Arıların yasal olarak balık diye sınıflandırılabileceğine karar verildi.
ABD'nin Kaliforniya eyaletinde bir temyiz mahkemesi, arıların yasal olarak balık diye sınıflandırılabileceğine karar verdi. Mahkeme heyeti, bu şaşırtıcı kararı tehdit altındaki yaban arısı türlerini korumak için bir yasal boşluktan yararlanma amacıyla aldı. Kaliforniya Balık ve Yaban Hayatı Dairesi eyaletteki bazı arı türlerini "tehlike altında" diye sınıflandırıyor. Öte yandan eyaletin yasaları bu türlerin korunması için yeterli olanağı sunmuyor. Nesli Tükenmekte Olan Türler Yasası yalnızca kuş, memeli, balık, amfibi, sürüngen veya bitki türlerini kapsıyor. Dolayısıyla böcekler bu kapsamda yer almıyor. Arı savunucuları ve çevreciler 2020'den beri yasanın kapsamının genişletilmesi ve arıları da içermesi için yasal mücadele veriyor. Ancak Futurism'in aktardığına göre tarım endüstrisindeki lobi faaliyetleri nedeniyle bu çabalar bir türlü karşılık bulmadı ve dava süreçleri uzatıldı. Şimdiyse bu soruna geçici ve dolambaçlı olsa da işe yarayabilecek bir çözüm geliştirildi. Xerces Society adlı hayvan hakları örgütünden aktivistler, Nesli Tükenmekte Olan Türler Yasası'ndaki balık tanımının genişletilmesini talep etti. Böylece yasada bahsi geçen balık "yumuşakça, kabuklu, omurgasız, amfibi veya bu hayvanlardan herhangi birinin yumurtası" diye tanımlandı. Arılar da tanımı gereği omurgasız diye nitelendiği için yasal korumadan yararlanabilecek. 2020'de bir bölge mahkemesi de bu argümanı yasal olarak kabul etmişti. Ancak daha yüksek bir mahkeme bu kararı bozmuştu. Davayı temyize taşıyan aktivistler bu kez yasal mücadelede zafer kazandı.
ABD hükümetinin verilerine göre, atmosferdeki karbondioksit seviyesi, sanayi öncesi döneme göre %50’den yüksek. Bu da gezegeni insanların ortaya çıkmasından çok önce, milyonlarca yıldır yaşanmayan koşullara doğru itiyor. Karbondioksitin amansız yükselişini gösteren en son ölçümler, dünyanın feci bir iklim değişikliğine gittiği yönündeki bilim insanlarının uyarısını haklı çıkarıyor. Hawaii’deki Scripps Oşinografi Enstitüsü için karbondioksit ölçümleri yapan Ralph Keeling, “Karbondioksitteki amansız artışı yavaşlatacak kolektif irade gücünden yoksun olmamız iç karartıcı. Fosil yakıt kullanımı artık hızlanmıyor olabilir, ancak hâlâ küresel bir felakete doğru en yüksek hızda yol alıyoruz” dedi. Mayıs ayında Hawaii’deki Mauna Loa Gözlemevi’ne göre, atmosferdeki karbondioksit seviyesi 421 ppm’e ulaştı Bu, fosil yakıtların yanması ve ormansızlaşma nedeniyle karbondioksit seviyesindeki önlenemez son bir artışı yansıtıyor. Sanayi Devrimi’nden önce, dünyanın karbondioksit seviyeleri 6 bin yıl boyunca yaklaşık 280 ppm’di ve insan uygarlığının ilerlemesi için istikrarlı bir temel sağladı. Ancak o zamandan beri insanlar, gezegeni yüzlerce veya binlerce yıl ısıtmaya yetecek kadar miktarda, yaklaşık 1.5 trilyon ton karbondioksit saldı. Mauna Loa’da ölçümler yapan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’ne (NOAA) göre, küresel ısınmanın birincil itici gücü olan karbondioksit emisyonlarındaki bu büyük sıçrama, dünyayı hızla 4 milyon yıldır görülmeyen koşullara itti.
2021 Kasım ayında dünya liderleri COP26 iklim zirvesinde bir araya geldi, fosil yakıt kullanımını azaltmak, karbon salımını net sıfır doğrultusunda düşürmek ve ormansızlaşmayı sonlandırmak gibi önemli hedeflere imza attı. Altı ay sonra COP26'ya katılan ülkelerin temsilcileri Almanya'nın Bonn kentinde tekrar buluşuyor. Önümüzdeki on gün boyunca belirlenen hedeflerde ne kadar ilerleme kat edildiği ve önümüzdeki altı ay boyunca neler yapılması gerektiği konuşulacak. Karbondioksit, küresel ısınmaya neden olan bir sera gazı. COP26'ya katılan ülkelere yeni iklim hedeflerini sunmak için Eylül'e kadar süre verildi. Şimdiye kadar 196 ülkeden yalnızca 11 tanesi bunu yaptı. Diğer taraftan son dönemde yapılan çalışmalara göre Çin'in karbon emsiyonlarında 2021 yaz aylarından itibaren düzenli bir düşüş yaşandığı kaydedildi. Küresel karbon emisyonlarının yüzde 27'sinden sorumlu olan Çin'de yaşanan bu düşüş çok önemli bir gelişme olabilir.
Türkiye Ormancılar Derneği (TOD), 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde “Türkiye Ormancılığı 2022: Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması Raporu”nu tanıttı. Birgün’den Gökay Başcan’ın haberine göre, editörlüğünü Prof. Dr. Erdoğan Atmış’ın yaptığı rapor, 11 akademisyen, 2 uzman tarafından kaleme alındı. Raporda, Türkiye’deki ormansızlaşmanın, orman kaybının hızla arttığına dikkat çekildi. Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi’nde yapılan toplantıya Aydos Ormanları Savunması, Kuzey Ormanları Savunması ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) temsilcileri de katıldı. Açılış konuşmasını yapan Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Ahmet Hüsrev Kara, “Giderek artan ormansızlaşma ve onun sonucunda ortaya çıkan doğal afetler, ülkemizde büyük ciddi yıkımlara neden olmakta” dedi. Ormanlık alanların sadece kağıt üzerinde arttığını belirten Kara, “Rakamlarla oynamayı bir başarı gibi gören ve toplumu bunu bir anlatırken sahte haz duyan bir anlayış var. Birçok yer kağıt üzerinde değiştirilerek ormanlık alan olarak gösterildi” diye konuştu. Son olarak orman yangınlarına dikkat çeken Kara, “En son çıkan orman yangınlarında iklim krizinin etkisi büyük. Ancak siz bilime sırt döner, tedbir almazsanız felakete davetiye çıkarırsınız. Geçen yıl 15 günde 140 bin hektar alan yandı. Ülkedeki yıllık yanan alan ortalaması 8 bin hektarken” ifadelerini kullandı.