiltere’ye yönelmesini engelleme gibi bir yaklaşım içindeler. Astra Zeneca yetkilileri buna itiraz ediyorlar yani bunu anlamsız bulduklarını söylüyorlar. 26 Ocak tarihinde Astra Zeneca genel müdürü Pascal Sorio İtalyan La Republica gazetesine bir demeç verip aslında aşı göndermelerinde iki farklı gelişme olduğunu, bunlardan bir tanesinin aşının kendisi, bir tanesi de onun içine konan şişelerin hazırlanması, dolum aşaması. Bunların ayrı ayrı öngörülmeyen sorunlar yarattığını söyledi ve bir yerde de AB’yi suçladı, dedi ki “siz İngiltere’ye bizim aksatmadan gönderimde bulunduğunuzu söylüyorsunuz, iyi de siz İngiltere’den tam 3 ay sonra sipariş verdiniz ve siparişte geciktiniz” diyor Astra Zeneca “o nedenle gönderemiyorum” diyor. 

Sadece Avrupa ülkeleri arasında değil farklı ülkelerin aşı temini konusundaki bu adaletsizlik, bu eşitsizlik DSÖ başkanı ve diğer yetkilileri düzenli olarak bunu dile getiriyorlar. Bunun ne getirip ne götürdüğüyle ilgili ilginç bir rapor var. Ben de bunu sayın Nuriye Ortaylı’nın yazısından öğrendim. Baktım, önemli bir rapor. 25 Ocak’taki DSÖ bilgilendirme toplantısında DSÖ başkanı uluslararası ticaret odalarının ısmarladığı bir çalışmanın sonuçlarını sundu. Başkanın ağzından davet edildi sunumu yapacak kişi. Sunumu yapacak olan bir Türk bilim insanı, Maryland üniversitesi ekonomi profesörü Şebnem Kalemli Özcan. Çalışma sayın Kalemli Özcan ve kendisiyle birlikte Koç Üniversitesi’nden 4 araştırmacı tarafından gerçekleştirildi. Selva Demiralp, Cem Çakmaklı, Sevcan Yeşiltaş ve Muhammet Yıldırım. Şimdi bu ekip Nisan 2020’den beri gelişmekte olan ülke ekonomilerinin pandemiyle karmaşık ilişkisi üzerine çalışan bir ekip. Son çalışmalarında zengin ülkelerin kendi nüfuslarının tümünü aşılamayı hedefleyen programlarını dünya ekonomisine hem de kendi ekonomilerine nasıl bir etki yaptığını araştırıyorlar. Çıkardıkları sonuç, zengin ülkeler nüfuslarının tümünü aşılasalar bile diğer ülkelerde aşılama sağlanmazsa devam edecek ekonomik kaybın yarısını üstlenmek zorunda kalacaklarını bulmuşlar. Bu da 9 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Bütün ekonomilerin birbirlerine bağlı olduğu vurgulanan çalışmada pandemi etkenlerinin her yerde ortadan kaldırılmadan hiçbir yerde ortadan kaldırılamayacağını söylüyorlar. Önemli bir rapor ve DSÖ haftalık basın toplantısında bu rapora ayrıntılı olarak, isim vererek açıklama yaptı ve bunu bildirdi. Bu tarz gelişmeler bu aşı politikalarında ki bu ekonomik yaklaşımın, bu zengin yoksul ayrımının gittikçe çarpıcı daha sorun yaratacak boyuta eriştiğini gösteriyor. Aşılamaya baktığımız zaman 31 Ocak dün akşam itibariyle ABD 31,1 milyondan fazla doz aşı kullandı, uyguladı, Çin 22,7 milyon, İngiltere 9,4 milyon, İsrail 4,7 milyon ki hâlâ orada Filistinlere ait sorun devam ediyor, hallolmuş değil, Hindistan 3,7 milyon, tek tek okumayayım Türkiye de 1,99 milyon, 2 milyona geldi Türkiye’deki aşılanan, uygulanan doz sayısı ki Türkiye bu sayıyla İtalya, Fransa, İspanya, Polonya, Rusya ve Kanada gibi ülkelerin önünde gidiyor aşılamada yani sayıda fena gitmiyor Türkiye bunu belirtmek lazım. 

Yeni aşılar var, son geçtiğimiz haftanın sonu itibariyle Johnson&Johnson’ın aşısı bunun en önemli özelliği tek doz uygulanması ve tek dozla diğerleriyle sağlanan, 2 dozla sağlanan bağışıklığa benzer bir bağışıklık ortaya çıkıyor, etkinliği %70’ler civarında. 43 binden fazla gönüllüde yapılan çalışma sonuçları açıklandı. Bir de Novavax firmasının aşısı, ilk rekombinant protein kullanılan bir aşı Novavax’ın aşısı. 2 doz kullanılyor o da 28 Ocak itibariyle faz3 çalışmalarının sonuçlarını açıkladı. Önemli olan bu aşılardaki faz3 çalışmaları, etkinlik, etkililik çalışma sonuçlarının yanısıra ortaya çıkan varyantlar üzerine nasıl etki ettikleri. Örneğin yeni sonuçlarını açıklayan Novavax firması diyor ki “benim aşımın etkinliği %89,3, İngiltere’deki varyanta karşı da oldukça güçlü benzer bir etkinliğe sahip ama Güney Afrika varyantına karşı etkinliği sadece %48”. Demek ki aşılar farklı varyantlara da farklı oranlarda etki ederek karşımıza çıkıyar. Ben bir takım sunumlar için varyantlar ve onların aşılarla etkileşimleriyle ilgili uluslararası bir grupla beraber slaytlar hazırlıyordum. Hafta sonu konuşulduğu zaman “biz bu slaytları hazırlıyoruz da, şu anda 3 tane varyant var, yakında 24 tane olabilir, bunu nasıl kotaracağız?” diye konuştuk.  

Bu arada hafta sonu çok güzel, çok beğendiğim bir yazı çıktı Birgün gazetesinde sevgili Doç. Dr. Ümit Kartoğlu İsviçre’den bizim de konuğumuz olmuştu, eski DSÖ çalışanı, yazının adı ‘Sürpriz poz, sürpriz doz Kodak Pfizer’ diye. Ümit yazısında “fotoğraf çekerken Kodak filmi kullanırdık, benim gibi bütün arkadaşlarım da. Filmler örneğin 24 ya da 36 pozluktu ama işin piri olunca 36 pozluk filmden 38-39 poz çekebilirdik. Filmi takarken farklı bir uygulama yapıp 1-2 poz sarıp başlardık çekmeye. Kısa sarış yöntemini uyguladığımız zaman doğal olarak 2-3 poz daha fazla çekerdik.” Buradan Pfizer’in aşısına geçmiş çünkü biliyorsunuz Pfizer aşısı flakonlar içinde 5 dozluk olarak lanse edildi. Bu şekilde ortaya çıkmıştı ama özellikle ABD’de çok dikkatlice enjektöre alındığında yani toplam 5 dozluk aşı çekildiğinde bu flakonlardan içinde bir ilave doza yetecek kadar miktarda aşı kalıyordu. Bunun üzerine bu fark edildiği zaman hemen Pfizer firması hiç vakit kaybetmeden Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA’ya daha sonra da AB’nin ilaç komisyonuna müracaat etti ve çok kısa sürede, 6 Ocak 2021 tarihinde “bizim flakonlarımızın üzerine 5 dozluk yazsa da aslında 6 dozluktur” dedi. Bu ne getirdi beraberinde? Tabii böylece bütün anlaşmalar doz üzerinden yapıldığı için 6. doz da hesaba katılınca örneğin 600 bin doz aşı anlaşması yaptıysanız 120 bin flakon yerine 100 bin flakon verecek Pfizer size. Böylece ciddi bir kâr sağlanıyor. Tabii bunu kendisi şöyle diyor “yıllık 1.3 milyar doz olarak planlanan üretim bu durumda 2 milyar doza ulaştığı söylenecek ama Pfizer’in asıl kaygısının bu keşfedilen fazladan dozun nasıl kazanca dönüştürüleceği üzerine.” Sayın Kartoğlu du buradan hareketle “Kodak firması bunu üretirken 36 pozluk film sattı, müşteriler 38-39 poz fotoğraf çekiyorlardı ama hiçbir zaman ürünün etiketini “artık 38 pozluk” diye değiştirip yeni bir fiyat koymayı aklına getirmedi” diyor. Hoş bir benzetme! 

İpsos’un yaptığı açıklama var, çalışmaların sonuçlarını açıkladılar, Türkiye’deki toplum genelinde anketlerde koronavirüsle ilgili farklı değerlendirmeler, müsaadenizle onlara biraz değineceğim. Bu koronavirüse yakalanmayacağını düşünenlerin oranı %25’ten %31’e çıkmış, yani insanlar “ben yakalanmamam bu hastalığa” demeye başlamışlar. Her 4 vatandaştan 3’ü ülkemizde koronavirüs tablosunu günlük olarak takip ediyormuş. Koronavirüsle mücadelenin iyi gittiğini düşünenlerin sayısı Kasım ayında %23’tü, ankete katılanların büyük bölümü mücadelenin kötü gittiği kanaatine sahipti. Bu 15-19 Ocak 2021 döneminde bu konudaki sayısal değerler tamamen değişmiş vaziyette. Bireylerin %62’si mücadelenin iyi gittiğini düşünmeye başlamışlar. Böyle bir sonuç çıkmış çalışmadan. Bunun dışında tabii aşıya karşı ne yapılacak, nasıl davranıyorlar, tutum nasıl? Aşı yaptırmayı düşünenlerin oranı Aralık’taki %38’lerden %44’lere çıktı. Bu iyi bir şey diye değerlendirilebilir. Bireylerin %19’u hemen aşı olmayı düşünüyor, büyük kısmı “hele ben bir 3 ay bekleyeyim ondan sonra” diyor. Bunu anlamış değilim, buna bakmakta yarar var. Okulların açılmasıyla ilgili hem genel kamuoyu hem de ebeveynler uzaktan eğitime devam edilmesine yönelik alınan kararları doğru buluyorlar %80’ler civarında, ebeveynlerin sadece %6’sı 1 ay içinde çocuğu okula gönderme konusunda kendisini rahat hissedeceğini söylüyor. Özellikle Mart ayına kadar okullar açılmayacak ama her 10 veliden 8’i bu uygulamayı destekliyorlarmış ama her veliden sadece 1’i önümüzdeki 6 içinde çocuğunu okula gönderme fikrine sıcak bakıyormuş. Çalışanların sadece 1/3’ü evden çalışmaya uygun olduğunu belirtişler. Son bir nokta daha vatandaşın yaz tatili planlarına etkisi 1/3’ü bu yaz döneminde tatil yapmayı planlıyormuş. %70 yurttaş önümüzdeki tatil döneminde de ne yapacağı konusunda “herhalde hiçbir şey yapmayacağız” gibi bir düşünce içindeler. 

Bilimsel çalışmalarla ilgili haberleri, yine aşı haberiyle bitireyim, 1-2 tane virüsle ilgili habere geçmeden. İran’dan geldi, çok ilginç bir haber yani acaba yanlış mı okuyorum diye 3-4 kez baktım. İran’da bir aşı hazırlanması söz konusu, aşının adına bakıyordum Coviran Baraket, herhalde ‘cov-iran-bereket’ filan gibi bir aşısı olacak İran aşısının adı. İran’dak 16 araştırma merkezinde aşılar farklı yöntemlerle hazırlanmaya çalışılıyor, bunlardan bir tanesi faz1 çalımasını bitirmiş, ikinci faza geçiyorlar. Ocak ortasında ikinci dozun az sayıda gönüllülere uygulandığı söyleniyor. 19 Ocak itibariyle Muhammed Mocber isimli bir yetkili yaklaşık ayda 2-4 milyon doz aşı üretileceğini söylemiş. Benim tekrar tekrar dönüp baktığım nokta, İsviçre’den bir haber: İsviçre’deki bir sağlık direktörü Nora Kronik diyor ki “biz İran aşısıyla ilgilenebiliriz, alabiliriz” doğru mu değil mi teyit etmek lazım, tek bir cümleyle geçiyor ama Tahran kaynaklı bir haber İsviçre İran’dan aşı almayı düşünüyormuş demek ki. Böyle bir haber var, ne kadar doğru bilmiyorum. 

ABD’de Hawaii’den California’ya gelen bir yolcu gemisinde küçük çaplı bir salgın saptandı. Paniğe yol açmış vaziyette, gemilerdeki böyle kapalı ortamdaki yayılma hızı bilindiği için pek şaşırtıcı değil ama uzun süreden beri böyle bir şey bildirilmemişti. Hatırlayacaksınız, başlangıçta Uzakdoğu’da Japonya gibi ülkelerde bu tür sorunlar yaşanıyordu, yolcu gemileriyle taşınan kontamine insanlar. Son ve önemli bir haber.

ÖM: Ben bir şey sorabilir miyim?

SB: Tabii.

ÖM: Önde gelen bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı da Britanya’daki bu varyantın dominant olacağını ve %30 daha öldürücü bir fırtına terimlerini de kullanmış. Kendisi de oldukça saygın bir epidemiyologmuş Michael Osterhorn diye. Bu Guardian’da yeni bir haber olarak çıktı, ABD’de de konu oluyormuş, belki bunu da sonradan tekrar bir inceleme konusu yaparız.

SB: Evet, İngiltere’de ortaya çıkan daha sonra hem Güney Afrika’dan hem Brezilya’dan bildirilen, 3 farklı coğrafyadan bildirilen 3 farklı varyant var. Bunların iki özelliğinden bahsedilmekte, biri daha hızlı yayılmaları diğeri de daha ağır hastalık yapmaları, daha ölümcül olmaları. İngiltere’deki varyant için şimdiye dek daha hızlı yayıldığına dair bilimsel bir takım veriler var ama daha ağır hastalık yaptığı ve daha ölümcül olduğuna dair herhangi bir bulgu yok idi ama buna bakacağım. Bakmakta yarar var ama şu anda önemli olan, bu varyantlarla aşıların uyumu, bu önemli. İngiltere ve Brezilya varyantlarının aşı ile korunabilecek tipte olduğunu, buna karşılık güney Afrika varyantının aşıdan kaçabildiğine dair ön bilgiler var ya da eldeki mevcut aşıların etkisiz kaldığına dair. Hem aşıyla oluşan antikorlarla kıyaslanıyor bu varyantlar hem de hastalığı geçiren insanlardaki antikorlar ile kıyaslanmakta. Bu ikinci söylediğim nokta da önemli, çünkü siz eğer hastalığı geçirdikten sonra oluşturduğunuz antikorlar bu varyantlara karşı etkili olamıyorsa siz tekrar covid’e yakalanabilirsiniz bu varyantlarla. Bu nedenle de önemli. 

Nitekim son söyleyeceğim çalışmada Brezilya’dan Manaus, biliyorsunuz bu Amazon bölgesinin hastalığa çok açık olduğu, çok fazla insanın enfekte olduğunu ve kan donörlerinde yapılan çalışmalarda toplumun%76’sının bağışık olduğu saptanmış. Yani Manaus, Brezilya’nın bu Amazon bölgesindeki yörede, insanların ¾’ü virüsle şöyle ya da böyle bir temas etmişler ve antikorları var. O zaman bir toplumsal bağışıklık ilk kez bu bölgede oluştu deniyor idi; ama ilginç bir durum var burada çünkü Manaus’ta tekrar tekrar hastalıklar çıkıyor ve pik yapmaya başladı enfeksiyonun yayılması. Bu çok önemli bir veri, toplumun %76’sı enfekte olarak toplumsal bağışıklığa ulaştı ise nasıl oluyor da büyük çapta hastalık yayılması söz konusu oluyor Manaus’ta. Acaba insanların ¾’ünde oluşan antikorlar umulduğu kadar koruyucu değil mi? Erken mi kayboluyorlar? Bu tabii çok çarpıcı bir bilgi ve saptama, birçok şeyi yeniden değerlendirmemizi gerektirecek gibi eğer antikorlar umulandan daha hızlı kayboluyorsa ya da ilk temasta oluşan antikorlar sizi korumuyorsa bu pek içaçıcı bir durum değil. Ben böyle karamsar haberlerle bitireyim. 

ÖÖ: Mutasyonlu virüslerden bahsetmişken, cuma günü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Türkiye’de de görüldüğünü açıklamıştı. 128 vatandaşta mutasyonlu virüs görülmüş, 17 ilde İngiltere varyantının görüldüğünü bildirmişti.

SB: Evet bu çok doğal, olacaktır, yani virüs sınır tanımıyor ve hızla da bulaşıyorsa eğer ülkeye de girdiyse, 17 ilde varsa az sayıda da olsa bu kısa sürede daha hızlı yayılacaktır. Bunu zaten engelleyemezsiniz, belki geciktirebilirsiniz, o da zaten gecikmiş olarak girdi. Şu anda 80’den fazla ülkede var bu varyant ama özellikle İngiltere veya Brezilya değil bugün Güney Afrika varyantı önemli çünkü yapılan deneysel çalışmalarda demin de söyledim Novavax aşısının örneğini verdim. Aşı etkinliği bu varyant için pek iyi görülmüyor. Bunun ne getirip ne götüreceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz herhalde. 

ÖM: Peki çok teşekkür ederiz.

SB: Ben teşekkür ederim. İyi haftalar.

ÖM: Görüşmek üzere. 

SB: Sağ olun, teşekkürler.