Siyaset bilimi ve siyasi düşünce tarihi alanındaki paha biçilmez katkılarıyla tanıdığımız, araştırmacı, yazar, 'hocaların hocası' ve bunun yanında Tarih Sohbetleri programıyla en eski Açık Radyo programcılarından da olan Prof. Dr. Mete Tunçay'ı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendisini, 2016 senesinde konuk olduğu, Mesut Varlık ve Gökhan Aslan'ın hazırlayıp sunduğu İnceden Kültür'deki söyleşisiyle anıyoruz.
Mesut Varlık: Merhaba, İnceden Kültür’e hoş geldiniz. Bugün sondan bir önceki programımızda, değerli hocamız Mete Tunçay’ın evindeyiz. Hocam hoşbulduk.
Mete Tunçay: Hoşgeldiniz, siz de hoşgeldiniz.
M.V.: Geçtiğimiz hafta Açık Radyo’nun destek haftasıydı. Siz de Açık Radyo’nun ilk yıllarında program yapmıştınız. Oradan başlayalım mı?
M.T.: Açık Radyo’da ne program yaptığımı tam hatırlamıyorum ama o sıralar pop tarihçilik üzerine çalışıyordum, onları yansıtmış olmalıyım. Türkiye’de pek bilinmeyen bu alan Batı’da oldukça yaygındır. Açık Radyo ise Türkiye’de pek denenmemiş bir girişim olarak ortaya çıktı ve kısa sürede başarı kazandı. Ben de bir süre katkıda bulundum.
Gökhan Aslan: Şimdi artık Bilgi Üniversitesi’nde “emeritus”sunuz. Akademiyle bağınız nasıl sürüyor?
M.T.: Evet, emekliyim. Maaş almıyorum ama sigortam ödeniyor, okulda odam var. Oraya gidip öğrencilerle konuşuyorum. Uzun süredir ders vermiyorum. Ama doğrusu öğrencilerin meraksızlığından şikâyetçiyim. Tarih bölümleri sadece sözel puanla öğrenci aldığı için nitelik düşüyor. Bu yüzden tarih öğretmenlerinin dergilere ilgisiz kalması da beni üzdü. Oysa dergiler hem mesleki yenilenme hem de çıkarlarını savunma aracı olabilirdi.
M.V.: Türkiye’de solun tarihle ilişkisi de değişti sanırım?
M.T.: Evet, son 25 yılda sol da tarihle ilgilenmeye başladı. Oysa geçmişte tarih, daha çok milliyetçilerin alanıydı. Ben de doktora tezimden sonra sol tarihine yöneldim. 1960’larda Türkiye’de Sol Akımlar kitabını yazdım. Başlangıçta 1960’a kadar getirmeyi düşünmüştüm ama mümkün olmadı. 1925’te Takrir-i Sükûn Kanunu’nun rejimi köklü biçimde değiştirdiğini fark ettim ve kitabımı orada sonlandırdım. Cumhuriyetin ilanı sadece isim değişikliğiydi, asıl kırılma 1925’teydi.
G.A.: Sonraki çalışmanız Tek Parti Yönetiminin Kurulması da büyük ses getirdi.
M.T.: Evet. Bu kitap Cumhuriyet tarihi yazımında paradigma değişimine yol açtı. Çalışırken Halk Partisi grup zabıtlarında sahte belgelerle karşılaştım. Örneğin, bir konuşma aslında parti grubunda yapılmışken, sanki meclis genel kurulunda yapılmış gibi tutanaklara geçirilmişti. Devlet eliyle “evrakta sahtecilik” yapılmıştı. Bu bana, resmi belgelerin bile sorgulanması gerektiğini gösterdi.
M.V.: Çevirileriniz de çok değerli.
M.T.: Çok sayıda çeviri yaptım. Karl Popper’dan Robert Bellah’a kadar pek çok yazarı Türkçeye kazandırdım. Belki de telif kitaplarımdan çok çevirilerimle hatırlanacağım. Özellikle Bellah’ın dinin kökenleri üzerine çalışmasını çevirmekten gurur duydum.
G.A.: Akademik hayatınızda uzun yıllar doçent kaldınız. Bunun nedeni neydi?
M.T.: Hem devlet baskıları hem de kendi hayatımdaki dönemeçler etkili oldu. Bugün de akademi üzerinde baskılar var ama benim dönemimdeki kadar sert değil. Üniversiteler doğası gereği biraz anarşik olmalı; her iktidara karşı çıkan sesler barındırmalıdır. Özgürlük olmadan akademi gelişemez.
M.V.: Siz ayrıca Aydınlar Dilekçesi’nin de imzacılarındansınız.
M.T.: Evet. O zaman bildiriler yasaktı, biz de metni “dilekçe” olarak sunarak bu yasağı aşmaya çalıştık. Askeri idare fazla ısrarcı olmadı. Yoksa bildiri diye değerlendirip cezalandırabilirlerdi.
M.V.: Bugünkü siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz?
M.T.: Türkiye’de birkaç yıldır ciddi bir iktidar sorunu var ama daha büyüğü muhalefet sorunu. AKP’ye alternatif olabilecek güçlü bir yapı görünmüyor. Ana muhalefet güven vermiyor, diğer partiler de riskler taşıyor. Dolayısıyla iç rahatlığıyla “iktidar gitsin de şu gelsin” diyemiyoruz.
M.V.: Cumhuriyet ve Atatürk mirası hakkında yaklaşımınızı nasıl özetlersiniz?
M.T.: Atatürk’ün son yıllarında doğdum, tek parti havasında büyüdüm. Bu nedenle bazı resmi kabulleri içselleştirdim ama akademik hayatta onları eleştiren ilklerden biri oldum. Eleştirel ama yıkıcı olmayan bir bakış açım var. Laiklik konusunda çok hassasım. Mustafa Kemal’in dine yaklaşımının muhtemelen yaradancılık çizgisinde olduğunu düşünüyorum.
G.A.: Daha önce kendinizi “kültürel Müslüman” olarak tanımlamıştınız.
M.T.: Evet. Dini pratikler benim için inanç değil, kültürel alışkanlık. Mesela besmeleyle başlamak, giyinirken sağdan başlamak gibi. Bunlara sırf özgürlük adına karşı çıkmak anlamsız. Ayrıca dışarıdan bakınca haksızlıkları da fark ediyorum. Örneğin Rum, Yunan, Elen kavramları Türkiye’de yanlış ve karışık kullanılıyor.
M.V.: Hocam, hem akademik üretiminiz hem de tanıklıklarınız çok kıymetli. Evinizde bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz.
M.T.: Ben teşekkür ederim.
G.A.: Bir sonraki, kapanış programımızda görüşmek üzere.
Sağlık sorunları nedeniyle bir süredir Etiler Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'nde kalan Mete Tunçay, 89 yaşında İstanbul'da hayatını kaybetti.
Mete Tunçay'ın cenazesi bugün (18 Ağustos 2025) ikindi namazını müteakip Levent Afet Yolal Camii’nden kaldırılarak, Feriköy Mezarlığı’na defnedilecek.
Mete Tunçay kimdir?
1936 senesinde İstanbul'da doğan Mete Tunçay, 1958’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu ve aynı üniversitede 1961’de siyasal bilimler doktoru, 1966’da ise siyasal teoriler doçenti oldu. 1961’de Rockefeller bursuyla Londra İktisat ve Siyasal Bilimler Okulu’nda incelemeler yapan Tunçay, 1972-1973 yıllarında bir yıl süreyle DİSK’te araştırma uzmanlığı görevini yürüttü.
1979’da SSCB Bilimler Akademisi’nin konuğu olarak Sovyetler Birliği’nde, 1979-1980’de Fulbright bursuyla ABD’deki Stanford Üniversitesi Hoover Kurumu’nda araştırmalar yapan Mete Tunçay, 1987-1988’de Hür Berlin Üniversitesi Carl von Ossietzsky profesörü oldu. 1984’te ise Tarih ve Toplum dergisini yayımlamaya başladı.
Mete Tunçay, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı’nın kuruluşunda yer aldı ve aynı kurumun yayımladığı Toplumsal Tarih dergisinin yöneticiliğini yaptı. Çok sayıda çeviri yapan Tunçay’ın eserleri arasında Türkiye’de Sol Akımlar 1908-1925, Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi I-II-III, Sosyalist Siyasal Düşünüş Tarihi I-II, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması 1923-1931, Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler; Bilineceği Bilmek: Türkiye’de Siyasal Gelişmenin Evreleri ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Sol Akımlar yer alıyor.