"Almanya seçimleri Türkiye politikasını etkileyeceği gibi AB politikasını da etkileyecek bir seçim"

-
Aa
+
a
a
a

Ahmet İnsel; Almanya ve İzlanda'daki genel seçimlerin, İsviçre ve San Marino'daki halk oylamalarının ve Covid-19 üzerine yapılan yeni bir araştırmanın sonuçlarını yorumladı.

Ahmet İnsel bu hafta Ufuk Turu’na 26 Eylül’de Almanya’da gerçekleşen seçimleri gündemine alarak başladı. Seçimlerin beklendiği gibi sonuçlandığını aktaran İnsel; Sosyal Demokrat Parti’nin seçimleri kazanacağının bir ay önceden ortaya çıkmaya başladığını; bu seçimin en büyük kaybedeninin ise Merkel öncülüğündeki Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi ile Hristiyan Sosyal Birliği’nin ittifakından oluşan Hıristiyan Demokratlar Birliği olduğunu aktardı. Hıristiyan Demokratlar Birliği’nin 2017 seçimlerine göre 9 puan kaybederek oyların %24’ünü aldığını; Yeşiller Partisi’nin %14,8 oy oranı ile oylarını 5,8 puan arttırdığını; Sosyal Demokrat Parti’nin %26’ya yakın oy oranı ile oylarını 5,2 puan arttırdığını aktardı. Yine Liberal Parti’nin de %11,5 oy oranı ile aşırı sağ Almanya için Alternatif Partisi (AfD)’nin önüne geçtiğini; Sol Parti’nin %4,9 oy oranı ile 2017 seçimlerine nazaran %4,3 puan kaybederek %5 barajını geçemediğini ancak yine de Almanya’nın seçim rejimi gereği 39 milletvekili ile mecliste yer alacağını ifade etti. Almanya için Alternatif Partisi (AfD)’nin ise 2017 seçimlerine nazaran 2,3 puan kaybederek %10,3 oy oranı ile mecliste yerini alacağını ekledi. İnsel; bu durumda Sosyal Demokrat Parti’nin bir koalisyon kurmasının beklendiğini; ancak çoğunluğu sağlamak için Yeşiller Partisi ile ittifakın tek başına yeterli olmayacağını; bu nedenle de Sosyal Demokrat Parti’nin koalisyon için üçüncü bir parti arayışında olduğunu aktardı. Üçüncü parti olarak Liberal Parti’yle bir ittifakın daha olası gözüktüğünü; Sosyal Demokrat Parti’nin başkanı Olaf Scholz’un da “oy oranı artan üç parti olarak bir koalisyon kurmayı düşündüklerini” söylediğini; ancak önümüzdeki süreçte bambaşka olasılıkların da ortaya çıkabileceğini ifade etti. Sosyal Demokrat Parti’nin, Merkel’in başında olduğu Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi ile de bir “Büyük Koalisyon” kurma ihtimalinin olduğunu; bunun yanında düşük bir ihtimal de olsa Sosyal Demokrat Parti’nin başarılı bir koalisyon kuramadığı bir olasılıkta Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’nin Yeşiller Partisi ve Liberal Parti ile bir koalisyon kurma ihtimalinin de olduğunu ekledi. Seçim sonuçlarındaki dikkat çekici verileri paylaşan İnsel; 30 yıldır Angela Merkel’in partisinin seçildiği Pomeranya seçim bölgesinde 27 yaşındaki Sosyal Demokrat Parti adayının seçimi kazandığını; şu andaki hükümette görevli pek çok adayın seçimleri kendi bölgelerinde kaybettiğini; muhafazakarların Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller Partisi lehine pek çok bölgede oy kaybettiğini; Doğu Almanya’da ise muhafazakarların kaybettiği oylara Almanya için Alternatif Partisi (AfD)’nin talip olduğunu ifade etti. “Almanya seçimleri Türkiye politikasını etkileyeceği gibi Avrupa Birliği politikasını da etkileyecek bir seçim. O yüzden herkes dikkatle izliyor.” diyerek Almanya’daki bu seçim gündeminin uluslararası camiadaki yankılarına dikkat çekti. Yeşiller Partisi’nin 2017’ye göre önemli bir seçim başarısı kazanmakla birlikte, seçimden bir ay önceki kamuoyu yoklamalarına göre %24’lere varan seçmen kitlesini son bir ay içinde kaybederek üçüncü parti konumuna düştüğünü ifade eden İnsel; “Bu, Yeşiller Partisi açısından bir hayal kırıklığı; ama artık Almanya’daki koalisyon gelenekleri içinde her durumda hükümette olacak bir kilit parti konumunu elde ettiler.” dedi. 

İsviçre ve San Marino'daki halk oylamaları kadın ve eşcinseller için olumlu sonuçlandı

İkinci bir gündem olarak İsviçre’de yapılan halk oylamasını gündemine alan İnsel; eşcinsellere evlilik ve evlat edinme hakkı tanıyan yasal düzenleme için yapılan referandumda %64 ‘Evet’ oyuyla yasanın kabul edildiğini bildirdi. İsviçre Piskoposlar Konferansı’nın ‘Hayır’ oyu çağrılarına rağmen İsviçre’nin hemen hemen bütün Katolik kantonlarında ‘Evet’ oyunun çoğunlukta olduğunu ekledi. Aynı gün yapılan servet vergisinin yeniden yürürlüğe konulmasına ilişkin yasal düzenleme ile ilgili referandumda ise yine %64 ‘Hayır’ oyunun olduğuna dikkat çeken İnsel; Kalbi ‘Sol’da cüzdanı ‘Sağ’da bir İsviçre manzarası bütün çıplaklığıyla karşımızda.” dedi. 

Diğer bir gündem olarak İtalya’nın sınırları içerisindeki 33.000 nüfuslu San Marino’da gerçekleşen kürtaj yasağının kaldırılmasına ilişkin referanduma değinen İnsel; katılımın %41 olduğu halk oylamasında %77 ‘Evet’ oyuyla 1865’ten kalan kürtajın yasaklanmasına ilişkin yasanın kaldırıldığını bildirdi. 12 haftaya kadar kürtaj hakkını kabul eden yeni düzenlemenin 12 haftadan sonra da annenin hayati tehlikesi halinde yine kürtaja izin verdiğini aktardı. San Marino’nun İtalya’nın ortalamasından daha muhafazakar bir kesimi ihtiva ettiğini; şimdiye kadarki süreçte San Marino’da kürtaj uygulanması halinde 3 yıla kadar hapis cezasının öngörüldüğünü, kadınların seçim hakkının ancak 1960’larda tanındığını, boşanma hakkının ancak 1986’da yerleştiğini, kadınların siyasal görevlere gelmesinin ise 1974’ten sonraya tekabül ettiğini ifade eden İnsel; Hakikaten erkek egemen/patriarkal dediğimiz şey orada cisimleşmiş halde ama orada da artık kadınların kendi vücutlarına hakim olma hakkını tanımak durumundalar.” dedi. 

İzlanda seçim sonuçları: İzlanda Meclisi'ndeki kadın temsiliyeti yüzde 47,6 

Bir sonraki gündem olarak İzlanda’daki seçimleri aktaran İnsel; seçimlerin yapılmasını izleyen dokuz saat boyunca "Kadınların mecliste çoğunlukta olduğu ilk ülke: İzlanda” haberinin dolaştığını fakat yapılan ikinci sayımlarda durumun değiştiğini bildirdi. Son durumda İzlanda parlamentosunun 33 erkek, 30 kadından oluştuğunu; meclisteki kadın milletvekili oranının neredeyse %48 olması bakımından Avrupa’nın en yüksek kadın milletvekili oranına sahip olduğunu; İzlanda’nın Dünya Forumu’nun tespitlerine göre kadın erkek eşitliğinin en çok geliştiği ülke olduğunu ifade etti. İnsel; seçimlerde halihazırda başbakanlığı yürüten Katrin Jakobsdottir’in partisi Sol-Yeşil Parti’nin 3 milletvekili kaybederek %12,6 oy oranı ile üçüncü parti konumuna düştüğünü; Merkez Sağ İlerleme Partisi’nin 5 milletvekili kazanarak oyların %17,3’ünü aldığını; Muhafazakar Parti’nin ise %24 oy oranı ile birinci parti konumunu koruduğunu aktardı. Daha önce bu üç partinin bir koalisyon oluşturduğunu ve Katrin Jakobsdottir’e başbakanlık görevinin verildiğini hatırlatan İnsel; bu koalisyonun devam etmesinin ihtimal dahilinde görüldüğünü ancak koalisyon içinde sağın gücünü arttırmış olacağını ifade etti. Dünya arenasında meclisteki en yüksek kadın milletvekili oranına sahip ülkenin Ruanda olduğunu; Ruanda’yı da Küba, Nikaragua ve Meksika’nın takip ettiğini ekledi. 

Bir başka kadın siyasinin başarısına değinmek isteyen İnsel; Graz belediye seçimlerinde Avusturya Komünist Partisi’nden aday olan Elke Kahr’ın oyların %29’unu alarak seçimleri kazandığını aktardı. Elke Kahr’ın, partisinin oylarını sekiz puan arttırdığını; 18 yıldır bu görevi yürüten bir önceki belediye başkanının Yeşiller Partisi ve aşırı sağın koalisyondan olduğunu ve bu dönemde Elke Kahr’ın belediye başkan yardımcılığı yaptığını; şimdi ise seçimleri kazanarak yoluna belediye başkanı olarak devam edeceğini ekledi. 

Covid-19'un ardından ortalama yaşam umudu ciddi şekilde azaldı

Dünya genelindeki Covid-19 salgınının sonuçları bakımından bir değerlendirme sunan İnsel; bir araştırma merkezinin 27 Avrupa ülkesi, Amerika ve Şili’yi kapsayan araştırmasına göre Covid-19’un vurgu aldığı 2019-2020 aralığında bu ülkelerden ikisi hariç hemen hemen hepsinde ortalama yaşam umudunun ciddi bir biçimde düştüğünü aktardı. ABD’de bu iki yıl zarfında doğumda yaşam ümidinin erkeklerde 2,2 yıl, kadınlarda 1,6 yıl gerilediğini; erkeklerde 11, kadınlarda sekiz ülkede bir yıldan fazla düşüş saptandığını; sadece Danimarka ve Norveç’te az da olsa bir artış olduğunu; en az düşen ülkelerin ise 6 Kuzey Avrupa ülkesi ve Yunanistan olduğunu bildirdi. 2021’in bu istatistiklere dahil olmadığını vurgulayan İnsel; 2021’de gerçekleşecek üçüncü ve dördüncü dalgayı ve araştırmaya dahil edilmeyen ülkeleri de düşünecek olursak çok ciddi bir demografik şok yaşandığını söyleyebiliriz. Birçok ülkenin neredeyse 5-10 yılda elde ettiği ortalama yaşam beklentisi artışının kaybedilmiş olduğu gözüküyor.” dedi. Araştırmaya göre Dünya Sağlık Teşkilatı’nın yaptığı hesaplamalara doğrudan Covid-19 nedeniyle olmayıp dolaylı olarak Covid-19 nedeniyle olan ölümler ve tespit edilemeyen ölümler de dahil edildiğinde dünya genelinde Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısının toplamda 4,7 milyon olarak tahmin edildiğini ekledi.. 

 

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Merve Avdan’a teşekkür ederiz.)