Gelişmekte olan ülkelerde aşılama oranı yüzde 1,2

-
Aa
+
a
a
a
Selim Badur'la Korona Günleri: 16 Ağustos 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 16 Ağustos 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(16 Ağustos 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın, günaydın Özdeş, günaydın Feryal!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Herkese iyi haftalar! Haftalık ortalamalara baktığımda geçen hafta günde yeni koronavirüs olguları listesine 637 bin vaka, olgu eklenmiş. Geçen sene pandeminin zirve yaptığı kış aylarında 800 binler civarındaydı. Özellikle yazın daha açık havada, daha mesafeli konumda olacağı için özellikle kuzey yarım küre ülkelerinde yaşayanlar sayıların azalacağı tahmin ediliyordu, öngörülüyordu ama bakın 650 bine yaklaşıyor neredeyse. Bu demektir ki sonbahar ayları daha kapalı mekanlara doğru yönelim olduğunda biz herhalde böyle 800 binin üzerinde filan günlük olgu sayısı göreceğiz.

Biraz ülkelerde olup bitene, farklı coğrafyalarda olup bitene kısaca değinmek istiyorum. Bugün itibariyle 207 milyon olgu, 4.361 bin de yaşamını yitiren kişi var John Hopkins verilerine göre ama unutmayalım ki DSÖ bu yıl Mayıs ayında, tam olarak 22 Mayıs günü bir rapor yayınlamıştı ve “ölenlerin sayısını hesaplarken bu listelerdeki sayıların 2 ile 3 misli daha fazla insanın koronavirüsten yaşamını yitirdiğini kabul etmek lazım, bunu böyle öngörmek lazım” demişti. Yani sayısal değerler hiç de iç açıcı değil ve bütün hızıyla bu pandeminin devam ettiğini görüyoruz.

ÖM: Belki şeyi de eklemek uygun olabilir tam bu noktada, Hindistan’da ve gerçek açıklanan resmi rakamın 5 katı olduğu hesaplanıyormuş.

SB: Evet.

ÖM: 2 milyonu aşkın sayıda insanın enfekte olduğu

SB: Sayısal değerler gerçekten kesinleşmiş resmi rakamlar, gerçek değerlerin daha fazla olduğunu düşünmek lazım. Aşılama oranlarına bakılınca, dünyada 4.6 milyar doz aşı kullanıldı bugüne kadar, dünya nüfusunun %23,5’u tam aşılandı yani en az 2 doz aşı yapıldı. Türkiye’de de tam aşılama oranı, tam aşı yaptıranların oranı nüfusun %38.6’sı. Bu arada bu sabah itibariyle sağlık çalışanları ve risk gruplarına Türkiye 4.doz aşıyı açtı bu sabahın erken saatlerinde gelen bir haber. Bu ilginç bir durum yani üçüncü doz aşıyı olalım mı olmayalım mı, niye olalım derken birdenbire dördüncü doz aşı karşımıza çıktı.

ÖÖ: Bu galiba gerçekten dünyada ilk sanırım.

SB: Evet, üçüncü doz aşıda da biz ilk

ÖÖ: Öncülük yaptık.

SB: Evet yani buna değinelim birazdan Özdeş. Ben şunu söylemek istiyorum, bu aşı kullanımındaki adaletsizlik hani ‘herkes güvenlik altında olmadan kimse kendini güvende hissetmesin’ denilir, bu pandemiyle ilgili aşıyla korunabilen hastalıklarla ilgili olarak. Bakın geçen haftaya kadar gelişmekte olan ülkelerdeki aşılama oranları %1.1 idi, çok düşük bir rakamdı ama bu hafta bu oran arttı, %1.1’den %1.2’ye çıktı ! Şimdi bu durum böyle gidemez yani bu görülüyor zaten, aşılama oranları bu kadar dengesiz gidince hastalığın yayılmasının durdurulması pek kolay olmuyor. İnsanlar genellikle aşının etkisiz olduğu, kısmen etkili olduğu, delta varyantını sorumlu tutuyorlar bu işten ama pek tek bir nedene bağlamak doğru değil bana kalırsa. Dün bir haber vardı yine hatırlarsınız G7 zirvesinde Covax kooperatifi üzerinden gelişmekte olan ülkelere aşı yardımı yapılacaktı. G7 zirvesi sırasında vaad edilenlerin sadece %5’i sağlanmış gelişmekte olan ülkelerde. Yine içlerinde en fazla bağış yapan Japonya ve ABD buna karşılık İngiltere ve Kanada 0 doz katkıda bulunmuşlar. Hiçbir katkıları yok, yani ‘biraz ayıp yaptınız’ diye bir haber vardı haber sitelerinde. Şimdi bütün bunlar olup biterken bir yandan da aşılama konusunda çok spekülasyonlar var, örneğin ülkemizde de bazı hekimler ya da bazı bu konuda fikir yürüten insanlar “biliyor musunuz İngiltere’de ölümler ve yaşamını yitirenler aşılananlar arasında daha fazla” diyorlar. Bu çok anlamsız, çok gerçek dışı bir durum, çünkü bugün çok farklı ülkelerden gelen çalışmalar var. Örneğin Singapur’da bir çalışma yapıldı Po Ying Chia ve arkadaşları yaptıkları çalışmada ilginç bir şey gösterdiler, delta enfeksiyonu geçiren kişiler içinde aşılı olanları incelemişler, hastalanan aşılılar ve aşılı olmayanları. Bir kere aşılı olanlarda hastalık çok daha hafif geçmekte, etrafa saçılan virüs miktarı ve aşılı kişiler enfekte olduğu zaman vücutlarındaki çoğalan virüs miktarının çok çok daha düşük olduğunu gösterdiler. Birçok ülkeden çalışma var, örneğin İtalya yeni koronavirüs raporuna göre ölüm riski aşı olanlarda %97 oranında daha düşük olduğunu gösterdi. Bir İngiltere çalışması da aşı olanların enfekte olma riskinin %50 azaldığından bahsediyor. Yani sayısal değerler belki çalışılan, incelenen gruplara göre hepsi homojen değil tabii ama bir gerçek var ki aşı işe yarıyor. %100 etkili mi? Hayır değil, buna karşın aşının işe yaradığını yadsımak, ‘aşı hatta ölümlere yol açıyor’ demek çok anlamsız. Eğer müsaade ederseniz DSÖ’nün kullandığı bir formül var: box fenomeni; buna ait bir örnek vermek istiyorum. Varsayalım 10 bin nüfuslu bir yerleşim birimini alalım ve bir hastalığa karşı burada yaşayan toplumun %80’i aşılansın; Yani 10 bin nüfuslu yerleşim biriminde 2 bin aşısız, 8 bin aşılı insan olsun, böyle bir toplum. Bu yerleşim biriminde astım hastalığı toplumun %10’unu tutuyor diyelim. O zaman 2000 aşısız arasında %10’u 200 tane astım hastası çıkacaktır. 8000 aşılı arasında da 800 tane astım hastası çıkacak. Şimdi bu durum söz konusu olduğunda ‘4 misli daha fazla astımlı var aşılılar arasında’ demek, bu tamamen istatistiki olarak gerçeği çarpıtmak, yanlış yorumlamak ve kötüye kullanmaktır. Yani bu tarz bir takım yaklaşımlarla insanları aşıdan soğutmaya çalışmanın ya da insanları ‘bu aşı bir işe yaramıyor, hatta tehlikeli bile oluyor’ demenin hangi akla, mantığa sığdığını anlamak mümkün değil. Çünkü biz bugün biliyoruz ki faz3 çalışmalarında %90-95 etkili dediğimiz aşılar ideal koşullardaki oranlarıdır aşı etkinliğinin, gerçek hayatta başından beri söylediğimiz bir nokta var, bu %90’lardaki etkinlik %70’lere düşüyor belki. Artı o toplumda aşı karşıtları nedeniyle herkes aşılanmıyor, işte bazı kişiler 1 doz oluyorlar sonra 2.dozu olamıyorlar. Birçok nedenden ötürü aşı hiçbir zaman 100% etkili değil. O nedenle her aşılı 100% korunuyor demek doğru değil ama hastalığı çok daha hafif geçmesini, hastaneye yatışı, yoğun bakıma yatış ve yaşamını yitirmeyi engellediğini unutmamak lazım. Aşıların bu şekilde karalanmasını yani buna müsaade etmemek lazım, nasıl bir önlem alınır bilmiyorum.

ÖM: Evet ben de bu noktada bir şey sorayım izninizle, mesela şöyle bir söylem var, yani 5 yıl sonra ne sonuç vereceği bilinmediği için bu aşıların aşı olmamayı tercih eden insanlar olduğunu duyuyoruz, görüyoruz. Bunun daha önceki aşılama sistemleriyle herhangi bir mantıksal bağlantısı var mı?

SB: Hayır yok çünkü bu aşı karşıtları, bu aşıların zararlı olduğu Edward Jener 1700’lerin sonunda ilk kez çiçek aşısını uygulamaya başladığı gün aşı karşıtı hareketleri de başlamıştı. 18.yüzyıldaki argümanları çok benzerleri, neredeyse aynıları hâlâ gündeme getirilmektedir. Bu aşıların içinde ne var? Bu aşılar zarar verir mi? Aşıların şimdiye dek böyle zarar verdiği, çünkü üretim aşamasında ve çalışmalarda, ön çalışmalarda çok fazla kontrol ve denetimden geçen biyolojik ürünler aşılar. O nedenle 3 yıl sonra ne olacağı bilinmiyor ama ben bunu diyen ve aşılanmayan insanların covid’e yakalanırlarsa eğer 3-5 yıl sonra değil 1 ay sonra neyle karşılaşacaklarını 3 aşağı 5 yukarı söyleyebilirim. İşte RNA aşısı diyelim, RNA aşısı DNA’mıza girecek, bizim genetiğimizi bozacak. Hiçbir zaman RNA DNA ile birleşmez, girmez yani, söylenen argümanlar hiçbirisi geçerli değil. Gerçekten insanların bu aşıdan soğutulması sadece kendilerini değil bütün toplum sağlığını da tehdit ediyor dolaylı olarak. Tabii bu arada örneğin gelişmiş ülkeler, hani aşı pasaportu gibi bir şey kullanacaklar ve işte kendileri için Avrupa’da kullanılan bir takım aşılar dışındaki örneğin ülkemizde kullanılan inaktif aşı Sinovac olanları kabul etmiyorlar, teorik olarak böyle bir şey söyleniyordu. GAVI yani Vaccin Alliance grubunun başkanı Guillaume Grosso bir açıklama yaptı dün ve “Avrupa aşı karnesi uygulaması gelişmekte olan ülkelerin aşılanmasının önünde bir engel olarak çıkartıyor” dedi. Şöyle diye devam etti: “çünkü birçok gelişmekte olan ülke yurttaşı Avrupa’da kullanılan ve kendi ülkelerinde olmayan aşıya erişemedikleri için sorun yaşıyorlar. Avrupa ülkeleri süratle DSÖ’nün onayladığı tüm aşıları onaylamalı ve kabul etmeli” diye bir açıklama yaptı. Şimdi bu sorunun içinde çok ironik, insanları gülümsetecek bir durum, San Marino Cumhuriyeti’nde ortaya çıktı. San Marino Cumhuriyeti ya da Republica di San Marino’yu güney Avrupa’da işte İtalya yarımadasının içinde Apenin dağlarının tepesinde bulunan küçücük bir ülke, 61.2 kilometrekare, nüfusu da 33 bin, yani İtalya’nın ortasında denize kıyısı olmayan bir mini ülke. Şimdi San Marino ülkesi Sputnik 5 aşısı, Rus aşısı ile aşılanmış, fakat İtalya’nın göbeğindeki bu San Marino’lular İtalya’ya girip çıkamayacaklar bu durumda. İyi de bütün İtalyanlar oraya gidiyormuş yemek yemeğe, San Marino’lular İtalya’ya gidiyorlarmış çalışmaya.

ÖM: Trajikomik aslında.

SB: Evet, trajikomik, saçma sapan bir durum ortaya çıkmış. Neyse biraz ülkelerde olup bitene bakalım, yani “sayısal olarak bu 650 binleri aşıyor günlük sayı” dedim, nerelerde böyle bir sorun var? Örneğin İran, İran’da Haziran sonundan beri çok süratli bir artış var. İran yetkilileri beşinci dalgayı yaşadıklarını söylüyorlar. İran 21 Ağustos tarihine kadar Cuma günü başladılar, tam kapanmaya gittiler tüm devlet daireleri, bankalar dahil birçok kurum kapalı, şehirlerarası seyahatler tamamen kısıtlanmış durumda. Guatemala -tamamen farklı bir coğrafyaya geçeyim- 1 ay süreyle acil durum ilan ettiler. 17 milyonluk bir ülke, her gün yaklaşık 4 bin olgu, işte gece sokağa çıkma yasağı ve acil durum var. Rusya’da durum garip, çünkü Cumartesi günü 800’den fazla yaşamını yitiren kişi oldu Rusya’da. Resmi ölüm sayısı Rusya’da 190 bin kadar, ancak DSÖ bunu 300 bin olarak kabul edilmesini düşünüyor. Toplumun ancak %30’u Rusya’da 1 doz aşı kullanmış durumda. Bu da ilginç bir şey çünkü Rusların en az 2 tane aşıları kendileri üretiyorlar. Fransa’da hasta sayısı her gün artıyor, geçen hafta 4500 kadar hastaneye yatış vardı, bu hafta bu oran 4500’den 5300’e çıkmış, yani sayısal artışlar görülüyor. Avustralya’dan bir haber, Sydney’de ki 8 hafta kapanmıştı, Cumartesi günü bir açıklama yapmış Sydney’deki yetkililer “pandemi başından beri en endişe verici günleri yaşamaktayız” diye. Kontrol noktaları arttırılıyor ve polisiye önlemler arttırılıyor. Sadece Sydney, Melbourne ya da Canberra değil bu kez güney, Nouvelles Galles denilen bölgelere de sıçramış durumda, orada da yayılma söz konusu oluyor Avustralya’da. Ülkelerde durum böyle, örneğin İspanya’ya bakıyorsunuz, evet İspanya açıldı, artık fotoğraflar var, turizme açtılar, kafeler, restoranlar açıldı ama çok ciddi artışlar oluyor. Gelişmekte olan ülkelere baktığınız zaman Bengladeş’ten başlayıp işte Endonezya’ya, sizin de belirttiğiniz gibi Hindistan’da çok ciddi artışlar var. Bu durumda ülkeler ne yapacak? Bir takım grupların aşılanmasını zorunlu hale getiriyorlar. Örneğin ABD hastane çalışanlarına zorunlu aşılamaya geçme kararı aldı. Fransa ve yine ABD ordu mensuplarını aşılıyorlar. Bu tarz böyle belirli aşı olması gereken grupları belirleyip ilan etmeye başladılar. Peki bunlar aşılanmazsa ne olacak? “Görevlerini sürdüremeyecekler” deniyor. Tabii aşılanmanın istenen düzeyde olmaması dünyada bu varyant sorununu da gündeme getirdi. Biz son 2-3 haftadan beri sadece bu delta varyantını duyuyoruz, işitiyoruz, delta varyantı aşıların etkisini kaldırıyor ortadan, azaltıyor filan gibi. Bu varyantların ortaya çıkışı da durmuyor, büyük bir olasılıkla sizin de gözünüze çarpmıştır, henüz Yunan alfabesindeki harflerden birisiyle isimlendirilmedi ama B1 621 denilen Colombia varyantı çıktı ortaya. Evet 2 gün sonra da Taiwan’da bu virüs saptandı. Şimdi bu Colombia varyantı da ayrı bir sorun yaratabilir ve bu varyantların ortaya çıkışı eğer aşılama oranları yükseltilmezse durmayacak bu varyantlar.

Nitekim bu varyantların isimlendirilmesi konusunda Yunan alfabesindeki harflerle isimlendirme yapılıyordu, DSÖ açıklama yaptı, dediler ki “24 harften oluşan bu varyant isimlerinde kullanılacak olan simgeler, bunlar yetmeyecek bir süre sonra, bundan sonra neyle devam edelim?” diye yıldız isimleriyle; Aries, Gemini, Orion filan gibi isimlerle devam etmesine karar vermişler. Yani varyantların sonu gelmeyecek gibi, en azından kısa dönemde. Bunu kabul ediyor DSÖ de, buna göre önlemler alıyorlar, isimlendirme, nomanklatür çalışmalarını sürdürüyorlar. Başka ülkelerden haberlere bakalım, Amazon çalışanlarını Ocak ayına kadar, yani 2022 yılının başına kadar ofislerde çalışmasını istemiyor, kabul etmiyor “herkes evinden çalışacak” diyor. Demek ki onlar da böyle bir önlem alıyorlar. S. Arabistan biliyorsunuz hacı adaylarına, yurt dışından gelecek hacı adaylarına ya da hac, umre gibi bir takım çok sayıda insanın bir arada bulunduğu gelişmelere kapamıştı ve hacı kabul etmemişti, hac olayı gerçekleşmemişti 2020 yılında. 2021 yılında önce “sadece kendi yurttaşları hacca gidebilir” demişti ama yeni bir karar aldılar, aşılı olan yabancı hacılara da belirli sayıda imkan tanınacakmış, alacaklarmış. Tabii farklı ülkelerde aşı karşıtları yürüyüşlerini, protestolarını sürdürüyorlar, özellikle Fransa başı çekiyor bu konuda. Fransa’da bu hafta sonu 237 bin kadar geçen hafta bir bu sayıda bir insan grubu protesto etmişti, bu hafta sonu 215’e düşmüş. Toplam 200 kadar toplantı Paris’te 14 bin kişi en çok kullandıkları slogan da artık çocukların aşılanmasına karşı çıkıyorlar. Buna karşılık örneğin Tayland’da da protestolar var ama o protestolar aşılanmaya karşı değil, aşılamanın yavaş gitmesini protesto ediyorlar.

ÖM: Evet bunu bir özgürlük sorunu olarak koyuyorlar ama bu son derece yanlış bence, kaypak bir tavır gibi geliyor.. Asıl sorumluluk da topluma karşı, yani herkesin belli bir aşılama oranına ulaşmadan dünyanın bu pandemiden kurtulma fırsatı yok gibi gözüküyor zaten.

SB: Bazı ülkelerdeki gidişata bakarsanız örneğin, pandeminin 2021 yılına kadar olan sürecinde iyi giden 2 ülke vardı, işin üstesinden gelen, işte kutlanan, örnek gösterilen Vietnam ve Küba. Örneğin Küba’da durum gittikçe kötüleşiyor, özellikle ilaç, tedavi ve oksijen sıkıntısı varmış. Bu arada bakıyorsunuz hapishanelerdeki duruma ya da mülteciler, göçmenler konusuna, özellikle hapishanelerdeki durum hiç iç açıcı değil, Avrupa özellikle hastanelerdeki kişilerin aşılanması bu yakın, bir arada toplu yaşanan yerlerde virüsü çok daha süratle yayıldığı bilindiği için buralardaki önlemlerin arttırılması ve daha duyarlı olunmasını açıklıyor DSÖ Avrupa Ofisi.

ÖM: Ben süre bitmeden bir şey daha sormak istiyorum izninizle, çok çarpıcı bir rakam geçti elimize, o konudaki fikrinizi de soralım. Uğur Şahin’in yani Biontech şirketinin aşılardan en önemlilerinden birisinin ilk 6 ayda 3.9 milyar Euro net kar elde etmişti, değeri 87 milyar Dolar’a çıkarken Şahin’in kişisel serveti de 17.8 milyar Dolar olmuş. Ben şunu ve kendisi aşının patentinin iptal edilip yoksul ülkelere ve yoksullara ulaştırılmasına da bir şekilde engel olanlardan biri tabii kendisi böyle karşı çıkarak.

ÖÖ: “Hiçbir faydası olmaz”

ÖM: Demişti.

ÖÖ: “Patent zaten kaynaklarını bulamazlar” falan demişti.

ÖM: Ben Türk olarak da övünç, Türkiye’nin övünç kaynaklarından bir tanesi Türk kökenli olması, Türkiye kökenli olması eşiyle birlikte, ben tarihi bir fırsatı kaçırdığı düşüncesindeyim. Yani efsane doktor Jonas Salk’ın onunla birlikte Türkiye’nin adı anılacaktı, hatta belki de en büyük isim olarak anılacaktı eğer bu patent hakkını lav edip şey yapsaydı. Ne dersiniz?

SB: Tabii çok katılıyorum ama başından beri hatırlarsanız eğer buna bir kez daha değinmiştim; bu patent hakkı özellikle Covid-19 aşılarında dondurulsun, 2-3 yıl ötelensin, unutulsun gibi bir hava esti bundan birkaç ay önce ve Joe Biden “evet, ben de destekliyorum” dedi. Ben o zaman da bunu biraz gülümseyerek karşılamıştım “bu Amerika’nın ya da Amerika ideolojisinin kendini inkar etmesi olur. Buradan olabildiğince daha fazla para kazanmaya çalışacaktır” demiştim. Onun için benim için hiç şaşırtıcı değil. Nitekim elimde bir haber var, Pfizer ve Moderna yani Biontech’i dağıtan Pfizer ve Moderna, her ikisi de mRNA aşısı bunlar, fiyatlarını arttırdılar biliyor musunuz bir süre önce?

ÖM: Evet.

SB: Yani 15.5 Euro’dan 19.5 Euro’ya çıktı Biontech’in Avrupa’daki fiyatı, diğeri de %25 oranında arttırdı. Yani deyim yerindeyse çaktırmadan fiyat da arttırılıyor.

ÖM: Evet.

SB: Maliyeti değişmese de.

ÖM: Bence de şaşırtıcı değil ama büyük bir tarihi fırsat, etik olarak tarihe geçecekti Uğur Şahin adını ebediyen anacaktı insanlar.

SB: Evet.

ÖM: Ve bir Türk olarak Jonas Salk gibi, bugünlerde herkes konuşuyor Jonas Salk’ı.

SB: Elbette, tabii. Süre biterken belki biraz gülümsetmek için bir haber Endonezya’dan. Biliyorsunuz ülkemizde de bir takım filyasyon ekipleri var, hastalananlar saptandığı zaman ilaç götürüyorlar, işte denetliyorlar evleri gezenler. Endonezya’da doğu Jawa bölgesinde bir kasabada o kasaba çalışanları bir robot oluşturmuşlar, robotun adı Delta. Bu robot evlere gidip o ilaçları dağıtıyormuş, gittiği zaman da “excuse me, esselamın aleyküm” diyormuş. Böyle de bir ses çıkartıyormuş. Bu robot aracılığıyla ilaç dağıtılıyormuş. Bu da Endonezyalı yurttaşların diyeyim yaratıcılığı bu şekilde gelişmiş diye bitireyim. Kısacası herkes bu delta varyantından bahsediyor ama bu delta varyantı evet daha süratli yayılan ama daha ağır hastalık yapıyor, daha ölümcül seyreden bir enfeksiyondan sorumlu demek doğru değil. Buna ait bir bilimsel veri yok, daha süratli yayılması söz konusu, daha hızlı çoğalıyor, daha fazla sayıda virüs bulunuyor delta varyantıyla enfekte kişilerde ama aşıların tamamen etki gösterip, aşıların sayesinde hastalığın durdurulması, süratinin, hızının azaltılması önünde delta varyantı gibi varyantlar engel değil. Asıl engel aşıların karalanması, aşı tedarikindeki zorluklar, patent yasaları, bütün bunlar belirleyici oluyor. Yani yine insan faktörü virüslerden çok işte bu bilim karşıtlığıyla beraber giden aşıları karalama, insanları aşıdan soğutma, bunlar önemli oluyor. Burada durayım.

ÖM: Cuma günü program belli mi?

SB: Cuma günü için konuk bugün belli olacak, netleşecek ama büyük bir olasılıkla iklim kriziyle ilintili sağlık sorunlarını ele alacağımız bir program olacak. Aynı zamanda bugün aile hekimleri işi bırakacaklarını duyurmuşlardı, bu konuda eğer gerçekleşirse bununla da ilintili kısa bir söyleşi olabilir. Çünkü aile hekimlerinin gazetelere demeç vermeleri, sosyal medya paylaşımı yapmaları yasaklandı. Yani böyle garip şeyler var ve cezalar filan geliyor aile hekimlerine. Aşılamayı yüklenen birinci basamaktaki onlar gerçek sağlık emekçileri. Bunu anlamak pek mümkün değil, onlar da haklarını savunmak için bugün işi bırakmaktan çok hastalarına ve kendilerine bağlı olan kişilere “lütfen siz bugün aile sağlığı merkezine gelmeyin” demişlerdi. Böyle bir olay var, belki Cuma günü bütün bunları değerlendirip konuşacağız.

ÖM: Peki çok teşekkür ederiz.

SB: Ben teşekkür ederim.

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun, sağ olun, iyi programlar.