Hindistan'ın Delhi kentinde hava kirliği nedeniyle okullar ve üniversitelerin kapanmasının yanı sıra inşaat çalışmaları da yasaklandı.
Hindistan'ın Delhi kentinde hava kirliği nedeniyle okullar ve üniversitelerin kapanmasının yanı sıra inşaat çalışmaları da yasaklandı, ancak ulaşım ve savunma ile ilgili projeler için bir istisna yapıldı. Şehirdeki 11 kömüre dayalı santralden sadece beşinin çalışmasına izin verildi. Diwali festivalinden bu yana Delhi'yi zehirli bir sis boğdu. Delhi'de insanların ciğerlerini tıkayabilecek küçük parçacıklar olan PM2.5 seviyeleri, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) güvenlik yönergelerinden çok daha yüksek. Şehrin çeşitli bölgelerinde Salı günü "şiddetli" olarak sınıflandırılan 400 ve daha yüksek seviyeler kaydedildi. Hava kalitesi endeksine göre sıfır ile 50 arasındaki bir seviye "iyi" ve 51 ile 100 arasındaki bir seviye "tatmin edici" olarak kabul ediliyor, yani 400 kabul edilemez. Araç ve endüstriyel emisyonlar, toz ve hava koşulları gibi faktörlerin bir karışımı, Delhi'yi dünyanın en kirli başkenti yapıyor. Komşu eyaletlerdeki çiftçiler mahsul anızı yaktıkça hava, özellikle kış aylarında zehirli hale geliyor. Duruşmanın ardından Delhi Hava Kalitesi Yönetimi Komisyonu tarafından toplantı çağrısı yapıldı ve acil önlemler açıklandı. Açıklanan diğer önlemler arasında Delhi ve komşu eyaletler Uttar Pradesh, Pencap, Haryana ve Rajasthan'a temel mal taşıyanlar hariç kamyonların girişinin yasaklanması yer alıyor. Karar, ayrıca Delhi ve diğer eyaletleri, dönem boyunca Ulusal Başkent Bölgesi'ne giren tüm özel ofislerde %50 oranında evden çalışmayı "teşvik etmeye" yönlendirdi.
Gazete Duvar’dan Ogün Akkaya’nın haberine göre, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2005-2021 yılları arasında kurulan maden şirketlerinin AK Partili vekil, bakan veya parti yöneticilerine ait olduğu, şirket hisselerinin ise amca, dayı, yeğen gibi ikinci derece yakınlıktaki akrabaların üzerine kaydedildiği iddialarını Meclis gündemine taşıdı. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Tanrıkulu, 2005-2021 yılları arasında kurulan maden şirketlerinin hükümete yakın kişilerle ilişki içerisinde olup olmadığını, maden ruhsatı için yapılan müracaat sayısını ve bakanlık tarafından düzenlenen arama ruhsat sayısını sordu. Tanrıkulu’na yanıt veren Bakan Dönmez, 2012 ile 2021 tarihleri arasında maden ruhsatı alınabilmesi için yapılan müracaat sayısının 20 bin 320 olduğunu belirtirken, 2010 ile 2021 yılları arasında düzenlenen arama ruhsat sayısının ise 19 bin 454 olduğunu söyledi. Tanrıkulu’nun önergesinde bakanlığın maden şirketlerini ne sıklıkla denetlediğine yönelik sorular da yer aldı. Tanrıkulu’nun, “2005-2021 yılları arasında kurulan maden şirketleri yılda kaç defa denetlendi?”, “Yapılan denetimlerde hangi şirkete ne kadar para cezası kesildi” sorularına karşılık 2015 ile 2021 yılının eylül ayı sonuna kadar 45 bin 905 sahanın denetlendiğini belirten Bakan Dönmez, “Bu denetimler neticesinde toplam 1 milyar 280 milyon 357 bin 115 TL idari para cezası uygulandı” yanıtını verdi. Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Süheyla Doğan, hükümetin maden politikasına ilişkin şunları söyledi: "TEMA tarafından hazırlanan raporlara göre Kazdağları’nın yüzde 80’i, Artvin’in yüzde 71’i, Muğla’nın yüzde 59’u, Erzincan-Tunceli’nin yüzde 52’si metalik madencilik için verilen arama ve işletme ruhsatları ve ihalelik maden alanları ile kaplanmış durumda. Bu oranlar çok yüksek. Dünyanın hiçbir yanında böyle bir madencilik anlayışının olduğunu tahmin etmiyorum. Korunmuş alanlar, su kaynakları, meralar, tarım alanları, ormanlar ciddi bir madencilik tehdidi altında. Çok uluslu şirketler ve yerli işbirlikçi şirketler ülkemizin yer altı kaynaklarını talan etmek için adeta yarışa girmiş durumda. Yürürlükteki maden yasasına göre de yapılan madenciliğin hiçbir kamu yararı yok. Kâr ve kazanç şirketlere, zarar ve risk ise halka. Her biri birer eko kırım projesi" dedi.
Sivas'ta doğup Karadeniz'e dökülen Türkiye'nin en uzun nehri Kızılırmak'ta su seviyesi düşüyor. Bin 355 kilometre uzunluğundaki nehir yatağında, su seviyesinin azalması ile birlikte adacıklar ortaya çıktı. Kırıkkale'nin Yahşihan ilçesinden de geçen Kızılırmak'ta, son yıllarda yağışların azalması ve tarım arazilerinin düzensiz sulanması nedeniyle debide düşüş yaşanıyor. Bölgede yaşayan emekli öğretmen Mustafa Durmuş, çocukluk yıllarında Kızılırmak nehrinin coşkulu bir şekilde aktığını ve iklim değişikliği nedeni ile su seviyesinin düştüğünü söyledi. Su debisinin iyice azaldığını dile getiren öğretmen, "Irmak yalnız verimliliğini, su hacmini, debisini iyice azalttı. Bunun birçok nedeni var. Öncelikle iklimden kaynaklanıyor. Irmak çok acıklı durumda maalesef akmıyor. Bizim çocukluğumuzda yediğimiz lezzetli balıklar maalesef yok. Diğer barajlarda yaşayan sazanlar var ama lezzeti kalmadı çünkü su yok, su kirlendi" diye konuştu. Kızılırmak nehrinin Türkiye için bir tarih olduğunu anlatan Durmuş, "Bundan daha iyi olmalı, beslemeliyiz, kirletmemeliyiz. Maalesef bu adacıklar hiç gözükmezdi. Doğanın intikam almasına katılıyorum. Kızılırmak, Türkiye’nin ekonomisi, güzelliği ve her şeyi ama maalesef gittikçe masumlaşıyor. Daha görkemli olmalı bu ırmak, her yönüyle gürül gürül akmalı diye düşünüyorum" dedi.