Önce Sağlık’ın 18 Eylül 2020 tarihli nüshasında Covid-19 pandemisinde eczacıların durumu ele alındı.
+Önce Sağlık başlıyor. Önce Sağlık programında bu kez hiç sesini duymadığınız yeni konuklarımız var. Bundan dolayı da dinleyiciler için çok heyecan verici bir program olacak. Bu programda, her programda biz pandemi günlüğünü tutuyoruz biliyorsunuz. İlk programımızı ocağın sonunda 31 Ocak’ta yapmıştık pandemi gündemiyle. O zaman aslında çoğu kişinin pandemi gündemi değildi ama ilk fark eden programlardan biriydik. Şimdi de bu gündemi tutmayı sürdürüyoruz. Hem de sağlık ekibinin yapı taşlarından bir meslek grubuyla başlıyoruz bugün; eczacılarla. Şunu diyebilirsiniz sevgili dinleyiciler: “Eczacıları daha önce konuk etmeniz gerekirdi. Biraz geç kaldınız” diyebilirsiniz. Biz de bir önceki programımızda hemşirelerimizi davet ederken yaptığımız öz eleştiriyi de yapalım. Gerçekten biz geç kaldık bunda. Bu programda telafi etmeye başlayacağız. Konuklarımız Doçent Doktor İlkay Alp Yıldırım İstanbul Eczacılık Fakültesi’nden ve Etkin Eczacılık Derneği İcra Kurulu’ndan Hümeyra Cömerter, bizimle olacak. Şimdi siz görmüyorsunuz, biz Zoom’dayız. Hem İlkay hocamı görüyorum hem Hümeyra Hanım’ı görüyorum hem de Hümeyra Hanım’ı eczanesinde görüyorum. Ondan dolayı bayağı sahadan canlı canlı konuşacağız diye düşünüyorum. Hoş geldiniz!
-Teşekkür ederiz.
+Hoş bulduk. Teşekkür ederiz Ayşegül Hanım davetiniz için.
-Bizim klasik bir sorumuz var. Onunla başlayalım isterseniz sormaya. Pandemi bana üç şey öğretti deseniz, çünkü hiçbirimiz mesleğe dün başlamış kişiler de değiliz, ne olurdu bu? Hümeyra Hanım’dan başlayayım isterseniz.
+Peki. Teşekkür ediyorum Ayşegül Hanım. Ben öncelikle bir eczacı olarak ve meslek grubunu temsilen ve derneğimizi temsilen katılmamıza olanak sağladığınız için, kendimizi ifade etme olanağı verdiğiniz için sizlere ve Selim hocamıza çok teşekkür etmek istiyorum. Sorduğunuz soruya gelince öncelikle şunu söyleyeyim. Şu an bulunduğum yer eczane, eczanemin içindeyim ve burası yaşayan bir yer. Dolasıyla arka tarafta bazı size gelecek sesler olabilir ama bunu engellemem şu anda mümkün olamadı maalesef ama durumun açıklaması bu. Öncelikle şunu söyleyeyim, üç tane şey dediğiniz zaman pandemide öğrendiğimiz; aslında üç tane kelime: Birisi maske, birisi mesafe birisi de temizlik. Dezenfeksiyonun hayatımızdaki önemi aslında bakarsanız. Bu üçü ön plana çıkıyor ama ötesinde, arkasında çok daha büyük şeyler var öğrendiğimiz. Öncellikle gezegenimizi korumamız gerektiğini, gezegenimizin farkında olduğunu, yaşayan bir organizma olduğunu farkına varmamız gerektiğini öğrendik. Çocuklarımızın geleceğinin artık bundan sonra aynı olmayacağını öğrendik. Teknolojinin daha çok hayatımızın içinde olacağını, önümüzdeki 10 yıldaki gelişmenin bir anda, 3 ayda teknolojik gelişmenin yaşanması, teknolojiye hızlı adapte olmanın mecbur olduğunu, mutlak olduğunu öğrendik. Beslenmemizi, yaşam şeklimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini öğrendik. Bağışıklık sistemi nedir? Bunu öğrendik. Aşı olmanın, aşı olmayan bir dünyada yaşamanın nasıl bir deneyim olduğunun farkındalığını gördük ve aslında biz şu anda bir kırılım çağını yaşadığımızı fark ediyoruz. Hepsinin üstünde bir kırılım çağının başlangıç noktasında olduğumuzu öğrendik. Yani tüm sektörler, tüm dünya, yaşam, toplumlar adına kırılım çağının başlangıç noktasındayız diye ifade etmek istiyorum. Bu şekilde cevaplayacağım sorunuzu.
-Çok teşekkürler. Çok da önemliydi. Aşısız bir dünyanın fragmanını yaşadık gibi aslında, değil mi?
+Aynen
-İlkay Hanım siz ne dersiniz bununla ilgili?
+Aslında bunu üç şeyle sınırlandırmak gerçekten çok zor. Yeni ne öğrendim? Aslında bildiklerimizi ama çok da hatırlamadıklarımızı bir kez daha hatırlamış olduk diyeyim. Ben öncelikle yaşam ve özgürlüğün ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırladım. İkincisi bilim ve aklın dışında bir kılavuzun alınmaması gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırladım. Üçüncüsü de sağlık ve eğitimde sosyal eşitlik ve adaletin, yani bir sosyal devletin varlığının ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırladım. Çünkü bu süreçte dünyaya baktığımız zaman yani devletin sağlık hizmetini çok geniş kitlelere sunmadığı ülkelerde çok daha büyük sorunlar olduğunu gördüm. Bunun değerini bir kez daha hatırlamalı, her zaman akılda tutmalıyız. Benim aklıma gelenler bunlar. İlk aklıma gelen üç şey diyeyim. Ama yani bilimin ışığından ayrılmamız gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu herhalde birinci sıraya yerleştiriyorum.
-Selim hoca hatta ama galiba bizi duymuyor.
+Ben sizi dinliyordum Ayşegül. Bağlandım ben de. Sesim geliyor umarım.
-Evet biz hoş geldin faslını geçirdik, şimdi de programımıza geçtik.
+Ben de her iki konuğa hoş geldiniz diyeyim. Çok kısa bir şey söylemek istiyorum. Ben Sayın Dr. İlkay Alp Yıldırım’ı sanıyorum mayıs ayında bir uluslararası webinarda, eczacılara yönelik, yurtdışına yönelik bir webinarda tanıdım. Gerçekten kendisini çok donanımlı, çok bilimsel bir genç öğretim üyesi olarak tanıdım. Hem onun için kendisini tanımaktan çok mutlu oldum hem de konuğumuz olduğu için teşekkür etmek istiyorum. Etkin Eczacılar Derneği Yönetim Kurumu Başkanı Sayın Hümeyra Hanım’ı da bir webinarda tanıdım kendisini. Ben özellikle eczacılık grubunun, Türkiye’de eczacılığı olması gerektiği gibi, Batı standartlarında yapan, çok bilimsel yaklaşan konuya bir grup olarak biliyorum. Kendilerinin Avrupa Klinik Eczacılar ödülüne sahip olan üyeleri var. Onun için bu iki konuğu da bugün ağırlamaktan çok mutluyum ve kendilerine hoş geldin diyorum. Sanıyorum tekken özellikle Başkan Hümeyra’yla konuştunuz ve onların neler yaptığını, bu süreci nasıl geçirdiğini konuştunuz. Ben de o zaman İlkay’a sorayım. Akademide nasıl yaşadınız bu süreci? Böyle devam edelim.
-Sevgili hocam öncelikle güzel sözleriniz için çok teşekkür ederiz. Bugün de konuk olarak ağırladığınız için de çok teşekkür ederiz. Aslında yani pandemi süreci tabii eğitimin her aşamasını çok etkiledi. İlköğretimden yüksek öğretime kadar. Bununla ilgili tüm dünyada olduğu gibi biz de hazırlıksız yakalandık ama belki de biz biraz daha teknoloji, online eğitim, uzaktan eğitim süreçlerini biraz daha az takip ediyorduk. En azından bunu kendi mensubu olduğum üniversite için söyleyebilirim. Bununla ilgili tabii hızla çalışmalar yapıldı. Adaptasyon çalışmaları yapılıyor ama ben şunu söyleyebilirim. Biz bir dönemden bahsederken, eğitim-öğretim dönemi diye bahsediyoruz. Belki “öğretim sürecini” çok aksatmadık ama eğitimle ilgili kaygılarımız çok büyük. Eczacılık içinde bolca uygulamanın olduğu, vakaların tartışıldığı bir meslek grubu. Dolayısıyla bunları çok büyük öğrenci gruplarıyla, online sistemlerle maalesef yaşatmayı çok başaramadık. İmkânsız bir şeydi. Bu eğitim kısmıyla ilgili kısım gerçekten büyük bir açık olarak bizle kalacak. Bunu nasıl telafi edeceğiz? Bunu düşüneceğiz. Bazı bizim öğrencilerimiz çok fazla İstanbul dışında öğrencilerimiz var, çok daha uzak yerlerde, periferlerde yaşayan, bazen internet bağlantısının tam olmadığını söyleyen öğrencilerimiz var. Ya da kendine ait bir bilgisayarı olmadığını söyleyen öğrencilerimiz var. Bunlar da tabii ki eğitimimizdeki akışkanlığı bozan noktalardan oldu. Bu sene daha iyi bir telafisi için elimizden geleni yapıyoruz ama o temas, tartışma ortamı, vakaların üzerinde tartışma ortamı özellikle ilerleyen sınıflarda. Bu kısımda gerçekten büyük bir eksiklik hissediyoruz. Hem biz öğretim üyeleri olarak hem de öğrenciler olarak.
-Evet teşekkürler bu bilgiler için. Ayşegül sorunu alalım.
+Ben de biraz dernekçiliği sormak isterim, dernek sanıyorum, bir meslek örgütü gibi bir derneğe dönüşmüş durumda mesleki alışverişlerle. Pandemi süreci bir dernek yöneticisi olma durumunda ne gibi değişikliklere yol açtı? Nasıl bilgilendirmeler yapmanız gerekti? Çünkü bir ara biliyorsunuz her gün bir genelge çıkıyordu. Bunu ayrıca da uzun uzun konuşacağız tabii ki. Sizi nasıl etkiledi bu süreç? Çünkü eminim üyelerinize de bilgilendirme yapmanız gerekiyordu.
-Tabii. Biraz önce dediğim gibi kırılım çağının bir başlangıç noktası oldu pandemi bütün dünya için, bizim için, mesleğimiz için ve tabii ki de yansıması olarak derneğimiz için. Dernek çalışmaları hakkında da bir kırılım yaşadık biz. Teknolojiye hızla adapte olmamız gerekti bu süreçte. Yani teknolojiyi hayatımızın içine hızla aldık ve onun üzerinden iletişimimizi sağlamak durumunda kaldık. Üyelerimizle sık sık Zoom üzerinden toplantılar gerçekleştirdik ve bölge eczacılarımızla yine öyle. Tepe örgütlerimizle, meslek örgütlerimizle iletişimimiz online olarak gerçekleşti ve biz çalışmalarımızı teknolojik dönüşümle online hale getirdik. Eğitimlerimizi de buna dahil ederek. Sosyal medyayı çokça kullandık halkı bilgilendirmek adına. Gerek maske gerek dezenfeksiyon, sosyal mesafe, COVID-19 ile ilgili bilgilendirme ve tüm gelişmelerle ilgili sosyal medyayı her günden, her zamandan daha fazla kullanmaya başladık. Bu şekilde bizler yöneticiler olarak tüm çalışmalarımızı aslında COVID’le birlikte yeni dünyaya adapte ettik.
+Evet şimdi genel çerçeve olarak yapılanları tanımladınız ve biraz daha somuta gelelim. Örneğin maske dağıtımı. Başlangıçta PTT kanalı ile maskeler dağıtılacağı söylenmişti daha sonra o yöntem terk edildi ve eczaneler üzerinden maske dağıtımı konusu gündeme geldi. Burada ne tip sorunlar yaşadınız? Biraz onlardan bahsedelim isterseniz.
-Evet hocam. Şimdi PTT ile ilgili dağıtım söz konusu oldu başlangıçta ancak bu matematiksel olarak zaten hem zaman yönetimi anlamında hem de matematiksel olarak kişilere ulaştırılması anlamında mümkün olamazdı. Erken dönemde hemen bunun farkına varıldı. Zaten bunun bir hata olduğunun. Eczaneler medikal ve sağlık malzemesi olarak, maskelerin dağıtılması noktası olarak en uygun noktalardı ve doğru yapıldı. Bizler burada doğru konumlandırıldık. Maskeyi halka ulaştırmada tabii ki eczanelerimize viral yükün artması noktasında, halkla daha fazla temasımız artması noktasında ve eczane iş yükünün artması noktasında bir yansıması oldu bize. Ancak burada eczacı tüm dünyada olduğu gibi en önde, sağlık profesyonellerinin yanında, sağlık sisteminin yükünü azaltmaya yönelik halka bu hizmeti sağladı. Bununla ilgili de biz çok doğru bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Burada biz yer almalıydık ve aldık.
+Evet. Tabii o dönem de benim aklıma hep şey geldi. Belki bu çok daha uzun konuşacağımız bir konu. Hekimlerin, daha doğrusu hekim demeyeyim, sağlık çalışanlarının ama sağlık kuruluşlarındaki sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipmanlarını konuştu. Yeterli miydi, yetersiz miydi diye. Eczanelerde sizin gibi aktif sahada çalışanlarınızın kişisel koruyucu ekipman durumu nedir? Bir de bunun dünyada uygulamaları nasıl oluyor? Onu merak ettim. Yani sadece bir cerrahi maske kâfi midir? diye sormak istiyorum.
-Pandemi ile birlikte hem eczanemizin hem personelimizin, kendimizin ve tabii ailemizin korunmasıyla yükümlü olarak, eczanemizde başlamak üzere bütün ekipmanları edindik. Bölge eczacıları olarak bizler kendi imkanlarımızla, bütün ekonomik yükünü de kendimiz üstlenerek eczaneye ekipmanlar sağladık. Bu ekipmanların seçimini, maske dahil, biraz önce söyledim maskeyi biz dağıttık. Maskeyi halka sağlarken de en uygun fiyattan olması için ve en doğru, özellikleri en doğru, sağlık açısından ve COVID-19'a karşı korunma etkisi açısından en doğru malzemeleri seçtik. Kendi korunma ekipmanlarımız için de aynı şeyi yaptık. Bunları kendimiz karşıladık. Bir miktar meslek örgütlerimizden bize sağlandı ama kısa bir süre içindi. Hala biz bu malzemeleri kullanıyoruz. Bu malzemelerin seçimi ve uygulanması ve kullanımı noktasında kılavuzları takip ediyoruz. Akademisyen arkadaşlarımızdan aldığımız bilgilerle ve kılavuzların ön gördüğü şekilde. Dünya Eczacılık Federasyonu’nun yayımladığı kılavuzlar var; eczanede korunma yöntemleri ve ekipmanlarının kullanımıyla ilgili. Onları takip ettik. Hala onu yapmaktayız. Hala ekipman kullanımı söz konusu. Burada bizim en büyük sıkıntımız şuydu; atık yönetimi. Bu ekipmanların kullanımı sonrasında atıkları oluştu eczanelerde ve her zaman da aslında bu bir sorun. Atık yönetimiyle ilgili ciddi bir ihtiyacımız var ülkede. Bizim eczanelerden atıklarımızın mutlaka farklı bir şekilde toplanıyor olması lazım. COVID-19 döneminde bunun daha çok farkına vardık. Günlük kullandığımız, her gün değiştirdiğimiz, kıyafetlerimizin üzerine giydiğimiz koruyucu malzemelerin mutlaka atık yönetimi çerçevesinde bilimsel olarak tanımlanmış yöntemlerle toplanıp, imha edilmesi gerekiyordu. Bu noktada ihtiyacımız hala devam ediyor. Dünyada da dediğim gibi Dünya Sağlık Federasyonu'nun kılavuzlarını biz dikkate alarak yaptığımız için bu ekipman seçimini ve koruma uygulamalarını, elimizden geldiğince hem halkı hem kendimizi hem ailemize koruyacak şekilde planladık ve tabi halka model oluşturduk koruma yöntemini. Aslında eczacının hep yaptığı şey; hem halkın korunmasını sağlamak hem de korunma yöntemiyle ilgili model oluşturmak oldu. Bunu da eczacılar bence başarılı bir şekilde gerçekleştirdi ama zor bir süreçti. Hala da bu stresli süreç devam ediyor.
-Verdiğiniz bilgiler çok önemli. Ayşegül eğer uygun görüyorsan bir müzik arasını şimdi verelim.
+Tamam. İlkay Hanım’a ondan sonra aynı soruyu soralım.
-Evet. İlkay’a döneriz sonra.
_______________________MÜZİK ARASI _______________________
+94.9’da Açık Radyo’dayız. Cuma günü her zaman olduğu gibi Önce Sağlık programında konuklarımız Doç. Dr. İlkay Alp Yıldırım ve Uzman eczacı Hümeyra Cömerter’le programımızı sürdürüyoruz. Sanıyorum Ayşegül’ün bir sorusu var.
-Evet aynı soruyu İlkay Hanım’a da sormak istiyorum ben. Bu korucuyu ekipmanlar konusu, eczacıların koruyucu ekipmanları konusu çünkü kapalı alanda görev yapıyorlar ve ilaç almaya gelenlerin bir kısmında COVID pozitifliği olabilir. Ondan dolayı da akademisyen olarak ne öneriyor, nasıl davranılmalı? Eczacılar da dinliyorlardır belki bizi.
+Aslında Selim hocanın da girişte bahsettiği bir uluslararası toplantıda da global pandemide eczacının rolünü konuşurken, eczacılar ne gibi önlemler almalı, aldı? Türkiye’deki durumu da orda konuşmuştuk. Ben gerçekten meslektaşlarımı kutluyorum. Yani daha öncesinde hiçbir deneyimleri olmayan bir konuda gerçekten bir yönlendirme olmaksızın çok kısa sürede ve çok rasyonel bir şekilde organize oldular ve bunları kendi olanaklarıyla yaptılar. Burada tabii ilk etapta bunlar normaldi. Elimizde bir hareket planı vs. yoktu ama şu sürede eczacıların, sizin de başta Ayşegül Hanım söylediğiniz gibi, tüm sağlık profesyonellerinin gerçekten çok iyi bir organizasyonuyla, el ele çalışmasıyla, koordinasyonuyla ancak yönetilebilecek bir süreç var. Hekimler, hemşireler, eczacılar, sağlık teknisyenleri hep beraber bu süreci yönetebiliriz. Eczacıların şu an da çok kritik bir rolü var. Her türlü ilaç gelip, alınıyor ama bir de biliyorsunuz raporlu ilaçların alınması da söz konusu. Dolayısıyla bu süreci yöneten, hastanenin yükünü azaltan, bir paydaştasın altına elini sokan ve bu süreci iyi yöneten bir merkezden bu korunma süreçlerinin yönetilmesi gerekiyor. Yani Sağlık Bakanlığı, otorite, Türk Eczacılar Birliği kanalıyla ya da ilgili meslek odalarıyla sürekli olarak eczacının bilgisini yenilemeli, nasıl bir yol izleyeceğini söylemeli, bu ekipmanların neler olduğu konusunda eczacılar sürekli olarak, tıpkı diğer sağlık profesyonellerinin olması gerektiği gibi, bilgilerinin güncellenmesi gerekiyor. Yani kendi olanaklarıyla yapacak şeyler varsa bile bir eczane ne kadar sıklıkla, ne zaman dezenfekte edilmeli, bu doğru dezenfektasyon yöntemi ne olmalı? Çünkü orada ilaçlar var, bazı preparatlar var. Bunların stabilitesini bozacak birtakım şeylerden de kaçınılması gerekiyor. Yani bunlar tek merkezden standart bir operasyon prosedürüyle yönetilmeli ve eczacılar bu şekilde bilgilendirilmeli. O eczanelerin sağlıklı bir ortam olarak korunmasına katkı sağlamak eczacı ve onun yardımcılarını korumanın dışında; orayı sizin de ifade ettiğiniz gibi sürekli olarak ilaçlarını temin etmek için gelen halkın sağlını korumak açısından da çok önemli. Kapalı, küçük bir alan; bu alan nasıl sağlıklı bir alan olarak muhafaza edilmeli? Bu halk sağlığı açısından çok önemli. Derhal bu konuda bir plan oluşturulmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Önümüzde uzun bir süreç var. Sonbahar ve kış yeni başlıyor. Umarım bunu tek merkezden yöneteceğimiz sisteme geçişini sağlayabiliriz en kısa sürede.
-Belki il pandemi kurullarını biliyoruz. Büyük şehir belediyesinin kurullarını biliyoruz. Buralar daha çok benim meslektaşlarım, hekim ağırlıklı oluyor ama belki sağlık bir ekip işidir dediğimiz için hemşireler, eczacılar, belki diş hekimleri; diş hekimi vardır tahminim ama eczacılar, akademisyenler, sahadaki eczacılar belki buralarda görev yapmaları gerekiyor. Çünkü biz hiç göremediğimiz, kâğıt üzerinde mükemmel olarak gördüğümüz şeyi sahadaki çalışan bir kişi öyle işaret ediyor ki siz kâğıt üzerinde mükemmel bir plan kurmuş olabilirsiniz, çok başarılı olabilirsiniz ama o kadar küçük bir şey bilmediğiniz için o kâğıt üzerinde kurduğunuz, emek harcadığınız plan bazen boşa gidebiliyor. Ondan dolayı sahanın sesi, ekibin sesi çok önemli diye düşünüyorum burada. Evet Selim hocam sorularımıza devam edelim mi? Çok önemli şeyler öğreniyoruz.
+Evet evet. Biz biraz son yıllarda hastanelerde ve aile sağlık merkezlerinde hep hekimlere yönelik şiddet konusunu konuşmuştuk, birçok programda ele aldık ama bu süreçten önce eczacılara şiddet konusuna hiç değinmedik. Bu konuda bize biraz bilgi verebilir misiniz?
-Buna bence toplum olarak, genel olarak tabi bakmak gerekiyor. Toplumun bu konudaki gördüğümüz, yaşadığımız kötü deneyimlerin nedenini, toplumun eğitimini değerlendirerek belki anlamak gerekiyor. Eğitim düzeyimizin iyileşmesi, zaman içerisinde bizim bu tip şiddet olaylarının azalmasına yardımcı olacağını düşünüyorum. Eczanelerimizde zaman zaman bu tip durumlar yaşanıyor. Özellikle suiistimali olan, kontrole tâbi ilaçların ve belli ücretlerle karşılanan ilaçların temininde hastalar bazen tepki gösterebiliyorlar veya hastalarının, hastalığı kaygısıyla bizlere, zaten kaygı ve endişe halinde toleransı çok düşük olarak geldikleri için eczanemize en ufak bir şeyden ciddi tepkilerle bize yaklaşabiliyorlar. Dolasıyla burada bu eğitimle alakalı olduğunu düşünüyorum. Eğitimin, bilincin toplumda bilincin arttırılması ve eğitimin arttırılmasıyla bunun çözümlenmesinin mümkün olabileceğini düşünüyorum. Bu konudaki cezayı yaptırımların da gözden geçirilmesi ve caydırıcı olmasının önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
+İlkay Hanım siz ne dersiniz? Siz biraz sahanın dışındasınız belki bunlarla karşılaşmıyorsunuz ama...
-Aslında şöyle bir avantajım var. Etkin Eczacılık Derneği’nin Yönetim Kurulu’nda bir görev alma şansım oldu. O yüzden kendilerine çok teşekkür ediyorum, ta kuruluşundan beri, kurucu başkanlık döneminden beri. Çünkü bir akademisyenin mutlaka mesleğin uygulayıcılarıyla temas halinde olması gerçekten çok önemli. Bu anlamda mensubu bulunduğum ana bilim dalı olarak da farmakoloji ana bilim dalı olarak da biz bunu çok çok önemsiyoruz çünkü farmakoloji eczacılık mesleğinin içinde çok büyük bir yer gerçekten alıyor. 2. sınıftan 5. sınıfa kadar içinde olduğu ve eczanın çok kullandığı bir branş. Dolasıyla biz mümkün mertebe uygulayıcılarla temas etmek ve onlardan beslenmek ve doğruyu yapmak adına bir gayret içerisindeyiz. Bunu takip ederken fiziksel şiddet, aynen eczacılar da diğer sağlık profesyonelleri gibi yaşıyor ama psikolojik şiddet boyutu belki eczacıların üzerinde çok daha fazla onu söyleyebilirim. Özellikle bu maske döneminde yaşananları biliyorsunuz. Yani bu dezorganizasyondaki bütün faturayı eczacı ödemek durumunda kaldı. Bunun çok öncesinde pandemiden bağımsız olarak, mesela bir muayene katkı paylarını eczaneden tahsili söz konusu, hep sanki eczacı bir para alıyor, kendi üzerine bir şey alıyor gibi toplumda çok büyük bir yanlış algının oluştuğu bir dönem vardı. O dönemde eczacı çok büyük bir şey içerisindeydi. Şimdi mesela aşılar bulunuyor ya da şu an da kullanılan bazı ilaçlar var. Yani COVID-19 sürecinde de kullanılıyor. Bunu normalde başka tedavileri için alan hastalar var. Bu ilaçlara ulaşılamadığı zaman sanki eczacı bir şeyin tırnak içerisinde söylüyorum, aynen bu şekilde ifade ediliyor, böyle olaylar var. Değerli meslektaşım Hümeyra Hanım söyleyecektir. Eczacı sanki bunları saklıyor, daha yüksek bir fiyata illegal bir şekilde başkalarına temin ediyormuş gibi bazı çok haksız, yersiz, gerçek dışı suçlamalara maruz kalıyor. Eczacı birebir temasta olan kişi olduğu için hani bunların bütün faturasını ödemek zorunda kalıyor. Bu anlamda yaşadığı psikolojik şiddet de belki, fiziksel şiddetin çok çok üzerinde maalesef. Eğitimle değişecek bir şey tabii ama bilgilendirmek çok çok önemli. Dernek de bu anlamda toplumu bilgilendirmeye yönelik birtakım hazırlıkların içerisinde oluyor ama bunlar kamuda da sık sık dile getirilirse çok daha iyi bir şekilde yönetilir süreç diye düşünüyorum.
+Doğru aslında bu süreçte haklısınız bazı ilaçlar bulunamadı, COVID-19 için kullanıldı. Benim hep kafamı karıştıran bir şey var. Bunu özellikle Hümeyra Hanım’a sormak istiyorum. Şu raporlu ilaçlar konusu. Hep o rapor süreleri uzatılıyor. Şimdi hasta gidiyor ve raporu geçmiş tarihte, bitmiş olsa bile sizlerden ilacını alabiliyor değil mi? Bu süreç nasıl işliyor? Bir onu öğrenmek istiyorum ben.
-Sadece burada da yine en önde, sağlık profesyonellerinin çalışmasını destekleyecek şekilde ve onların yaptığı işi tamamlayacak şekilde rol aldık pandemi sürecinde. Özellikle ilacın hastaya güvenli bir şekilde ve mümkün olduğunca ilaca ulaşımını maksimumda tutmak üzere yani ilaca ulaşımını sağlamak üzere tedarik noktasında en önemli görevi üstlendi. Pandeminin en yoğun olduğu dönemde, en acil durumda eczacı zaten hastanın ilk aklına gelen başvuru noktası oldu. Aradığı tüm gerek danışmanlık gerek ilaç anlamında eczacı elinden geleni yaptı ve hastanın ilaca ulaşmasını sağladı. Devamında da devam reçeteleriyle raporlu hastaların, ilaçlarına sürekli ulaşımını sağladı ve 31 Aralık tarihine kadar uzatılan bu sürede biz bu hizmeti vermeye devam ediyoruz. Bu sürede ilaçların çoğu zaman, biraz önce İlkay hocamın söylediği gibi, bulunamadığı zamanlar oldu. Hala oluyor bazı ilaçlara ulaşamadığımız zamanlar. En önemlisi şu anda aşı. Onlar da devam reçetesi olan kronik hastaların sistemde, e-nabız sisteminde kronik hastalık raporu tanımlı olan hastaların devam reçetesi kapsamında bizden temin edebileceği ilaçlar, aşılar. Bununla ilgili ülkemizin mutlaka bir stratejisi olacak. Biz şu an da onun beklentisi içerisindeyiz. Burada nasıl ilacı, aşıyı hastalarımıza sağlayacağız? Ama maalesef şundan endişe duyuyoruz ki yeteri kadar, ihtiyacımız kadar aşı olacak mı, olmayacak mı? Bu konuda net bir bilgi yok. Firma olacağını söylüyor ama bunu bilemiyoruz. Tedarik noktasında bazı bu tip bulamadığımız, ulaşamadığımız ilaçlarla ilgili sıkıntı olabiliyor. Öte yandan bunun bir faydası da var. Eczacı hastanın, ilacının takibinde neyi kullanıp neyi kullanmadığını fark edip, müdahale edebiliyor. Eczacının yeni rolleri tanımlanıyor aslında yeni süreç ile birlikte. Mesleğin öneminin farkındalığı artmış oldu tüm dünyada aslında, sadece ülkemizde değil. Diğer sağlık profesyonelleriyle birlikte halkın hizmetini tamamlıyor durumda eczacı. Raporlu reçetelerdeki hizmetimiz de bu şekilde devam ediyor. Tabii ki bu hekimlerimizin iş yükünü azaltmış oldu. Hastanelerdeki bulaş riskini azaltmış oldu çünkü hastanelere raporlu reçete yazdırmaya gidecek olan hastalar orada viral yükün artmasına, oradan bulaş olmasına, kendilerine bulaş olmasına imkân verecekti. Bunlar engellenmiş oldu. Eczacı bu konuda da sağlık sistemine destek veriyor.
+Evet. Selim hocam zaten bu konunun uzmanı. Aşıları çok konuşacağız bundan sonra diye düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte ilaçlardan çok aşıları konuşacağız galiba.
-Evet. Bir müzik arası daha verelim. Ondan sonra belki daha somuta inip şu girip aşısı, pnömokok aşısı, zature aşısı diye geçen aşılardaki durumu biraz daha somut konuşuruz. İlk müzik arasında daha günümüz müziğini dinledik. Şimdi klasik bir parça. Aslında çok fazla eğitim ve okullar açıldı, kapandı ama küresel olarak eğitimde birtakım soru işaretleri olması gerekiyor gibi geliyor bana. Bu konuyla ilintili bir parça. ABD’nin efsanevi folk şarkıcısı Pete Seeger’den gelecek parça. What did you learn in school today?
_______________________MÜZİK ARASI_________________________
- Pete Seeger’dan dinledik. What did you learn in school today? 18 Eylül Cuma günü 94.9 Açık Radyo’dayız Önce Sağlık programında ve pandemi döneminde eczacıların rolü, eczacıların sorunları, eczacıların yaşadıklarını konuşuyoruz. Tabii aşılardan ve belki alanı itibariyle bize en doğru, en güncel bilgileri verecek olan İlkay Alp Yıldırım’dan biraz da antiviral ya da diğer ilaçları da konuşacağız ama sağlıkta şiddet konusunu açmıştık biraz önce. Ondan bahsediyorduk. Ben Ayşegül’ün bir sözünü burada yinelemek istiyorum. “COVID-19 nedeniyle yitirdiklerimizi hiç unutmadan, umuduysa hiç kaybetmeden halkın sağlığı için her alanda branşlı çalışmaya, didinmeye devam etmeliyiz” diyor ve çok da katıldığım bir tanımlama, bir söz. Biz bu süreçte sağlık çalışanlarında COVID-19 nedeniyle yaşamını yitirenler olduğunu biliyoruz ve bunların içinde eczacılar da var. Neler söylemek istersiniz acaba? Her ikinize de sorayım.
+Şimdi evet maalesef meslektaşlarımızı ve eczane çalışanlarımızdan da kayıplarımızı her gün öğreniyoruz. Her gün olmasa da zaman zaman öğreniyoruz. Ben eczacı odasından aldığım son bilgiye göre; 10 eczacı meslektaşımızı yitirdik bugüne kadar, 2 eczane teknisyenimizi kaybettik. Ancak son durumu bilmiyoruz. Bu günümüzün bilgisi değil ama gelen en son bilgi ve her gün yeni COVID-19 hastası eczacı arkadaşlarımızdan haberdar oluyoruz. Bu bizi açıkçası endişelendiriyor çünkü önümüzdeki günlerde COVID-19'un yaygınlaşması daha fazla toplumda artması söz konusu olabilir. Bunu şuradan gözlemliyorum. Eczaneye gelen her gün hastalarımızdan daha sık annem, kardeşim, yengem, eşim COVID-19 hastası, onun için ilaç almaya geldim diyenlerin sayısı son günlerde çok fazla arttı. Bu beni tabii endişelendiriyor. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte bizim riskimiz de artabilir yeniden. Yaz döneminden sonra bu riskin arttığı döneme giriyoruz. Mart ayına kadarki süreç bizim daha fazla kapalı alanlarda bulunduğumuz süreç olacak ve daha fazla birbirimize yayma riskinin arttığı bir süreç olacak. Bu dönemlerle ilgili endişemiz var ve ben bütün kaybettiğimiz sağlık çalışanlarımızın yakınlarına sabır ve baş sağlığı diliyorum. Umuyorum ki bundan sonra ne sağlık çalışanı ne vatandaşımızdan COVID-19 vakası duymayacağımız günler gelsin bir an önce. Bir an önce aşı olsun ve biz aşıyla bunun üstesinden gelelim.
-İlkay senin ekleyeceklerin var mı?
+Ben de meslektaşıma tabii katılıyorum. Biz 2020 martında resmi olarak dile getirdik. İlk vakamız o zaman ilan edildi öyle haberdar olduk. Geçen kışı ve sonbaharı eczanelerde aktif yaşamamıştık. Şimdi önümüzde bir sonbahar ve kış var. Kapalı ortam ve diğer viral enfeksiyonlarla birlikte hapşırma, öksürme gibi semptomlarla birlikte artık herhalde virüsün yayılması çok daha kolay olacak. Dolayısıyla bizi geçen o mart döneminden beri çok karşılaşmadığımız, yani neredeyse o zaman griple ilgili süreç bitmek üzereyken bu sene, bu dönem çok daha zorlu bir dönem bekliyor. O yüzden hakikaten bu korumayla ilgili hususlar, o az önce de konuştuğumuz gibi, bir an önce ele alınmalı ve standart bir prosedürle bütün eczacılar bilgilendirmeli ve bir aksiyon planı onlara iletilmeli. Kaybettiğimiz bütün sağlık çalışanları için tabii ki çok üzgünüz. Bütün yakınlarına, ailelerine sabır ve baş sağlığı diliyoruz. Bunu bir an önce ne kadar minimize edersek, hepimiz o kadar mutlu olacağız tabii ki de.
+Sadece ben beyin fırtınası için soruyorum. Bu kış dönemi için. Kapalı alanlar ve küçük alanlar acaba ilaçları dışarıda, içeri almadan verme imkâni filan olur mu diye düşünüyorum. Çünkü çok küçük alan, sosyal mesafeyi korumak gerçekten çok zor. Hani böyle şeyler de planlanabilir diye düşünüyorum. Pandemi sürecinde sağlık çalışanlarını daha iyi koruyabilmek için bir stant konabilir dışarı, onun belki pandemi tulumu olabilir ilaç sunacak kişinin. İçeriden gelinir, ona verilir. Bilemiyorum yani daha az eczacının etkilenmesi için sanıyorum bu çözümlerin düşünülmeye başlanması lazım.
-Aslında pratikte oldu. Belki Hümeyra çok daha güzel anlatacaktır. O söyledikleriniz aslında marttan itibaren uygulandı. Hümeyra'cım belki sen onları aktarabilirsin.
+Evet oldu. Tabii ki biz başlangıçta eczanelerin metrekaresini de düşünerek, halkı da mağdur etmemeye çalışarak, kendi çalışanlarımızı da korumaya çalışarak, kendimizi dolasıyla ailemizi, toplumu da korumaya çalışarak bu tedbirleri almak durumunda kaldık. Bir dönem oldu ki gerçekten içeriye alamadık, dışarıda sıraya girdi hastalarımız sosyal mesafeyi koruyarak. Bu konuda hastaları yönlendirmeye çalıştık. Yaz döneminde biraz hasta sayısının, günlük hastalanan vaka sayısının azalmasıyla birlikte biz içeriye almaya başladık yeniden hastalarımızı ancak önümüzdeki dönemi bilmiyoruz. Bilmediğimiz bir şey üzerine konuşuyoruz şu an da. Nasıl bir süreç yaşayacağımızı gerçekten bilmiyoruz. Ama biz olası daha fazla tedbir almamızı gerektiren bir durum olursa buna yönelik tabii ki ekipmanlarımızı gözden geçiyoruz. Hastalarımıza sağlayacağımız yine pandemi dönemindeki salgını engellemeye yönelik ekipmanlarımızı, satışa sunulan ürünlerimizi gözden geçiriyoruz çünkü çok fazla ihtiyaç olduğu zaman bir anda istediğimiz miktarda ürün bulamayabiliyoruz. Dolayısıyla bu konuda hem halkı hem kendimizi korumak adına tedbirlerimizi sürdüreceğiz. Burada amacımız bu hastalığı tamamen sona ermesini, pandeminin sona ermesini sağlamak. Bunu yönelik tedbirler her zaman için hayatımızda bir süre daha olacak. Ta ki aşı bulunup, aşı uygulaması başlayıp toplumda ya da bağışıklama sağlandıktan sonra biz rahatlayacağız ve gerçek, eski normalimize döneceğiz diye düşünüyoruz.
-Tabii dileriz. Biz hep yurttaşın size bulaştırma riskini konuştuk. Bir de tabii eczacıların da daha fazla insanla karşılıklı olduğu için bulaştırma riski de var. Siz de rutin bir periyotta tektik yaptırıyor musunuz? Veya yapılması için bir olanağınız var mı?
+Henüz bir tektik yaptırmadık ama meslek örgütlerimizin bu konudaki girişimleri var. İstersek yaptırabileceğimiz merkezler belirlendi. Onlarla iş birliği içerisindeler. Bunu gerek gördüğü halde eczacı ve teknisyen arkadaşlarımız test yaptırabiliyorlar. Benim eczanemde henüz böyle bir ihtiyaç oluşmadı. Biz de tabii kendimizi ve halkı korumak adına maskemizi, dezenfeksiyonumuzu, el yıkama işlemlerimizi uyguluyoruz. Eczanemize belediyeler periyodik olarak gelip, belediyemiz yani İstanbul Belediyesi, ilaçlama yapıyor. Eczanelere genel olarak İstanbul’da bunu yapıyorlar diye biliyorum. Biz ayrıca kendimiz, kendi imkanlarımızla, özel şirketlerle anlaşarak eczanelerimize dezenfeksiyon işlemi yaptırıyoruz. Birde yeni birtakım aletler var. Eczanelerde, eczaneyi kapattıktan sonra gece dezenfeksiyonun yapılmasıyla ilgili ama burada çok fazla firma ve ürün söz konusu. İlkay hocamın da dediği gibi bunların hem ilaç stabilitesine hem daha sonraki personelin, bizlerin, gelen hastalarımıza sağlığına etkilerinin tam olarak etkilerinin belirlenmesi, bu konuda bir belki bize bilgilendirme yapılmasını ve de ekipman konusunda bakanlığımızın eczacıları korumaya yönelik, İlkay hocamın da söylediği gibi, bir çalışması olmasını bekliyoruz açıkçası. Böyle bir süreç gerekmese de yani bizim böyle bir ihtiyacımız olmasa da bu tip hazırlıkların artık olması gerektiğini, bir pandemi eczacılığının pandemi sürecinde eczaneleri ve diğer tüm sağlık merkezlerinin korunmasını, personelin korunmasına yönelik ülke stratejilerimizin ve uygulamalarımızın hazırda durması gerektiğinin farkında olduğumuzu artık düşünüyorum. Bu konuda çalışmalar bekliyoruz bakanlığımızdan.
-Programımızın süratle sonuna doğru yaklaşıyoruz. Ayşegül belki aşı konusuyla bitiririz programı ama benim, müsaade edersiniz eğer, iki dakikalık İlkay’a bir sorum olacak. Hep biz aşılardan bahsettik. Acaba bize kısaca antiviral ve tedavide kullanılabilecek ilaçlar konusunda neredeyiz? Biraz o konuda bilgi verebilir misin İlkay?
+Hocam tabii ki aslında aşı konusunun uzmanı sizsiniz. Konuşurken hem etkililik hem güvenlik açısından ideal bir aşıya ulaşma sürecimiz gerçekten, aslında bayağı bir uzunca bir süreç gerektiriyor. Bu süreçte tabii ki biliyorsunuz beklenti aynı zamanda bir anti-viral ajan bulmak, yani hastalığı pozitif olanlar ve semptom gösterenlere verdiğiniz zaman onları tedavi edebilecek ilaçları çabuk istiyoruz ama şu an da o çalışmalar yapılıyor ama aynı aşı süreçlerinde olduğu gibi bazı moleküller var. Daha önceden, geçmişten zaten hali hazırda diğer viral enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ilaçlar var. Onların yeniden konumlandırılması şeklinde yapılan, yürütülen çalışmalar var. Aşıda olduğu gibi bir kısmı sonuçta bazı faz çalışmalarını geçiyorlar ama belirli bir yerde onlarda sorun çıkabiliyor. Bugünbinlerce yürüyen çalışma var ama bunların bir kısmı durdurulmuş bir kısmı faz 3’e geçmemiş çeşitli nedenlerle etkisizlik veya güvenlikle ilgili hususlarla ilgili durdurulmuş. Şu anda bizim de hali hazırda bildiğimiz ülkemizin, bakanlığımızın protokolünde de yer alan favipiravir yani etkin bir ajan olarak tedaviye girdiğinden beri etkin bir ajan olarak hastalarda, yani geri bildirimlerde, hekimlerimiz geri bildirimleri büyük bir etkililik sağladı ama SARS COV-2 virüsüne spesifik bir anti-viral ajan hem etkililik hem güvenlik açısından şu an da o sona ulaşmış bir ajanımız henüz yok. Ben açıkçası bir farmakolog olarak anti-viral ajandan yani ondan bekledik umudu aşıdan çok daha ön planda. Bu duygusal bir şey. Çalışmalar devam ediyor yani öyle söyleyeyim. SARS COV-2'ye spesifik bir anti-viral ajanımız gündemde değil.
-Ama bir anti-viralden daha çok ümitlisin öyle mi? Yanlış anlamadım.
+Yani olsa daha iyi, çok daha mutlu olurum çünkü sonuçta hep konuşuluyor biz ne kadar kişiyi aşılayabiliriz? Ama bir olay durum ortaya çıktığı zaman hemen gelip de o süreci durdurabilecek ve virüsün daha replikasyonunu durdurabilecek bir ajan olsa ve onu durdursak ve daha ileriye gitmesine engel olsak daha ucuz daha basit bir çözüm olacaktır düşüncesindeyim.
-Tamamen katıldığım bir görüş bu. Onun için bir de senden duymak için sordum zaten. Evet son dakikalarda şu aşıdan bahsedelim isterseniz. Özellikle pnömokok aşısı bu süreçte şimdiye dek hiç olmadığı kadar bir taleple karşı karşıya. Özellikle pnömokok aşısı için bir noktayı vurgulamamda yarar var. Bu bir yanlış anlaşılmaya yol açıyor bazı platformlarda. Pnömokokların yol açtığı zatüre ile COVID’in yol açtığı tablo aynı şey değil. Birisi virüs birisi bakteri. Bizim şimdiki pnömokok aşısı dediğimiz zatüre aşısı bir bakteriye karşı hazırlanmış bir aşı. Elbette şu dönemde tabloya iki farklı etkinin neden olduğu zatüre oluşmasın diye bu aşıyı yaptırmak gruplar için gerekliyse o grupların aşılanmasında yarar var ama ben pnömokok aşısı olunca COVIDden korunuyorum gibi bir yanlış algının ortadan kaldırılması lazım herhalde. Pratikte her iki aşı için de sanıyorum çok talep var ve insanlar listeler hazırlıyor, birtakım listeler oluşturuluyor. Nedir durum?
+Hocam eczanelerimize, evet, her gün bu konuda başvuru var. Ailedeki tüm fertleri için listeye isimlerini yazdırmak istiyorlar. İşte burada eczacıya yine sağlık sisteminin yükünü hafifletmek adına bir görev daha düşüyor. Dediğiniz gibi, anlattığınız şekilde gerçekten risk alanında olan hastaların bu aşılara ulaşımına sağlamalıyız öncelikle. Ben bakanlığımızın da bu yönde bir stratejisi olacağını düşünüyorum. Zaten aşı eczanelerimize bizim istediğimiz adetlerde ulaşmıyor. Bizim talebimiz yönünde değil, eczane başına bir sayı belirlenerek eczanelerimize geliyor ve bunun kimlere uygulanacağı noktasında da yine tabii ben bir yöntem olması gerektiğini düşünüyorum ve söylediğiniz gibi öncelikle risk grubundaki ve kronik hastalığı olan, gerçekten COVID-19'a karşı bağışıklık sisteminin daha güçlü olmasını sağlamamız gereken hastaların önceliklendirilmesinden yanayım ve bunun için halkı, listeye girmek isteyenleri bu yönde bilgilendiriyorum. Eminim ki diğer eczacı arkadaşlarım da bu yönde bilgilendirme yapıyorlar.
-Peki. Ayşegül sorun var mı?
+Sorum yok. Ancak isterseniz programı eğer bitiriyorsak, yaşamını COVID-19 nedeniyle kaybeden eczacılarımıza adayalım. Bu arada biz de sağlık bir ekip işidir dediğimiz için Türk Tabipleri Birliği’nin de vefat eden eczacılarımızın adını da tutuyoruz. Eğer vaktimiz varsa adlarını da anabiliriz.
-Lütfen! Tabii.
-Kendilerine saygı ve şükran duyduğumuzu da söyleyelim baştan. COVID-19 nedeniyle yaşamını yitiren eczacılarımız: “Eczacı İhsan Giray, eczacı Melih Yalçınöz, eczacı Hilmi Taştan Kardaşlar, eczacı İsmail Durmuş çok gençti, eczacı Süreyya Zıpkın Kurt, eczacı Lütfi Polat, eczane teknikeri Rıdvan Dolan, eczacı Ayşegül Öğüt, eczacı Hayati Sezerel, eczacı Taki Türkyılmaz, eczacı Yücel Yıldırım, eczane personeli Mesut Yiğit”. Kendilerini şükran ve minnetle anıyoruz.
+Evet. Böylece programın da sonuna geldik. İlkay, Hümeyra her ikinize de çok çok teşekkürler. Bize vakit ayırdınız ve bütün olup bitenleri eczane açısından bizlerle paylaştınız. Sağ olun katılımınız için.
-Biz teşekkür ederiz
+Çok teşekkürler hocam.
-Bir iki dakikamız varsa ben bir şey söyleyebilir miyim bir akademi çerçevesinden? Eczacı 5 yıllık eğitimi süresince ilaçla ilgili çok yoğun bir eğitim alıyor ve akılcı ilaç kullanımının sağlanması için de gerçekten çok önemli bir paydaş ve özellikle İstanbul Üniversitesi gibi diğer köklü eczacılık kurumları 4. ve 5. sınıf eğitimlerini hekimlerle birlikte veriyor. Dolayısıyla patofizyolojiyi, tedavinin nasıl yürüdüğünü çok iyi bir şekilde, hekimle koordineli bir şekilde öğreniyorlar. Özellikle bu raporlu hastaların, kronik hastalığı olan hastaların, diyabetlilerin, hiper tansiyonların tedaviye uyum sürecinde ve hekime gidemedikleri, bu kontrollerinin yapılamadığı süreçlerde tedaviye uyum sağlıyorlar mı, o tedavi o hasta için uygun bir şekilde mi gidiyor, hangi alarm semptomlar var gerçekten mutlaka hekimi ile iletişime geçmesi gereken? Eczacı bunları izleyebilecek yetkinliğe, bilgi birikimine sahip bir meslek grubudur. Eğer bu süreçte bakanlığımız hekim ve eczacıyı bu anlamda bilgisel olarak da bir iletişimini sağlarsa, bu hastaların bu süreci çok daha iyi götürmesini ve yani farmakoekonomiye ve halk sağlığına da çok daha değerli katkılar yapılabilmesini sağlayabilir. Eczacının bu yetkinliğini kullanmak, hekimle koordinasyonlarını sağlamanın da bu süreçte çok büyük fayda getireceğine inanıyorum. Çok teşekkürler.
-Biz teşekkür ederiz tekrar programımıza katıldığınız ve verdiğiniz bilgiler için. Süre kaldıysa eğer son bir parçayı sokak müzisyenlerinden dinleyeceğiz. Parça Light in Babylon ve Hinech Yafa’dan dinliyoruz. Herkese iyi hafta sonları! Önümüzdeki hafta görüşmek üzere, hoşça kalın efendim. Tekrar teşekkürler.
+Hoşça kalın!