"Trumplık"

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Donald Trump ile Elon Musk arasında yaşanan gerginlik sonrasında ABD'deki son gelişmelere değiniyor.

""
Trump: "Musk'ı sınır dışı edebiliriz"
 

Trump: "Musk'ı sınır dışı edebiliriz"

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Günaydın Ahmet, merhabalar!

Ahmet İnsel: Günaydın!

Özdeş Özbay: Günaydın!

Ö.M.: Karmaşık bir dünyanın Ufuk Turu’nu yapalım şimdi, nereden başlayalım?

A.İ.: ABD’den başlayalım ki siz biraz bahsettiniz; Donald Trump’ın önemli destekçilerinden dünyanın en zengin adamı Elon Musk, en sonunda geçtiğimiz hafta sonu Trump ile olan destek ilişkisini tamamen sona erdirdiğini fiilen ilan eden bir karar açıkladı ve kendisinin bir Amerika Partisi kuracağını söyledi. Tabii şu anda parti kurulmuş değil biliyorsunuz; bu partilerin kurulması için müracaat edilmesi, kayıt edilmesi, komisyon tarafından kayda geçmesi lazım. Musk da her an karar değiştirebilir bir kişi olduğu için gelecek hafta parti kurmaktan vazgeçtiği haberini alırsak çok şaşırmayacağız. Şimdiki durumda Musk’ın beş hafta önce Trump ile herkesin gözü önünde başlayan ağır dalaşından sonra bu ikili arasındaki en büyük kopuş haberi buydu. Trump bu haberi nasıl karşıladı derseniz, Pazar akşamı Trump, Truth Social adlı kendi sosyal medya kanalından “Musk’ın son beş hafta içinde - o da biraz evvel bahsettiğim beş hafta - tamamen raydan çıkıp bir tren kazası haline gelmesini izlemek beni üzüyor,” dedi. Raydan çıkmış bir tren kazası! Musk’ın nasıl cevap vereceğini bilmiyorum ama Trump, “Parti haberi saçma bir haber, kafa karışıklığına yol açacak,” dedi. Bunu okurken, dinlerken şöyle bir anı aklımda uyandı; Trump, Cumhuriyetçi parti ve Demokrat partinin dışında bir üçüncü parti girişiminin içinde yer almıştı. 2000 yılı başkanlık seçimleri öncesinde Trump, Ross Perot’un reform partisinden cumhurbaşkanı adayı olmak için yarıştı ve o zamanlar Demokrat parti ve Cumhuriyetçi partinin dışında bir üçüncü partinin hem muhafazakar, hem liberal, hem de sosyal devlet yanlısı ki o zamanlar örneğin Donald Trump yoksullara sağlık yardımının olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu savunuyordu. Herhalde şimdi olsa önce kendisi kızar bu söylediklerine. Pat Buchanan karşısında Reform partisinin adayı olma yarışını epey sürdürdü ve sonunda kazanamayacağını, aday olamayacağını anlayınca aday olmaktan çekildi. Dolayısıyla bir üçüncü partinin olmazsa olmaz bir gereklilik olduğunu o zamanlar iddia eden bir Trump, şimdi bu iki parti dışında parti oluşturmanın kafa karışıklığına yol açacağını ve bunun saçma bir girişim olacağını söylüyor.

Ö.Ö.: Hatta, “Amerikan tarihinde başarılı bir üçüncü parti girişimi yok,” diye de belirtmiş.

A.İ.: O doğru.

Ö.Ö.: Kendi deneyiminden de yola çıkmış olabilir.

A.İ.: Aynen.

Ö.Ö.: Elon Musk’ın partisiyle ilgili ilginç bir tartışma vardı The Guardian’da, tabii dünyanın en zengin insanı olunca bu mümkün hale gelebiliyor. “Senatodan bazı temsilcileri milletvekili alabilir, bir anda iki-üç koltuğa sahip olabilir,” diyorlar. Bu bir ilk olabilir o anlamda.

A.İ.: Evet, belki olabilir. Özellikle gelecek seçimlerde seçilme şansı olmadığını hisseden senatörler yapabilirler bunu büyük ihtimalle. Diğer taraftan Elon Musk açısından da şöyle bir sorun var; bu haberin yayınlanmasından sonra Musk’un Tesla hisseleri yeniden % 6,9 değer kaybetti ve bu Musk açısından gene biraz pahalıya patlayan bir anons oldu. Bunun arkasını getirebilecek mi yoksa bu aynı zamanda kendisinin Trump ile gireceği bilek güreşinde hissedarlarının daha fazla ürkmesine mi neden olacak? Bunu bilemiyoruz ama bu da bir ihtimal elbette.

Ö.M.: Pardon, sözünü keserek araya gireyim, başka bir olasılık daha var; Donald Trump, çok kızdığı bir sırada “Onu göçmen olarak deport edebilirim,” dedi yani “Elon Musk’un geldiği Güney Afrika’ya gönderebilirim,” demişti. Böyle bir ihtimali de değerlendirmek gerekebilir belki.

A.İ.: Belki ama o bana sadece ihtimal gibi geliyor çünkü sonuçta Amerikan vatandaşlığının iptal edilmesi lazım.

Ö.Ö.: Onu da dedi ama.

A.İ.: Ama Amerikan vatandaşlığının iptal edilmesi için de Amerikan vatandaşı olurken verdiği bilgilerin yalan olduğunun ispat edilmesi lazım. Dolayısıyla biraz zor ama en azından bunu söylüyor olması bile elbette kendisine atfettiği güç açısından düşündürücü. Şimdi Elon Musk’ın Donald Trump ile bu çatışmasının arkasında elbette iki tane büyük, aşırı derecede büyük egonun çatışması var. Musk’da kendisini ister istemez Beyaz Saray’ın dışında bulmasının getirdiği küskünlük var ama diğer taraftan ekonomi politikalarında da bir ciddi görüş ayrılığı görüyoruz çünkü beş hafta önce başlayan tartışmalarda da bu ithalat vergileri konusu öne çıkmıştı. Tabii Musk, ithalat vergilerinin bu boyutta uygulanmasına karşı çünkü kendi ürettiği elektrikli arabaların parçalarının büyük bölümü ithalattan ve bunlara büyük vergiler gelmesi söz konusu. Diğer taraftan Tesla’nın karşısında ciddi bir rekabet de oluşmaya başlamış durumda. Diğer fikir ayrılığının olduğu konu ise Trump’ın o ‘büyük güzel yasa’ adını verdiği yasayla ilgili. Senato ve Temsilciler Meclisi’nde bu yasa ucu ucuna geçti biliyorsunuz. Sonuçta Amerikan devlet bütçesinin açığını azaltmak üzere bunu vaat eden Trump, bu yasayla bütçe açığını önümüzdeki 10 yılda neredeyse iki katına çıkartacak yani şimdiki bütçe açığı büyük ve onu neredeyse iki katına çıkartacak. Özellikle vergi indirimleri aracılığıyla bunu yapıyor ve bunun karşılığında azalan vergi gelirlerini kısmen telafi etmek için çevreyle ilgili ajansların kapatılması, bir dizi federal ajansın devre dışı bırakılması ve ağırlıklı olarak USAID olmak üzere uluslararası insani yardımın kesilmesini öne sürüyor. Bunlar, yaratılan vergi indirimi dalgası yanında çok yetersiz harcama kısıntıları ve dolayısıyla Musk’ın ve ABD’de biraz evvel Özdeş’in de söylediği bu açıdan önemli yani öyle bir ihtimal gündeme gelebilir.



ABD’deki bir dizi cumhuriyetçi için önümüzdeki dönemde Amerikan federal bütçe açığının giderek artması, Amerika’nın borçlanma yükünün ve dolayısıyla da faiz yükünün artması anlamına gelecek. Yeni gümrük vergileriyle bunu telafi edeceğini düşünen Donald Trump’a şunu hatırlatıyorlar; ‘Gümrük vergileriyle bunu telafi etmek amacımız değildi, bizimki ithalatı kısmak amacıydı. Dolayısıyla kısılan bir ithalatta gümrük vergilerini ne kadar arttırırsanız arttırın bu toplam gelir olarak bütçeye ilave bir gelir yazmakta yetersiz kalır.’ Biliyorsunuz, dolar son altı ayda diğer büyük paralardan oluşan sepete karşı %10 değer kaybetti ve 30 yıllık ABD hazine bonosu faizleri de %5’e çıktı. Bu 2007’den beri en yüksek oran ve bu faiz artışı ile Amerikan hazine bonosu faizlerinin artışının elbette çok ciddi bir yük getireceğinden endişe ediliyor.

Ö.Ö.: Hazine bonosu ABD’nin borçlanma aracı öyle değil mi?

A.İ.: Tabii tabii çünkü genellikle 30 yıllık vadeyle çıkartılan, hatta daha kısa vadeli olanları da var ama borçlanma aracı, evet.

Ö.Ö.: Kimlerden borçlanıyor ve mesela bütçe açığını mı kapatıyor?

A.İ.: Elbette, bununla bütçe açığının finanse ediyor. Türkiye’de de devletin iç borç senetleri gibi düşün. Dolayısıyla Amerikan hazine bonosu, ABD dolarına olan güvenin de en önemli simgelerinden bir tanesi. Biliyorsunuz, Çin’in ve Japonya’nın ellerinde çok yüksek miktarda tuttukları bir şey bu hazine bonosu. Japonya, dünyada birinci galiba bildiğim kadarıyla ve sonra da Çin geliyor. Tabii bir kısmı da Amerikalılar tarafından içeride yani Amerikalı kurumlar, sigorta şirketleri ve bankaların ellerinde tuttukları bonolar var. Bu bonolardan kaçış ABD dolarından kaçış anlamına gelir ve dolayısıyla cumhuriyetçilerin bir kısmının endişesi ABD dolarını önümüzdeki dönemde değer kaybetmesi ve egemen pozisyonunu yitirmesi. Tabii burada ikinci bir konu daha var endişe yaratan; Donald Trump’ın kripto parayı desteklemesiyle beraber ABD dolarının egemen pozisyonunu zayıflatır hale gelmesine yol açması ve bankaların ve merkez bankalarının kripto para kullanmalarına izin verilmesini hazırladığı söyleniyor.

Ö.M.: Evet, kripto para işinde de var kendisi değil mi?

A.İ.: Kripto para işinde kendisi de var. Biliyorsunuz, oradan seçildi.

Ö.Ö.: Eşinin de var galiba hatta iki ayrı kripto olması lazım.

A.İ.: Evet, iki tane var. Seçildiği hafta bu kripto para işinden epey para vurmuştu hatırladığım kadarıyla değil mi?

Ö.M.: Evet.

Ö.Ö.: Hatta aynı isimle Elon Musk’ın da vardı biliyorsunuz.

A.İ.: Evet. Son olarak şunu söyleyelim; Nisan ve Mayıs aylarında tüketim malı ithalatında geçen seneye nazaran %30’luk bir düşüş olmuş. Bu tabii Amerikan dış ticaret açığının azalmasına neden olacak, sağlayacak bir düşüş, 70 milyar dolarlık bir düşüş ama aynı zamanda da sadece ithalat vergilerinden dolayı azalan bir tüketim değil bu; ülke içinde de tüketimde ciddi bir daralma söz konusu. Bu birçok Avrupa ülkesi için de geçerli yani dolayısıyla tüketimdeki daralmayla beraber bir resesyon veya büyümenin durması gibi bir sorunla da karşı karşıya kalınmasından korkuluyor. Bütün bunlara bakıldığında, Donald Trump ile Elon Musk arasındaki çatışmanın Cumhuriyetçi parti içindeki 2026 seçimleri arifesinde daha büyük çatışmaların bir öncüsü, habercisi olma ihtimali var.

Diğer taraftan biraz evvel Netanyahu ile olan görüşmelerden bahsettiniz, ABD’nin, Donald Trump’ın Ukrayna’ya yeniden savunma silahları verme kararı aldığını söylediniz. Trump’ın Vladimir Putin ile olan görüşmelerinden hiçbir ümidinin olmadığını, Putin’in kendisini oyaladığını söylemedi ama söylediği ona geliyor. Bunların yanında Trump bu sefer de Brezilya Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva ile atışmaya başladı. Niye derseniz, Brezilya’da Lula’dan önceki Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro hakkında darbeyle seçimleri engellemek, seçim sonuçlarını değiştirmek ve iktidarı ele geçirmek soruşturması yapılıyor. Biliyorsunuz, burada, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde çok ciddi gerginlikler olmuştu ve Bolsonaro hakkındaki bu soruşturmalara karşı Trump bunun bir siyasi baskı aracı olduğunu, mahkemelerin değil sadece seçmenlerin buna karar verme yetkisi olduğunu ve “Bu adamcağızı rahat bırakın!” dediğini duyduk. Hemen arkasından Brexit toplantısının ortasında Lula, “Kendi işinize kendiniz bakın, egemen bir devlet olarak bizim işimize kimse karışamaz,” diye karşı çıktı. Zaten Brezilya ile ABD arasında ciddi bir gerginlik var son dönemde.



ABD’deki durumu son olarak şununla bitireyim; her zamanki Trump yani artık ‘Trumplık’ demek lazım galiba buna - bir tarih verip, “Bu tarihte bakın şunu şunu yapacağım” deyip o tarihe iki gün kala bir ay sonraya, üç ay sonraya bunu ertelemesi. Bu Trump’ın üçüncü ertelemesi hatırladığım kadarıyla, 7 Temmuz’da istisnai yükseklikte ithalat vergilerinin uygulamaya gireceğini beyan etmişti ve 7 Temmuz’dan bir gün önce bunu 1 Ağustos’a ertelediğini söyledi. Artık 1 Ağustos’ta gerçekten uygulanır mı? Kimse bunu bilmiyor ama bu beklenti hali ise hem ABD’nin, hem de dünyanın dış ticaretini felç eden bir şey aynı zamanda.

Ö.M.: ABD’de Donald Trump için ‘büyük bir çöp yangını’ olarak muamele edilmesi gerektiğini, o sıfatla muamele edilmesi gerektiğin yazan önemli yazarlar da var

A.İ.: Maalesef ama 78 milyon kişi mi Donald Trump’a oy verdi?

Ö.M.: Evet, 70 milyonun üzerinde.

A.İ.: Hatırladığım kadarıyla bile bile 77-78 milyon kişi oy verdi bu adama çünkü ikinci kere seçiliyor. Diğer taraftan Türkiye’de de CHP’yi muhalefet yapma suçu nedeniyle neredeyse CHP örgütlerine, belediyelerine, genel başkanına ve kongresine yönelik dört koldan saldırı devam ediyor. Burada gerçekten bir muhalif olma suçu gibi bir suç fiili olarak çalışır gibi gözüküyor. Niçin belediyeler derseniz, 2023’te Cumhurbaşkanlığı seçimini üçüncü kez kazandıktan sonra Recep Tayyip Erdoğan ekibinin bir yıl sonra yerel seçimlerde, belediye seçimlerinde çok ciddi bir yenilgi almış olmasının yarattığı şok ve buradan çıkartılan ders. Yani önümüzdeki dönemde artık giderek daha fazla seçmenin ağırlığını, ağırlık merkezini oluşturan büyük şehirler, büyük kentler ve çeperlerindeki seçmenlerde desteğimizi kaybettik, CHP burada artık yerleşmiş bir güç olarak yer alıyor ve şunu biliyor AKP’nin kendisi de belediyeleri kazanarak iktidara gelmişti. Kendi tecrübesinin CHP tarafından denenecek olmasından doğan büyük bir ürküntüyle hareket ettiğini ve dolayısıyla da bir iç düşman hukuku uyguladığını söyleyebiliriz belediyelere yönelik. Bunların arasında bazı iddiaların doğru olma ihtimali var elbette. Örneğin Manavgat Belediyesi ile lgili soruşturmada Özgür Özel’in de ima ettiği gibi bazı yerlerde bazı belediyelerde rüşvetin olduğunu, ayrımcılığın yapıldığını çoğu kişi biliyor. Bu sadece CHP belediyelerinde değil, AKP ve başka partilerin de olduğu belediyelerde rastlanan bir durum ki özellikle imar konusunda, belediyenin ihalelerindeki ödeme tarihleri konusunda bu tür rüşvetlerin yapıldığını biliyoruz. Bu sadece belli başlı CHP belediyelerine yönelik değil, şu anda yanılmıyorsam beş belediyenin yani İzmir, İstanbul, Adıyaman, Antalya ve Adana Belediyeleriyle ilgili soruşturmalarda 250’ye yakın kişi tutuklanmış durumda değil mi?

Ö.M.: Tam rakamı bilmiyorum ama muazzam bir sayı.

A.İ.: Aşağı yukarı öyle. Zaten burada en büyük kalabalığı İzmir ve İstanbul oluşturuyor. Dolayısıyla bir örgütü çökertme operasyonu olarak görebiliriz bunu. Belediyeler bazında kendi deneyimlerini dikkate alarak en tehlikeli gelişmenin muhalefet partilerinin, büyük ana muhalefet partisinin belediyeleri ve yerel hizmetlerde güçlenerek iktidara gelmesi olduğunu kendi deneyiminden biliyor büyük ihtimalle AKP.

Ö.M.: Evet, bu arada süreyi de bitirmek üzereyiz ama önemli bir son dakika haberi gibi verebiliriz Halk TV’den, “Kanal İstanbul yabancılara açıldı, ihaleler yağmur oldu yağdı” diyor. Yeni bir haber bu. Konut projelerinde hızla imara açılan alanlarda ihaleler böyle yağmış, “1 haftada 7 bin 422 adet ihaleye çıkılırken e-İhale ile Kanal İstanbul yabancılara açıldı,” diyor haberde. “Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart operasyonuyla gözaltına alınmasının ardından İSKİ’nin durdurma kararına karşın hızla şantiyesine başlanan Kanal İstanbul güzergâhındaki projelerin yapımına hız kesmeden devam ediliyor,” diye ayrıntılı bir haberde planlar ve detaylar da var.

A.İ.: Evet. Bitirirken bir haber daha gördük Halk TV’de, Özdeş sen de baktın mı bilmiyorum?

Ö.Ö.: Evet.

A.İ.: Hiçbir yerde görmediğimiz ama önemli bir haber; geçtiğimiz günlerde Ağır Ceza Mahkemesi, biri üsteğmen, biri teğmen, ikisi de çavuş olan dört sınır güvenliğinden sorumlu subay ve astsubay hakkında ikişer kere müebbet hapis cezası verdi. Bu müebbet hapis cezalarının gerekçesi de 2013 yılında sınırdan Türkiye’ye geçmeye çalışan dokuz Suriyeli gencin yakalanması, bunlara işkence, kötü muamele yapılması ve iki tanesinin bu işkence ve kötü muamele sırasında ölmesi. Hepsine ikişer kere müebbet hapis verilmesinin nedeni de iki kişinin ölümüne sebep olmaları. Bu haber hemen hemen hiçbir yerde yayınlanmıyor ve ceza alan subay ve astsubayların da sadece rumuzları var. İsimleri bir yabancı Arap televizyonunun sitesinde yer alıyor. İlginç olan, bu haberi zamanında Mart 2013’te Orian TV’de Türkiye’den yayın yapan bir Arap televizyonu o zamanlar kapatılmış ve spiker bu haberi Türkiyeli bir yorumcuya sorduğu için o yorumcuyla kavga ediyor, tartışıyor, “Sen kim oluyorsun da Türk devletini cinayetle suçluyorsun, ülkemizde oturup bizim ekmeğimizi yiyip sonra bize iftira ediyorsun,” diyor Türkiyeli yorumcu - ismi lazım değil. Daha sonra şikayet ediyor bu televizyon kanalının sunucusu ve sahibini, onlar da gözaltına alınıyorlar ve bir iddiaya göre hapis cezası alıyorlar, yurt dışına sürülüyorlar ve her durumda Orian TV kapanıyor. Niye o zamanlar bu kişiler hakkında gözaltı kararı alındığı hakkında, o suç duyurusunda bulunan kişi şimdi ne düşünüyor? Hakikaten insan kendine soramamazlık edemiyor.

Ö.Ö.: Sadece o da değil, Alican Uludağ bu haberi ortaya çıkarmıştı.

A.İ.: Evet, yeniden onun haberi zaten bu.

Ö.Ö.: Ona da ölüm tehdidinde bulunmuşlardı.

A.İ.: Evet fakat sonuçta haber doğru olduğu gibi, haberin arkasından oluşan mahkeme kararı da sessizlikle karşılandı. Bu da ilginç değil mi?

Ö.Ö.: Evet.

Ö.M.: Çok karmaşık bir durum, evet. Peki, çok teşekkür ederiz.

A.İ.: Görüşmek üzere haftaya.

Ö.M.: Hoşçakalın.