Sanatla Direniş, Yayoi Kusama

-
Aa
+
a
a
a

Sanatla direnişi ele aldığımız bu programda, “sanatım olmasaydı uzun zaman önce intihar etmiştim ben” diyen Japon Sanatçı Yayoi Kusama'dan söz ediyoruz.

Sanat Uzun, İlham Sonsuz: 28 Nisan 2017
 

Sanat Uzun, İlham Sonsuz: 28 Nisan 2017

podcast servisi: iTunes / RSS

“Günbegün bütün dünyada medya ağı gerçeklerin yerine yalanları koyuyor. En başta siyasi ya da ideolojk yalanlar yok (onlar daha sonra geliyor), insan hayatının ve doğal hayatın neden oluştuğuna dair görsel, somut yalanlar var. Bütün yalanlar tek bir devasa sahtekârlıkta toplanıyor: Hayatın kendisinin bir meta olduğu ve onu satın almaya gücü yetenlerin, tanımı gereği onu hak edenler olduğu varsayımı! Çoğumuz bunun yanlış olduğunu biliyoruz, ama bize gösterilenlerin pek azı direncimizi güçlendiriyor.” Sanat tam da bunu yapıyor, yani direncimizi güçlendiriyor...

Böyle diyor John Berger. (John Berger – Sanatla Direniş, Metis Yayınları, 2017)

“Sanat direncimizi güçlendirir,” diyen John Berger’ı bu yıl, 2 Ocak 2017’de 90 yaşında kaybettik. Sanat eleştirmeni, romancı, ressam, düşünür, şairdi... Sanata, fotoğrafa farklı bakmamızın yolunu açan çok önemli insanlardan biriydi.

Bu programda Yayoi Kusama var, “sanatım olmasaydı uzun zaman önce intihar etmiştim ben” diyen Japon Sanatçı Kusama.

Japon sanatçı Yayoi Kusama 1929 doğumlu, bugün 88 yaşında, sanat hayatının 65. yılını kutlamak üzere halihazırda 2 ayrı büyük sergisi var: Washington’da Hirshorn Müzesi’nde “Infinity Mirrors / Sonsuzluk Aynaları”adlı retrospektif sergi ve Tokyo’da Ulusal Sanat Merkezi’nde “My Eternal Soul / Ebedi Ruhum” adlı retrospektif sergi:

https://hirshhorn.si.edu/kusama/the-exhibition/

http://kusama2017.jp/

Kusama kendi resmi sitesinde kendisini “avangard heykeltıraş, ressam ve romancı” olarak tanımlıyor. Aynı zamanda kolaj, performans, enstalasyon, kitap illüstrasyonu, film, moda, şiir gibi birçok tür ve alanda eser üretmiş. Sanat türlerine sığmayan bir sanatçı. 2016’da onu “Yılın En Etkili 100 İnsanı”ndan biri seçen Time dergisi tarafından da “ebedi radikal” olarak tanımlanmış. Japonya’nın en önemli sanatçısı olarak tanımlanıyor, Japonlar tarafından. Birçok ödülü var. Birçok önemli müzede kişisel sergileri olmuş.

Kusama bir aktivist. Richard Nixon’a, Vietnam Savaşı’nı bitirmesi karşılığında onunla birlikte olacağını söyleyen bir açık mektup yazmış:

“11 Kasım 1968

Kahramanım Richard Nixon’a Açık Mektup:

Dünyamız, milyonlarca semavi cisim arasında küçük bir benek gibi ve barış dolu, sakin küreler arasında nefretle kuşatılmış bir nokta. Hadi sen ve ben bütün bunları değiştirelim ve bu dünyayı Cennet Bahçesi yapalım.

Kendimizi unutalım, sevgili Richard, Mutlak olanla bir olalım, hepsinin içinde birlikte olalım. Biz göklere yükselirken birbirimizi beneklerle bezeyelim, egolarımızı zamanın olmadığı sonsuzlukta kaybedelim ve sonunda yalın gerçeği keşfedelim ki:

Şiddeti daha fazla şiddet kullanarak yok edemezsin. ... Nazikçe! Kibarca! Sevgili Richard. Erkekçe dövüşüp duran ruhunu yatıştır.

Yayoi Kusama”

Yayoi Kusama 22 Mart 1929’da Japonya’da Matsumoto’da doğmuş. Çok küçük yaşlarında resim yapmaya başlamış. 19 yaşında iken, geleneksel bir Japon resim sanatı olan Nihonga eğitimi almak üzere Kyoto’daki bir sanat okuluna gitmiş. Ama bu geleneksel sanatın sıkı kurallarla belirlenmiş disipilini onu çok mutsuz edince avangard Batı sanatına yönelmiş. 21 yaşında ABD’ye gitmiş ve bugün bildiğimiz puantiyeli resimleriyle burada dünyaca ünlü olmuş. Önce kağıt üzerine yaptığı puantiyeler giderek tuvallere, tuvallerden duvarlara, zemine, tavana, hatta ev eşyası ve çıplak asistanlarının üzerine de yayılıyor, çoğaldıkça çoğalmış. Şöyle demiş Kusama, her yeri kaplayan sonsuz benekler için:

“Benekler güneşin formundadır, güneş erkek enerjidir ve yaşamın kaynağıdır. Benekler ayın formundadır, ay dişidir ve üreme ile büyümenin temelidir. Benekler daima sonsuza dek çoğalırlar. Bizim Dünya’mız da milyonlarca benzeri arasında sadece bir noktadır. Kusama sizin bedeninizi puantiyelerle bezediğinde siz de evrenin bir parçası haline gelirsiniz.”

Sanatını ve dünyasını bezeyen beneklerin kökeni Kusama’nın çocukluğuna dayanıyor. Yayoi 10 yaşında iken görsel halüsinasyonlar görmeye başlamış. Bunu ilk olarak 34 yaşında iken bir radyo röportajında açıklamış ve şöyle demiş:

“Taa çocukluğumdan beri bana musallat oldu bu benekler. Bir gün kırmızı çiçek desenli bir masa örtüsüne bakarken çiçeklerin canlanıp örtüden çıktıklarını gördüm... Sonra benim öteme ve onları boyadığım tuvallerin ötesine geçerek duvarları ve tavanı kapladılar, sonunda tüm evreni kaplayana dek çoğaldılar. Bozulup yok olacakmış gibi hissettim, sonsuz zamanın ve mutlak boşluğun içinde eriyip gideceğimi, hiçliğe indirgeneceğimi sandım. Bunlar sadece zihnimde olmuyorlardı gerçekten oluyorlardı, işte o zaman korktum. Koşarak kaçmaya başladım ve bileğim burkuldu, düştüm.”

Kusama’nın hikâyesinin bir de arka yüzü var. Puantiyeler ve falluslar ve obsesyonlar ve anksiyete, çocukluğuna dayanıyor Kusama’nın. Yayoi, kırsal kesimde yaşayan, orta-üst sınıf bir aileye mensup, 4 kardeşten birisiymiş. Babası çok çapkınmış ve birçok sevgilisi varmış.

Annesi küçük Yayoi’yi casusluk yapması ve olanı biteni anlatması için babasını izlemeye yollarmış. Döndüğünde de küçük Yayoi’den neler gördüğünü ayrıntısıyla anlatmasını istermiş. Çok sert, otoriter, aşırı kuralcı, çocuklarını sürekli olarak fiziksel ve duygusal açıdan taciz eden bir annesi olduğunu anlatıyor otobiyografisinde (Ayşe Devrim Başterzi, Puantiye Kraliçesi Yayoi Kusama, TPD Bülteni 2012; 15(1):6-7)

Anksiyetesi (kaygı bozukluğu), obsesyonları ve korkuları, eserlerini ortaya çıkarırken en önemli motivasyonlarından biri olmuş. Onlarla başa çıkmak için sanatı kullanmış Kusama. 70’li yıllarda ruh sağlığında ciddi bir bozulma olmuş. 1973’te Japonya’ya dönmüş ve bambaşka eserler üretmeye başlamış: Sürreel romanlar, kısa öyküler, şiir... Ve 1977’de kendi isteğiyle, psikiyatrik destek almak amacıyla, bir psikiyatri hastanesine yatmış. Bu hastaneye yakın mesafede bir atölyesi var, Şincuku semtinde, gündüzleri atölyesinde çalışıyor geceleri ise hastanede geçiriyor.

“Çalışmalıyım, uykusuz kalsam da çalışmalıyım. Her zaman etrafımda sanatımla ilgilenen izleyiciler oldu, bu bana hep cesaret verdi. Hayat ve ölüm felsefemi görmeye gelen insanların olması çok güzel. Benim içimdeki duyguların bir kısmını görebiliyor insanlar.”   

Kusama’nın 2012’de Londra tate Modern’deki sergisinden bazı işleri ve videoları burada görülebilir:

http://www.tate.org.uk/whats-on/tate-modern/exhibition/yayoi-kusama

Kusama’nın resmi sitesi de burada:

http://www.yayoi-kusama.jp/e/

Bu programa John Berger ile başlamıştık, yine onunla bitirelim:

“Direniş eylemi sadece bize sunulan dünya-resminin saçmalığını kabullenmeyi reddetmek değil, bu resmin geçersizliğini duyurmaktır. Cehennem içeriden geçersizliği kabul edildiğinde, cehennemliği son bulur.”