Hüsnükabul Kayıt Arşivi
Podcast kanalları ve üyeliği hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.
Aynı havayı soluyoruz şiarıyla buradayız. Orman yangınları tüm dünyada ve Türkiye'de artıyor, görmezden gelmek mümkün değil. Bu hassas konuyu konuşmak istiyoruz çünkü burada bizimki kadar börtü böceklerin ve diğer canlıların hayatı söz konusu.
Bu özel programda zeytin ağaçlarını da aklımızda tutuyoruz; zeytin ağacının Filistin'de derin bir anlamı olduğunu hatırlarsınız, derin bir aidiyet içerir, derin bir hafıza içerir, binlerce senelik bir aidiyet ve hafıza. Bu zeytin ağaçlarının yerlerini değiştirdiğimizde - tehcir ettiğimizde - onları bu aidiyetten koparmış oluyoruz.
Zeytin ağaçlarının anlamını ve varlığını bu şekilde görmek mümkün. Filistinli şair Mahmud Derviş, “Zeytin ağacı kendisini diken elleri tanısaydı, yağı gözyaşı gibi akardı” der.
Programda hem orman yangınlarını, hem de zeytin ağaçlarının yerinin değiştirilmesinin - tehcir edilmesinin - doğru olmadığı gerçeğini aklımızda tutarak konuşuyoruz.
Börtü böceklerin, çam ağaçlarının, zeytin ağaçlarının hayatı bizim hayatımız, hepimizin hayatıdır, diyoruz.
Yayınımızda bize Arif Ali Çangı katılıyor.Çangı bir avukat ve Ege bölgesindeki tüm çevre sorunlarıyla ilgileniyor. Bize, çevrenin hem hukuki sürecini, hem de çevrenin varlığının hayatımızda ne anlama geldiğini anlatıyor.

Aynı havayı soluyoruz
Yayınımızda Ukranyalı-Amerikalı şair Oksana Maksymchuk ile yaptığımız söyleşiyi dinleyeceksiniz.
Röportaj esnasında pek çok şey hakkında konuştuk. İlk olarak kendi hikayesiyle başladık - Ukrayna'dan göçü, sonra Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş hakkında konuştuk. Burada travma hakkında nasıl konuşabileceğimizi konuştuk. Travmayı bir anlatıya dönüştürmenin imkansızlığından bahsetti ve benim için en çarpıcı yer burasıydı. "Travma doğrudan değil, etrafından dolanarak konuşulur" dedi. Maksymchuk'un savaş, yerinden edilme, travma ve şiir arasındaki ilişkiler üzerine düşüncelerine odaklanan bu programda, Maksymchuk'un ilk İngilizce şiir derlemesi Still City'nin arka planı ve yaratım süreci de ele alınıyor.

Ukrayna ile Rusya Savaşı: Yerinden Edilme, Travma ve Şiirsel Tanıklık
Londra'dan bir konuğumuz programa katılıyor: Hosein Sadri. Sadri, İranlı Azerbaycan kökenli bir akademisyen ve aktivist. Halen Coventry Üniversitesi'nde Mimarlık yüksek lisans bölümünde olarak çalışmakta.
Donald Trump ateşkes yasağı ilan etti. Kendine de barış mesiha olarak duyurdu. Democracy Now! manşetinde, eski bir İsrailli barış müzakerecisi olan Daniel Levy, ABD'nin İran'a yönelik saldırısı için “Netanyahu'nun amacı Trump'ı işin içine çekmekti” diyor. ABD, hafta sonu Fordow, Natanz ve İsfahan'daki üç nükleer tesisi bombalayarak İsrail ve İran arasındaki savaşa doğrudan katılmış oldu ancak saldırıların İran'ın nükleer programını ne kadar gerilettiği belirsiz. İsrail ve ABD İran'ı nükleer silah geliştirmekle suçlarken, İran programının sivil kullanım amaçlı olduğunu söylüyor. Birleşmiş Milletler denetçileri ve ABD istihbarat değerlendirmelerii İran'ın silah yapmadığını söylüyor. Levy, “Şu anki tehlike, ABD'yi bu işe bulaştıran İsrail'in tırmanma merdivenini daha da yukarıya çıkarmaya çalışmasıdır,” diyor. “Kaos istiyor.”
Biz Hosein Sadri ile birlikte bu meselenin boyutunu konuşuyoruz çünkü ateşkes hala uygulanmış değil.

İran'a Karşı 'Savaşı Dur' de!
Bir fotoğraf görüyorum. Bu siyah ekranda. Beyaz keten gömlek ve kot pantolon giymiş bir kişi görüyorum. Yüzünü çevirmiş diğer tarafa bakıyor. Yüz ifadesi yandan üzgün görünüyor. Bu hüznün nedeni arkasında biriken moloz yığını olabilir. Bu yıkılmış bir bina, belki de bir ev. Bu moloz yığınının önünde bir kişi bekliyor. Bu kişi Taha Elgazi. Kendi evinin önünde duruyor. Yıkılmış bir evin önünde duruyor ve şöyle diyor: “Yaklaşık 14 yıl aradan sonra dün memleketim ve evime Deyrizor’a geri döndüm. Bu şehir, diğer şehirlerle karşılaştırıldığında %80’lik yıkım oranıyla birinci sırada yer alıyor. Türkiye'den geri dönen Suriyelilerin çoğu bugün barınma krizi yaşıyor; evleri yıkılmış durumda, mahallelerin tamamı yeniden inşa edilmek için yıllara ihtiyaç duyuyor. Türkiye’den dönen birçok Suriyeli aileyle görüştüm. Bu aileler şu anda barınaksız ve bazıları gönüllü geri dönüş kararından pişmanlık duyduklarını ifade etti. Bu nedenle, Suriyelilere zorla geri dönüş politikası dayatılmamalıdır çünkü barınak veya ev olmadan geri dönmeleri, toplumsal krizlere yol açacaktır,” diyor.
Taha Elgazi için destek ve dayanışma çağrısı devam ediyor, unutmayalım, unutturmayalım.

Yıkılmış bir bina, belki de bir ev
Chris Hedges, 6 Haziran'da substack blogunda 'Aptalların kuralı' (The Rule of Idiots) başlıklı bir yazı kaleme aldı: "Tüm imparatorlukların son günlerinde aptallar yönetimi ele geçirmiş durumunda. Kendini gerçeklikten koparmış bir uygarlığın kolektif aptallığını yansıtırlar. Ölmekte olan imparatorlukların son günlerine aptallar hakim olur. Roma, Maya, Fransız, Habsburg, Osmanlı, Romanof, İran ve Sovyet hanedanları, kendilerini gerçeklikten soyutlayan, uluslarını yağmalayan ve gerçekle kurgunun ayırt edilemediği yankı odalarına çekilen çökmekte olan yöneticilerinin aptallığı altında parçalandılar. Donald Trump ve yönetimindeki dalkavuk soytarılar, aptallar saltanatının güncellenmiş versiyonudur” diyor.
Çarpıcı, değil mi? Bu metni okumanızı tavsiye ederim. Hannah Arendt için, hatırlayacağınız gibi, bu aptallar için en temel şey “düşüncesizlik” idi. Düşünmekten aciz -zavallı-* düşünmekten yoksun bir insandan bahsediyordu. Almanya'daki Adolf Eichmann'a atıfta bulunuyordu. Eichmann'in Hitlere "nihai çözüm fikri" hatırlıyoruz değil mi? Nihai çözüm, Eichmann için "Nazi döneminde yaşayan Yahudi azılıklara imha etmekti, holokost idi" Bu bana hala çok çarpıcı geliyor.
Burada en temel şey, neyin iyi neyin kötü olduğunu bile ayırt edemeyen bir düşüncesizlikten, bir aptallıktan bahsediyor Hannah Arendt.

"Aptalların kuralı"
Columbia Üniversitesi öğrencisi, kent çalışmaları alanında doktora yapan Zişan Tokaç konuğumuz oluyor ve kendisiyle Amerikan üniversitelerinde okuyan öğrencilerin ifade özgürlüğü ve eğitim karşıtı yasalar ülkeyi kasıp kavururken, siyasi eğitim topluluklarının otoriterliği hakkında konuşuyoruz. Common Dreams’in 1 Haziran manşetinde Fouzia Chaparro-Bencheikh, bunu “Faşizm Burada” diye nitelendiriyor.
Donald Trump yönetimi, ABD'deki kolej ve üniversitelerindeki uluslararası öğrencilere yönelik kampanyasını tırmandırarak Çinli öğrencilerin vizelerini 'agresif bir şekilde' iptal etmeye başlayacağını söylüyor. Ayrıca tüm yabancı uyruklu öğrencilerin vize işlemlerini donduracağını ve her başvuru sahibi için ek sosyal medya incelemesi talep etmeye hazırlandığını duyurdu.
Jameel Jaffer, Amy Goodman ile yaptığı röportajda, uluslararası öğrencilerin ABD kampüslerindeki eğitim masraflarının orantısız bir kısmını ödediğine dikkat çekerek, “Bunun ABD'ye yardımcı olacağına dair makul bir teori düşünmek benim için gerçekten zor,” dedi. Jaffer, daha önce vize başvurularında sosyal medya incelemesi politikası nedeniyle hükümete dava açmış olan Knight First Amendment Institute'un direktörüdür. Obama yönetimi sırasında bir pilot program olarak başlayan bu politikanın "ulusal güvenlik tehditlerini belirlemede etkisiz olduğunu, ancak ifade özgürlüğünü caydırmada çok etkili olduğunu” söylüyor.
Ayrıca eski Columbia öğrencisi Mahmoud Khalil ve Harvard mezunu araştırmacı Kseniia Petrova'nın yüksek profilli göçmenlik gözaltılarının yanı sıra Knight Enstitüsü tarafından açılan ve Trump yönetiminin kampüsteki Filistin yanlısı protestolara yönelik baskısının anayasaya uygunluğunu sorgulayan dava hakkında da konuşmak önemli geliyor çünkü bu, Edward Said’in 'Muhalif Bir Entelektüelin Siyaseti' yaptığı çalışmada söylediği gibi “Filistin'i temsil etmeyi seçmek gerçek evrenselciliğin bir test örneği” olarak görmektir. Bu evrensel bir gerçekliktir.
Bu arada Başkan Trump Çarşamba günü gazetecilere yaptığı açıklamada Harvard'ın uluslararası öğrenci kabulünü %15 civarında sınırlaması gerektiğini söyledi. Geçtiğimiz hafta Trump, Harvard'ın denizaşırı öğrenci kabul etme sertifikasını iptal etti. Şu anda Harvard'ın öğrenci sayısının dörtte birinden fazlası uluslararası öğrencilerden oluşuyor. Bu öğrencilerin çoğu şimdi başka bir okula transfer olmak istiyor.
Son olacak bir kez daha belirtmek isteriz. Taha Elgazi ve diğer mülteciler için dayanışma ve destek çağrısı devam ediyor. Geçtiğimiz hafta bununla ilişjin bir basın açıklaması oldu. Bu Aliya Vakfı'nın bir basın açıklamasıdır: Hukuksuz Sınır Dışı Edilmelere Karşı.
Ülkemizde haksız yere gözaltına alınan ve sınır dışı edilen başta Taha Elgazi ve eşi olmak üzere tüm sığınmacı ve göçmenlere yönelik devam eden hukuksuz uygulamalara son verilmesi çağrısında bulunuldu.

“Faşizm Burada”: Trump Akademik Özgürlüğe Karşı
Bu sabaha bir anma ile başlamak istiyorum; geçtiğimiz Pazar günü George Floyd'un öldürülmesinin 5.yıl dönümüydü. 25 Mayıs 2020 tarihinde ABD'nin en trajik karanlık gündü. “Nefes Alamıyorum" kulağımıza hala yankılanıyor.
Bu Pazar günü George Floyd'un eski Minneapolis polis memuru Derek Chauvin tarafından öldürülmesinin üzerinden beş yıl geçti. Dünyayı şoke eden ve ırksal adalet için küresel bir hareket başlatan bir videoda Chauvin, Floyd nefes nefese kalırken sekiz dakika boyunca boynuna diziyle vurarak Floyd'u yere sabitledi. Floyd defalarca “Nefes alamıyorum” dedi.
Floyd'un öldürülmesini takip eden ülke çapındaki ayaklanmaya rağmen Kongre, ırksal profillemeyi ve kolluk kuvvetleri tarafından güç kullanımını azaltmayı amaçlayan yasaları geçiremedi. Trump Adalet Bakanlığı, 5. yıl dönümünden birkaç gün önce, bu hafta başında Minneapolis ve Louisville'deki polis reformu ve gözetim anlaşmalarını reddetti.
Geçtiğimiz haftalar hem duygusal olarak hem de zihinsel olarak çok yoğun geçti. Zorlandım ve hala zorlanıyorum.
Taha Elgazi'ye yönelik ‘eşiyle birlikte Türkiye’ye geri dönmeli’ çağrısı devam ediyor. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz hafta kendisini yayınımıza konuk etmiştik ve birlikte kapsamlı bir şekilde konuştuk. Taha Elgazi'nin geri dönme meselesi herkes için eşit bir şekilde geçerli olmalı. Burada birlikte yaşayabilecek insanlar için bir alan yaratılmalı çünkü birileri gerçekten birlikte yaşamak istiyor, buna kulak vermeliler. Yöntem ne olur bilmiyorum ama sistem kendi kendini sorgulamalı. Sadece cezalandırmak bir yöntem olamaz, bu hayatın travmalarını iyileştirmek ve onarmak için ciddi ve samimi bir eyleme girişmeliler.

Bir Dünya Yarası
Bugün Taha Elgazi'yi destek olmak için bir araya geldik.
Suriyeli insan hakları aktivisti Taha Elgazi, Cuma günü, eşi ise Cumartesi günü evlerinden alınarak Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldüler.
Taha Elgazi’nin nerede olduğunu, neden gözaltına alındığını uzun süre öğrenemedik. 19 Mayıs Pazartesi sabahı ise ne yazık ki sınır dışı edildiklerini öğrendik.
Bu konuda kamuoyunu bilgilendirmek adına Taha Elgazi’nin de katılacağı yayında birlikte olacağız.

Dayanışma adına...
Konuğumuz Pakistan'ın Karachi şehriden bağlanıyor: Farid Bin Masood. Farid, Karachi Üniversitesi'nde sosyoloji alanında okutmandır.
Farid ile bu programda Pakistan ve Hindistan arasındaki ateşkesin ardından yaşananları konuşuyoruz. Her iki yerde de kutlamalar başladı - sanki hiçbir şey olmamış gibi.
Annem, 'Bu üç gün boyunca perişan haldeydik', dedi. Neredeyse üç gün boyunca elektrik yoktu. Her akşam savaş uçakları çatımızın üzerinden uçtu, bu bizi çok endişelendirdi. En son benimle konuştuğunda, "Ben senden uzaktayım ve sen burada değilsin. Eğer burada başımıza bir şey gelirse, lütfen kardeşlerin ellerini bırakma" dedi. Sanki son sözlerini söylüyormuş gibi hissettim. Benim de çaresizlik içinde uzaktan izlemek, takip etmek ve dua etmekten başka bir şey gelmedi.
Ammar Ali Jan, Jacobin'de, "Hindistan ve Pakistan Felaketin Eşiğinde" başlıklı, Tarık Ali'nin NLR'deki makalesini daha açık bir şekilde yeniden yazdı.
"Pek çok Hindu milliyetçisi son Pahalgam terör saldırısını “Bizim 7 Ekimimiz” olarak nitelendirdi ve şimdi Pakistan'ın “enkaza dönüştürülmesi” çağrısında bulunuyor. Zayıf bir ateşkes altında bile milliyetçi kılıçlar uluslararası hukukun çöküşüyle çarpışıyor."
Şu anda her iki devlette de orduların cesareti övülüyor. Askerlerin ne kadar cesur olduğundan bahsediliyor. Buradaki asıl mesele - çoğu zaman unuttuğumuz mesele - Keşmir'dir.
Bu yayın Keşmir bağlamında, Keşmir'in tarihsel bağlamını vermeye çalışıyor, Pahalgam saldırısı sonrasında Keşmir'in durumu hakkında konuşuyoruz. Masala e Keşmir 'line of control' (kontrol hattı), 'war on terror' (teröre karşı savaş) Amerika'nın teröristlerden kurtulma konusundaki ikiyüzlülüğü, Hindutva ve Siyonizm'le ilgili konuşuyoruz.
Fakat öncesinde özet olarak hızlıca dünya gündemini aktarmak istiyorum.
The Guardian manşetinde, Mahmood Khalil yeni doğan çocuğu için bir mektup yazdı. Öte yandan ABD'deki üniversitelerde öğrencilere polis zorbalığı devam diyor. Columbia Üniversitesi'nde kütüphanedeki Filistin yanlısı protestonun ardından 65'ten fazla öğrenciye uzaklaştırma cezası verdi.
Burada iki iyi haber ise Mohsen Mahdawi ve Rumeysa Öztürk serbest bırakıldı. Mahdawi serbest bırakıldığı gün Trump’a meydan okuyarak şöyle dedi: “Senden korkmuyorum. Bu mücadele bir sevgi, adalet ve insanlık mücadelesidir.”
Venezuelalı 19 yaşındaki Merwil Gutiérrez, Bronx’ta gözaltına alındı ve El Salvador’daki bir hapishaneye gönderildi. Suçu? Venezuelalı olmak. Babası Wilmer Gutiérrez haykırıyor: “Hayallerimizi yıktılar. Bu adaletsizliğin olacağını hiç düşünmemiştik…”
Georgetown Üniversitesi'nden Badar Khan Suri ise ICE tarafından “yüksek güvenlikli tehdit” olarak tutuluyor. Filistin’deki soykırıma dikkat çektiği için cezalandırılıyor. Profesör Nader Hashemi şöyle diyor: “Badar, acısını anlamlı hale getirmek istiyor: Eğer bu baskılar Gazze’deki soykırıma dikkat çekmeye yarayacaksa, buna değer.”
Son olarak, geçen hafta veremediğim Türkiye'den iki haber vermek istiyorum:
1 Mayıs sabahı Antep’te biri çocuk iki işçi hayatını kaybetti. 14 yaşındaki Suriyeli çocuk işçi Ali, Tekstilkent’te çalıştığı atölyede, asansörle duvar arasında sıkışarak öldü.
24 Nisan’da ise İzmir’de, dört çocuğuna tek başına bakan Suriyeli bir kadın, M., komşusu ve çocukları tarafından “Suriyelileri bu mahallede istemiyoruz” diyerek saldırıya uğradı. Komşu, sadece şiddet uygulamakla kalmadı, aileyi şikayetçi olurlarsa evlerini yakmakla, çocuklarını öldürmekle tehdit etti. Aile şikâyet etmekten korkuyor. Göçmenlerle Kardeşiz Platformu acil yardım çağrısında bulundu. Bu sadece bir olay değil, toplumun fay hatlarındaki ırkçılığın gündelik hayata nasıl sızdığını gösteriyor.

Ateşkesin Ardından: Keşmir'den Gazze'ye Direnişin ve Sessizliğin Coğrafyası
Pakistan Hindistan sınırında yaşanan gece saldırılarının ardından, Lahorlu Waseem Ahmad Siddiqui ile bu saldırıları ve tarihsel arkaplanını konuşuyor, Tarık Ali'nin bölgenin kültürel ve siyasal yapısını değerlendirdiği makalesine değiniyor ve Faiẓ Aḥmad Faiẓ'in şiiriyle bölümü sonlandırıyoruz.

Hindistan-Pakistan savaşı, tarihsel ve kültürel arkaplanı, nükleer tehdit