Korona Günleri’nde Selim Badur, İngiltere’nin aşı politikası aktarırken özellikle Asya ülkelerindeki doğa katliamlarına dikkat çekti.
(5 Ekim 2020 tarihinde Açık Gazete’nin köşelerinden Korona Günleri’nde yayınlanmıştır.)
Ömer Madra: Günaydın Selim Badur. Merhabalar!
Selim Badur: Günaydın herkese. İyi haftalar!
Özdeş Özbay: Günaydın.
Efendim şimdi 4 gün önce yaptığımız perşembe gün ki son programdan bu yana 2 milyon 82 bin 682 olgu 4 günde. Bu demektir ki günde 520 bin olgu saptanmış, bildirilmiş dünyada. 520 bin olgu çok büyük bir sayı.
ÖM: Son konuştuğumuzda 350 bin civarında ile 400 bin arasındaydı.
SB: Evet. Hatta 350 bini geçmiyordu ama 520 bine çıkmış olması çok çarpıcı bir gerçek ve bütün hızıyla artarak devam ediyor. Bir iki tane Avrupa'dan haber sonra ülkemize döneceğim orada ilginç şeyler oluyor. Daha sonra bilimsel çalışmalara vakit elverdiğince… Şimdi Fransa'da hafta sonu cuma günü ilginç bir gelişme oldu. 16 bin 972 olgu saptandı sadece cumartesi günü. Pazar günü bu sayı 13 bine düşmüş olsa da yine de çok büyük bir sayı. Fransa iki üç karar aldı. Bir tanesi Fransa'daki Paris hastanelerinden yıllık Tussain tatili sırasındaki izinler yıl sonuna kadar iptal edildi. Artık hiçbir sağlık çalışanı izne çıkamayacak. Bu önemli bir gösterge. Diğeri Fransa'da hükümet üniversitelere kontenjanlarını yarı yarıya indirmelerini önerdi. Bu önemli bir nokta çünkü Fransa'da yapılan anketlerde, üniversite öğrencilerinin içinde eğitimine ara veren, ben vazgeçtim artık üniversite okumayacağım kararı alan çok sayıda öğrenci olduğu da bildiriliyor. Bu da eğitimin, özellikle yüksek eğitimin nereye gittiği sorusunu akıllara getiriyor. Dün gece saat 21.30 itibariyle Fransa'da ilginç bir gelişme oldu. Paris bölgesi için maksimum acil bölge ya da maksimum alarm bölgesi ilan edildi. Paris'te binlerce kafe ve dükkân 15 gün boyunca tamamen kapatıldı. Dün akşam 21.30 kararı bu ve ilginçtir zor günler bizi bekliyor yoğun bakım yataklarının yüzde 35’i dolmuş halde. Şimdi bu ilginç çünkü %35, biz de %60 dolu, boş yer var diyoruz, adamlar %35 dolulukta alarm ilan ediyorlar. Bu noktaya daha sonra dönmekte yarar var.
ABD’ye ait iki haber. Bir tanesi Başkan Trump’ın Covid-19'a yakalanması. Bazı yorumlar var: hastalığı boyunca ne medya ne de rakipleri onu eleştiremeyecekler. Bu Trump’un lehine olabilir diyorlar ama öte yandan başka bir gelişme: Şimdi biliyorsunuz peyderpey yapılmaya başlandı. Bugün 5 Ekim tarihinde Arizona’da seçimlerin olacağı gündü. Pardon seçimlere çok yaklaşılıyordu ve bugün Trump yandaşlarının bir mitingi olacaktı ve bu mitinge Donald Trump katılacaktı, ancak katılamıyor. Bu bölgede hep tutucu bir çevre belki ama son seçimlerde 2016’da %3,5 oy farkla Hillary Clinton’a karşı Trump kazanmıştı ve kendisinin önemli saydığı seçim bölgelerinden bir tanesi, burayı şimdiye dek 5 kez ziyaret etmiş. Bugün 6.kez ziyaret edecekti ama bu mümkün değil. Fakat dün sabahtan itibaren bu bölgede miting alanı ya da toplantı bölgeleri Trump taraftarları tarafından dolduruldu. Özellikle dün sabah saat 10.00’da 38 derece sıcaklık varken maskesiz taraftarlar “güneşin altındayız, bulaş olmaz, tüm bunlar palavra, kurtulma ihtimalim %99 olan hastalıktan korkmam” gibi sloganlar ama sloganların içinde en ilginci de “no to Bill Gates, Bill Gates’e hayır” niyeyse böyle bir slogan da kullanılmaya başlandı şimdi Covid-19 protestocuları arasında.
Hemen kısa bir bilgi Başkan Trump’ın sağlık raporunu vereyim, Walter Reed National Military Medical Center’dan geliyor. Ne kullanılıyor? Çeşitli antivirallerin yanısıra antikor kokteyli veriliyor. Özellikle bu kokteyli oluşturan yani antikorları oluşturan firma Regeneron isimli bir firma. Normalde 2,4 gram enfüzyon verilmesi lazımmış hastalara. Trump’a 8 gram veriyorlar. Bu abartılı bir uygulama.
ÖM: 4 katı?
SB: Evet 4 katı. Bu ilginç çünkü neden 2,4’ken 8 uygulanıyor başkana? George D. Yancopoulos bu şirketin sahibi. Onunla bir röportaj var. “Herhangi bir riski olmaz böyle yüksek doz vermenin, önemli bir şahsiyettir. Onun için elimizdeki imkanları sonuna dek kullanacağız” demişler. Bundan önce diğer kişilere bu antikorlar bu düzeyde verilmiyordu. Bunun da nedeni daha fazla insan yararlansın diye. Şimdi bütün bu işin yaklaşım farklılıklarını bir kenara bırakalım. Bu tedavi kime uygulanırdı diye baktığımızda, bu tedavi henüz antikor oluşturmamış ve viral yükü de yüksek olanlara uygulanır. Şimdi bu tedavi uygulanıyorsa bir kere Trump’ın acaba viral yükü çok mu yüksek ve antikor oluşturmadı mı, niye oluşturmadı? Bunlar soru işaretleri.
ÖM: Ben bir de şeyi sorabilir miyim? İki şey daha doğrusu bu konuda. Birisi hidroksiklorokin alıyor mu o konuda? Bir de deksametazon almıyor, öyle değil mi?
SB: Hidroksiklorokin almıyor. Deksametazon ileri aşamalarda, artık immun sistem çok güçlü çalışıp, zarar vermeye başlayınca onu baskılayacak bir tedavi uygulaması. O nedenle daha o aşamaya gelinmedi. Gelmez umarım tabi.
ÖM: Ama verildi diyor Guardian’da.
SB: Onu ben bilmiyordum ama eğer verildiyse hastalığın ileri aşamaları demektir.
ÖM: Haber öyle zaten. dün ki Guardian gazetesinde, Observer’da bu kafa karışıklığını arttırdı diyor steroit tedavisi kullanılıyor olması.
SB: Elbette. Her şeyi bir araya, hastalığın farklı evrelerinde farklı tedavi protokolleri uygulanırken, aman ne olur ne olmaz biz hepsini karıştırıp verelim derseniz o işin içinden çıkılamaz ama herhalde Amerika’da da bunu düzenleyen aklı selim sahibi hekimler vardır diye düşünüyorum.
ÖM: İnşallah. Çünkü Walter Read doktorlarından bir tanesi de pazar öğleden sonra baya Walter Read askeri hastanesinin merkezinin önünde toplanan taraftarlarına iki kişiye de yanına alarak, kısa bir otomobil gezisi yapıp, el sallamış. Walter Read hastanesi doktorlarından bir tanesi de “bu çılgınlıktır, deliliktir” demiş ve protesto etmiş bunu mesela.
ÖÖ: Maskesi var ama değil mi?
ÖM: Maskesi var, evet ama hepsi ölebilirler, yanındakiler de hastalanabilir hatta ölebilir diye de ilave etmiş doktor.
ÖÖ: Pazar günü ilk kez açıkça maske takın, güvenlik önlemlerinizi alın diye bir açıklamada bulundu Trump.
SB: Yani enfekte olan ülke başkanlarına baktığınız zaman genellikle bu işi biraz hafife alan ya da olması gerekenden farklı, gayri bilimsel yaklaşımla bulananların hepsi hemen hemen enfekte oldular. Brezilya’da, ABD’de ve İngiltere’de oldu.
Şimdi birazcık Türkiye’den haber vereyim. Ben bir hesaplama yaptım. Bu sabah olgu ve yaşamını yitirenleri orantıladığım zaman, bu bir yerde tedavinin başarısını gösteren bir noktaydı. Ölüm oranlarına, mortaliteye baktığımız zaman Türkiye erken başladığı için nisan, mayıs aylarında ölüm oranları çok düşük gidiyordu ama baktığımız zaman en fazla olgunun olduğu Amerika’da %2,8, Brezilya’da %2,9, Türkiye’de çok farklı değil onlardan; %2,6. İlginç olan Belçika %7,7 ölüm oranı çünkü Belçika PCR sonucuna bakmadan klinik ve görüntüleme bulgularıyla olgu tanımı yapıyor. Bu nedenle en hakiki, en gerçeğe uyan oranları Belçika veriyor. Bunu daha önce de belirtmiştim. Şimdi Türkiye ile ilgili haberlere baktığımız zaman İngiltere Ulaştırma Bakanı Hong Grant Shaps Türkiye’yi seyahat koridoru listesinden çıkardığını ilan etti. Neden böyle bir şey yapıldığı sorulduğunda da “çünkü Türkiye’deki bildirilen sayılara güvenmiyoruz ve Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü ve ECDC’nin bu Avrupa Sağlık Kontrol Merkezi’nin tanım kriterlerine uymuyor” dedi. Geçen haftayı biz sağlık bakanının biraz, kibarca biraz diyorum yoksa oldukça fazla, kafa karıştıran tanımlamalarıyla; işte vaka şuna denir, hasta buna denir gibi tanımlamalarını yaptı. Açıklamalarıyla bitirmiştik. Daha sonra buna tepki gelince, “bilelim ki salgınla mücadele sürecinde devletimiz halkının sağlığı kadar ulusal çıkarları da korumaktır”. Bir yerde halk sağlığı bir yerde ulusal çıkar. Bunlar bazen nasıl çelişiyor ki bakan bey böyle değerlendiriyor. Tabi komik bir durum var. Testi pozitifse semptomu yoksa tabloda yer almıyorsunuz. Belirtiniz var ama test negatifse yine tabloda yer almıyorsunuz. Semptomunuz var, test de pozitif ama eve gönderildin yine tabloda yer almıyorsunuz. Yani zor: Türkiye’de tabloda yer almak zor herhalde.
ÖM: Evet yani Dünya Sağlık Örgütü de Türkiye’ye bir çağrıda bulundu değil mi Koca’nın açıklamasından sonra?
SB: Evet. Standartlara uyarak tanım yapın. Her şey yolunda gidiyor mu, gitmiyor mu? Bu iş söylenenlerden ve resmî açıklamadan daha vahim bir durum var dendiği zaman biliyorsunuz vatan hainliğiyle ya da bölücülükle, halkı paniğe sevk etmekle suçluyorsunuz ama size iki tane haber vereceğim. Bu gözünüzden kaçmış olabilir. Küçük iki haber bana ilginç geldi. İki demeç var; bir kişi şehirlerarası otobüs terminalinde korona virüs denetimine katılıyor ve diyor ki “bu böyle olmaz. Böyle artmaya devam ederse bölgemizdeki hastane yatakları yetersiz kalabilir” diyor. Bunu kim açıklıyor? Bolu valisi Ahmet Ümit. Şimdi ikinci bir haber var; o da diyor ki “ağustos ayındaki ölüm sayısı, ilk 5 aydaki sayının o kadar çok üzerindeki şaşarsınız nasıl olur diye. Ağustos’un iki katını geçtik şu ana kadar büyük bir sıkıntı var. Onun için ne olur biraz gayret edin. Bunu kim diyor? Isparta valisi Ömer Seymenoğlu. Yani valilerin açıklamalarını izleyin. İlla Tabip Odası’nın değil. Valilerin açıklaması, yani valiler de sağlık bakanını zor durumda bırakacak açıklamalar yapıyorlar. Böyle ilginç resmi ağızlardan haberler yayılmakta.
Bu arada epey bir süreden beri, mart sonundan beri televizyonlarda pek görülmeyen birtakım tıp insanları vardı. Bunlar başlangıçta “bu sadece sarı ırkın virüsü, Türklere bir şey yapmaz, ağzınızı tuzla çalkalayın ya da kelle paça yiyin” diyorlardı. Bunlardan bir tanesi tekrar demeç vermeye başlamış ve “ağzınızı karbonatla çalkalayın” diyor. Şimdi bu konu ilginç bir nokta çünkü Mehmet Ceyhan buna itiraz ediyor. Böyle şey olmaz, bu yanlış bilgiyi yayıyorlar ve tekrardan sorun yaşayacağız. Bunlara rağbet edilmemesi lazım.
ÖM: Ceyhan da enfeksiyon hastalıkları uzmanı profesör doktor, değil mi?
SB: Evet. Hacettepe Üniversitesi pediatri, çocuk enfeksiyon hastalıkları hocası. Kendisi gazeteciler sıkıştırıyorlar sürekli olarak ama işte hoca öyle dedi filan diye, halk çok merak ediyor diye. Haklı bir eleştirisi var. “Halk merak ediyor diyorsunuz oysa halk merak etmiyor, merak etmesi için siz uğraşıyorsunuz. Lütfen bu saçmalıkları haber yapmayın” diyor.
ÖM: Bu çok önemli bir nokta. Tabi pardon tekrar sözünüzü kestim. Bir cümleyle önemli bir nokta çünkü gazeteciler aslında bu açıklamayı yapan, karbonatlı gargarayı öneren profesöre bunun kanıtlarını hangi bilimsel araştırmalardan, hangi hakemli dergilerde çıktı diye sormaları lazım. Onu sormadıkları için bu efsane durumuna dönüşüyor ve kargaşa oluyor bence.
SB: Evet çok haklısınız ama şöyle de bir durum var. Bu kişiler televizyona çıktıkları zaman masanın üzerinde bir sürü kitap ve yayın yayıyorlar. Bunlar bu kitaplarda da yayıyor diye. Biz bunu Sayın Güven Güzeldere ile de programda konuşmuştuk. Bu aşı karşıtlığıyla ilgili bir kitap, bu kitabın üzerinde de bir fotoğraf var; daha sonra bana PDF’ini yolladı. Ben onu inceleme olanağı buldum. Kendisine buradan teşekkür edeyim tekrar. Kitabın başında böyle beyaz önlüklü, boynuna steteskop asmış bir hekim var, güya kitabın yazarı o ama sonradan Güven Bey fark etmiş ki bu fotoğrafdaki adam doktor değil, gazeteci. Yani böyle bir imaj çiziyor. O çok tehlikeli. Bunun yayını var dediğimiz zaman gösterilen şeylerin de ne olduğunu irdelemek lazım.
ÖM: Bu fotoğraf yazar da değildi bu arada hatırlıyorum ben. Baya bir fotoğraf bulmuşlar rastgele ama yazar gazeteciydi.
SB: Evet bu popülizmi yapan birtakım, yurtdışında da yok mu? Bunlar çok var. Onları toplayıp işte kanıtı da burada diyorlar. Böyle değil tabi. Bu kadar ucuz değil her şey.
Yurtdışından bir iki haber. Sonra da iki tane ilginç bilimsel çalışmayla bitireyim bu haftanın programını. Hindistan’da ölümler 100 bini aştı. Hindistan ekonomisi %24 oranında küçülüyor. Fransa’da da tüketim çok azaldığı için esnaf ya da dükkân sahipleri çok endişeliler. Şimdiden, çok erken aslında diğer yıllara kıyasla, Noel satışlarına başlıyorlar, christmas satışlarının kampanyaları başlıyor. Böylece birazcık itelemiş oluruz bu tüketimi diye herhalde. İran’da bu hafta sonundan itibaren camiler, okullar, sinemalar, müzeler, spor salonları, statlar, hayvanat bahçeleri ve havuzlar kapalı. Yeni bir önlem. İspanya’da Madrid'de de kısmi kapanma oluyor. Gettolaşılıyor Madrid’de. Bazı mahallelerin içine içine giriş çıkış yasaklanıyor. Bu gerçekten bir dönem ikinci dünya savaşı gettolarını andıran bir durum. Bu arada Almanya’da protestolar oldu hafta sonu. Bu protestolarda yine ilginç bir slogan, size ne Amerika’dan diyeceksiniz ama protestocular Trump’ın Covid-19'a yakalandığı haberinin yalan olduğunu ilan etmişler bu sloganlarla.
ÖÖ: Trump taraftarları arasında da çok yaygın bu.
SB: Evet. Bir de futboldan bir haber. Aslında şöyle sadece önlemlere değil, pandeminin kendisine savaş açanlar da var. Sağlık diktatörlüğüne karşı savaş açan, başını Fransa’da ve Avrupa’da da yayınlanıyor Carlo Alberto Brusa isimli bir avukat yürütüyor. Kendisi reaksiyon 19 isimli bir hareket başlatmış. Şimdiye dek bu avukat bey Carlo Alberto Brusa; Franc Ribéry, Zinedine Zidane gibi futbolcuların avukatıymış ama şimdi böyle bir hareketi başlatmış. Futbol deyince İtalya’da Juventus Napoli maçı; Napoli’li oyuncuların Napoli’den çıkıp Torino bölgesine gitmelerine, Toskana bölgesine gitmelerine ,Juventus’un bölgesi Toskana sanıyorum, kent sağlık konseyi izin vermemiş. Napoli ekibinden bazı kişilerin testi pozitif çıkmış. Bunlara da haber verilmemiş herhalde. Juventus’lular sahaya çıkmışlar, beklemişler hakemlerle beraber ama maç iptal edilmiş.
Şimdi önemli bir açıklama var. Bu biraz çevre ve ekoloji konusunda olumsuz bir haber. Pandemi süresince küresel orman yıkımı ikiye katlanmış. Bunu bilmiyordum ben de. Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın bir raporu; dünyanın yarısı biyoçeşitliliğin yok edilmesi ile ilintli olduğu bilinen pandemiyle mücadele ederken; Endenozya, Amazon ve Kongo ormanlarında pandemideki orman katliamı %150 artmış. Bu süreçte katledilen, kesilen, yok edilen 18 ülkedeki orman miktarı 645 bin hektar alan ilk 3 ayda yok ediliyor. Bu da fırsat bu fırsattır deyip, bizde de sokağa çıkma yasaklarında maden aramaları, doğa katliamları olurdu. Daha büyük boyutta, küresel boyutta bir durum.
İngiltere aşı politikasını açıkladı: Yaşlılar ve risk grubunu aşılayacağız. Toplumun diğer kesimi ne zaman dediler. Yok biz toplumu aşılamayacağız isteyene, çoluğa çocuğa aşı vermeyeceğiz dedi İngiltere. Bu da ilginç bir gelişme İngiltere’den. Önemli bir yayın çıktı Science Dergisi’nde. Hindistan’daki iki çalışma ve bu iki çalışmada çok fazla sayıda, milyonlarla ifade edilen bir bireyde ne olup bitene bakmışlar. İlginç bir nokta var. Bunu daha önce de söylemiştim ben. Enfekte olan kişilerin %70’i temas ettikleri kimseye hastayı bulaştırmıyorlar. Olguların %80’i ancak %800’de 10’luk bir grup tarafından hastalığı kapıyor. Yani çok küçük bir hasta grubu aslında toplumda virüsü yaymakta önemli bir rol oynuyor diyorlar. Bu önemli bir nokta ve çalışmanın daha ayrıntısını perşembe günü konuşuruz. Bakayım biraz daha ayrıntılı çalışmaya. Önemli bir bölümünde de çocukların koronavirüs ihtimali, yakalanma oranında da düşük olduğu söylenildi. Buna itiraz ediyor bu çalışma. Hayır öyle değil belki bulaştırılıcıkları gripteki kadar çok değil ama yine de çocuklar da yakalanmaktalar erişkinler kadar diyor. Bu önemli
ÖM: Yani savaşın sisi gibi, salgının sisi de yaygınlaşmış durumda demek de yanlış olmayabilir diyoruz.
SB: Evet. Peki bitirirken son bir haber vereyim. New Engl J Med de çıktı. Monika Gangi ve arkadaşları maske kullanımının aslında insanları bağışıkladığını söylediler. Bu ilginç bir nokta. Maske bir parça virüsü tutuyor ve küçük dozda virüs almamıza yol açıyor bizi hasta etmeyecek kadar. Bu küçük miktarda aldığımız virüs, bizi sanki küçük dozlarda aşılıyor, bağışıklık veriyor gibi. İlginç, biraz fantastik ama hoş bir çalışma. Bir de buna vurgu yaparak size veda edeyim. İyi haftalar dileyerek, perşembe görüşmek üzere.
ÖM: Çok teşekkür ederiz.
SB: Ben teşekkür ederim. Sağ olun, İyi günler!