Avrupalı gibi düşünmek

-
Aa
+
a
a
a

Virgül - 1

TBMM tarihinin önemli kararlarından birisini alarak, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olabilmesi için gerekli olan yasal düzenlemeleri yaptığı gibi, bilerek ya da bilmeyerek, Ulusal Demokrasimize de ciddi ve önemli bir katkıda bulundu.

Artık “kana kan” düşüncesinin, çağdaş ve “insan olmaya” yakışır bir düşünce olmadığının altının çizilmesi, kültürden ve dilden korkmanın bir anlamı ve çağdaşlıkla bağdaşır bir yanı olmadığının resmen kabul edilmesi, yarını hazırlayan gençlerimize sunulmuş önemli bir armağandır.

Şimdi sıra, gerek yönetenlerin ve sivil toplum örgütlerinin, gerekse sokaktaki insanın “Avrupalı gibi düşünmek” konusunda çalışmaya başlamasıdır.

Kopenhag kriterlerine uyum sağlanarak, Bülent Ecevit’in, Yunanistan’ın Avrupa Birliği’ne alındığı günlerde teptiği Avrupa kapısı, artık isteseler de istemeseler de açılmıştır.

Türkiye en geç önümüzdeki 10-12 yıl içerisinde, Avrupa Birliği’nin bir üyesi olacak, sınırsız ve tek para birimi olan “Schengen Ülkeleri” arasındaki yerini de alabilecektir. Bu gelişme, düne kadar umutsuzluk içinde kıvranan gençliğimizin önüne sunulmuş bir umut ve çalışkanlık kapısıdır.

Ancak, önemli olan bu yeni birliktelik için hazırlanmaktır. Avrupa Birliği farklı kültürlerin uyum içinde yaşamayı denedikleri bir siyasi ve ekonomik birliktir.

Daha dün, İkinci Dünya Savaşı sırasında can düşmanı olan Almanlar ile Fransızlar, o savaşı gören, o acıları yaşamış insanları hayattayken dost olabilmeyi başarmışlar, aralarındaki sınırları kaldırmışlar, aynı parayı ortak para birimi olarak belleyip, ulusal paralarından vazgeçebilmişlerdir. Bu bir olgunluk, anlayış ve “birlikten güç doğar” düşüncesinin sonucudur.

Artık zaman, Osmanlı zamanı değildir, Osmanlı düşüncesi zamanında doğru olmuş ve bir “Dünya İmparatorluğu”nu kurup yönetebilmiştir, ancak bugün için bu düşünce ve sistem geçerliliğini yitirmiştir. Nasıl, Avrupa “Papa”sını salt bir dini lider olarak selâmlıyorsa, Türkiye’de, Avrupa’nın Müslüman ama lâik ilk üyesi, olarak, olumlu bir örneği göstermek durumundadır.

Türkiye’den, Avrupa Birliği üyesi olarak, Avrupalıyı “kopye” etmesi beklenemez, ama Avrupalının ortaya koyduğu “düşünce” biçime katkılar sağlayarak yaklaşması “istenir”.

Bundan beş on yıl sonra, arasında sınırların bile kalkacağı, arkasında Mustafa Kemal’in portresinin bulunduğu Euro’nun dolaşımda olacağı Yunanistan ile var olan sorunların artık “yeni bir bakış açısı” ile değerlendirilmesi gerekir. Dar ufuklu, “hır ve hınç" arzularını tatmin etmek isteyen düşünce sistemi ancak Türkiye’ye zarar verir, oysa birlikte sirtaki yapan, hora tepen düşünce galip gelir, bu batının “kültürler birlikteliği” düşüncesinin olumlu bir göstergesidir.

Türkiye, erken seçime gidiyor. Bu seçimlere kadar, siyasi partiler ve seçim yasalarının değiştirilmesi pek olası görünmüyor.

Ama bu seçimlerin ardından oluşacak TBMM’ine, yeniden tarihi bir görev yapabilmek olanağı doğmuş oluyor.

Eğer Avrupalı gibi düşünmek yolunda önemli adımlar atmak istiyorsak, yüzde yetmişinden çoğu genç olan Türkiye’nin, yönetim yollarını da açık tutmak zorundayız, Kanuni Sultan Süleyman döneminde tohumları atılmış olan rüşvetin önünü kesmek, “işini bilir memurlar” dönemini de sonlandırmak durumudayız.

Bu da, dokunulmazlık zırhına bürünmüş ve liderler sultasında kişiliğini yitirmiş, ezik Milletvekilleri olmaktan kurtulunarak olur. Başbakanlığın belli bir süre ile sınırlandırılması ile olur ya da yarı başkanlık sistemine geçilerek olur.

Türkiye artık, hizmetinde olduğu bir Türkiye Büyük Millet Meclisi istemiyor, Türkiye, artık ona hizmet edecek olan bir meclis ve gerçek anlamda “vekili” olan insanları istiyor. Bu Avrupalı olmak yolunda atacağımız en önemli adımdır, eğer gençlerimize bu yolu açık tutamazsak, eski hastalıklar depreşir ve huzuru bulamayız.. Yazık olur...