"Trump alay konusu olmuş gibi ama diğer taraftan bütün bu olup bitenler çok ölümcül bir alay"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru’da Cengiz Aktar, ABD Başkanı Trump’ın kısa sürede ortalığı birbirine katan konuşmalarına, Gazze’ye artık girebilen yardım kuruluşlarına, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde İsrail yanlısı başkan değişikliğine ve Türkiye’de cezaevi kapasite aşımıyla ilgili alınan yeni kararlara değiniyor.

""
Nereye Doğru: 29 Ocak 2025
 

Nereye Doğru: 29 Ocak 2025

podcast servisi: iTunes / RSS

Nereye Doğru’ya ABD Başkanı Trump’ın on gün içinde hem içeride, hem de dışarıda ortalığı birbirine kattığını söyleyerek başlayan Cengiz Aktar, “Trump’ın son kararlarından biri, Netanyahu'ya Suriye'den asker çekeceğini söylemesi haberi bu sabah duyuldu. Ne zaman, nasıl, kimle bu iş olacak, hiçbir şey belli değil. Ayrıca Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen ile Grönland (Kalaallit Nunaat) Adası’nı satın alma konulu bir telefon görüşmesi yaptı. Grönland, 2,2 milyon km2 yüzölçümü ve 56 bin nüfusu ile dünyanın en büyük adası ve Avrupa Birliği toprağı, otonom bir bölge. Trump, ABD’nin güvenliği için Grönland’ın önemli olduğunu söylüyor ama zaten NATO üyesi bir ülke. Orada NATO var,” diye belirttiğinde Özdeş Özbay, Danimarka da tarafsız bir ülke değil, o da NATO üyesi. O açıdan bakacak olursanız zaten NATO üslerinin olduğu, zaten ABD tarafından korunmakta olan silahlı güçlerin olduğu bir yer,” açıklamasını yaptı. Aktar, “Finli, Danimarkalı, İsveçli ve Norveçli dört İskandinav ülkesi toplandı. Bunun üzerine herkes ‘yemek masaları ne kadar sade’ gibi konuşmalar yaptı ama esas karar orada alındı. Dün Mette Frederiksen Paris'teydi. Fransa'nın Kalaallit Nunaat Adası’na asker yollaması konuşulmuş, son haber bu. Oradan yine Trump’ın geri almak üzere laf attığı Panama Kanalı’na gidelim. Panama Kanalı’nı Çinli, Hong Kong’lu bir şirket işletiyor ancak Çin ile bir alakası yok. Çin zaten bu konuda, ‘Bizim değil, nereden çıkardınız?’ açıklamasını yaptı ama Çin, diğer taraftan intikamını yeni geliştirdiği düşük maliyetli yapay zeka uygulaması DeepSeek ile alıyor. Bu uygulama ile ortalığı birbirine kattı. Borsada 1 trilyon üzerinde kayıp var,” diyerek Brezilya gündemiyle programına devam etti.

Cengiz Aktar, “Brezilya son derece rahatsız çünkü insanları kelepçeleyerek geri yolluyorlar. Kolombiya, Brezilya, Meksika ve diğer memleketlere zorla geri yollamalar yapılıyor. Biden döneminde de bu geri yollamaların sürdüğünü hatırlatayım yani bu Trump'a mahsus bir şey değil. Böyle bağıra çağıra yapılmıyordu ama yapılıyordu. Her ülke ile bir anlaşma var. Kolombiyalılara biraz baktım; ABD’de 2 milyon Kolombiya vatandaşı düzenli bir şekilde yaşıyor. 200 bin düzensiz göçmen var. Tabii bunlar geri yollanacakları korkusuyla yaşıyorlar. Kolombiya sorunlu bir ülke, korkunç bir iç savaştan çıktı ve daha yeni normalleşiyor. Üç bölgeye bölündü, çok zor durumda bir ülke ayrıca 2 milyona yakın - belki daha fazla - Venezuela'dan kaçan Venezuela vatandaşına ev sahipliği yapıyor. Batı basınında ‘Kolombiya pes etti, hemen bayrağı indirdi, vatandaşlarını aldı’ gibi söyleniyor ama gerçekte öyle olmuyor. ABD'den yollanan askeri uçakları geri yolladılar ve kendi uçaklarını yollayıp, kendi vatandaşlarını aldılar ki almamazlık etme durumları zaten yoktu. Biden döneminden beri süren bir geri dönüş var. Geri dönüşler benim eski işlerimden biriydi. Bir düzensiz göçmeni veya üstünde kimliği olmayan bir yabancıyı bir ülkeden atmak dünyanın en zor işidir, hatta imkansızdır. Çünkü evrağı – kimliği - olmayan birini bir ülkeye yolladığında, ‘Bu kim? Ben bunu niye alayım?’ derler. Yani ne olduğu belli olmayan bir dünya vatandaşını önüne gelen bir ülkeye yollamak mümkün değil. Bu geri yollamalar, Avrupa'da, düzensiz göçmeni olan gelişmiş bütün ülkelerde tamamen içeriye dönük bir faaliyettir. Bu böyle de sürecek,” dediğinde Ömer Madra, “Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserleri’nden çok acil bir açıklama var; ‘Trump'ın söylediği gibi 90 günlük fonların kesilmesi, dünyadaki 136 ülkeden 122 milyon insanın durumunu çok zora sokacaktır’ gibi konuşmalar var. Yani temel şeylerin hepsini kaldırıyorlar. Destekleyelim bu 122 milyon insanı,” eklemesini yaptı. Aktar da, “Türkiye'yi de yakından ilgilendiren doğru bir örnek vermek lazım; Kuzey Doğu Suriye'de Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolünde IŞİD'li kamplar var. O kamplarda görev yapanların maaşları da ödenmiyor artık ve çoğu zaten işe gelmemeye başlamış, bir de böyle bir şey var. Trump’ın ne yaptığı belli değil. Kimseyle konuşarak bir şey yapmıyor, sadece kafasına göre kararlar alıyor. Meksika Körfezi hikayesi de benzer. ABD, etrafındaki bütün ülkelerle kötü duruma düştü. Küba'nın başına geleni biliyorsunuz; Küba yeniden terörist oldu. Biden dört sene bekledikten sonra son dakikada Küba'yı terör listesinden çıkartmıştı ama Trump gelir gelmez bu listeye geri koydu. Meksika Körfezi meselesiyle ilgili Kübalılara ‘ne düşünüyorsunuz?’ diye sormuşlar, insanlar omuz silkip hiç önemsemez tavırlarla cevap vermişler. Bir yandan Trump alay konusu olmuş gibi ama diğer taraftan bütün bu olup bitenler çok ölümcül bir alay,” yorumunu yaptıktan sonra Gazzelileri Mısır ve Ürdün’e sürme konusuna geçti.

Cengiz Aktar, “Gazzelileri Mısır ve Ürdün'e sürme operasyonuna her iki ülkeden de ret cevabı geldi. Bölgede çok konuşmayan ama ağırlığını giderek daha fazla koyan Suudi Arabistan da razı değil. Çünkü günün birinde iki devletli çözüm yani Filistin Devleti çözümü devreye girecek ise Gazzelilerin orada kalması gerekiyor - kaldı ki zaten geri dönmeye başladılar. Tam Musa'nın çocuklarının geri dönüşü gibi, bir bir dönüyorlar. Bu arada İsrail, Mısır'a kaçmak zorunda kalan 30 bine yakın Gazzelinin geri dönmesini yasaklamış - bu konuya geri döneceğim. Mısır, Ürdün ve Arap Birliği ülkeleri, ‘Gazze’nin boşaltılması, insanların oraya buraya yollanması söz konusu değil’ diyorlar, bu ülkelerle İsrail arasında anlaşmazlık sürecek herhalde,” diyerek, Trump’ın Ukrayna Barış Planı gündemiyle programına şöyle devam etti.



“Adı Ukrayna Barış Planı ama barış planı filan değil, Rusya işgal ettiği toprakların hepsini muhafaza ediyor. Ukrayna sadece Avrupa Birliği üyesi oluyor, NATO'ya girmiyor. Yani tarafsız bir ülke olarak kalıyor. …ve barış oluyor. Trump devamlı çalışıyor,” diyen Cengiz Aktar, Gazze soykırımı konusuyla ilgili olarak da, “Kimsenin umurunda olmasa da dönüş başladı. Fakat bu arada ister istemez Gazze dünyaya açıldı. Gazeteciler, tarafsız gözlemciler ve belki en önemlisi Birleşmiş Milletler, Gazze’ye girmeye başladı. Gazze’de Birleşmiş Milletler İnsani Konular Koordinasyon Ofisi'nin (OCHA) dört kuruluşu harıl harıl çalışıyor ve bir tanesi de UNICEF. Çünkü çocukların desteğe büyük ihtiyacı var. Dünya Gıda Programı da orada. İsrail'in hedefinde olan ve yasakladığı Filistinli Mülteciler İçin Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) da orada - Gazze'de yasaklamamış, öyle anlaşılıyor. UNRWA, 1948'de kurulan Filistinlilere yardım kuruluşu. Bir günde 1 milyon insanı besleyecek kadar gıda yığılmış Rafah Sınır Kapısı tarafında, Mısır tarafında yardım kuruluşlarının hepsi bekliyordu. Devasa kamyon, tır kuyrukları vardı. Sınır açılır açılmaz şimdilik gıda ve her türlü destek girmeye başladı. Dördüncü Birleşmiş Milletler Kuruluşu da mayın temizleme hizmeti, UNMAS. Onlar da harıl harıl çalışıyor çünkü her taraf mayınlarla dolu. İsrail ordusu dünyanın en ahlaklı ordusudur, unutmayın!’ diye belirtten Cengiz Aktar’a, Özdeş Özbay, “Tabi bu arada bu mesele şu ana kadar pek konuşulmadı ama Gazze'nin kuzeyi ciddi yıkım görmüş. Suriye'de bile Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm aldıktan sonra geri dönenlerden mayına basarak ölenlerin sayısı 20'yi geçmişti. Filistin'de de, Gazze'de de benzer bir şey yaşanma ihtimali çok yüksek,” eklemesini yaptı. Aktar, “Bu mayın meselesi o kadar hayati bir konudur ki - Yugoslavya savaşları üzerinden ne kadar zaman geçti, 1993’deydi. 32 senedir Hırvat ve Boşnak toprağında, Sırpların mayınladığı yerlerde, o mayınlardan dolayı hala insanlar ölüyor. Daha eskisi var; 1974’te başlayan Angola İç Savaşı. Angola'da mayınlardan dolayı hala insanlar ölüyor. Diğer Birleşmiş Milletler Kuruluşu, Dünya Sağlık Örgütü de devrede. Biliyorsunuz, ABD bu kuruluştan çıktı. Onlar da Gazze’de harıl harıl çalışıyorlar,” dedikten sonra Gazze soykırımı başlığı altında bir diğer önemli gelişme üzerine konuştu.

Julia Sebutinde

“Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Lübnanlı Başkan Yargıcı Nevaf Selam, Lübnan Başbakanı oldu. Bunun üzerine istifa etti ve hemen Beyrut'a döndü. Yerine İsrail ile ilgili kararlarda sürekli karşı oy kullanan Ugandalı yargıç Julia Sebutinde başkan oluyor, maalesef böyle bir gelişme var. Sebutinde, ‘Filistin meselesi siyasi bir meseledir’ diye bir rapor yazmıştı - tamamen İsrail taraftarı. Bütün kararlara itiraz etmişti fakat orada başkanlık sisteminin şöyle bir sınırı var; kararlar oy birliğiyle değil, oy çokluğuyla alınıyor. Dolayısıyla başkan olarak oturacak ama bunun İsrail kaynaklı bir girişim olduğunu da not etmek gerekiyor,” diyen Cengiz Aktar’a, Özdeş Özbay, “Bir tür oylamayla seçildi, değil mi?” sorusunu sordu. “Daha seçilmedi, seçilmek üzere,” diye cevap veren Aktar, sözlerine şöyle devam etti, “Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri iç oylamayla atama yapar ama demek ki orada pazarlık devam ediyor. Mesela bu son alınan İsrail'in katliamıyla ilgili kararlarda hep 13’e, 2 oy çıkmıştı. 15 yargıç var, iki oyun bir tanesi Sebutinde’nin, diğeri de İsrailli bir yargıcındı. Oylamalar böyle devam edecek herhalde. Takip edelim bakalım, ne olacak? Sonunda Julia Sebutinde seçilebilecek mi?”



Son olarak Türkiye cezaevleri gündemi hakkında bilgi veren Cengiz Aktar, “Türkiye 100 bin yurttaşa, 500 hükümlü veya tutuklu sayısıyla dünyada ilk onda. Hükümlü ve tutuklu sayısı 400 bine yaklaştı. Son haber, 2025’de hali hazırda mevcut olan 403 cezaevine ek olarak 704 bin metrekare alanı kaplayacak şekilde 11 cezaevi eklenecekmiş. Kaynak 1,2 milyar Türk lirası. 2027 sonuna kadar toplamda 23,5 milyar Türk Lirası kullanılması planlanıyor çünkü kapasite aşımı var. Kapasite aşımının nedenlerinden biri de, içeridekilerin 55 bini 20 yıldan fazla zamandır içeride. Bu çok uzun bir vade. 10 - 12 bini, aşağı yukarı ömür boyu hapis olarak orada yatıyor. Bu rakamlarla Türkiye, Avrupa konseyi ülkeleri arasında birinci. Gelecek hafta sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yıllık raporu çıkacak. En azından gelecek Çarşamba Türkiye ile ilgili bölümü inceleme fırsatımız olur,” diyerek bu haftaki programını tamamladı.