Sahibine Şarkılar programının 24 Şubat 2021 tarihli nüshasında konuklarımız Reyhan Algül, Defne Eraslan ve Sibel Çakır’la gerçekçi iyimserliği konuştuk.
İlk programımızdan başlayarak yapmakta olduğum bir davet vardı, yakından takip edenleriniz ya da arada denk gelenleriniz hatırlayacaktır. Bu tuhaf zamanlardan geçerken yazmayı ve yazılanların hem programımız hem de zamanımız için bir günce olmasını önemseyerek bize yazma davetinde bulunuyordum. “Şarkılara Mektuplar” dedik ismine. Ama denklemin bir diğer tarafında da müzik vardı. Daha doğrusu, gelen mektupları şarkılara dönüştürme fikri… Ortakça yaşadığımız deneyimler içinden herhangi birinin düşünce ve duygusunun, bir başkasının enstrümanıyla müzik dilinde yeniden ifade edilmesiyle, bir başka günceyi oluşturacaktık birlikte. Eğer bu tuhaf zamanların yolcusuysak, ‘yol şarkıları’ diyebiliriz belki de bu şarkılara. “Şarkılara Mektuplar” inisiyatifi, çok daha somut bir ivme ile letterstosongs.com ismini verdiğimiz web sitesinde gelen mektupları ve oluşan şarkıları bir adreste karşılamaya başladı.
Bu programda, yeni çıkan dördüncü şarkımız etrafında bir araya gelmiş küçük bir grubuz. Şarkının mektup, yani söz yazarı sevgili Reyhan Algül. Reyhan uzman klinik psikolog ve zira diğer iki konuğum da psikiyatrist, sevgili Defne Eraslan ve Sibel Çakır. Psikolog ve psikiyatristlerin bir araya geldiği bir program olacak çünkü konumuz ‘gerçekçi iyimserlik’. Neden öyle diyecek olursanız, önce çıkan şarkımızın kendi yanıtını vermesine izin verelim. Şarkının ismi “Bugün de Böyle”, müziğinde SO Duo’un düzenlemesi ve kattığı müthiş rengiyle birlikte…
“Bugün de Böyle”yi dinledik sevgili dinleyiciler ve gerçekçi iyimserlik üzerine bir araya gelme nedenimizle ilgili bir ön fikir verdi sanırım
Hemen şarkının mektup, söz yazarı sevgili Reyhan’a sormak istiyorum. Reyhan Algül daha önce söylediğim gibi uzman klinik psikolog ve yazar. Çalıştığı konular içinde, tükenmişlik, kaygı bozuklukları, yas, göçmenlik psikolojisi, psikolojik dayanıklılık, sürdürülebilir mutluluk var. Neden diye sana sorsam Reyhan, bu sözlerin satır aralarında seni “bugün de böyle” dedirten neydi? Sen tam olarak ne söylüyorsun bize “bugün de böyle” diyerek.
Reyhan Algül: Herkese merhaba! Şarkının öyküsü aslında şöyle… Türkiye'de olan bir şeylere üzülmüştüm ve bununla ilgili günlüğüme bir şeyler yazıyordum. Tam o sırada birden bu kelimeler benim kalbimden kalemime doğru aktılar. Planladığım bir şey değildi, tamamen o anın içinde, o akışın içinde gerçekleşen kelimeler, cümleler oldu bunlar. Aslında bu şarkı benim kendime bir hatırlatmam. Danışanlarımla beraber “Bugün de böyle”, yani bazı günlerin öyle olduğunu sıklıkla çalışıyorum. Özellikle zor zamanlarda bunu kendimize daha sık hatırlatmamız gerekiyor. Çok şey biliyoruz ama uygulamak gerçekten zor. Ben de o gün tam öyle bir gündeydim. Ve bunu kendime tekrar hatırlatmak istedim. Bu şarkının içinde geniş bir kabul, ‘mindful’ bir tavır, kırılganlık ile yüzleşme, durma hali, umut ve realite var. O yüzden de doğası gereği aslında gerçekçi iyimserliği anlatan bir şarkı. Tabii, iyimserlik biraz riskli bir kavram. Bazen iyimserlik deyince insanların aklına toz pembe her şeye bakmak ya da ‘Polyannacılık’ ya da başka şeyler gelebiliyor ama gerçekçi iyimserlik kör bir iyimserlik değil. Gerçeği ve umudu aynı potada eritebilen, ayakları yere sağlam basan bir iyimserlik. Bir kaçış değil, kendini kandırma değil, bir bastırma değil. Tam tersi her şeyle durabilme, kalabilme ve yine de yola devam edebilmek demek. O yüzden bu şarkı da bize her koşulda o kalbin bilgeliğine inanmamız ve yola devam etmemiz gerektiğini söylüyor. İyimserliğe hepimizin ihtiyacı olduğunu hatırlatıyor ve böyle bir şarkının ucundan tutabildiğim için de kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum.
Banu Kanıbelli: Biz de öyle hissediyoruz, sen bu anlattıklarınla ikinci bir şarkı sözünü yazmış oldun Reyhan. O kadar güzel tarif ettin ki, sözleri tekrar bize bir kere daha. Biz teşekkür ederiz sana, hepinize ilham verdi sözlerin, müzik tarafında da, dinleyenler de çok çok güzel etkileniyorlar bence.
Ama sizleri ağırlamak çok özel bir program kılıyor bu akşamı, çünkü içinden geçtiğimiz bu zor zamanların üzerimizdeki etkilerinin birebir tanıklığını yapanlardansınız. Bu etkiler, gözle görülüp, elle tutulmuyor, psikolojik ancak son derece gerçek! O yüzden birlikte olalım istedim bu akşam.
Şimdi Sibel’e söz vermek istiyorum. Sibel Çakır, bir psikiyatrist. İlgi alanları içinde duygudurum bozuklukları, nöropsikiyatri ve geriyatrik psikiyatri (yaşlılık psikiyatrisi) var. Akademik çalışmalar dışında sağlıklı, iyi yaşlanma, bütüncül tıp, koruyucu tıp, sanat terapileri ile ilgileniyor.
Sevgili Sibel, “Bugün de böyle” şarkısının düşündürdüğü ‘gerçekçi iyimserlik’ hakkında sen neler söylemek istersin? Ya da zor zamanlarda iyimserlik nasıl gerçekçi olabilir? Mümkün mü?
Sibel Çakır: Çok teşekkür ederim Banu. Aslında zor zamanlarda yapılması gereken en önemli şeylerden birini biz yapıyoruz. Bir araya geliyoruz, paylaşıyoruz, şarkılar dinliyoruz, onların bizde yarattıkları etki ile duygularımızı dışa vuruyoruz ve dayanışıyoruz. Bunlar çok çok önemli. Paylaşma, dayanışma ve sanattan güç ve destek almak çok çok önemli. Hayatın içinde tabii ki hüzünler var ve bizim yaş kuşağımızdaki kişilerin yaşadığı belki en zor ve uzun ağır dönem, ağdalı dönem. Fakat tarih boyunca böyle zor dönemler, dünyada şiddetin, vahşetin zorlukların olduğu dönemler olmuş. Ben bipolar bozuklukla da çok uğraşıyorum, klinik akademik ilgi alanım aynı zamanda, günlük pratikte de. Bu yaşadığımız dönemi hep pandeminin başından beri dünyanın bipolar dönemlerinin geçmesi gibi hissediyorum. Çünkü biz pandemiden önce çok hızlı, çok zevk düşkünü, çok tüketen, duygularını çok yukarıda yaşayan, sürekli mutluluk ve haz peşinde koşan, belki biraz açgözlü birileriydik. Ve bu biraz manik depresif hastalığın, yani bipolar bozukluğun manik dönemini çağrıştırıyor. Arkasından gelen pandemi ise bir depresyon dönemi. Geri çekildik, durduk, sakinleştik, hüznü tattık. Ama ölmedik, yani bugün buradayız. Durmak ölmek değil, belki de çılgıncasına koşturmaca iyi bir şey değildi. Dengeyi bulacağımız günlerin gelmesini ümit ediyorum. Bu döngülü mekanizmalarda, her an aslında tohumlarını bir önceki andan alır. Dolayısıyla hüzün de aslında bir önceki çok yükselmelerimizin sonucu olabilir ve hüznün arkasından da bulutlar dağılır. Dünya böyle var oluyor. Aynen bipolar bozuklukta, manik depresif hastalıkta olduğu gibi. O hüzünlerden sonra çıkışlar da çok güzeldir. Hüzünlerin, üretkenliği, yaratıcılığı arttırdığı, bizi tamir ettiği, bizim gelişmemize neden olduğu, sakinleşip etrafımızda baktığımız, birbirimize el verdiğimiz, omuz verdiğimiz dönemler yaratabilir. Bu nedenle hüzünden korkmamak lazım. Hayatın içinde bir anlam arıyorsak mutlaka hüzünler ve çökkünlükler de bu anlama çok şey katıyor. Dolayısıyla mevsimlerin bir rengi gibi görmek yaşadığımız bu zor günleri, kabul etmek iyi olabilir diye düşünüyorum ben de.
Banu Kanıbelli: Duygularım birbirini kucaklaması ve birinin içinden birinin doğurması ve bunun döngüselliği. Döngüsellikteki o sürpriz ve ona inanç. Çok teşekkürler Sibel, peki hangi şarkıyı getirdin?
Sibel Çakır:Fiona Apple’ın “Across the Universe”ini çok severim ben. Bu aslında bir Beatles şarkısıdır, John Lennon ve Paul Mc Cartney’nin. Ama Fiona Apple New Yorklu bir kadın vokal, ben onun yorumunu çok çok severim. Bu şarkı da aslında az önce söylediklerimle çok örtüşüyor. Kelimelerin kâğıt bir kâsede taşması ve sonsuz yağmur gibi uçup gittiği, taştığı duygular, evren boyunca sevinç dalgaları gibi insan beyninde kucaklayarak, öpüp okşayarak sürüklenir. Ve dünyayı dolaşır gelir ve tekrar geri döner. Dengenin tariflerinden birini ben şöyle yaparım ve çok da severim bu tanımı. Kökü evin hissettiğin yerde olup ama dünyayı da dolaşabilmek gibi, bu şarkıda da dünyayı dolaşan duyguları anlatıyor, renkli duyguları... Bu yüzden Fiona Apple’dan “Across the Universe” I dinleyelim istedim.
Banu Kanıbelli: “Across the Universe”i dinledik. Konuğumuz Sibel Çakır’ın getirdiği bir şarkıydı. Şimdi sözü sevgili Defne’ye vermek istiyorum. Defne Eraslan da bir psikiyatrist. Kaygı bozuklukları, iş psikolojisi ve kadın psikolojisi özellikle ilgilendiği alanlar. Ve sorumuz aynı! Zor zamanlarda iyimser olmak mümkün mü Defne? İyimserlik nasıl gerçekçi olabilir?
Defne Eraslan: Mümkün olmaz mı Banu? Bunu söyleme imkânını bize yaşattığın için biz çok teşekkür ederiz. Asıl zor zamanlarda aslında iyimser olmak için bir fırsat var elimizde. Asıl zor zamanlarda gerçekten yaşadığımızı hissediyoruz. Sizin beraber yarattığınız bu parça da aslında bize en çok bunu gösteriyor. Yani mutsuzlukların ya da hüznün de, Sibel'in dediği gibi, hayatın bir parçası olduğunu gösteriyor. Ve bunları da kabul etmemiz gerektiğini hatırlatıyor bize. Bu anlamda çok değerli buluyorum. Çünkü zor zamanlar kişinin yaşadığını aslında en çok hissettiği zamanlar. Sen biraz önce beni tanıtırken ilgilendiğim alanlardan, psikolojik sorunlardan bahsettin. Ama ben birazcık, bu dönemin yarattığı o karamsarlığı yenmek için belki de, yönümü son zamanlarda mutluluğa çevirdim. Ve mutluluk konusuna daha fazla yöneldim. Ve mutlu olabilmek için, iyimser kalabilmek için, zaten benim içimden bildiğim bir şeyin çok önemli olduğunu gördüm. Mutlaka büyük bir başarı elde etmek gerekmiyor. O an çok büyük bir neşe içinde olmak gerekmiyor. Mutlaka çok şeye sahip olmak gerekmiyor ya da her şeyin iyi olması gerekmiyor aslında. Mutlu olabilmek için hayatı, getirdikleri ile kabul etmek ve o umudu hiç kaybetmemek gerekiyor. Ve bazen sadece “ol”maktan, ne için yaratıldıysak onu yapmaya devam etmekten vazgeçmemek gerekiyor aslında. Bu nedenle de sen bana mutluluğu, iyimser gerçekçiliği anlatan bir şarkı düşün dediğinde, ben kendimi zor zamanlarda motive etmek için kullandığım bir şarkıyı düşündüm. Nina Simone’nun “Feeling Good” şarkısı. Bu şarkı aslında hüznü çok barındırmıyor gibi görünüyor içinde ama o mutluluğa sahip olmak için hiçbir şey yapmak zorunda olmamak halini o kadar güzel anlatıyor ki… Beni her seferinde bambaşka bir dünyaya götürüyor. Ne diyor? Yüksekte uçan kuşlar, gökyüzündeki güneş, denizdeki balık, akan nehir ve ağaçtaki çiçek, nasıl hissettiğimi biliyorsunuz. Bu sabah benim için yeni bir sabah, yeni bir hayat ve kendimi iyi hissediyorum. Yüksekte uçan kuş, denizdeki balık, mutlu olmak için bir başarı elde etmeye, bir mala sahip olmaya, paraya sahip olmaya ihtiyaç duymuyorlar. Sadece sevdikleri şeyi yapıyorlar. Bence siz de bu şarkıda, Reyhan yazarken, siz düzenler bestelerken, siz de kendinizi bırakmışsınız. Reyhan'ın söz ettiği gibi o akışa bırakmışsınız aslında. Ve sonunda çok güzel bir şey çıkmış. Bize gerçekçi iyimserliği, hayatın bir parçasının da hüzün olduğunu anlatan ve bize umut veren bir şarkı çıkmış. Çok teşekkür ederiz hepinize bu çalışma için.
Banu Kanıbelli: Biz çok teşekkür ederiz size. Bu şarkı çerçevesinde bu çok güzel sohbeti yapabildik. Sizlerle bu programa doğru hazırlanırken, bize bu duyguları yaşatan, içinde gerçekte iyimserlik içinde nüveleri barındıran şarkıları topladığımız bir çalma listesini beraber oluşturduk, değil mi? Onun da haberini verelim. Çünkü çok güzel şarkılar birikti onun içinde. Her hafta olduğu gibi, onu da ben yine de Spotify'da Banu Kanıbelli altındaki “Sahibine Şarkılar” playlist dizisine koydum, en sonuncusu olarak. “Gerçek İyimser” diye bir playlist var, oradan dinleyebilirsiniz.
Sizlerle bu kısacık buluşmamızı bitirmek zorundayım, zamanımız bu kadar. Tekrar teşekkür ediyorum geldiğiniz için hepinize ayrı ayrı. Umarım başka bir fırsatta tekrar bir araya geliriz.
Reyhan, Sibel, Defne: Teşekkürler sevgiler harika çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum
Banu: Hoşça kalın.