‘Engelliyim, Kadınım, Başarırım’

-
Aa
+
a
a
a

Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, eski program ortağı, aktivist Elif Gamze Bozo ve erkek arkadaşı Devrim Deniz İnce’yi konuk ediyor; kendilerinin bu sene devraldıkları Kuşadası Engelsiz Engellileri Yaşatma Derneği’ndeki çalışmaları ve iki sakat birey olarak toplumun sakatlara yönelik bakışı üzerinden ‘Flört ve Romantizm’e dair konuşuyor.

""
Engelliyim, Kadınım, Başarırım
 

Engelliyim, Kadınım, Başarırım

podcast servisi: iTunes / RSS

Alper Tolga Akkuş: Merhaba. Apaçık Radyo'ya, Sakat Muhabbet’e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoşgeldiniz, ben Alper Tolga Akkuş. Bugün 1 Ekim 2025 Çarşamba. 

Yanlış bilmiyorsam bugün 61. yayın döneminin son programı. Haftaya başlayacak yeni yayın döneminde yine olacağız tabii. Ben de bu son programda eski program ortağımın - bayağıdır da görüşmüyorduk - son dakikada bir çaldım kapısını, daha doğrusu telefondan aradım. Dedim ki, “Gel seninle yapalım ve o da dedi ki, “Bir tek ben olmayayım. Benim bir arkadaşım var, yakın arkadaşım. Tırnak içinde ‘arkadaşım’ var, o da olsun,” dedi. O zaman ben de “Tamam,” dedim. 

Bu hafta konuklarımız Elif Gamze Bozo ve yine daha önce konuğumuz olan Devrim Deniz İnce. Hoşgeldiniz, nasılsınız, iyi misiniz ikiniz de?

Elif Gamze Bozo: Hoşbulduk, teşekkür ederiz, iyiyim.

Devrim Deniz İnce: Hoşbulduk Alper Bey, teşekkürler, iyi yayınlar diliyorum tekrardan.

A.T.A.: Şu anda Türkiye'nin üç ayrı ilinden bağlandık. Ben, Mersin; Elif Gamze Bozo, Ankara ve Devrim Deniz İnce ise Kuşadası’ndan bağlandı. 

Elif, seninle görüşmeyeli bayağı zaman doldu, konuşmamıştık, ne yaptın, ne ettin, nasıl gidiyor hayatın, neler yapıyorsun?

E.G.B.: Çok güzel gidiyor Alper. Bu arada özlemişim seninle yayın yapmayı. Umarım sen de iyisindir. Neler yapıyorum? Okulun son zamanları artık, son yılı. Bir takım hukuki eğitimler alıyorum; bilirkişilik, adli bilişim suçları gibi eğitimlere başladım. Yakın zamanda bunları da tamamlayacağım. Bir taraftan sivil toplum örgütleriyle ortak mücadele alanlarımızı büyütmeye çalışıyoruz. 

Şimdi Deniz Başkanımızla beraber çok güzel bir oluşum ve çok güzel bir hareketlenme ile beraber Kuşadası Engelsiz Engelleri Yaşatma Derneği'nin yönetimini alarak onun heyecanını yaşıyorum. Bu aralar bunlara koşturuyorum.

A.T.A.: Devrim Deniz İnce de bizim daha önce konuğumuz olmuş ve kendi hapishane deneyimini 'Sakat Mahpus' bölümünde paylaşmıştı. Devrim Deniz, sen neler yaptığınız görüşmeyeli, nasıl gidiyor Kuşadası’nda hayat?

D.D.İ.: Alper Bey, ben daha önce konuştuk radyo programında; sizlere o cezaevi deneyimlerimden bahsetmiştim, engellilik durumuyla ilgili ve süreçlerden anlatmıştım. O süreçlerden sonra ki engelli hakları üzerine çalışmalarımı sizlere bahsetmiştim ve hatta programa katıldığım zaman biliyorsunuz Elif arkadaşımdı ve ondan daha fazla ilham alarak ve onun beynindeki düşüncelerden ilham alarak bu çalışmalarımızı dernek bazı altında yürütelim dedik. En azından bu şekilde daha sağlıklı şekilde ilerleyebileceğimizi ve projelerle yansıtabileceğimizi düşünerek güzel çalışmalara başladık.

A.T.A.: Şimdi Elif, ‘Deniz Başkanım’ dedin birkaç defa, onu da ben açayım. Devrim Deniz İnce ile sen aslında çok da eski olmayan tarihte bir dernek kurdunuz - hatam varsa düzeltirsiniz; Kuşadası Engelsiz Engellileri Yaşatma Derneği. Bu derneğin hikayesini de Devrim Deniz Bey'den alalım istersen.

Kuşadası Engelsiz Engellileri Yaşatma Derneği

D.D.İ.: Alper Bey, bu derneğin hikayesi şöyle; burası aslında 13 yıllık bir dernek yani kuruluş aşamasına baktığımız zaman köklü bir dernek, Kuşadası’nda yıllarca çalışmalar yapılmış, engelli hakları üzerinde sosyal yardımlaşma çatısında bir çalışmalar yapılmış. Daha sonrasında ben bu derneğin yönetimindeydim. Daha önceki başkanımız Mustafa Sorguç idi yani son başkanımız oydu. Mustafa Sorguç başkanımız bırakacağını söylediği zaman kendisine ilettim ve dedim ki - Mustafa Başkan'ım Elif'i de tanıyor zaten, “Mustafa Başkan'ım bırakacaksanız eğer izniniz de olursa ben bu derneğe talibim”. Ben bu kelimeyi kullanır kullanmaz Mustafa Başkan direkt şunu söyledi, “Başka biri olsa vermem ki zaten düşünmüyordum çünkü köklü bir dernek ama bu konu içerisinde sen ve Elif varsa ben seve seve ve gözü kapalı şekilde derneği size teslim edeceğim.” Bu süreç içerisinde başladık, çalışmalarımızı, altyapımızı yaptık, ekibimizi kurduk. Ekip içerisindeki arkadaşlarımızın birçoğunu kadın ve engelli olarak yönetici arkadaşlardan belirledim.

A.T.A.: Ne zaman devraldın? Çünkü ben devralmayı kurulma sanmışım, o hatammış benim. 

D.D.İ.: Mart ayı içerisinde devraldım.

A.T.A.: Yeni yani.

D.D.İ.: 2025’in Mart ayında devraldım burasını yani daha doğrusu başkanlığı devraldım. Olağanüstü bir kongre yapıldı ve seçim yapıldı. Seçimde üyelik bazındaki üyelerimiz oy kullanmaya gelerek ve oy çoğunluğuyla aldım. İki aday yarışmıştık zaten ve oy çoğunluğuyla ben kazandım.

A.T.A.: Zaten şu anda da dernek binasındasın diye görüyorum değil mi?

D.D.İ.: Evet, şu an dernek binasındayım.

A.T.A.: Şimdi ortalara bir yere geldik sayılır yavaş yavaş ve müzik açıyoruz. Müziği ben konuklara bırakıyorum. İkinizden biri artık anlaşın, hangi şarkı olsun? Kim kime bu şansı veriyor bilmiyorum, söz sizde.

D.D.İ.: Elif Hanım'a bırakıyorum.

A.T.A.: Elif ne olsun?

E.G.B.: Bilemedim şimdi, çok zor bir soru, hiç hazırlanmamıştım aklımı, bu kısmı düşünmedim. Ne seçelim?

A.T.A.: İçinden geçeni söyle.

E.G.B.: Deniz sen seç, bulamadım şimdi. Aslında Deniz'in benden daha çok fazla müzik bilgisi vardır. 

A.T.A.: Ben karışmıyorum, ikinizden biri dedim ben.

E.G.B.: Hadi sen seç.

D.D.İ.: Tamam.

A.T.A.: Deniz Bey size verdi o hakkı Elif.

D.D.İ.: Moğollar, ‘Yolum Seninle”.

A.T.A.: Tamam. 

A.T.A.:Sakat Muhabbet devam ediyor. Bu yayın döneminin son Sakat Muhabbet’inde eski program ortağımla ve bir kere konuk olan konuğumla karşınızdayım; Elif Gamze Bozo ve Devrim Deniz İnce. 

‘Engelliyim, Kadınım, Başarırım’

A.T.A.: Şimdi bu haftanın başlığını ne yapalım diye konuştuk biz Elif'le ve Devrim Bey'le. Elif'in kendi Instagram hesabında bir fotoğraf var, bir eylem sırasında çektirmiş; sandalyesinde oturuyor, elinde bir döviz var ve o dövizde de ''Engelliyim, Kadınım, Başarırım'' yazıyor. 

Aynı görseli galiba yapay zeka ile bir çizgi film karakteri gibi yapmışlar ve onu da afişe koyduk zaten biz - onu göreceksiniz. Şimdi bu eylem neredeydi Elif? O hikayeyi bir anlat, sonra konularımıza dönelim istersen.

E.G.B.: O eylem 2023 senesinde Ankara'daydı.  Biliyorsunuz ki engelli bireylerin maaşları kesildi, bakım maaşları icra yoluyla tekrar alındı vs. Biraz politik bir eylemdi, bayağı bir politik bir eylemdi ve bir siyasi parti çatısında yapıldı bu eylem. Tabii ben de engelli kadın aktivisti olarak bu eyleme katıldım. Çok soğuk bir gündü hatta inanılmaz soğuktu, Ankara'nın eksileriydi ve ben o gün o soğukta donuyordum.

A.T.A.: Kıyafetinden belli, kat kat giyinmişsin o fotoğrafta.

E.G.B.: Evet yani kat kat giyinmiş halde bile gerçekten çok soğuk bir gündü ve dövizi taşırken ellerim uyuşmaya başlamıştı soğuktan. Sağolsun arkadaşlarım, engelli kadın aktivistlerini çok güzel betimleyebiliyorlar. Sağolsun Naki Yücel arkadaşım, kardeşim bana o gün dedi ki, “Abla sana öyle bir döviz vereceğim ki tam seni anlatan bir slogan”. Ben de “Öyle mi” derken, gittim ve elime bir tutuşturdu, “Abla bak, ne kadar çok yakıştı sana” dedi. Derken eylemin ön sırasına beni koydu. Ön sırada ben ve arkada birçok engelli arkadaşlarımız, dostlarımızla mücadele alanında yer aldık..

A.T.A.: Yapay zeka ile mi yaptınız bu son görseli? Ne kullandınız? Nasıl yaptınız onu? Çok hoş. Japon animesi gibi bir fotoğraf olmuş çünkü benim gördüğüm kadarıyla.

E.G.B.: Evet. Ben öylesine tesadüf yapay zekaya ‘Bu fotoğrafı çizimler misin’ dedim ve bir anda öyle çıktı.

A.T.A.: O da sana bir güzellik yaptı yapay zekâda.

E.G.B.: Evet, gerçekten çok güzel. Hatta Deniz Başkan ile birlikte bir fotoğrafımız daha var, onu da öyle şekilde çizdi, o da çok güzel olmuştu.

A.T.A.: Onu da gönderirseniz koyarız web sitesine.

D.D.İ.: Tabii.

Flört, Romantizm ve Sakatlık

A.T.A.: Zaten şimdi tam da konuya girdin: Bizim üç alt başlığımız var bu hafta; ilk alt başlığımız ‘dernek’ idi, onu konuştuk. İkinci alt başlığımız ise, ‘Flört, Romantizm ve Sakatlık.’ Çünkü Deniz başkan diyorsun, Elif hanım diyor o da. Sizin aranızda bir de romantik bir durumlar da var aslında, ona da yavaştan girelim. Önce sözü gene ben kadınlara vereceğim Deniz izin verirsen. Evet, bu işi anlat bakalım. Nasıl gidiyor, nasıl başladı Elif?

E.G.B.: Artık burada başkan demeyi bırakıyorum, ben aslında çok zor bir zamanda Deniz'le tanıştım. Benim biliyorsunuz ki belediye meclis üyesi adaylık sürecim vardı ve yerel yönetim seçimleri bitmişti. Ben çok kırgın bir şekilde Ankara'dan ayrıldım, Kuşadası'na dinlenmeye gittim. O arada sevgili, çok sevdiğim bir milletvekili ablamız bana dedi ki, “Her gittiğin ilçede partinin ilçelerini, ilçe başkanlıklarını, il başkanlıklarını mutlaka ziyaret et”. O sırada genel merkez engelli komisyonunda çalışma yapıyordum, komisyon yürütme kurulundaydım. Derken ben tabii ilçe başkanlığını aradım ve dedim ki, “Ben geliyorum, sizleri ziyaret etmek istiyorum ve genel merkezden gönderiliyorum”. Genel merkez olunca tabii Devrim’i aramışlar, demişler ki, “Böyle böyle bir kişi geliyor, sen de gel tanış.” Devrim de aynı siyasi partinin içinde, engelli komisyonunda. Derken Deniz geldi oraya, oturduk sohbet ediyoruz. Tabii ben o kadar sinirliyim ki... Yaşadığım süreci anlatıyorum öfkeli öfkeli. O arada Deniz'in anlattıkları bana çok toz pembe geldi,  dedim ki ‘ne kadar parti düşkünü’. Böyle bir şey oldum, hoşlanmadım. Ondan sonrasını istersen sen anlat Deniz.

D.D.İ.: Bir gün öncesindeydi galiba, beni aradılar, “Genel Merkez’den birisi geliyor” dediler. Ben çok şey yapmadım, “Gene niye geliyorlar?” yapıyorum böyle. Neyse gittim, baktım, biri oturuyor karşımda. Ben de iki yanındaki sandalyede oturuyorum, böyle sohbet ediyorum. Elif bir şeyler anlatıyor, sürekli bir şeylerden bahsediyor ve ben de buradaki yaptıklarımdan bahsediyorum ama Elif hiç oralı değil, hep arada bir sözümü kesiyor. İlk ben de bir şey yaptım. 

O günden sonra sosyal medyasını takip etmeye başladım, orada etkilenmeye başladım hani. Çalışmalarından, paylaşımlarından, mücadelesinden, azminden ve yeteneklerinden bayağı bir etkilenmeye başladım. Derken zamanla sohbet etmeye başladık, artık mesajlaşmaya falan başladık, sohbet etmeye başladık. Daha sonra numaralarımızı aldık, telefonla ara ara konuşuyoruz. Ben tabii arada bahaneler uyduruyorum konuşmak için, “Arayabilir miyim?” falan yapıyorum. İşte bahane buluyorum, “Bununla ilgili konuşabilir miyiz?” diyorum. Bu şekilde sürekli ilerledi. 

Sonra Elif'in Eylül-Ekim ayında Kuşadası’nda bir sergisi vardı. Sergiye katıldı. Tabii ben o arada sergiyle de ilgileniyorum, Elif'e yardımcı olmaya çalışıyorum. Tabii kendimi de göstermeye çalışıyorum bu şekilde, ben buradayım diye. O gün birkaç gün sonra tabii sergiden sonra da çıktık, oturduk, sohbetler ettik. Birkaç gün sonra da Elif'lere gitmiştik, kahve içmeye çağırmıştı, misafir etti. O gün akşamı Elif'e açıldık.

A.T.A.: Olanlar oldu diyorsun ondan sonrasında.

D.D.İ.: Yani artık o kahvenin içinde ne vardı bilmiyorum, ondan sonra olanlar oldu - o kadar güzel sevgisini katmış ki kahvenin içerisine.

A.T.A.: Yani şu anda Elif'i görmüyor tabi dinleyenler ama kaş gözle mesajlar da veriyor Devrim Deniz Bey'e. 

Konuyu niye açtım? Sakat insanların flört,  romantizm, ilişki yaşamayacağına dair bir algı var. Yaşıyoruz, yaşayacağız da - bu doğal bir şey. 

Siz iki sakatsınız ve iki ayrı şehirde yaşıyorsunuz çoğunlukla. Bu açıdan ilişki nasıl gidiyor? Bizi dinleyen sakat ve yalnız insanlar, kadın ya da erkek, onlara da aslında bir mesaj da verelim istiyorum. O açıdan açtım bu konuyu aslında, çünkü çok değerli bunları paylaşmak. Neler dersiniz? Şimdi Deniz'le başlayalım istersen Elif bu konuda.

D.D.İ.: Evet, onu şu şekilde aktarayım ben size. Mesela, çevremdeki insanlar o kadar çok etkilendi ki bizden... Çoğu arkadaşımız ya da çevremizdeki insanlar şunu söylüyor; birbirinizi çok iyi tamamladınız, eksiklerinizi çok iyi tamamladınız. Birimizin fiziksel durumunu, birimizin ruhen durumlarımızı birbirimizi çok iyi anlayabilen ve iki deli aşık diye bir tabir vardır ya, o şekilde ve çok iyi tamamladık. 

İkimizin de bir mücadele arzusu var, çalışma ve mücadele arzusu var, eylemsellik konusunda arzularımız var ve bu konularda yaptığımız çalışmalarda da çok ön plana çıkmaya başladı, toplum olarak bakış açılar çok değişmeye başladı. 

Tabii ki ilk zamanlar soran arkadaşlarımız oluyordu mesela yani bu zor olabilir mi, işte şu şekilde olabilir mi? “Asla” dedim, “Hiçbir şekilde zorluğu yok”. Hatta bazen zaman zaman Elif de bu karamsarlıklar içerisine giriyor. Ben ona da aynı şekilde anlatıyorum; olayın tam tersi de olabilirdi yani fiziksel durumları ön plana koyduğumuz zaman tam tersi de olabilirdi. Elif’in yerinde ben de olabilirdim, Elif benim gibi olabilirdi, bu şekilde düşünmek de gerekiyor. 

Bir tabir vardır; ‘Yarın insanlara ne olacağı belli değil’. O yüzden bunları çok dikkate almamak gerekiyor. Önemli olan hayatı, anı, her şeyi dolu dolu ve tüm mücadelesiyle, sevgisiyle yaşamak gerekiyor çünkü ‘Hayat kısa, kuşlar ötüyor’ diye de bir cümle var. Gerçekten hayat kısa, kuşlar ötüyor ve sevgiyle yaklaşmak gerekiyor, sevmek gerekiyor.

A.T.A.: Çok sağ olasın Deniz. Elif, senden de alalım. Bu sakatlık, iki ayrı şehir, ilişki, romantizm durumuna dair neler söylemek istersin sen?

E.G.B.: Aslında çok ayrı kalmıyoruz. Ayrı şehirde değiliz aslında, genellikle aynı şehirde oluyoruz yani ben de Kuşadası’nda oluyorum.

A.T.A.: Kuşadası’nda sizin de eviniz var, sen sıklıkla gidiyorsun.

E.G.B.: Evet, çok sık gittiğim için Deniz de geliyor zaten kış ortasında. Çok da ayrı kaldığımız söylenemez yani maksimum 3-4 ay ayrı kalabiliyoruz. 

Deniz o kadar güzel anlattı ki bu arada, peki anlatacak bir şey kalmadı gibi. 

Ben evet, flört aşamasına gerçekten çok korkak, çok panik, çok endişeli yaklaşıyordum çünkü fiziksel durumum - şimdi dinleyenler şunu anlayacaklardır herhalde konuşmamızdan, Deniz'in fiziksel durumu görünür olarak da benden çok çok daha iyi. Evet, engel durumu var ama görünürde bana göre çok daha fazla durumu stabil. 

Ben tabii 90 santimetre küçük bir tekerlekli sandalye kullanıcısı olarak küçük bir kadın olduğum için farklıyım ve dolayısıyla farklılığımın toplum tarafından zaten sürekli biliyorsun Alper ki hep konuşuyoruz yani Deniz ile de çok konuşuyoruz bu konuyu. Biz sakatlar kendi aramızda bu konuları çok tartışıyoruz aslında. Görünür engelli olmak ya da engelli olmak sakatlar olarak bizler gerçekten sürekli toplum tarafından dışlanan, farkında olmadan, iyi niyetli de olsa ayrımcılığa uğrayan bir süreç, bir hayat yaşıyoruz. Dolayısıyla nasıl karşılanacağımı ve toplumun beni nasıl kucakladığını, nasıl karşıladığını da bilemiyorum. Şunu da açıklamak isterim; bizler ne kadar başarılı olursak olalım, ne kadar üniversiteleri bitirirsek bitirelim, ne kadar başarılı konulara imzalar atsak da hala biz toplumun öteki tarafındayız yani azınlık olarak görülüyoruz. Dolayısıyla bu kadar uğradığımız ayrımcılığı flört ilişkilerinde de yaşıyoruz. Çoğu zaman engelli bireyler de aslında kendi içinde sağlamcılığı ortaya çıkarıyor. 

Mesela örneğin ben de yaptım bunu; ‘Ya bana niye baksınlar ki? Beni neden sevsinler ki’ gibi bir sağlamcı tarafımız ister istemez gelişiyor ama bu toplumsal olarak bize kodlanmış. Yani ‘engellilere yani daha doğrusu sakatlara kimse bakmaz, sakatların flört ilişkisi, sevgi ilişkisi, aşk ilişkisi olmaz’ gibi görülüyor. Bir nebze de cinsiyetsizleştiriyor açıkçası.

A.T.A.: Bu doğru mu peki?

E.G.B.: Evet.

A.T.A.: Yok böyle düşünülüyor da gerçekte yaşanan da bu mu?

E.G.B.: Yani genellikle böyle.

A.T.A.: Böyle düşünüyorlar ama siz ikiniz şu anda bir ilişki içindesiniz zaten.

E.G.B.: Yok, hayır, böyle değil tabii.

A.T.A.: Gerçekte yaşanan bunun tam tersi, onu söylemek istiyorum.

E.G.B.: Tam tersi, doğru, evet, bunun tam tersi. Öncelerde Deniz benimle böyle konuştuğu zaman çok tedirgindim ki kendisi anlatıyor zaten. Hatta bazen çok zorlandığım dönemler de oldu ama artık yavaş yavaş herhalde... 

A.T.A.: Bir seneyi geçti galiba değil mi? Ne kadar oldu süreç?

E.G.B.: Bir sene, tam bir sene oldu.

A.T.A.: Bir sene oldu ve ben ilk başından beri tabii Elif'i yakın da tanıdığım için daha çok biliyorum, Elif tarafından biliyorum ve şu anda tabii uzaktan da görsem fotoğraflardan görüyorum ve artık bir armoni yakalanmış gibi görüyorum. 

Havaalanında Sağlamcı Bir Deneyim

A.T.A.: Aslında üçüncü bir başlığımız daha vardı ama bu konu daha yakıcı olduğu için onun sadece adını geçireceğim, detaylı giremeyeceğiz çünkü vaktimiz de bitti. 

Sen havaalanında çok yeni bir sıkıntı yaşamışsın Elif. Orada sağlık raporu kısmını dinlemiştim, ben o gün videoyu gördüm. Çağlar Karsantı, konuğum da olmuştu benim ve Çağlar var yanımda hatta. Çağlar'ın sorusuyla anladım ben; senden şunu istemişler orada: Uçağa binebilecek sağlık raporunuz var mı? Doğru bu? Ben bunu duydum.

E.G.B.: Aynen bunu istediler.

A.T.A.: Yani ona girmeyelim çünkü vaktimiz kalmadı ama çok iyi bilinen bir havayolu şirketi diyelim, en bilinen hatta, isim vermeyelim şimdi. Sakat bir kadın yolcudan şunu talep ediyor uçağa binecekken: Sizin sağlık raporunuz var mı? Niçin gerekiyor bu rapor? Uçağa binip uçakta gidebilecek misiniz? Bunun raporunu istiyor senden. İnanılmaz bir şey bu. Bunun detayına vakit yok diye girmiyorum ama sonra bunu konuşuruz belki seninle. 

Son sözlerinizi önce Deniz’den, sonra da Elif'e sözü verip bitirelim isterseniz. Evet Deniz, ne demek istersin? Dernek ve ilişkileri konuştuk aslında, çok keyifli oldu benim için, sağol konuk olduğun için.

D.D.İ.: Teşekkürler. Ben kısaca geçireyim; Engelsiz Engelleri Yaşatma Derneği Başkanı olarak bizleri, projelerimizi takipte kalsınlar. Muhteşem şeyler çıkaracağız Elif'le. Ve de sevgiyle kalsınlar ki sevgi en büyük güçtür bizim için.

A.T.A.: Siyasi parti üyesi olduğunu belli etti Deniz son dakikadaki sözleriyle.

E.G.B.: Zaten Devrim Deniz İnce, gençlik kollarından geliyor. O yüzden çekirdekten yetiştiği için çok normal. 

Çok teşekkür ediyorum Alper, harikaydı her zamanki gibi. Çok güzel, keyifli bir söyleşi oldu. Derneğimizi gerçekten takip etmelerini isteriz. Derneğimiz gerçekten güzel şeyler yapacak ve sivil toplum kuruluşları arasında dilerim en iyi yerlerde kendini temsil edecektir.

A.T.A.: Ben de öyle umuyorum. Bizim de son sloganımız var; ‘Dünyanın bütün sakatları eğleşin.’ Haftaya görüşmek üzere, hoşçakalın.

E.G.B.: Hoşçakalın.