“Maden Yasasını tanımıyoruz”

-
Aa
+
a
a
a
Gezegenin Geleceği: 05 Ağustos 2025
 

Gezegenin Geleceği: 05 Ağustos 2025

podcast servisi: iTunes / RSS

İran'ın başkenti Tahran'da barajların doluluk oranı yüzde 12'ye düştü. İran resmi haber ajansı IRNA'ya göre, Tahran Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü Muhsin Erdekani konuya ilişkin bilgi verdi. Erdekani, "Yaz mevsiminin ortasına yaklaştığımız bugünlerde, Tahran'ın su ihtiyacını karşılayan 4 ana barajın su rezervi yüzde 12'ye düştü" dedi. Erdekani kentte ciddi bir su krizi yaşandığını açıkladı. Erdekani, "Bu yıl yaşanan su kıtlığı, son yüzyılda benzeri görülmemiş düzeyde. Dağıtım şebekesindeki basınç düşürme uygulaması, su kaynaklarının daha verimli kullanılabilmesi adına hayata geçirildi" dedi. "Her Vatandaş Bir Su Gönüllüsü" kampanyasına katılım çağrısında bulunan İranlı yetkili, işbirliği sayesinde bugüne kadar önemli bir ilerleme kaydedildiğini, vatandaşlardan en az yüzde 20 oranında tasarruf beklediklerini ve bu dayanışmanın yeni yağış dönemine kadar sürmesi gerektiğini söyledi.

İzmir’in turizm ilçesi Çeşme’de su kaynaklarında yaşanan ciddi azalma nedeniyle İZSU, 26 Temmuz’da itibaren zorunlu su kesintisi uygulamasını hayata geçirirken İZSU Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan Su Kurulu, kentte yaşanan kuraklık ve azalan su kaynakları nedeniyle alınacak tedbirleri görüşmek üzere toplandı. Toplantıda, kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan kaynaklardaki mevcut durum değerlendirilerek, su arzının sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla uygulanacak yol haritası belirlendi. İZSU Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan Su Kurulu’ndan yapılan açıklamada kuraklık ve azalan su kaynakları nedeniyle alınacak tedbirler kapsamında 6 Ağustos tarihinden itibaren gece saat 23.00 ile sabah 05.00 arasında kısmi su kesintileri uygulanacağı belirtildi. Yapılan değerlendirmelerde, İzmir’in en önemli içme suyu kaynağı olan Tahtalı Barajı’ndaki rezervin kritik seviyeye düştüğü, Gördes Barajı’ndan su temininin tamamen durduğu ve yer altı su kaynaklarının (kuyuların) verimliliğinin kuraklık nedeniyle ciddi oranda azaldığı tespit edildi. İzmir’de günlük ortalama 700 bin metreküp su kullanıldığı belirtilirken, su temininde aksaklık yaşanmaması için önlemler alındı.

Birgün’den Sibel Bahçetepe’nin haberine göre, Tokat’ın Günçalı ve Killik köylerinin tüzel kişiliklerinin açtığı davada, Aleviler açısından kutsal kabul edilen Tokat-Çalbaba Ormanı’nı hedef alan altın madeni projesine karşı önemli bir hukuki kazanımı elde edildi. Mera alanları üzerinde başlatılmak istenen maden arama faaliyetine ilişkin Tokat İl Mera Komisyonu kararına karşı açılan davada Tokat İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Karar bölge halkı tarafından sevinçle karşılandı. Tokat İdare Mahkemesi, söz konusu kararın dayanağı olan maden ruhsatının çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) süreci işletilmeden verildiğini ve bu nedenle hukuka aykırı olduğunu hükme bağladı. Mahkeme kararında, mera vasıflı taşınmazlarda başlatılacak maden arama faaliyetlerinin çevresel dönüşümlere ve ekosistem zararlarına yol açabileceği belirtilerek, hukuka açıkça aykırı olduğu tespit edilen işlemin uygulanmasının telafisi güç zararlar doğurabileceği vurgulandı. 

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’nde bulunan Akbelen Ormanı’nda köylüler, Meclis’ten geçen maden yasasına karşı bir araya geldi. ”Maden Yasası’nı tanımıyoruz” sloganıyla düzenlenen eylemde konuşan Esra Işık, ”Sesimizi duymadılar. Çünkü bu Meclis, şirketlerin Meclisi olmuş” dedi. Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’nde yer alan Akbelen Ormanı’nda köylüler, yeni Maden Yasası’na karşı protesto ve basın açıklaması gerçekleştirdi. “Maden Yasasını tanımıyoruz” sloganıyla düzenlenen eyleme çevreci yurttaşlar ve yaşam savunucuları da destek verdi. Köylüler adına açıklama yapan Esra Işık, mücadelelerinin yalnızca topraklarını korumak için değil, aynı zamanda demokrasi ve yurttaşlık hakları için olduğunu söyledi. Işık, açıklamasında: ”Bugün burada biz, bir karış toprağımızı da, bir dal zeytinimizi de, herhangi bir köyümüzü de, herhangi bir yaşam alanımızı da, tek bir ağacımızı da, hiçbir şeyimizi size vermeyeceğiz. Şirketlere vermeyeceğiz. Geleceğimizi peşkeş çekmeyeceğiz demek için buluştuk. Hemşerilerimiz, en son bir maden yasası geldi gündeme. Hepiniz gördünüz, hepiniz duydunuz çığlığınızı. O yüzden bugün buradasınız, bunu biliyoruz. Bu maden yasası geçmesin diye köy köy, kapı kapı dolaştık. Komşu köylerimize gittik. Buradan Ankara’ya defalarca kez yol teptik. Ankara’nın sokaklarında yattık, kalktık biz 20 gün. İnsanlarımız, seslerimizi duymadılar diye köylülerimiz bedenlerini açlığa yatırdılar. Aç kalacağız, bunu anlatmak için açlığa yatırdılar. Ama bizi duymadılar. Sesimizi duymadılar. Çünkü bu Meclis, şirketlerin Meclisi olmuş. Çünkü bu Meclis’in koltuklarında artık görüyoruz ki patronlar temsil ediliyor. Artık köylüler, yurttaşlar, vatandaşlar değil; patronlar, sermayedarlar, cebi dolular temsil ediliyor. Meclise bizi almadılar. Meclis’in kapısına oturduk. Dedik ki, ‘Bizi insan yerine koyuyorsanız gelirsiniz buraya. Buradan gitmiyoruz’ dedik. Biz de bu ülkenin yurttaşıyız. Bizi bu ülkenin yurttaşlığından kovdunuz, haberimiz mi yok’ dedik. Meğer haberimiz yokmuş. Biz bu ülkenin yurttaşı değilmişiz artık. Şimdi topraklarımıza döndük. Çünkü burada bu mücadeleyi ilmek ilmek daha da öreceğiz, daha da büyüteceğiz. Sadece Muğla’da değil, Türkiye’de… Bu güzel memleketimizin, bu güzel topraklarımızın her bir karışında, her bir karışında bu mücadeleyi büyüteceğiz. Başka şansımız yok. Çünkü başka bir memleketimiz yok” dediler.