Apaçık Radyo
İnsan eliyle başlayan yangınlar, doğal nedenli yangınlara kıyasla çok daha geniş alanları etkiliyor. Artık sadece yangın sayısı değil, etki alanı ve tahribatı da büyüyor; dünyamız mega yangınlar çağına girmiş durumda.
Korkunç tezatların olduğu bir dünyanın içerisindeyiz: Bir yandan, Nazilerin 80 yıl önce uyguladığı sistematik soykırımı, günümüzde benzer biçimde Filistin’de uygulayan bir ülke; öte yandan, isminde bile uzlaşmaya varılamayan bir ‘terörsüz Türkiye’ ya da ‘çözüm/barış’ süreci, Suriye’de cereyan ede
İklim Kanunu, bu haliyle doğayı ve toplumu koruyacak güçlü bir çerçeve sunmaktan çok uzak; etkili mücadele için gereken temel unsurlar ya eksik ya da hiç yok. Oysa gerçek bir iklim yasası, sadece kâğıt üstünde değil, yaşamın her alanında adaleti ve geleceği gözetmeli.
Yaz aylarının vazgeçilmezi, ihmal ve kasıt silsilesi bu yıl da kendini tekrarlıyor: Yanıyoruz. İklim krizinin tüm şiddetiyle kendini gösterdiği bu gezegende, kalbimiz artık buna ne kadar dayanabilir?
Dünya savaşıyor; ‘Nükleer santraller bombalandıktan sonra dünya çok daha yaşanabilir bir hale geldi’ diyen otoriter milliyetçi liderlerin peşinde sürüklenen ve uluslararası sistemin çöktüğü bir döneme giriyoruz.
Dünyada şiddet hız kesmiyor ve sadece İran, İsrail, Gazze değil; Ukrayna’da da gene Rusya’nın bombalamaları devam ediyor - Sudan aynı şekilde, Kongo’da da ciddi bir insanlık dramı yaşanıyor ve tüm bu yaşananlara rağmen dünya yeniden büyük bir nükleer silahlanma dönemine girmiş durumda…
Ukrayna, Gazze, Sudan, Kongo, Yemen, Los Angeles, Tahran... — tüm bu bölgelerdeki şiddet yıkıcı, akıl almaz boyutlarda ve son derece ürkütücü. Siyasetin karanlık tarafının kol gezdiği dünyada, aydınlığa ulaşmak ancak barışçıl yollar ile mümkün olabilir.
Bu hafta Apaçık Radyo’da yeni yayın dönemi başladı. Sadece yeni başlıklar ve programlar değil, yeni konseptler ve kuşaklarla, geçen Kasım ayından bu yana “dijitale mahsus” süren yayın akışımız 30.
Merhaba herkes,
Dayanmak çok zordu ama sonunda söylüyoruz!
Doğa tehdit altında çünkü iklim değişimi artık evrimsel sürecin yetişemeyeceği kadar hızlı… İklim krizi artık uzak bir tehdit değil; her yerde, her gün daha da yakıcı bir şekilde yaşanmakta…
Geçtiğimiz günlerde 22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nü geride bırakırken havalar ısınıyor, sular çekiliyor, yangınlar çoğalıyor, kuraklık artıyor… 166 bin canlı türünün 46 binden fazlası yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ve tüm bu yok oluşun ortak sebebi iklim krizi.
Doğudaki barış sürecinin yeni döneminde hangi koşulların ve hedeflerin belirlendiği kamuoyuyla paylaşılmazken, diğer yandan batıda adalet bekleyenler için bir adım atılmaması soruları daha da artırıyor.
Otokrasi kazanıyor, savaşlar sürüyor: Avrupa’da sağın yükselişi, Hindistan - Pakistan arasındaki gerilim ve Gazze’de devam eden soykırım… Yine de bu haftaya, barışı ve baharı sığdırabildik.
Silahlı çatışma bağlamındaki ihlallerden muhalefetin bastırılmasına, ekonomi ve iklim kaynaklı adaletsizlikten yapay zekâ ve yeni teknolojilerin yarattığı insan hakları ihlallerine kadar birçok noktanın incelendiği ‘2024-25 Dünya İnsan Haklarının Durumu’ raporunun basın toplantısında Uluslararası