Birbirimize değer vermeyi ve birbirimizle bağ kurmayı öğrenmeliyiz. Bu, yapmayı hayal edebileceğimiz en son şey bile olsa.
İnsanlığın kanseri İsrail ve Filistin'de ortaya çıkıyor. Füzeler uçuyor, cehennem dünya manşetlerine çıkıyor, çoğu çocuk binlerce insan ölüyor (Tanrım, tabii ki).
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant açıkladı, "İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket ediyoruz… Gazze’yi tamamen ablukaya alıyoruz. Elektrik, yiyecek, su ve yakıt olmayacak. Her yer kapalı olacak."
Bu onlara günlerini gösterecek! İntikam kuralları. İnsansı hayvanları öldürün, bebek bile olsalar.
İşte savaşın kısır döngüsü: Taraflardan biri insanlığa karşı iğrenç bir suç işler - örneğin Hamas İsrail'e füze atarak 700'den fazla insanın ölümüne neden olur. Bu, İsrail'in Gazze'ye kendi (çok daha sofistike) füzelerini ateşleyerek, Gazze'nin 'açık hava hapishanesi'nde kapana kısılmış insan topluluğuna savaş ilan ederek daha da iğrenç bir karşılık vermesini haklı çıkarır. Her iki taraf da insanlığa karşı suç işlemeye devam ederken, kendilerini haklı hisseder - bakın ne yaptılar! Savaşın özü insanlıktan çıkarmaktır.
Bu sözleri, çatışmanın yanlışlarını 'eşitlemeye' çalışmak ya da çatışmanın tarihini - Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Filistin'in sömürgeleştirilmesi, İsrail devletinin kurulması sırasında yüzlerce köyün vahşice yok edilmesi - görmezden gelmek için yazmıyorum. Chris Hedges'in yazdığı gibi;
"Siyonist milisler tarihi Filistin topraklarının %78'inden fazlasını ele geçirdiğinden, 530 kadar Filistin köyünü ve şehrini yok ettiğinden ve 70'ten fazla katliamda yaklaşık 15 bin Filistinliyi öldürdüğünden beri İsrail Filistinlilere bu kana bulanmış şiddet dilini kullanıyor. 1948'de İsrail devletinin kurulması için 1947-1949 yılları arasında yaklaşık 750 bin Filistinli etnik temizliğe tabi tutulmuştur."
Başka bir deyişle Hedges şöyle soruyor, "İsrail ne bekliyordu?" Bu son savaş, insanlığın bastırılmış bir kesiminin misillemesinin bir başka yükselişidir. Gazze'nin şu anki yönetim örgütü olan Hamas, ABD medyasının büyük bir kısmı tarafından terörist bir örgüt olarak görülüyor ama şöyle bir şey var; ordusu olan hemen hemen her ulusal hükümet bir terörist örgüttür ya da en azından potansiyel olarak öyledir. ABD kesinlikle öyle. Terörizm, savaş için kullanılan başka bir kelimedir.
Savaş bilincine hapsolmuş bir dünyada yaşıyoruz. Zarar ve tehlikeyle başa çıkmanın tek yolu zararı kendinizin vermesidir. Onlar bizim çocuklarımızı öldürdü, biz de onlarınkini öldüreceğiz. Kim daha çok çocuk öldürürse o kazanır, ya da öyle görünüyor.
Jeopolitik düzeyde farklı bir düşünme biçimi mümkün mü? Savaşsız bir dünya mümkün mü?
İbranice haber dergisi Local Call'un editörü İsrailli Orly Noy, Hamas'ın İsrail'e füze atmasının ne kadar dehşet verici olduğunu anlatıyor. The Guardian'daki yazısında şöyle diyor, "Halkın intikam arzusu hem anlaşılır hem de dehşet verici ancak herhangi bir ahlaki kırmızı çizginin silinmesi her zaman korkutucu bir şeydir.
Hamas tarafından işlenen iğrenç suçları küçümsememek ya da bunlara göz yummamak önemli. Ancak şu anda bize yaşattığı her şeyi yıllardır Filistinlilere de yaşattığımızı kendimize hatırlatmak da önemli... Bu bağlamı görmezden gelmenin kendi insanlığımın bir parçasından vazgeçmek anlamına geldiğini kendime hatırlatmaya devam ediyorum. Çünkü herhangi bir bağlamdan yoksun şiddet tek bir olası tepkiye yol açar: intikam."
Ve intikam, diye devam ediyor, "Güvenliğin zıddı, barışın zıddı, adaletin de zıddı. Daha fazla şiddetten başka bir şey değil.
...Gazze'yi sadece açlığın eşiğine getirmekle kalmadık, çöküşün eşiğine de getirdik. Hep güvenlik adına. Ne kadar güvenlik elde ettik? Bir başka intikam turu bizi nereye götürecek?
Bu Cumartesi, İsraillilere karşı korkunç suçlar işlendi, aklın idrak edemeyeceği suçlar - ve bu karanlık keder zamanında tutunacak tek bir şeyim kaldı: insanlığım. Bu cehennemin önceden belirlenmiş olmadığına dair mutlak inanç. Ne bizim için, ne de onlar için."
Onun bu dehşet verici ana dair anlayışı, nasıl olur da yedi milyar insan zihniyle nasıl çarpılabilir? İntikam ve savaş işe yaramaz. Düşmanımız bile belli bir bağlamda hareket eder ve çatışma ancak onun parçası olan tüm taraflar bağlamında anlaşılabilir - ve aşılabilir. Bu barışın yaratılmasıdır.
Evet, ne yazık ki bu durum birilerinin canına okumaktan yani oyunu kazanmaktan çok daha karmaşık. Sanki çatışmayı canlı tutmak için küresel bir ticari çıkar varmış gibi - sadece siyasi şahinler ve silah tüccarları arasında değil ama... Eh, hayat boyu gazetecilik yapmış biri olarak mesleğimi de listeye ekleyebilirim: Kan varsa satar derler. "İsrail ve Filistin (ya da Rusya ve Ukrayna) Empatik Diyaloğa Girdi, Uzlaşmaya Vardı" yazan kaç tane manşet görüyorsunuz?
Düşmanla bile bağ kurmak mı, tanrım? Hükümetlerin fon sağladığı bir şey değil bu. Kendimizi anlama şeklimiz bu değil. En iyi ihtimalle, savaşı sona erdirmek - savaşı aşmak - akıl almaz derecede uzun, görünüşte imkansız bir süreçtir ve bunun ne gerektireceğine dair anlayışımız, diyelim ki atomun yapısı hakkında ne kadar anladığımızla karşılaştırıldığında minimum düzeydedir.
Ya da bu kadar az mı? Belki de düşündüğümüzden daha fazlasını biliyoruzdur. Yazar ve Jung’cu psikolog merhum Marion Woodman'ın yazdığı gibi, "Bir başkasını kontrol etme anlamındaki güç, kişisel varoluştan farklıdır. Bu tür bir güç - ataerkil güç - diğer insanlara değer vermez. Bunun yerine benim çabaladığım şey güçlendirmedir."
Devam etmek zorundayız. Birbirimize değer vermeyi ve bağlanmayı öğrenmek zorundayız; yapmayı hayal edebileceğimiz en son şey olsa bile, özellikle son şey olsa da. Bu, insan olmanın birincil görevi olabilir. Eğer savaşı sona erdirmezsek, o kesinlikle bizi bitirecek.
*Robert C. Koehler'ın Common Dreams'de kaleme aldığı 'End War Before It Ends Us' adlı makalesi Ceren Demirci tarafından çevrilmiştir.