BBC İstanbul grevde*: TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş ile söyleşi

-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete’de bu hafta Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş BBC İstanbul Bürosu grevini anlattı.

Binanın önünde grevciler

*BBC ile TGS anlaştı, İstanbul büro grevi zaferle sona erdi.

(Bu röportaj 26 Ocak 2022 tarihinde Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)

Gökhan Durmuş, ağustos ayında başlatılan müzakerelerden ocak ayında bir sonuç alınamayınca 14 Ocak tarihinde tüm büro çalışanlarının katılımıyla başlayan grevin devam ettiğini belirtti. BBC tarafından uzun yıllardır ücretler konusunda adil davranılmadığı ve ücretlerde bu sene TÜİK’in baskılanmış enflasyonun yarısı kadar artırıma gidildiği ve bu nedenle son bir yılda ücretlerin %50 oranında eridiğini, yıllık bütçenin Pound olarak belirlenmesinden dolayı TL’deki değer kaybı nedeniyle giderlerinin azaldığını, maaşların ise Pound üzerinden olmadığı detaylarını da paylaşan Durmuş, neden grevde olduklarını anlattı.

Gökhan Durmuş: 10’un üzerinde toplantı yapıldı. Tüm enflasyon rakamları açıklanmasına rağmen %10 oranında bir zam teklif edildi. Arabuluculuk aşamasından sonra %14,  greve çıkacağımızı söylediğimiz ve TÜİK’in resmi enflasyonu %36 açıkladığından iki gün sonra bize teklif ettikleri rakam %20’ydi. Biz de grev uygulamasına başladık. BBC işverenenin genel tavrı “biz bunu uygun görüyoruz kabul ederseniz imzalayın” gibi pazarlığa kapalı bir yaklaşımı vardı. O yüzden de bütün arkadaşlarımızın oy birlliği ile grev kararı aldık ve oy birliğiyle greve çıktık. Şuanda Türkiye’den BBC’ye hiç bir haber gitmiyor. Freelance olarak çalışan arkadaşalrımızın da desteğiyle haber akışı tamamen durdu.”

Özdeş Özbay: Freelance olarak çalışanlar sendikaya üye olamıyorlar değil mi?

GD: Üye olamıyorlar ama grevde olan arkadaşlara destev veriyor. Haber yollamıyorlar. 

ÖÖ: Çok iyi bir dayanışma gerçekten.

Ömer Madra: TÜİK’in resmi rakamlarının altında zam yapılmasını nasıl yorumluyorlar?

GD: Israrla şöyle bir tavırları var. Bizim enflasyonu karşılamak gibi bir politikamız yok. Tabii şöyle, Londra’da enflasyon %1 çıktığında ve %0,5 zam aldıklarında ücretlerinde bir erime yaşanmıyor. Ama burada gerçek enflasyon %80’nin üzerinde. TÜİK baskılaya baskılaya, alakasız şeyleri enflasyon sepetine atarak %36 çıkartabildi. Israrla bunları anlattık ama yok, “bizden bu kadar” yaklaşımları var.

Bir de şunun etkili olduğunu düşünüyorum. Burada yapılacak bir sözleşmenin diğer bürolara da etki yaratacığını düşünüyorlar. İstanbul büroda 13 kişi çalışıyor. Taleplerimizin hepsini tartışmasız kabul etseler geçtiğimiz yılın bütçesinden hepsini karşılayabilir durumdalar ama daha bütüncül bakıyorlar. Buradaki grevin de bu kadar uzun sürüyor olmasının nedeni bu.

ÖM: Kaç gündür devam ediyor?

GD: 13 gündür devam ediyor. Talihsizliğimiz İstanbul’daki kar fırtınasına denk geldi. Arkadaşlarımız nöbetleşe duruyor. Tüm hava koşullarına rağmen dün BBC Londra ofisinin önünde Mehmet Ali Alabora’nın da katıldığı bir eylem oldu. Geçtiğimiz hafta gazeteciler, meslek örgütleri ve sendikalar destek için geldi. Hemen her gün orada bir hareketlilik var. Açıkçası bu kar kışa rağmen de bir hareketlilik var ama daha çok bireysel olarak gelebiliyor gazeteciler. Tabii, medya sektöründe uzun yıllardır grev olmaması, medya sektöründeki sendikaların tasfiye edilmiş olması, medyada grev haberinin olmaması... Yani meslektaşlarımız bireysel olarak geliyor ama haber yapma konusunda bir çekince var. 

ÖM: Evet, biz de medyada greve dair çok az haber görebildiğimiz için sizinle konuşmak istemiştik zaten

"Bu grevin başarıyla bitmesi bir değişimi getirecek"

GD: Türkiye’deki medya sektörünün, gazetecilerin gözü bu grevde aslında. Türkiye’de 30 yıldır medya sektöründe bir sendika yok. O yüzden çok yakın ilgiyle takip ediliyor. Bu grevin başarıyla bitmesi bir değişimi getirecek. Zaten bir değişim rüzgarı var. Özellikle Ücretlerdeki ciddi erimelerle birlikte sendikalaşma eğilimi arttı. Medya sektöründeki çalışan kimliğinin değişimiyle birlikte sendikalaşmaya bir ilgi var. Yani son iki yılda 6-7 tane işyerinde toplu iş sözleşmesi imzalandı. Tabii, her sözleşme greve gitmiyor. Arkadaşlarımızın birliği bütünlüğü sağlansa greve gitmeden de anlaşma sağlanabiliyor. Yani şuanda 11 tane TİS var. O nedenle herkesin gözü burada. Medya şirketleri yyınlamıyor grevi çünkü kendilerine örnek teşkil etmesin diye yayınlamıyorlar. Hatta muhalf olduğunu iddia edenler de yayınlamıyor çünkü kendi çalışanlarına bir örnek oluşturacağını düşünüyor. Ama bunlar boş çabalar. Ben biliyorum, tüm arkadaşlarımız da biliyor, meslektaşlarımızın gözü burada. İlgiyle takip ediyorlar ve buradaki sonuç ileriki yıllarda sendikalarıyla buluşmalarını hızlandıracak bir sonuç olacak.

Ömer Madra’nın 1980 darbesi sonrası hem dünyada hem Türkiye’de yaşanan sendikasızlaşmanın etkisini sorması üzerine Durmuş “1980 darbesinden sonra özellikle 89 Bahar Eylemleri’yle birlikte sendikal eğilim artmış olsa da 1980 darbesinde çok etkilenmeyen medya sendikaları 90’lardaki medya şirketlerinin ortaya çıkışıyla darbe yedi. 1990’dan sonra Aydın Doğan’ın medyaya girmesiyle sendikalar, TGS tasfiye edildi. Senida üyelikleri zaman zaman inip çıksa da gazetecilik sektöründe 90’lardan sonra aşağı doğru bir eğilim var. Ama bugün geldiğimiz noktada genel sendikacılık oranı %13 bandında. Ama medya sektöürnde, basın yayın iş kolunda bu oran %8 bandında fakat son iki yıldır yukarıya doğru bir eğilim var. İki yıl önce bu oran %6 bandındaydı. Yukarı doğru bir trend var. Hem TGS’nin yaptığı örgütlenmeler hem de Medya-İş’in TRT’deki örgütlenmesi biraz trendi yukarı çekti. Pandemi birçok iş kolunda sendikalaşmayı yavaşlattı ama basın yayın kolunda yavaşlatmadı. Her ne kadar yüzyüze gelemiyor olsak da online toplantılarla, telefonlarla biz bu pandemi döneminde 3 işyeri örgütledik.” 

GD: Grevin 3. gününde bir müzakere sürecine başladık fakat ortak bir metin ortaya çıkaramadık. Grevle uluslararası dayanışmayı ve Türkiye’den de dayanışmayı örgütleme gibi bir gayretimiz olmadı ama önümüzdeki günlerde çaba göstereceğiz bunun için. Uluslararası Gazeteciler Birliği ve Avrupa Gazeteciler Cemiyeti’ne dayanışma çağrısında bulunacağız. İstanbul’dan haber akışının olmaması olduğunuz yerde yürüttüğünüz grevin başarıyla sürdüğünün göstergesi ama uluslararası desteğe de ihtiyacınız var. BBC nasıl bunun diğer bürolara örnek teşkil etmesini ve yayılmasını istemiyorsa Diğer ülkelerdeki meslektaşlarımızın da bu taleplere sahip çıkarak kendilerine bir yol çizmesi ve oralarda da örgütlülüğün, sendikalaşmanın yeniden filizlenmesi gerekiyor. Bunun çalışmalarını yapacağız önümüzdeki günlerde ve uluslararası anlamda da bir destek gündeme gelecek. Bu grev başarıyla bitecek çok eminim. Çünkü arkadaşlarımız çok kararlılar, çok istekliler. Yıllardır işverenin gasp ettiği hakları almak konusunda çok kararlılar.

"Freelancelerin de 'kazandık!' diyebileceği bir şey yok ortada"

ÖÖ: Siz de bahsettiniz bu freelance çalışanların desteği var diye. Bu çok önemli diye düşünüyorum. Çünkü neoliberal dönemin galiba en önemli özelliklerinden bir tanesi çalışma koşullarındaki güvencesizleştirme. Freelance çalışmanın yaygınlaşması birçok alanda ama özellikle medyada sendikalaşmayı da zorlaştıran durumlardan bir tanesi. Freelance çalışma için parça başı ücretlendirme demek gerekir herhalde. Yani sabit bir ücretiniz yok, hiç bir güvenceniz yok haber üretirseniz onu satıyorsunuz. Bu oldukça yaygın. Toplu sözleşmelerde buna dair bir adım atılmaya çalışılıyor mu?

GD: Tabii, tartışıyoruz. BBC’de freelance çalışan arkadaşlarımızla da birkaç görüşme yaptık. Onların da bu sürece dahil olması ve bu süreçten onların da kazanımla çıkması anlamında bazı fikirlerimiz, çalışmalarımız var. Ama bunlar kesinleşmiş durumda değil henüz. Fakat toplamı açısından şunu söylemek gerekir. BBC gibi kurumlarda bir sözleşmeyle çalışıyor freelance arkadaşlar ama Türkiye genelinde freelance olarak çalışanlara baktığımızda bir sözleşmeyle çalışan freelance sayısı çok az. O yüzden arkadaşlarımızı öncelikle bu konuda uyarmak istiyorum ben. Bir kuruma haber satıyorsanız lütfen bir sözleşme yapın. Burada da en asgari düzeyde de olsa bir güvencenin temeli bir sözleşme yapmak. Birlikte çalıştığımız bazı freelance gazeteciler var. Onları toparlamak gibi bir gayemiz var. Ama en nihayetin bireysel olarak bu sözleşmeleri yapıyorlar. Her zaman avukatlarımız onlara bu sözleşmeleri hazırlamada yardımcı olmaya hazır. Henüz somutlaşmış ve freelancelerin de “kazandık!” diyebileceği bir şey yok ortada ama bu konu Türkiye’de birkaç yılı daha devirecek bir konu olmaya devam edecek. 

ÖM: Peki, bu görüşmelerde asıl patron olarak kim yer alıyor? BBC İstanbul Büros’nun patronu kimlerden oluşuyor?

GD: En çok zorlandığımız sözleşmelerden birisi BBC oldu çünkü muhatabımız Londra’daydı. Toplu iş sözleşmesi görüşmelerini zoom üzerinden yürüttük. Ağırlıklı olarak insan kaynakları departmanından 3-4 tane yöneticinin katıldığı bir süreç yürütüyoruz. Ama zoom ile yapıyor olmak çok zor. Başka sözleşmelerimiz de var yabancı şirketlerin Türkiye ofisleriyle ama burada bir muhattapları vardı her zaman ve dolasyısıyla daha kolaydı süreç. Yani BBC’nin Türkiye ofisinde işveren temsilcisi kimse yok.  

ÖM: Peki, zor bir iş ama iklim aktivistleri de başta olmak üzere birçok yerde grevlerin olduğu ve başarılı da olduklarına dair bir yeni dönemden bahsediyoruz. O açıdan ilgi çekici bir mücadele bu. Kolay gelsin diyelim. Çok teşekkür ederiz katıldığınız için.