Ali Bilge, Pandora Belgeleri çerçevesinde Türkiye'deki yolsuzlukları ve iktidar odaklarının kopuşunu ele aldı. Türkiye'nin mevcut rejiminde meclisin zayıflığını ve muhalefetin altılı ittifak deklarasyonunu değerlendirdi.
(4 Ekim 2021 tarihinde Açık Radyo’da Ekonomi Politik programında yayınlanmıştır.)
Ömer Madra: Günaydın Ali bey, merhabalar!
Ali Bilge: Merhaba, günaydın Ömer bey, günaydın Feryal, günaydın Özdeş!
Özdeş Özbay: Günaydın!
AB: İyi yayınlar diliyorum!
ÖM: Evet, her zaman olduğu gibi olağanüstü bir gündem var ama ne yapalım? Çaresiz, pazartesileri böyle bir şeyin burgaçlarının içinde döneceğiz.
AB: Son dönemde dış basında AKP iktidarının ve Erdoğan’ın geleceğine ilişkin bazı yayınlar oldu. Forum Policy’de dikkat çeken bir yazı yayımlandı. Yazıda Erdoğan’ın sağlığı ile ilgili hususlar dile getirildi, yerine gelecek kişi tarif edildi, isim verildi
Ayrıca son zamanlarda saraya çok yakın olan AKP dönemi müteahhitlerinin durumlarına ilişkin haberler de göze çarptı. Sarayın çevresinde kümelenmiş ‘havuz şirketleri’ denilen müteahhitlerin, AKP döneminde süper servet biriktiren kişilerin ve şirketlerin, yurtdışına paralarını- servetlerini transfer ettiklerine yazılar ve haberler yayınlandı. Bu yazılardan birini Fatih Altaylı yazdı.
Epey zamandır sarayın çevresindeki gelişmeleri izlemeye çalışıyoruz. Önce dış yakın çevredeki şirketler ve sahipleri paralarını-servetlerini yurtdışına çıkarmaya başladılar. Kimi zaman Erdoğan da bu kişileri kast ederek “paralarını çıkarıyorlar, uyarıyorum!” da demişti.
Anlaşılan bu şekilde davrananlar artıyor. Saraya en yakın olanların da servetlerini, gelecek endişesiyle yurtdışına transfer ettikleri yazılıyor söyleniyor. Terk edenler, terk etmeye niyetliler çoğalıyor. Böyle bir yazıyı ‘Brütüsler zamanı’ başlığı ile birkaç gün önce sosyal medya da paylaştım.
‘Yavaş yavaş otokrasilerin sonuna yaklaşıldığında Brütüsler’in çıktığına tanık olmuşuzdur. Nitekim başka partilere geçmeler, transferler de gerçekleşiyor, Erdoğan ve çevresinde bulunan isimlerden, 2001 yılında parti kurulurken var olan ilk kadroların, kurucuların esamesi okunmuyor. Onların çoğu yeni partiler kurdular. Tam bunları düşünürken ‘Pandora Belgeleri’ düştü, döküldü bu sabah. O belgelerde sarayın da müteahhidi olan şirketin ve sahiplerinin ismi de veriliyor. Anlaşılan başka isimler ve ilişkiler de sökün edilecek. Tüm dünyadan ve Türkiye’den yüzlerce isimden bahsediliyor
Türkiye’de 20 yılda kamu ihale kanununda yapılan sayısız değişikliklerin yapılması bile bize bu durumu anlatır. Emanet usulü verilen sayısız işlerle, ihale kayırmalarıyla, AKP burjuvazisi oluşturuldu, sıfırdan oluştu. Oluşan servetlerin yurt içinden ziyade yurtdışında bulunduğu hep konuşuldu, zaman zaman açıklanan belgelerle de ortaya kondu. Aslında, AKP sermayesi dışındaki geleneksel sermaye diyeceğimiz kesimde, gidişattan endişelendikleri için paralarını dışarıya aktardığı bilinir.
"Yeni servetlerin ülkeyi terk ettiği haberlerini izlerken bugün ‘Pandora Belgeleri’ geldi"
Türkiye tarihinde sermayenin şu ya da bu şekilde oluşturduğu servetlerinin, paralarının bir kısmını geçmişte de para hep dışarıya çıkarıldığını biliriz. 1980’lerde ‘hayali ihracat modeli’ de bunun için kurulmuştu, yurtdışındaki paraların ülke içine getirilmesi için geliştirilmişti. Yüz milyarlarca Dolar, T.C. vatandaşlarının yurtdışında serveti var.
Ancak AKP döneminde müthiş bir dış borçlanma gerçekleşti. Bu yüksek hacimli alınan borçlar, çeşitli yollarla AKP burjuvazisine sunuldu, servetlere dağıldı. Özellikle kamusal müteahhitlik hizmetleriyle dağıtıldı, kamusal garantili projelerle dağıtıldı. AKP burjuvazisi, havuz sermayesi dediğimiz kesimlerinde hızla servetlerini, paralarını ülke dışına çıkarttıklarına tanık olmaya başladık. Öncesinde de var olan yurtdışına servet akımını, Pandora Belgeleri’nden önce, Paradise ve Man Adası belgelerinde de görmüştük. 17-25’leri, 128 milyar tartışmalarını hatırlayalım. Geçen 20 yılda oluk oluk gelen paranın, borçlanmanın kurulan havuz sistemiyle dağıtılması, kamusal varlıkların kişisel servetlere dönüşmesi sürecini çok açık bir şekilde yaşadık. İşte yeni servetlerin ülkeyi terk ettiği haberlerini izlerken bugün ‘Pandora Belgeleri’ geldi. Sanıyorum önümüzdeki dönemde bu belgeler üzerinden büyük bir fırtına da kopacak hem dünyada hem Türkiye’de.
Türkiye’de siyasal muhalefet bu hafta altılı deklarasyon yayınlayacak. Sanıyorum yarın, muhalefet bir araya gelecek. Aslında seçim ittifakının ötesinde tümüyle bu tür yolsuzluk süreçleri ortadan kaldıracak bir ittifaka ihtiyaç var. Türkiye’nin tamir edilmesine yolsuzluklar üzerinden başlamak lazım. Anlaşılan o ki önümüzdeki dönemde siyasi isimlere de yönelecek belgeler. İddialar karşısında hiçbir yanıt alınamayan başkan yardımcısı Binali Yıldırım’ın serveti konuşuldu hem ülke içinde hem de dışında. Suç örgütü lideri Sedat Peker’de gündeme getirdi. Türkiye’nin siyasi aktörleri ile siyasi aktörlere yakın sermayenin oluşturduğu blok anlaşılmadan, analiz edilmeden olan biteni net göremeyiz.
Kamu bankalarına bakarak durumu bir ölçüde anlamak mümkün, kamu bankalarının mali bünyeleri çok kötü durumda. Dün Türkiye Varlık Fonu toplantısı yapıldı. Türkiye Varlık Fonu, Türkiye’nin kamusal varlıklarının toplandığı, maalesef varlıkların eridiği bir fon; toplantıya başkanlık etti Cumhurbaşkanı. 3,5-4 saat süren toplantı sonucunda herhangi bir açıklama yapılmadı. Varlık fonunu durumunu bilmiyoruz! Önümüzdeki yıllar, Türkiye’nin kamusal kaynaklarının-servetlerinin nasıl kullanıldığına, dağıtıldığına, bölüşüldüğüne, bölüşülen kaynakların daha sonra yurtdışına nasıl çıkarıldığına dair süreçleri, gelişmeleri okumakla geçecek, araştırmakla incelemekle geçecek gibi. Yenilir yutulur şeyler değil, daha öncekilerde olduğu gibi Pandora belgelerinde de Türkiye’den isimi geçen çok kişi var sanıyorum.
ÖM: 200’ün üzerinde evet. Ben de şeyi ilave edeyim, 3P diye adlandırabiliriz bu ifşaatı; 2016’da ‘Panama Belgeleri’ olarak çıktı, ondan sonra ‘Paradise Belgeleri’ vardı.
AB: Evet.
ÖM: Fakat bu en büyüğü Pandora; 2.94 terabayt olduğu söyleniyor ki muazzam bir şey, açıklama ve binlerce ismi, kuruluşu içeriyor ama en ilginç tarafı Türkiye’den sizin de dediğiniz gibi 200’ün üzerinde isim var ve en önemlisi de işte Beştepe’deki sarayı inşa eden Rönesans Holding’in ve 210 milyon Dolar aktardığı yani iki milyar TL civarında aktarmış olduğu vergi cennetine açıklanıyor. Bunların arasında 200’ün üzerinde de büyük, önemli iş insanlarının da bulunduğu büyük kurumların ve yeni kurulan şirketlerin de içinde olduğu büyük bir ifşaat yapılacağı, Deutsche Welle Türkçe’nin de içinde bulunduğu bu araştırmacı gazeteciler tarafından, bekliyoruz şeylerini. Önümüzdeki bütün günlerde sizin de dediğiniz gibi epey konuşulacak. Artık biz de TRT’den dinleriz!
"İktidar için 'Brütüsler' zamanı"
AB: Türkiye’de o kadar fütursuzca yapıldı ki bu işler; hiçbir yasa, kanun dinlemeden kamusal kaynaklar dağıtıldı ki… 40 yıla yakındır izleriz bu meseleleri; bu fütursuzlukla, bu cesaretle ve rahatlıkla hiçbir dönem olmadı. Türkiye her daim müteahhitler cumhuriyeti olmuştur, müteahhitlikle zengin olunur, kamusal kaynaklar yutularak zengin olunur. Türkiye’de servet biriktirme modeline baktığımızda müteahhitlik hizmetlerine dayalı olduğunu görürüz. Sermaye birikimi herhangi bir teknolojik bir buluşa dayalı, bir marka yaratmaya, sektör oluşturmaya dayalı değildir. Sermaye temerküzü böyle değildir,oradan yürünmez. Cumhuriyet döneminde de böyle olmuştur. Ancak Cumhuriyetin son 20 yılına kadar büyük bir borçlanma yaşadı ki Türkiye, bu borçlar, kaynaklar -şehirlerin siluetine yansıdı zaten- bu kaynaklarla yeni bir burjuvazi kesimi yaratıldı.
Artık bu kesim de rahatsız bugün. Yavaş yavaş velinimetini terk etmeye başlıyor. Tüm bunlar ortalıkta konuşuluyor, özellikle müteahhitlik yaparak servet yapanlar paralarını kaçırıyorlar. Muhtemelen Pandora Belgeleri’nde bunlara rastlayacağız. Brütüsler çıkmaya, kopmalar olmaya başlıyor. Çünkü havuz sisteminin çalışması borçlanmaya bağlı, borçlar-kaynaklar akarsa, para gelirse havuz sistemi çalışıyordu, herkes mutlu mesut oluyordu, ancak son yıllarda havuzun suyu azaldı, kurudu.Havuz sistemi birleşik havuzlardan oluşan bir yapıdadır, daha önceleri çok konuştuk, su aşağıya kadar akar, büyük havuzdan küçük havuza doğru, küçüle küçüle aşağıya kadar gider, çok değişik kesimler bundan yararlanır, muhtarlara kadar gidersiniz. Muhtarları bile toplayamayacak hale geldiğinizde, sistemde daha büyük kaynaklara sahip olanlar gemiyi terk etmeye başlarlar.
İktidar için Brütüsler zamanı başlar… Otokrasilerin sonlarına doğru, önce paralar, servetler çıkar, sonra Brütüsler…
Muhtemelen önümüzdeki süreçte bunları göreceğiz. Üstüne basa basa şunu vurgulayalım: Türkiye’de kamusal, toplumsal varlıkları bireysel servete dönüştüren bir mekanizma kuruldu ve bu mekanizma ile AKP sermayesi yaratıldı, inanılmaz aktarımlar oldu.
Eğer gerçekten muhalif bir ittifak cereyan edecekse, ittifakın uzun vadeli bir perspektifle Türkiye toplumuna bu şekilde oluşan servetleri inceleyeceğini, topluma iade edeceğini, yapılan kontratların iptal edileceğini söylemeleri lazım. Servet çıkışlarına ilişkin ittifakın sözünün ve tasarruflarının olması lazım. Yani daha çok iş var.
Geçenlerde bir şey okudum, malum Afgan göçü İran sınırında oradan oluyor, bu bölgede çok önce döşenen mayınlar varmış. Kürt çatışmalarından PKK’ya kadar geçen yıllarda tarih boyunca mayınlar vardır. Şimdi bu günlerde mayın temizliği yapılıyor, güzel, mayınlar temizleniyor ama duvar örülüyor mayın temizlenirken. Mayın temizlerken iş veriliyor, duvar örülürken iş veriliyor! Kamusal ihalelerde gelinen son nokta, artık havuz şirketleri “biz almayalım artık” demeye filan başlamışlar Altaylı’nın yazısından öğrendiğim kadarıyla. Pandora belgelerine bugün yansıyan şirketin de bulunduğu grup da havuzun ilk grubunda yer alıyor. Birinci beş, ikinci beş, üçüncü beş diye adlandırılıyor sermaye grupları, bunlar siyasetle iç içe geçmiş yapılar. Suç küpleri, servet küpleri, sır küpleri iç içe geçmiş vaziyette.Küplerin yan yana olması tehlikeli. İran sınırında yaşananlar inanılır gibi değil. Zimbabweli bir mayın uzmanı da çalışıyormuş ve mayın patlamış adam da yaralanmış.
"Yetkilerin tek elde ve sarayda toplandığı bir durumda meclisçilik oynuyoruz"
Türkiye’de ne kadar ihale keyfe keder verildi, sayısını bile bilmiyoruz, çetelesini bile tutamıyoruz. Sayısız hapishane yapıldı, yolcusu olmayan yere havaalanı yapılıp garantiler verildi, krediler verildi. Bu işleri gerçek bir denetime tabi tutsak, durumun görünen kısmından daha vahim olduğu ortaya çıkacak. Örneğin kamu bankalarının içinin ne halde olduğunu göreceğiz, ancak izleri sadece takip ederek bazı şeyleri öğrenebiliyoruz. Maalesef açık bir şekilde ortaya konulamıyor. Meclis, meclis değil, olsa da bunlara baksa!
Meclis açıldı evveli gün. 2018’den itibaren Türkiye’de uygulanan rejimde meclis açılışına başbuğ geliyor ve bir açılış konuşması yapıyor, gidiyor. Meclis idari bir makam, içinde devlet memurların olduğu bir yapı; ‘evet efendim meclisi’. İnanın 1. meşrutiyet meclisi bundan iyi yani. İnanılır gibi değil; hiçbir inisiyatifi kalmamış, kararların, yetkilerin tek elde ve sarayda toplandığı bir durumda meclisçilik oynuyoruz. Ancak gene de hiç ihmal etmeden varlığının devamını sağlamalıyız, hiçbir heyecan vermeyen açış konuşmasıyla cumhurbaşkanı kutuplaşmayı hızlandırmaktan başka bir şey söylemiyor. Artık söyleyeceği bir şey kalmadı, “yeni anayasa!” diyor, başka bir şey de söylediği yok. İşte böyle bir mecliste aynı gün, meclis başkanı vekiller için 1300 fezleke olduğu söyleniyor.
ÖM: Efendim, bir daha alabilir miyim? Duyamadım.
AB: 1300 fezleke, milletvekilleri hakkında toplam 1300 fezleke olduğunu belirtti meclis başkanı.
ÖM: Evet 1300!
AB:Vekiller için 1300 fezleke olması bu kurumun meclis hüviyetinden ne kadar uzak olduğunu bize gösteriyor. Nereden geldik; geçen hafta “hayra alamet değil” dediğimiz durumlar neydi? Amerika ilişkileri, AB’de liste değiştirdik, Z ligine atıldık, ondan sonra Rusya’ya gittik, Rusya’ya Erdoğan niye gitti, nasıl döndü, elde ne var, ne oldu? Mesela geçen sene bu zamanlar konuştuğumuz 34 askerin şehit edilmesi olayı vardı. Bu konuda özür dilendi mi? Tam tespit edemedim ama Suriye’de şu anda 200’ü aşkın asker şehit verilmiş, bunlardan hesap soran bir meclis var mı? Gündeme getirmek bile artık mümkün olmuyor, soru önergelerine yanıt verilmiyor. Meclis çalışma biçimi olan araçlar kullanımdan çıkıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkisi problemli, Amerika’yla, AB ile ilişkileri problemli, Rusya basınında hakarete yakın değerlendirmeler yapılıyor. Geçen sene bu zamanlar Doğu Akdeniz’de sismik arama gemileri dolaşıp duruyordu değil mi? Şimdi KKTC bölgesinde Rumlar sondaj yapmaya başladı, bizim gemiler Antalya körfezinde. Neydi o kahraman nutuklar? Peki Libya’da durum nasıl? Benzer bir durum söz konusu. İçeride siyasi ve ekonomik olarak berbat durumdasın, şimdi buna birde Pandora Belgeleri eklenmeye başladı.
ÖM: Evet ama Ali bey benim bir itirazım olacak size; mecliste gayet önemli bir şey yapılmış, bir devrim yaratılmış aslında. Mecliste kavgalara karşı önlem alınmış; vekillerin stresini, sinirliliğini azaltmak için antistatik halılar döşenmiş ve bakır sistem yerleştirilmiş. Gürültü yapma yöntemine karşı da çekmeceler sökülmüş, bu T24’ün haberi.
ÖÖ: Ayrıntılar Pandora Papers’ta herhalde?
ÖM: Evet, innovasyon!
Altılı muhalefet ittifakı: "HDP olmadan başarı elde etme şansı olmadığını bile bile bunu yapıyorlar"
AB: Biraz 1. Meclis meşrutiyeti okumuştum; 5-6 ay süren bir meclis, tasarım ‘evet efendimci’ meclisi, ama buna rağmen Abdülhamit ve adamları başa çıkamıyorlar. Pek çok hususta meclis “evet efendimci” tasarımın dışına çıkıyor, kafa tutuyor. Tek parti döneminde dahi tek parti yönetimi muhalefetin yokluğu nedeniyle “müstakil grup” adı altında muhalif yapılar türetirler. Parti yönetimini eleştirsin diye, “canlanalım” filan diye.
Türkiye’nin güçlendirilmiş parlamenter sistemi hedefi ile bir araya gelen demokrasi ittifakının, o kadar çok işi var ki, bu hafta altı parti bir araya gelecekler, yedincisini de ne hikmetse düşünmüyorlar! Üstelik yedincisi olmadan, HDP olmadan da başarı elde etme şansı olmadığını bile bile bunu yapıyorlar.Türkiye’nin yeniden inşası, tamiri, onarım süreci söz konusu… Tabii ki önce seçimler olacak, seçimler adil olacak, iktidar bırakmaya razı olacak, bu işler kazasız belasız olacak! Bunun üzerine demokrasi ittifakı, parlamenter sisteme geçiş sürecini tanımlayacak kurucu meclis gibi sürecin tanımlanmasına ihtiyaç olacak muhtemelen. Sonra da Türkiye yeniden ayakları üzerinde durmaya çalışacak! İttifak ülkenin içinde olduğu yolsuzluk girdabından ‘sizi affettik’ diye çıkar mı çıkmaz mı? Bilmiyoruz. Bunu sonraki performansta göreceğiz.
Sonuçta dış basında çıkan yazılar öyle yenilir yutulur şeyler değil. Türkiye’de içinde bulunduğumuz rejimin ülkenin bir beka sorunu haline gelmiş olduğunu görüyoruz. Rejim bir beka sorunu. Dolayısıyla, Türkiye’nin behemehâl demokrasiye geçişi için tümüyle muhalefetin yaşanan bu destabilizasyon karşısında bir araya gelecek modellemeleri hayata geçirmesi gerekiyor. Kendinden menkul bir rejimin altında ezilen bir ülkede yaşıyoruz. Yani bir anlamda trajedi yaşıyoruz, aynı zamanda saldırganlık yaşıyoruz. Tümüyle demokrasiden yana güçlerin uzun vadeli bir program etrafında bir araya gelmekten başka çaresi yok.
ÖM: Evet kesinlikle; yani Milliyet’ten Önder Yılmaz’ın haberine göre de işte bu elektronik sistemlerden kaynaklanan vücuttaki yoğun elektriği önlemek için de meclis zeminine bakır tel topraklama yöntemi uygulanmış. Bu çok önemli tabii!
AB: Bunu bilmiyordum, görmemişim. Meclis izlenmeden gazetecilik yapılmazdı. Ankara’da gerçek gazetecilik mecliste öğrenilir, mecliste çok tecrübe kazanılır ama inanın bugünkü meclise grup toplantılarına gidiyorlar, sadece izlemeye çalışıyorlar gazeteciler. Meclis meclis olmayınca meclis haberciliği de güçlü bir şekilde olamıyor. Maalesef içinde bulunduğumuz girdabı aşmanın yolu güçlü bir meclisin yeniden oluşmasına bağlı ki ardından yargı, medya yerine oturabilsin. Pandora Belgeleri içerisinde medya sahiplerinin de herhalde hatırı sayılır servet transferi ettiklerini göreceğimizi düşünüyorum. Hatta Türkiye’den sadece saraya yakın, iktidara yakın burjuvazinin değil tarikat ve cemaatlerin paralarının da yurtdışına çıkarıldığına dair iddialar var. Velhasıl…
ÖÖ: Man Adası iddiaları vardı; hatta Kılıçdaroğlu’na tazminat cezası verilmişti, onun da tekrar açılma ihtimali var deniyor.
AB: Evet. Yargıçlar size bağlıysa tazminatlar ona göre oluşuyor. Önümüzdeki dönemde HDP’nin Anayasa Mahkemesi’nde devam eden kapatılma davası önemli. Ekim ve kasım aylarında savunmalar gündeme gelecek. O siyasetin akışı açısından önemli bir dava, Türkiye’nin geleceği açısından da. Durum bundan ibaret, başka konulara girme şansımız pek yok sanıyorum.
ÖM: Gerek de yok zaten başka konulara girmeye!
AB: Son olarak şuna değineyim. Koçgiri isyanının 100. yılı; ilk meclis varken henüz Türkiye kelimesi meclisin başında değilken ilk isyandır Koçgiri. Kısaca; T.C.’nin Kürt sorunu 100 yaşında!Bu sorunu görmezden gelerek Türkiye’nin demokrasiye geçiş sürecini tayınlayamayız, ayarlayamayız. Bu sorunu görmezden gelen bir anlayışla Türkiye’nin devam etmesi mümkün değil. Bir 100 yıl sonra 2121’de de bu meseleyi mi konuşacağız? 100. yıldır devam eden bir sorunla yaşıyoruz. 100 yıldır Kürt sorunuyla yaşıyoruz. Çözmüyoruz! Koçgiri isyanıyla ilk siyandır, başlangıcıdır. Kürt’lerin bir kesimi meclisi desteklemezler, onların başlattığı bir isyandır. Binlerce Kürt katledilmiştir Koçgiri isyanında. Bunun da en büyük sorumlusu Topal Osman’dır, Mustafa Suphi ve TKP’lileri de öldüren çeteci… Daha sonra muhafız alayı komutanı olan. Kürt sorununu göz önünde bulundurmadan demokrasiye geçişi ayarlamak eksikliktir. Altılı deklarasyon yayınlanmasından çok mutluyum, yıllardır ittifaklar konusunda çalışan, yazan, çizen, konuşan bir insan olarak söylüyorum; elbette doğru bir adım bir araya gelmeleri. Türkiye’nin üstündeki korku perdesini ortadan kaldırmaya yarayacak refleksleri ortaya koymanın gerekliliği ortada ama HDP bacağı olmadan bu eksik bir şey. Onlar da biliyorlar HDP olmadan başarı elde etmeleri mümkün değil. Ankara, İstanbul gibi belediyeleri almaları, 11 belediyeyi almaları mümkün değildi, kendileri de beyan ettiler. Buna da işaret ederek bitirelim isterseniz?
ÖM: Bitirelim evet, çok teşekkür ederiz.
AB: Görüşmek üzere, hoşça kalın, iyi yayınlar!
ÖM: Teşekkürler.
ÖÖ: Görüşmek üzere.