Editörün notu -XXIV

-
Aa
+
a
a
a
""

"Birisi Josef K.’ya iftira atmış olmalıydı, çünkü fena bir şey yapmamış olmasına rağmen bir sabah tutukladılar onu."

Bugünün alıntısı açık radyolu değil ama Apaçık Radyo’dan, -Kafka’nın ölümünün 100. yıldönümünde- her gün 12:55’te bir parçasını duyacağınız Dava’nın ilk cümlesi.

Dünkü açık radyolu alıntı ise Tarık Dursun K.’nın Kurşun Ata Ata Biter’indendi.

Bugün 08:00 itibariyle test yayınımız sona erdi, bu üç günün çok beğenilen seçkisini de çalma listesi haline getirdik:

Ardından Açık Gazete'de ilk merhabalarımızı söyledik. Hem de ne merhaba: Tüm ekiple, tüm şarkılarla, tüm seslerle!

Good Vibrations'tan sonra Gazete'de dinlediğimiz Hello I Love You da listelerde birinciliği zorlayacak mı acaba diye düşündük ister istemez... Bu arada hemen bir merhabalı şarkı da bültenden (hem de klipli).

Bugün Apaçık Radyo'nun ilk Açık Dergisi'nde çalmayı planladıklarımızdan biriydi fakat -bir şekilde- olmadı işte.

Herkes o kadar gururlu ve mutluydu ki bugün! İçinden "asık suratlı olmayan"ları seçmeye lüzum yok bu defa, tüm günü saniye saniye anlatsak da oluyor.

Gün böyle başladı, neredeyse hepimiz Açık Gazete'nin konuğuyduk:

Gazete'nin bir konuğu da yayınımız yokken bizi ziyaret eden ve söyleşisini o tarihlerde yayımlayamadığımız Greta'ydı:

O sıralarda ziyaretimize gelen, mektuplarını tekrar tekrar okuyup güç aldığımız dinleyicilerimizden biri de radyodaydı hatta! Hemen ona da uzatıldı mikrofonu.

Gazete'nin ardından o eski, tanıdık sesler aktı gitti tüm gün, arada ufak tefek özel yayınlar da oldu tabii, o kadar da olsun.

Bu arada - sıkı dinleyicilerimiz halihazırda biliyordur bunu ama bilmeyenler sevinecek: apacikradyo.com.tr'de tüm günün kayıtlarına ulaşmak, sözü edilen makale ve kitapları bulmak, bazen program deşifreleriyle, konuya dair görseller, videolar, seslerle ve bazen de başka bir yerde yayımlanmamış çeşit çeşit yazıyla, çiziyle karşılaşmak mümkün.

Karşılaşmak demişken de genişçe bir parantez açmak gerek, tarihi neredeyse Türkiye'de özel radyoların mümkünlüğü kadar geriye uzanan otuz yıllık bir radyo, bambaşka alışkanlıklar, davranışlar, varsayımlarla dolu bir mecraya, tabir-i caizse sığmaya çalışıyor. Bu radyoyla haşır neşir olmuşların kafasını yalnızca son dönemlerde kurcalayan meseleler değil elbet bunlar; ama bir anda gerçekliğimiz -hukuki süreç sonlanana dek- yalnızca internet mecrası oluverince, neyi yitirmemek gerektiğine dair de daha sık konuşmaya başladık haliyle.

Giderek, önceki beğenilerinize benzerliklerine göre, bazen herkese başka surette de olsa, sonsuz bir aynılığı sunan ve beğenebileceklerimizle başbaşa olduğumuz bu dijital dünyada, en temel hissi tesadüfilik olan radyo nasıl olur ki derken, sevdiğimiz bir kitaptan ufak bir alıntıya, geçen gün mırıldanıp durduğumuz şarkıya, olan bitene tam da zıttımızdan bakan birine, hiç de beğenmeyeceğimiz anlara da rast gelebileceğimiz -üstelik o anı da ileri sardıramayacağımız veya kaydırıp geçemeyeceğimiz- radyomuz, Apaçık burada işte.