Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel, ABD’nin Afganistan’dan çekilme sürecini ve bunun sonucu olarak ülkenin kaderini anlaşmalı bir şekilde Taliban’ın ellerine bırakmasını anlattı.
Ahmet İnsel, bu hafta Ufuk Turu’na Afganistan’ı gündemine alarak başladı. İnsel, Amerikan askerlerine Afganistan’ı boşaltmaları için verilen sürenin 31 Ağustos’ta sona erdiğini; Amerika’nın ise 24 saat öncesinden askerlerini çekmeyi tamamladığını; son asker olarak ülkeden ayrılan General Chris Donahue’nun gece C-17 kargo uçağına binerken çekilen ve bir tür kaçış imajı veren fotoğrafının medyada gündem olduğunu anlattı. İnsel, 26 Ağustos günü IŞİD tarafından kısmen üstlenilen 180 sivil ve 13 Amerikan askerinin öldüğü patlamaya benzer bir patlama olacağına ilişkin istihbarat alındığı öne sürülerek harekete geçen bir Amerikan insansız silahlı hava aracının geçtiğimiz Pazar günü gerçekleştirdiği saldırıda 10 sivili öldürdüğünü ve bunların 7’sinin çocuk olduğunu hatırlatarak; "Bu Amerika’nın orada yaptığı son menfur eylemdi diyebiliriz, hatta bu, biraz işin hızlanmasına da yol açtı belki. Yani başı önde, biraz da korku içinde ayrılan bir ABD gücü imajıyla Amerika, şimdilik Afganistan’daki varlığına son verdi" dedi.
Afganistan’ın hızlandırılmış boşaltılmasının başladığı 14 Ağustos tarihinden beri 123.000 kişinin Afganistan’dan tahliye edildiğini ifade eden İnsel; bunlardan 6.000’inin Amerikan vatandaşı olduğunu ancak 200 civarında Amerikan vatandaşının hala Afganistan’da kaldığını; kalanlar konusunda tam bir sayının tespit edilememesinin Biden’a yönelik eleştirilere sebep olduğunu; özellikle sivil toplum kuruluşlarında aktif çalışanların ve insan hakları aktivistlerinin de dahil olduğu on binlerce Afgan’ın da ülkeyi terk etme telaşı içinde olduğunu söyledi. Amerika’nın sivil uçaklar yoluyla tahliyenin devam edeceği vaadine rağmen Kabil Havaalanının Taliban’ın kontrolüne geçmesi nedeniyle çıkışların artık Taliban tarafından kontrol edileceğini; Fransa, Almanya ve İngiltere tarafından Kabil Havaalanında ‘Güvenli Bölge’ kurulmasına yönelik Birleşmiş Milletler’e sunulan teklifin de reddedilmesi ile ülkeden çıkışların tamamen Taliban’ın kontrolüne bırakıldığını aktardı.
ABD’nin Afganistan’dan ayrılma sürecini değerlendiren İnsel; Amerika’nın Afganistan’dan ayrılması için Taliban’la 2020’nin Şubat ayında Donald Trump’ın görüşmeler yaptığını ve ayrılma için kararlaştırılan son tarihin 1 Mayıs 2021 olduğunu; fakat bunun 1 Mayıs’ta gerçekleşemeyeceğinin anlaşılması üzerine tekrar görüşmelerin yapıldığını ve tarihin 31 Ağustos’a çekildiğini söyledi. Bu noktada Afgan Ordusunun, Kabil ve Bagram üssünde Taliban’a karşı mücadele verebileceği bir yıllık bir süre olduğu inancına güvenildiğini, bu sırada Taliban’ın silahsızlandırılmasına yönelik bir talep olduysa da böyle bir anlaşmanın da gerçekleşmediğini ve bütün bunların Biden yönetimine büyük bir prestij kaybı olarak geri döndüğünü açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz günlerde “Taliban uluslararası meşruiyet ve destek arıyor. Mesajımız: her türlü meşruiyet ve destek hakkedilmelidir. Bundan sonrası için planımız var.” şeklindeki açıklamasının ancak bir bahane niteliğinde kalacağını aktardıktan sonra, "Şimdi Amerika için bahanelerin üretilmesi zamanı" dedi. İnsel, Batı dünyasının tanınma ve meşruiyet için Taliban’a; kadınlara karşı baskı ve şiddet uygulanmaması, Afganistan’dan çıkışlara izin verilmesi ve Afganistan’ın uluslararası bir cihatçı terör yuvasına dönmesinin engellenmesi şeklinde üç şart koştuğunu açıkladı. Bu şartların yetersiz olmasının yanı sıra gerçekleşmesinin tespitinin de kaygan bir zemin yarattığını, tüm kadınların çok zor koşullar altında olduğunu; Taliban’ın müziği yasaklaması, resim, edebiyat, dans gibi sanat faaliyetlerine izin vermemesi, birkaç gün önce de Afgan halk müziği sanatçısı Favad Andarabi’yi evinde katletmesi neticesinde sanatçılar açısından da müthiş bir tehdidin söz konusu olduğunu aktardıktan sonra İnsel; "Bütün bunlar düşünüldüğünde Taliban’ın meşruiyeti için oluşturulacak asgari çıta nerede tutulabilir?" diye sordu
ABD’nin ve ittifaklarının 20 yıldır Afganistan’da kurduğu sistemin yolsuzluk, beceriksizlik ve liyakatsizlik üzerine olmasının da halk arasında Taliban’a daha çok itibar gösterilmesine yol açtığını; Batı dünyasının ve Türkiye’nin de insan hakları ve özellikle kadınlar konusunda Taliban’a karşı tutumlarının temenniden öteye geçmediğini ve Taliban gibi katı bir yapının değişiminin çok zor gözüktüğünü belirtti. Batı dünyasının da iktisadi abluka üzerinden yaptırımlar uygulayarak bir politika üretme yolunda ilerlediği ancak bu gibi politikaların geçmişte İran üzerinden de bakıldığında pek de işe yaramadığının görüldüğü, keza Rusya ve Çin gibi ülkelerin farklı politikalar izleme ihtimali dolayısıyla Taliban’ın başkaca ekonomik kapılar bulma şansının da yüksek olduğunu aktardı. İnsel son olarak; "Dolayısıyla Batı, Afgan halkını gözden çıkarırken bütün o özgürlük ve eşitlik talep eden Afgan kesimini de gözden çıkarttı. Bir taraftan da mültecilik meselesi nedeniyle yaptığının sonuçlarından endişe de ederek yapıyor bunu. Gerçekten içler acısı" diyerek sözlerini tamamladı.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Merve Avdan’a teşekkür ederiz.)