İklim krizini tüm şiddetiyle hissettiğimiz bir haftayı daha geride bırakırken açıklanan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu dünyayı kurtarmak için çok da uzun bir süremiz olmadığını bir kez daha hatırlattı: 10 yıl…
IPCC Altıncı Değerlendirme Raporu’nu Yayınladı
Aşina olmayanlar için IPCC, merakla beklenen Altıncı Değerlendirme Raporu’nun (AR6) Birinci Çalışma Grubu bölümünü 9 Ağustos’ta yayımladı. 66 ülkeden 234 yazarın birlikte çalıştığı rapor, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in ifadesiyle ‘insanlık için kırmızı alarm’ niteliğinde. Raporda öne çıkan notları, IPCC Beşinci Değerlendirme Raporu’nun Baş Yazarı ve AR 6 Hakemi Doç. Dr. Barış Karapınar yorumladı:
IPCC Raporu çarpıcı bulgularla yola çıkıyor yine her zaman olduğu gibi. Örneğin son 50 senenin son 2000 yılın en sıcak 50 senesi olması, 2016- 2020 arasındaki beş senenin 1850'lerden beri yaşanan en sıcak beş senelik periyot olması ya da atmosferdeki karbondioksit oranlarının son 2 milyon yılın en yüksek seviyesinde olması gibi çok çarpıcı veriler var. Özellikle son günlerde yaşadığımız krizlerle doğrudan bağlantılı sonuçları da çıkarıyor olmamız açısından, çok önemli bir zamanda geldi rapor. Tabii ki COP 26 öncesinde yine zamanlama açısından çok önemli. Dolayısıyla raporu bu çarpıcı gerçekler ve çarpıcı gündem çerçevesinde düşünmek ya da değerlendirmek gerekir. Zaten öyle değerlendiriliyor dünya genelinde de.
İklim hassasiyetinin düşünülenden daha yüksek olduğu ortaya kondu
Teknik açıdan bazı alanlarda bilimsel çalışmaların niteliği, sayısı, niceliği son 7-8 senede giderek arttığı için iklim değişikliği konusunda bilimsel temelleri daha da sağlam bir raporla karşı karşıyayız. Birkaç alanda özellikle iklim hassasiyeti konusunda rapor, yani 'Atmosferdeki karbondioksit iki katına çıkarıldığı durumda sıcaklıklar ne kadar değişir?' ile ilgili belirsizliği biraz azalttı. Daha geniş bir aralık vardı: 1.5 ile 4.5 gibi. Şimdi 2 ile 4 dereceye indi ve büyük ihtimalle 3 olacağı üzerinden netleştirildi bu değerlendirme ile. Buradaki belirsizliği azaltmış oldu ve aslında iklim hassasiyetinin büyük ihtimalle daha öncekilerden daha yüksek olduğu sonucu çıktı.
10 yıllık karbon bütçemiz kaldı
Karbon bütçelerinin iklim etkileri ile sıcak etkileri ile bağlantısı var. Farklı yeni senaryolar da var ama diğer senaryoların kapsamının dahilinde diye düşünebiliriz bunu. Yani radikal olarak çok farklı senaryo yok. Karbon bütçesi konusundaki tablolar oldukça önemli ve etkili. Burada söyleyebileceğimiz yine bir önceki raporlarla da tutarlı ama belirsizlik oranı daha azalmış bir şekilde söyleyebileceğimiz şeyler. 1.5 derece ile sınırlandırmak istiyorsak sıcaklık artışlarını yaklaşık 400 milyar tonluk bir bütçemiz var, yüzde 67 olasılıkla. Bu olasılığı yüzde 80'lere çıkartmak istersek 300 milyon milyar tona iniyor. Dünyanın halihazırda covid öncesinde yaklaşık 40 milyar tonluk bir yıllık emisyonu olduğunu düşünürsek, 10 yıllık bir bütçe elimizde var. Zaten rapor da bunu söylüyor. Yani 1,5 dereceyi geçme ihtimalimiz 2050'lerde birçok senaryo için yüksek ihtimal. Ama bunun 2-3 derece olması da yine ortanın üzerinde ya da karamsar senaryolar için çok büyük olasılık. Tabii bunların hepsi önümüzdeki dönemdeki emisyon eğilimlerimizle, sosyo ekonomik gelişim senaryoları üzerinden ortaya çıkacak.
Aşırı iklim olaylarının görülme sıklığı artıyor
Bir de bir öncekilerden yine hayatın gerçeklerinden, yani son dönemde yaşadığımız krizlerin sıklığını ve yoğunluğun artması ve herkesin hayatına dokunması üzerinden de yola çıkarak aslında 1,5 derecenin bile felakete yakın sonuçlar doğuracağını herkese gösteriyor, anlatıyor. Aşırı iklim olaylarıyla ilgili olasılıklar tablosu da bence ilginç.
Örneğin aşırı sıcak olaylarında 50 yılda bir rastladığımız uç olayların, örneğin 3 derecelik bir sıcaklık artışı ya da 2.5-3 derece sıcaklık artışında yaklaşık 8 ila 10 yıla indiği ya da daha önce 10 yılda bir karşılaştığımız aşırı sıcak olaylarının yaklaşık 2.5-3 yılda karşılaşacağımız sıklıkta gerçekleşme olasılığını ifade ediyor. Aşırı yağış olayları için, aşırı kurallar için yine benzer risk artışları söz konusu. Bunlara tablolandırıyor, bunları olasılık hesaplarıyla ortaya koyuyor. Zaten de son dönemde yani 2013 raporundan bu yana yaşadığımız her şey bu olasılıkların aslında potansiyel olarak modellenin de üzerinde olacağını gösteriyor. Benim 2013-2014 raporlarında şahsi düşüncem aslında uzun vadeli projeksiyonların raporlarda yazılandan daha kötümser gideceği yönündeydi ve aslında bunun böyle olduğunu görüyoruz. Özellikle aşırı iklim olaylarının yarattığı kırılganlıklarda.
Türkiye için sıcaklık artışlarının üst sınırlara yakın gerçekleşmesi daha olası
Bu raporun biraz önce bahsettiğimiz farklılıklarının biri de bölgesel olarak senaryolarla iklim bilimi temellerine bakıyor olması. Bu da önemli bir artı değeri raporun. Tabii siyaset yapıcılar için bölgesel yaklaşımların geliştirilmesi, risk haritalarının çıkartılması açısından bu değerli ve önemli, interaktif olarak da haritalandırılması ve bunun herkese açık olması da çok önemli. Burada bizim dikkatimizi çeken Akdeniz bölgesinin ayrı bir bölge olarak değerlendirilmesi. Rapor genelinde Türkiye’de Akdeniz bölgesinin doğusunda bir ülke olarak sıcaklık artışları konusunda biraz önce söylediğimiz sınırların üzerine yakın projeksiyonlar ön görülüyor. Yani 3 derece civarında 2050'de 4 derece civarında senaryoya göre, kara alanlarına yakın olması yine Ortadoğu ve İç Asya bölgelerine yakın olması da yine aynı şekilde sıcaklıkların kara alanlarında daha yoğun artması nedeniyle Türkiye'yi bu risklere maruz bırakıyor. Yine Akdeniz bölgesinde ortaya konulan biraz önce de kısmen bahsettiğimiz kuraklık risklerinin yüksek olması, dünya geneline göre kulaklıklar aşırı sıcak artışları Akdeniz'de önemli bir risk alanı olarak görünüyor.
Doğu Karadeniz’de hiç yanmaz dediğimiz ormanlar yanmaya başlayacak
Son dönemde yaşadıklarımız aslında bir süredir yaşayageldiğimiz aşırı iklim olaylarının tepe noktasını oluşturdu orman yangınları aynı zamanda İç Anadolu'da büyük bir kuraklık yaşandı tahıl üretimi doğrudan etkiledi. Çiftçiler yüzde ellilere, yüzde yetmişlere varan kayıplar yaşadılar. Bilim dünyasının onyıllardır söylediği her şey tek tek çıkıyor. Burada bir güvenilirlik, kredibilite sorunu yok zaten. Dolayısıyla doğruyu sürekli söylediğiniz zaman ve doğru sürekli insanların yüzüne çarptığı zaman bu er yada geç insanların bilişsel değerlendirmesini ya da algısını değiştiriyor. Ne kadar çok değiştiriyor, ne kadar geniş kitleleri değiştiriyor, o ayrı konu ama mutlaka bu yönde oluyor zaten olması gerek. İşin doğal süreci bu, yeterli mi? Büyük ihtimalle değil. İvme, var ama bence şimdi ve artacak. Çünkü yaptığımız bütün değerlendirmelerde benim söylediğim: 'Bu sadece başlangıç'. Şu an yaşadığımızın cehennem olduğunu düşünüyorsanız orman yangınları konusunda kuraklık konusunda bundan katbekat daha fazlasını yaşayacağız, önümüzdeki on sene içinde. Dolayısı ile insanlar bunu gelecek sene yaşayacaklar bundan sonraki sene de. Doğu Karadeniz'de hiç yanmaz dediğimiz ormanlar yanmaya başlayacak büyük ihtimalle…
Hasat’ın diğer haberleri 📰
🌡 Temmuz 2021, Gezegen tarihindeki en sıcak ay olarak kayıtlara geçti. Temmuz 2021’de kara ve okyanusların sıcaklık yüzdelerini görselleştiren NOAA’nın aşağıdaki paylaşımı Türkiye’nin Ege kıyılarında rekor sıcaklıklara ulaşıldığını gösteriyor.
🌡 Rekor sıcaklıklar sadece Ege’yi değil bütün Akdeniz’i etkisi altına aldı. İtalya’nın Sicilya Adası, 48.8 derece ile Avrupa tarihindeki en yüksek sıcaklık rekorunu kırdı. Kavurucu sıcakların Kuzey Afrika’daki yansıması niteliğinde Tunus 49 derece ile tarihindeki en yüksek sıcaklık rekorunu kırdı. Tarihindeki en yıkıcı orman yangınlarını gören Kıbrıs Cumhuriyeti’nde 4 kişi yaşamını yitirdi, onlarca ev harabeye döndü. Cezayir’de 65 kişinin ölümüne sebep olan orman yangınlarını çıkardığı iddiasıyla 38 yaşındaki bir kişi linç edilerek öldürüldü.
🌊 11 Ağustos’ta Bartın, Kastamonu ve Sinop şehirlerinde sel ve su baskınları meydana geldi. Bartın ili Ulus ilçesi, Kastamonu ili Azdavay, İnebolu, Bozkurt, Küre ve Pınarbaşı ilçeleri ve Sinop ili Ayancık ilçeleri selden etkilendi ve afet bölgesi ilan edildi. AFAD, sel nedeniyle Kastamonu’da 29, Sinop’ta 2 kişinin hayatını yitirdiğini açıkladı. 10 kişinin tedavilerine hastanelerde devam ediliyor ve Bartın’da kaybolan 1 kişiyi arama çalışmaları devam ediyor. Demirören Haber Ajansı’na göre Azdavay Belediye Başkanı Osman Nuri Civelek, dere yataklarının hepsinin taştığını söyleyerek, "Tarihte böyle bir şey görmedik. Dere yataklarının hepsi taştı. İlçenin yarısı su altında kaldı. İlçede su, dere gibi akıyor mahallelerde. Şaşkınla izliyoruz" dedi.
🌊 13 Ağustos’ta Erzurum'un Oltu ilçesinde akşam saatlerinde başlayan ve yaklaşık 15 dakika süren dolu ve sağanak günlük yaşamı olumsuz etkiledi. Yağış nedeniyle Oltu- Erzurum karayolu bir süreliğine ulaşıma kapandı. Ordu'nun Fatsa ilçesinde sağanak nedeniyle çok sayıda ev ve iş yerini su bastı, Meşebükü Mahallesi'nde ise heyelan meydana geldi. Rize’de Elmalı köyündeki Elmalı İlkokulu'nun bahçesi heyelan nedeniyle çöktü.
Haftanın Haber Hasatı bültenlerine buradan ulaşabilirsiniz.