Çöl Lordları

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Gökyüzünde her şeyi gören; ölmekte olan Yeryüzünü tarayan ve COP29’da [insanlık olarak] dile getirdiğimiz “çözümleri” aydınlatan bir gözü[n var olduğunu] hayal edin…

""

Peki bu göz Azerbaycan'da ne görürdü [neye tanıklık ederdi]? Kendisini [yeryüzünü] yok etmekte olan ama fazla hırsı nedeniyle yolunu değiştiremeyen açgözlü bir türü görürdü.

Pek çok insanın yaptığı gibi, gökyüzünde her şeyi gören bir gözün, Dünya gezegenine baktığını hayal edin. Onun gördüklerini gördüğünüzü hayal edin. Onlarca yıldır buz örtülerinin eridiğini, yağmur ormanlarının yok olduğunu, çöllerin genişlediğini, okyanus akıntılarının [döngüsünün1] yavaşladığını, tatlı suyun azaldığını ve deniz seviyelerinin yükseldiğini görür ve –yaradılışın başından beri orada olduğu için – “bu tanıdık” diye düşünürdü. Dünya sisteminin, sert vücut parçalarına sahip hayvanların ilk evrimleştiğinden bu yana beş kez yaptığı gibi, çöküşe doğru hızla kaydığının bütün işaretlerinin orada olduğunu anlardı.

Ancak [göz] bu defa durumun farklı olduğunu görmektedir. Dünyadaki yaşam türlerinden birisi sadece büyük çöküşe neden olmakla kalmayıp, aynı zamanda gözün doğaüstü yeteneklerinden bazılarını da taşımaktadır: O tür de neler olduğunu görebilmektedir. Bu yüzden, artan bir merakla göz, bu son derece bilgili varlığın felaketi önlemek için ne yaptığını görmek üzere merceğini yakınlaştırır.

Göz ilk önce dünyanın iktidar merkezine, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'ne, [yani] türün karşılaştığı en büyük felaketi öngörmek ve önlemek için gereken tüm bilimsel ve teknolojik araçlara sahip bir ulusa bakar. ABD’nin başkentinde ve diğer şehirlerinde yapılan toplantıları görür. [Göz] [dünya yaşam sistemlerinin] savunma hatlarını çökertmek için yapılan planı görür ve gördüğü şeye inanmakta zorluk çeker. ABD’deki en büyük güce sahip insanlar, bilgiyi bastırmaya, faydalı teknolojileri geri çekmeye ve yeryüzü sistemlerini geri dönülmesi imkansız noktalara doğru iten bütün çıkarların doymasına çalışmaktadır.

[Göz] bu felakete neden olan endüstrilerin aslında son seçimlerin gerçek galipleri olduğunu fark eder. Değerlerinin bağlı olduğu fosil yakıt rezervleri, dünya hükümetlerinin üzerinde anlaştığı iddia edilen karbon bütçesinden yedi kat daha fazladır. Bu endüstriler, yeryüzü sistemlerinin devrilmesini önlemek için gereken politikaların uygulanması durumunda varlıklarının büyük çoğunluğunun değerini kaybedeceğini ve şirketlerinin değerinin çökeceğini bilmektedir. Bu yüzden karlarının küçük bir kısmını çıkarlarını savunacak adayı desteklemek için kullanırlar. Mevcut yönetim tarafından engellenmeyen bu çıkarlar, seçimi kazanmadan önce bile, petrol ve gaz çıkarma faaliyetlerini hızla genişletmişlerdir. Zaten hakim onlardı; şimdi artık yönetimdeler.

Göz şaşkınlıkla kırpışır; sonra kuzey yarımkürenin diğer tarafına, kuzeydoğu Atlantik'teki küçük nemli bir adaya kayar. Burada, biraz rahatlamayla, karar vericilerin; yeryüzü sistemlerinin çökmesini önlemeye çalışıyor olsalar, “insanların neler söyleyeceğini” söylediğini görür. Başbakan, “iklim değişikliği tehdidinin varoluşsal olduğunu ve burada ve şimdi gerçekleştiğini” belirtmektedir. Ülkenin iklim hedeflerini güçlendirmeye ve sera gazı salımlarını 2035'e kadar %81 oranında azaltmaya söz vermektedir. Ayrıca, uluslararası görüşmelere katılmaya zahmet eden en güçlü ulusların birkaç liderinden biridir.

Ancak göz daha yakından baktığında, o liderin ve diğer güç sahibi insanların söyledikleri ile yaptıklarının aynı şey olmadığını görür. Aslında, [başbakanın] hükümeti yeryüzü sistemlerini deviren sanayilerden gelen lobicileri kucaklamıştır. Gözün okyanusun diğer tarafında tanık olduğu şeyden daha da şaşırtıcı olan bu durumda; [Başbakan], “lobicilerin taleplerini” soruna “çözüm” olarak sunmaktadır. Eğer göz dindar olsaydı, şeytanın artık Dünya'da hüküm sürdüğünü varsayardı. Belki de bu durum yanlış olmazdı.

Ama belki de sadece hükümetler ele geçirilmiştir? Sonuçta, göz, iklim eylemi için dünya çapında muazzam bir destek olduğunu görürdü: büyük bir çalışmanın, ortalama olarak, dünyadaki insanların %89'unun hükümetlerinin iklim yıkımını durdurmak için daha fazlasını yapmasını istediğini anlardı. Belki de boşluğu başka güçlü insanlar doldurmakta?

Dolayısıyla göz, kuşaklarının en büyük beyinlerinden bazılarını arar. Oxford Üniversitesi'ndeki Bodleian Kütüphanesi'ne bakar. Gördüğü ilk kişi, Pindarus’un Dithyrambları2 üzerine başka birinin yorumu hakkında doktora tezini tamamlamaktadır. İkincisi, Bloomsbury grubunun daha az bilinen bir üyesinin sekizinci biyografisi üzerinde çalışmaktadır. Göz şöyle bir gezinir. Bir omuzdan diğer omuza dolaştıkça, neredeyse her parlak zihnin, kendi hayatlarını belirleyecek en temel konu dışında her şeyle meşgul olduğunu görür. Aslında, baktığı her yerde, harekete geçme kapasitesi en yüksek olan zihinlerin bu konuyla en az meşgul olanlar olduğunu fark eder. Bu olağanüstü durumu, neredeyse tüm ülkenin ortak dehasını daha küçük olmakla beraber büyük bir tehdidi [İkinci Dünya Savaşı] yok etmek için kullandığı 85 yıl önceki durumla karşılaştırmaktan kendini alamaz.

Göz, gezegenin her yerinde dolaşmakta ve tehlikenin ölçeğine uygun eylemleri boşuna aramaktadır. Bu felaketi tetikleyen endüstrilerden birinin başkenti olan Azerbaycan'daki Bakü'ye odaklanır. Büyük bir şaşkınlıkla, Dünya'daki hemen hemen -her yerden- her hükümetten temsilcilerin bu büyük açmazı tartışmak üzere burada toplandığını görür. Nihayet! Ancak yine daha yakından baktığında, garip bir şekilde çelişkili sinyaller geldiğini fark eder. Başarısızlığa uğramak üzere tasarlanmış bir süreci görmekte ancak bu süreci düzeltmek için ciddi bir girişim görmemektedir. Etkinliğin eski bir petrol endüstrisi yöneticisi tarafından yönetildiğini keşfeder. “En azından bu durum, geçen yıl petrol endüstrisinin görevdeki bir yöneticisi tarafından yönetilen toplantıya göre bir gelişme olarak görülebilir” diye düşünür. Bu toplantının, türün [insanlığın] en büyük tehdidini ele almak için ciddi bir girişimden çok, kısıtlanması gereken çıkarların egemen olduğu bir ticaret fuarına benzediğini görür. Gerçekten de Azerbaycan hükümeti, etkinliği yeni fosil yakıt anlaşmaları yapmak için kullanmaktadır. Bakü'de toplanan bazı hükümetlerin, ABD'deki çözülmeyi kendi zayıf çabalarını daha da geriletmek veya terk etmek için bir fırsat olarak kullandıklarını fark eder.

Orada toplanan hükümetlerin, fosil yakıtları yer altında bırakmak ve büyükbaş hayvancılığı geniş ölçüde sona erdirmek gibi gerçekte başarılı olabilecek politikalar haricinde herhangi bir başka politikayı değerlendirmeye hazır olduklarını keşfeder. Şimdi karbon piyasaları üzerine bir bahse girmektedirler: atmosferden karbon çekerek, yüz milyonlarca yıllık karbonun yüzeye çıkmasını telafi etmeye yönelik boşuna ve imkansız bir girişimin peşindedirler…

Göz, bu türün, ölümcül bir “uyum, oyalanma ve güçlü çıkarları zedeleme korkusu” karışımı ile kuşatılmış, kendi yok oluşu için işbirliği yapan bir tür olduğu sonucuna varır. Göz, Çöl Lordları tarafından yönetilen bir tür görmektedir: “Yönetebildiği sürece her şeyi yıkmaya hazır insanlar”. Acaba bu türün bir hayatta kalma içgüdüsü var mıdır, yoksa sadece itaat etme içgüdüsü mü vardır?


1 Okyanus döngüsü, oşinografide büyük rüzgâr hareketleri ile ilgilenen, özellikle devridaim okyanus akıntılarından oluşan büyük bir sistemdir.

2 Dithyrambos, şarap tanrısı Dionysos’un (Bacchus) onuruna doğaçlama bir şarkı ve danstır.


* George Monbiot'un The Guardian'da yayınlanan 'Picture an all-seeing eye scanning the dying Earth – and then lighting on our ‘solutions’ at Cop29' adlı makalesi dinleyici ve destekçimiz Bahar Özay tarafından çevrilmiştir.