Koronavirüs mutasyonlarının kısa tarihi

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Selim Badur, dünyadan çeşitli gelişmelerin yanı sıra koronavirüs mutasyonlarından bahsediyor. 

Selim Badur'la Korona Günleri: 22 Mart 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 22 Mart 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(22 Mart 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın, iyi haftalar, günaydın Özdeş.

Özdeş Özbay: Günaydın.

SB: Günaydın Feryal! İyi haberlerle başladık haftaya ben de bu haberler listesine koronavirüs açısından katkıda bulunayım. Son programımızdan bu yana günlük olgu sayısı 500 bin 293, yeniden bir artış trendini yakalamış durumda koronavirüs pandemisi. Nitekim çeşitli yayınlarda Avrupa sanıyorum CNN’in Avrupa’daki kanallarında onların web sitesinde Avrupa’nın üçüncü dalgayı yaşıyor haberi çıktı. Bu çok net olarak görünmekte, en çarpıcı kanıt Fransa’dan geldi, Fransa cuma akşamından itibaren, akşam saat 19.00’dan sonra haftanın 7 günü sokağa çıkma yasağı uygulamaya başladı. Yani üçüncü kez kapanma ya da önlem paketini uyguluyor. Bu haber öğrenilir öğrenilmez ki tüm Fransa’da değil Paris bölgesinin 16 departmanında Paris bölgesi dahil tren biletlerine inanılmaz bir hücum oldu, karaborsada tren biletleri satılmaya başladı. İnsanlar bu 16 kısıtlama uygulanacağı ilan edilen bölgelerin dışındaki evlerine, tanıdıklarına, yerleşim birimlerine kayıyorlar. Özellikle Bordo, Ren, Nant gibi kesimlere. Böyle bir iç göç gibi bir şey oldu Fransa’da bu hafta sonu, ilginç. Bu arada yerel seçimler var, yerel seçim tarihi de 13 ve 20 Haziran günleri, yani daha 3 ay var, 2 buçuk ay var. Buna karşın muhalefet homurdanmaya başladı çünkü hükümette bu yerel seçimlerin, ötelenmesi, ertelenmesi gündeme geliyormuş. Yani haziran ayında bile işler çok iyi gitmeyebilir şeklinde bir görüş var. Bunu Fransa demokrasinin kısıtlanması gibi tanımlamakta. Aynı ülkeden bir başka haber de, biliyorsunuz tiyatrolar protesto ve işgal eylemlerine başlamıştı. Onları ziyaret eden, onlarla diyalog kurmaya çalışan kültür bakanı Roselyne Bachelot en son cuma günü Paris’teki Bastille operası, ikinci operada oynanan Faust eserinin prömiyerine gitmiş. Tabii seyircisiz sadece televizyon çekimi için bir gösteri. Ancak çıkışta hafta sonu Covid-19’a yakalandığı anlaşılmış. Çok fazla özen göstermeden kalabalıkların içine girip çıktığı söyleniyor kültür bakanının. Bu arada hafta sonu Almanya ve İsviçre başta olmak üzere çeşitli protestolar oldu. İngiltere’de Londra’da oldu protestolar ama çok ilginç, antifaşist gruplar ve faşist gruplar ilk defa birlikte yürüdüler, böyle bir konu ya da gelişme ilk defa oluyor. Marsilya’da ise bir karnaval oldu, değişik herkes farklı kıyafetlerle katıldı. Çok az insanın maske taktığı ve saat 19.00’a yaklaşırken polisin gayet ‘brütal’ bir şekilde dağıttığı bir 6-7 bin kişilik bir karnaval, böyle kıyafet balosu gibi bir şey yapmışlar. Tabii Tokyo Olimpiyatları’nın yapılıp yapılmayacağı, yapılma yönünde karar alındığı ancak değişmeyecek bir önlem paketi olarak kesinlikle seyircisiz, özellikle yurt dışından geleceklere, izlemek için gelmek isteyenlere izin verilmeyeceği belirtildi. Yapılıp yapılmayacağı duruma göre haziran başında herhalde netleşecek ama yapılsa bile net olarak bilinen bir şey var, o da olimpiyatların seyircisiz yapılacağı. Hindistan yoğun aşılama yapıyor, aşılamada Hindistan üçüncü durumda, 20 Mart itibariyle aşılamada 121,5 milyon doz aşı kullanan ABD ilk sırada, Çin 70 milyon, Hindistan 44,5 milyon aşı dozu kullanmış. Bunu İngiltere, Brezilya ve Türkiye izliyor, Türkiye de 13 milyonu geçti kullandığı doz sayısı itibariyle. Ancak bütün bu yoğun aşılamaya karşın olgularda çok ciddi artışlar var Hindistan’da. Cuma günü günlük sayı 41 bin yeni olguydu, oldukça önemli ki daha çok Hindistan’da üretilen Astra Zeneca aşısı kullanmakta. Afrika’da durum pek parlak değil, Kenya’da hastaneler dolup taşıyormuş, Uganda kendi ürettiği yerli bir testi tanı amacıyla kullanıyor. Somali de ise aşılamaya başlamış. Fransa’daki önlemlerden bu üçüncü kapanma paketinden bahsetmiştim, Almanya da önlemleri sıkılaştıracak çünkü bir gösterge bir sınır değer üzerinden hareket ediliyordu ve bu tip önlemleri alma kararı veriyordu Almanya. O da 100 bin kişilik insidans, 100’ü geçerse eğer önlem paketini uygulayacaktı, 103.9 olmuş. Evden çalışma özendirilecek, işe gidenlere de haftada en az 2 kere test yapılacakmış. Filipinler’den de bir haber vereyim ve bu dünya turunu bitirmiş olayım. Filipinler’de de kiliseler kapatılmış, ayinlerde bulaşın çok sık olduğu düşünülerek. Manila’da pandeminin başından beri ilk kez en fazla olgu Filipinler’de yani uzak doğu Asya ülkesinde de işler yolunda giden bir coğrafi bölge gibi düşünüyoruz ama Filipin örneğine bakarsak 3 günde 7 binden fazla yeni olgu ve pandeminin başından beri hiç bu kadar fazla olgu bildirilmemişti. Türkiye’den haberlere geçeceğim ama şu yazıya değineyim, New York Times’ta hafta sonu çıktı “Vaccsins a very European disaster” diye bir yazı, yani ‘Avrupa’nın felaketi aşılama konusunda’ diye ve yazıda Avrupa’daki uygulamalar eleştiriliyor. “Gerçekten başarısız bir politika, başarısız bir kararlar dizisi alındı Avrupa’da” diye Paul Krugman’ın yazdığı bir yazı. Özellikle bu fiyasko, bu başarısızlık birçok etkenin rol oynadığı karmaşık bir durum diyor, daha çok risk algısı Avrupa’da yanlış oldu, algıladıkları riskler de yanlış risklerdi, doğru karar vermediler. Ve bir kıyaslama yapılmış, örneğin ABD’de genellikle bu pandeminin yayılmasında özellikle dindar sağ kesimin rol oynadığı, bunların işte evrim karşıtı, iklim krizini inkâr eden, son olarak da Covid-19 gerçeğini inkâr eden bir kesim olduğundan bahsediliyor. Bunların hepsinin bir bilim karşıtlığı adı altında toplanacağı yaklaşımlar olduğunu belirtiyor yazıda. Buna karşılık bilim karşıtlığı Avrupa’da daha farklı yürümekte, o bu sağ-sol ayrımı yapmaksınız daha farklı bir profil gösteriyordu. İlginç bir yazı, yazıya daha sonra biraz daha bakılabilir eğer istenirse. Türkiye’de Bilim Kurulu üyelerinin açıklamaları var, önce Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Levent Akın bir uyarıda bulundu “hafta sonu hastaneye yatışlarda artışla karşılaşabiliriz” diye. Benim tanıdığım ve çalışmalarını çok saygıyla izlediğim bir halk sağlığı hocasıdır sayın Akın. Demecinde, özellikle hastanelerde henüz artış olmuyor gibi bir ifade kullanılmış. Bu ifade üzerine TTB sert bir yanıt söyleyip bu Levent Akın’ın basında yer alan değerlendirmelerini çok ciddi eleştirmiş. Özellikle işaret ettikleri nokta, hastaneye yatış ve entübe edilmenin en ön plandaki ölçütler olarak sunuluyor demecinde bu kişinin diyorlar. “Bu yanlış bir yaklaşımdır çünkü olgu sayısına bakılmalı, hastaneler üzerinden giderseniz bu özellikle halk sağlıkçılarının doğru bulmadıkları, yanlış buldukları bir yaklaşımdır” diyor. Böyle bir çekişme var farklı görüşleri eleştiriyorlar. 

ÖÖ: Bu açıklamayı Fahrettin Koca da yapmıştı değil mi?

SB: Hangisini?

ÖÖ: Hastanelerde böyle bir durumun…

SB: Evet yani aslında çok yanlış bir şey değil bu, yani “olgu sayıları artmaya başlar ama biz iyi idare ediyoruz, ölümler ve hastaneye yatışlar artmıyor” demek. Bu doğru, birinci hafta böyledir ama olgular artmaya başladıktan zaten bir 10 gün sonra hastaneler de dolmaya başlar, ölen, yaşamını yitirenlerin sayısı da artar. Aynı gün olmuyor bunlar, aynı hafta içinde olmuyor, bir süre daha gecikmeyle ortaya çıkıyor ki doğru ve nitekim oraya gelindi Özdeş yani hafta sonu şimdi ondan bahsedeceğim zaten. Güçlü Yaman’ın değerlendirmesi, Türkiye nüfusunun %58’inin yaşadığı yerlerde ölümler 5 hafta sonra yeniden önceki yılların ortalamasının üzerine çıktığını açıkladı yaptığı hesaplamalarla. Bu belediyenin ölüm kayıtlarından farklı illerdeki geçmiş yıllardaki aynı döneme tekabül eden, aynı tarihlerdeki ölüm oranlarını kıyaslıyordu. Kendisi “bu sayı Türkiye’de genelleme yapıldığı zaman salgın döneminin tamamı için 98 binden fazla ölümden bahsedilmeli” diyor. Bu bir matematik modelleme üzerinden yapılan bir değerlendirme. Bana kalırsa şanssız bir ifade hatası var, enfeksiyon uzmanı Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinden geldi Doç. Dr. Ümit Savaşçı ya da yanlış bir cümle başlığa taşımış ‘Covid-19’da mevsimsel grip mutasyonlarına olumlu kayışlar başladı’. Ne olduğunu anlamak için 3-4 defa bakmak zorunda kaldım. Başlıktan bir şey anlamayıp yazıya baktığım zaman, yine Savaşçı da iyimser bir tablo çizmeye çalışmış “ağır vaka sayılarımız artmış değil” ki bu demeçten sonra artmaya başladı. “Mutasyonlara baktığımız zaman genellikle mevsimsel gripte olduğu gibi Covid-19’da daha hafif hastalık yapacak. Buna göre virüsteki değişim” diyor ki bu doğru değil. Bu tip demeçler yanlış yönlendirmeye yol açıyor çünkü dönüp dolaştığımızda ve Covid-19 vaka haritasına baktığımızda 8-14 Şubat haftasında 100 bin kişi içinde 171 vaka sayısına sahip olan Samsun’da örneğin 3-19 Mart haftasında sayı 171’den 508’e çıkmış. 4,5 misli bir artış yani bu çok önemli bir artış ve gerçekten Türkiye haritasına belirtilen bu tarihlerde şubat sonu ve 3-19 Mart haftasındaki haritaya baktığınız zaman gittikçe sarı ve mavi illerin sayısı azalıyor. Turuncular kırmızıya dönüyor, sarı ve maviler de kırmızıya, kızıla dönüyor Türkiye. Tabii yanlış anlaşılır bu ifade ama en azından haritada böyle oluyor! 

ÖM: Ben de bir ufak ilavede bulanayım izninizle yani Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz da İstanbul’da salgının üçüncü dalgaya girdiğini söylemiş.

SB: Şimdi sıradaki haberim oydu. 

ÖM: Öyle mi? Pardon, tamam!

SB: Serap Şimşek Yavuz’un açıklaması sizin dediğiniz gibi “İstanbul’da da test pozitiflik oranı 10%’u geçti” diyor. Bir takım hani daha dikkatli söylenmesi gereken değerlendirmeler var, örneğin “Coronavac İngiliz varyantına da etkili” demiş. Buna ait fazla bir yayın yok, yani bu kadar rahat ifade edilmemeli ya da aşıların içeriği Güney Afrika varyantına göre değişecek, aşılılar temaslı olsa da karantinaya girmeyecek gibi hastalığı geçiren herkesin aşılanıp aşılanmaması konusunda söyledikleri biraz erken bu yorumlar, özellikle bu virüs şöyle yapacak böyle yapacak, hasta sayımız artacak, azalacak gibi yorumlarda bir takım sayısal verilere ve bilimsel kanıtlara dayalı konuşmak lazım ama sayın bakanın açıklaması var BioNTech aşısıyla ilgili olarak. Son 15 günde maalesef çoğu ilimizde vaka artışı görüldü, sonuçlar henüz hastanelere fazla yansımaya başlamadı. Yani geçen hafta sonuna doğru herkes hem bilim kurulu üyeleri hem çeşitli hastanedeki yetkililer ya da sağlık bakanlığı yetkilileri “vakalar artıyor ama korkmayın ölümler ve hastaneye başvurular, yatışlar, ağır olguların sayısı artmıyor” diyorlardı ama o öyle olmadı tabii. Hafta sonu hastanelere yatışlar ve kayıplar da artmaya başladı. 

ÖM: Yani son sayıda problem, son sayıda günlük ölümün 100’ü aştığını tekrar görüyoruz. 

SB: Evet.

ÖM: Toplam can kaybı sayısının 30 bini, toplam vaka sayısının 3 milyonu aştığını da görüyoruz, yani sağlık bakanlığının açıklamasına göre.

SB: Evet. Ne yazık ki o 100’ün üzerine geçen kaybedilen insan sayısı bana kalırsa bu hafta içinde daha da artacaktır. Çünkü şimdiye kadarki epidemiyolojik gidişat bunu gösteriyordu. Bakanlığın açıklamasında BioNTech aşısının geldiği müjdesi veriliyor. Ne kadar gelmiş? 5800 doz gelmiş. Niye 5800 doz geliyor? Yani bu bir çalışma yapılması için filan böyle bir sayıda aşı ya da ilaç istenebilir. İşte 5000 kişide yapılacak bir çalışma için yani Türkiye’nin bu nesine yetecek anlamak mümkün değil. “Bu ay da 4,5 milyon doz gelecek” demiş, Serap Şimşek de “kime uygulanacak BioNTech aşısı?” dendiğinde…

ÖÖ: Ama bunun için, bu önden gelen 5 bin için dendi, araştırma yapılması için diye. 

SB: Belki de gelen aşılar uygulamaya geçilmeden önce birtakım kontroller yapılıyor, belki o ön gelen partinin kontrollerinde kullanılacak filan yani. Bunu anlamak pek mümkün değil göreceğiz ama. Kime uygulanacak bu BioNTech aşıları? Böyle aşı, batıda örneğin bu sorun oluyor mu acaba diye hep öğrenmeye çalıştım. Çünkü 3-4 farklı aşıyı kullanan ülkeler var, peki insanlara seçme hakkı tanınıyor mu? Hayır, sırası gelen hangi aşı o anda kullanılıyorsa o uygulanıyormuş. Bizde şöyle olabilir, “ben inaktif Çin aşısını kullanmayayım, maden geliyor BioNTech aşısını aman randevumu geciktireyim” diye bu BioNTech aşısına hücum olabilir. Bana kalırsa yanlış bir yaklaşım, bir düşünce olur, en azından onu belirtmeme izin verin. Bakan Koca güncel insidans haritasını paylaşırken İstanbul’da, Serap Şimşek de bundan bahsetmişti 100 bin kişiye düşen vaka sayısı 178’den 251’e, Ankara’da 68’den 107’ye, İzmir’de 78’den 111’e yükseldiğini söylüyor, yani tüm illerde görülen vaka sayıları çok fazla. Yine önemli bir halk sağlığı uzmanı doğru değerlendirmeler yaptığını düşündüğüm Nuriye Ortaylı’nın Yetkin Report’ta yazdığı yazısında “hastaneler dolarsa ölümler kaçınılmaz olur” diyor ve aşı konusuna değinmiş son yazısında. Türkiye’de 4 milyon 700 bin kişiye 2 doz aşı yapılmış durumda, bu 4 milyon yurttaşın da yaklaşık 1,5 milyonu sağlık çalışanı. Geriye kalıyor 3 milyon 200 bin. Normalde TUİK istatistiklerine göre 65 yaş üzerindeki nüfusun 8 milyon yani 65 yaş üzerindeki Türkiye yurttaşlarının sadece %40’ı aşılanmış durumda. Bazıları tek doz almışlar, %20’si ise hiç aşılanmamış durumda. Şimdi bu tuhaf bir şey, bunun üzerinde düşünülmesi yani hep bizde sayısal değerlerle uygulamalardan bahsedilmekte ama o uygulama sayısını verdiğiniz, oranını verdiğiniz uygulama doğru mu değil mi ya da iyi mi kötü mü o pek anlaşılmadan öyle geçiştiriliyor. Neden özellikle güney ve güneydoğu bölgelerimizde aşılama oranları düşük? Bunu da daha önce de demiştik, TUİK değerlendirmelerine göre bölge illerinde toplam nüfusa göre yaşlılık oranları çok düşük çıktı. Bununla ilgili örneğin Türkiye’de aşılama oranlarına normalde %4 civarında Hakkari, Şırnak, Ağrı, Siirt, Mardin, Muş, Bitlis, Bingöl, Van ve Diyarbakır gibi o bölgedeki iller aşılama oranları en düşük iller çünkü yaşlı nüfus burada az. Bu konuyla ilgili son bilgi de en fazla aşının yapıldığı yerlere bakıyorum, Isparta, Amasya, Bolu, Burdur, Edirne, Çanakkale, Artvin, Giresun ve Çorum en fazla aşının yapıldığı bölgeler. Şimdi bu hafta sonu yeni Astra Zeneca aşısının pıhtılaşma, damar tıkanıklığı gibi sorunlar nedeniyle biz dizi Avrupa ülkesinde önce yasaklanması, durdurulması uygulamanın ki bu ülkelere baktığımız zaman çok değişik coğrafyalar var, yani Bulgaristan’dan İrlanda’ya, Almanya’dan Fransa’ya kadar ama Avrupa dışında da Endonezya, Güney Afrika, Venezuela, Filipinler, Kanada, Avustralya, bunlar da kısmen de olsa durdurmuşlardı. Şimdi bu pıhtılaşma nedenlerine bakıldığında genel anlamıyla nereden çıkar bu emboli sorunu? Aşıdan bağımsız bir kere obez gruplarda yüksek oranda görülüyor, sigara kullananlarda, hareketsizlikle ilintili olarak, travma, kanserde ve bir de çok düşük oranda da olsa doğum kontrol hapı kullananlarda bu tür sorunlar yaşanıyor. Fakat DSÖ ve Avrupa İlaç Ajansı’nın “kullanıma açılması gerekir bu aşının çünkü doğrudan bir ilişki bulunmamıştır” demesi üzerine Astra Zeneca aşısı tekrar kullanıma açıldı, uyguluyor ama bazı küçük karar değişiklikleri var. Örneğin Fransa 65 yaş üzerine uygulamıyordu o yaş sınırını 55’e çekti, 55 yaş üzerine uygulamıyor. Bu arada özellikle Avrupa İlaç Ajansı EMA’nın “yararı zararından çok daha fazladır” şeklinde bir açıklaması oldu. Buna Ankara’dan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan bu açıklamayı çok talihsiz bir açıklama olarak değerlendirmiş çünkü bu aşıda kabul edilebilir bir durum değil, o nedenle üretilen elde de çok fazla olan bir aşının kaybedilmesi pandemiyle ilgili mücadelede ciddi sıkıntılar çıkar, böyle açıklamalar zarar verir, insanları korkutur. Yani ‘evet zararı var ama yani yararı daha fazla, kullanıverin canım!’ gibi bir açıklama. Böyle olmaması lazım” diyor haklı olarak. Bu da Astra Zeneca aşısıyla ilgili bir gelişmeydi. Bitirirken biraz da şu varyant konusuna değinmekte yarar var herhalde. 

ÖM: Evet ben de onu soracaktım.

SB: Çünkü özellikle yani şöyle bir toparlarsak eğer, bu varyantlarla ilgili ne olup ne bittiğini bizim ülkemizde nedense bu varyant çok korkulan ve ender rastlanan böyle birdenbire ortaya çıkan bir felaket olayı gibi algılanıyor. Aslında öyle değil tabii, virüs ailesi yani koronavirüs ailesi üyelerinin sıklıkla mutasyona uğramaları pek şaşırtıcı bir olay değil çünkü canlıların biliyoruz tüm özellikleri gen dediğimiz birtakım kimyasal moleküller ile belirleniyor. Genler de evrendeki tüm sistemler gibi kusursuz değiller ve mutasyon adı verilen mekanizma uyarınca sürekli değişime uğruyorlar yani kısaca evrimleşiyorlar genler de. Virüsler de uygun ortamlarda üreyerek kısa bir süre içinde milyonlarca yeni nesil oluştururken çok doğal olarak onların genetik bilgisinin bulunduğu DNA’sı ya da RNA’sı bu yoğun replikasyon sırasında birtakım farklılıklara, hatalara açık bir şekilde gelişiyor. İlginç bir denge unsuru olarak virüslerin bu hataları onarma mekanizmaları var. Ancak bazen yetersiz kalıyor bu onarma mekanizmaları, o zaman bu değişimler oluşuyor. Oluşan bu mutasyonların, bu farklılaşmaların, bu gen bölgelerindeki farklılaşmaların büyük çoğunluğunu herhangi bir virüs davranışında farklılaşmaya yol açmadığını, bazılarının ise sadece olumlu olumsuz örneğin daha hızlı bulaşma, daha yoğun bulaşma, daha ağır hastalık yapma gibi virüs davranışını değiştirdiğini biliyoruz. Önce Sars-cov-2’de geçen sene mart ayının sonunda 614. bölgede bir değişim oldu. Bu mutant hakim olduğu ve dünyada hep o orijinal virüsten, Juan virüsünden farklı olarak bu 614 virüsü yayıldı. Ne zamana kadar? Aralık ayına kadar, aralık ayında 3 farklı mutasyon saptandı, bir tanesi İngiltere’deki gelin bunlara farklı isimleri var V1 diyelim, Varyant1 diyelim. Önce İngiltere’deki varyant, daha sonra V2, V3, Güney Afrika ve Brezilya’daki varyant. Şimdi bunların özellikleri, örneğin 614 dedim, İngiltere’deki 501. bölgede bir farklılaşması var, daha hızlı yayılmasına yol açıyor. Güney Afrika ve Brezilya’daki ise son rakam çok kafa karıştırmayayım ama bunu söylemem lazım, 484. bölgede. 484. Bölgedeki farklılaşma virüsün nötralize olmak için yani etkisiz kılınması için gerekli antikor miktarının çok daha fazla olmasını gerektiriyor. Bu da aşı yapıldığı zaman aşının etkisinin daha az görülmesinin nedeni. İngiltere varyantı için böyle bir sorun söz konusu değil, İngiltere varyantı sadece daha hızlı yayılma özelliği, çünkü virüsün reseptörüne, virüsün hücre üzerindeki giriş kapısına daha hızlı yapıştığı için daha çok virüsle enfeksiyon söz konusu ve daha hızlı yayılıyor ama Güney Afrika ve Brezilya varyantları bunlar aynı zamanda aşının da etkisiz kaldığı virüs tipleri. Birçok aşı sadece bir aşı için değil, en az 3 ya da 4 aşı için bu Moderna, BioNTech, Astra Zeneca aşılarıyla yapılan çalışmalarda aşının etkinliği %10’a kadar düşmüş. Hani o %95 etkili denilen aşılar %10’a kadar düşmüş onun için bu dikkat edilmesi gereken bir nokta, bunu takip etmekte yarar var. Hafta sonu varyantlar çok konuşuldu çünkü ilginç bir şekilde normal orijinal sarscov2 virüsü ile enfekte olmayan deney hayvanları, örneğin Enstitü Pasteur’un bir çalışması fareler, bazı tür fareler bu varyantlarla enfekte olabiliyorlar. Yani doğal ve orijinal virüse pandemi etkenine dirençli olan yapıları bu şekilde olan bazı canlılar bu varyantlardan etkilenip hastalanabiliyorlar. Bu önemli bir nokta çünkü kedi, köpek, fare bunlarda bu varyantların aynı insanda olduğu gibi daha ağır hastalık yaptığı ve şimdiye dek hiç enfekte olmayan fare tiplerinin de bu virüslerle enfekte oldukları gösterildi. Bu da önemli bir olaydı, işte haftaya böyle başladık. 

ÖM: Evet çok teşekkür ederiz. Şeyi de söylemek belki eklemek lazım, yani bir saat içinde son rakamlara göre günlük ölüm sayıları 8 Şubat’tan sonra yeniden 100’ün üzerine çıktı. Yani saatte 4 kişiden fazla hayatı kaybediyoruz, yani program başladığından beri bu yana en az 4 kişiyi kaybettik, onu da belirtelim. Çok teşekkürler.

SB: Ben teşekkür ederim, iyi yayınlar, iyi haftalar!

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

SB: Sağ olun!