İklim gazetesinden Merve Kara Kaşka’nın hazırladığı Haftanın Haber Hasatı bülteni, artık Açık Radyo’da. Pazar sabahları 08.00’den itibaren dinleyebilirsiniz.
Yangın sezonunda dumanların gittikçe şiddetlendiği bir dönemdeyiz. Olağanüstü kuraklığın yaşandığı Türkiye için en yüksek sıcaklık rekorunun kırılmasından kısa bir süre sonra orman yangınlarının sayısı hızla artmaya devam ediyor. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre 30 Temmuz itibariyle devam eden yangınların listesi şu şekilde:
Uydu görüntülerine dayalı Avrupa Yangın Bilgi Sistemi (EFFIS) verilerine göre 30 Temmuz 2021’de Türkiye’de yanan alan miktarı 73 bin 454 hektarla 2008-2020 döneminin 30 Temmuz ortalaması olan 12 bin 533 hektarın yaklaşık 6 katına çıktı. (Yangın devam ettiği sürece veri güncellenmeye devam ediyor.)
‘Yanan bir alana yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri de bölgeye dozerlerle ve yüzlerce insanla girip ağaçlandırma çalışması yapmak olabilir.’
Eşzamanlı olarak devam eden onlarca yangınla birlikte Türkiye’de Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre son on günde Türkiye’deki yangın sayısı 200’ü geçti. Yangınların en çok tartışılan yönleri arasında eşzamanlı bu kadar çok yangının ‘doğal’ koşullarda mümkün olup olmadığı ve yangının telafisi var. Bu konularda sorularımızı önce Yangın Ekologu İsmaile Bekar’a yönelttik.
Türkiye’de eşzamanlı olarak bu kadar çok yangının farklı yerde çıkması mümkün müdür? Akdeniz Havzası’nda durum nedir?
Teorik olarak bu mümkün. Eşzamanlı derken herkesin aklına aynı dakika geliyorsa bu pek mümkün değil ama aynı anda çıkan yangınlardan kasıt aslında genellikle eşzamanlı aktif olan yangınlar oluyor. Dolayısıyla biri sabah çıkarken diğeri öğlen bir başkası da akşam çıkmış olabilir. Akdeniz havzasındaki ülkeler her sene olduğu gibi yine yangından nasibini almaya devam ediyor. Mesela 24 Temmuz’da İtalya’nın Sardinya adasında ciddi yangınlar çıktı. Hatta İtalya, AB’den bu konuda destek istedi. Bu yardım isteme olayı zaman zaman görülen bir durum çünkü o şekilde ikili anlaşmalar mevcut. Komşu ülkelerin yardıma gelmesi genel olarak görülmeyen şeyler değil. Belki bunu da belirtmekte fayda var.
Yangından sonra ormanın kendisini onarması mı beklenmeli midir hemen ağaçlandırma çalışmalarına mı başlanmalıdır?
Akdeniz ekosistemleri için konuşacak olursak bu ekosistemlerin yeterli zaman verildiğinde yangından sonra tekrar orman haline gelme kapasitesine sahip olduğunu biliyoruz. Bu aslında çok etkileyici bir özellik. Ormanlar adeta küllerinden tekrar doğuyor. Dolayısıyla yapılacak yanlış müdahaleler bu doğal rejenerasyonu bozma potansiyeli taşımaktadır. Yanan bir alana yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri de bölgeye dozerlerle ve yüzlerce insanla girip ağaçlandırma çalışması yapmak olabilir. Bu açıdan yangın ekologları olarak önerdiğimiz şey Akdeniz ekosistemlerinde yanan alanlara olabildiğince az müdahale etmek. Çünkü ekosistem zaten kendi kendini yenileme kapasitesine sahip.
İklim krizinin etkisiyle ormanların onarım süreci aksayabilir mi?
Evet etkileyebilir. Artan sıcaklar, yağış örüntülerinin değişmesi ya da diğer biyotik faktörler tabi ki ağaçları ve ormanları etkiliyor. Eğer ormanların kendini yenilemesi iklim değişikliği sebebiyle sıkıntıya girerse bu gerçekten ekosistemlerin geleceği için riskli bir durum oluşturur. Çünkü böyle bir duruma çok yüksek ihtimalle tarihsel yangın rejimlerinde yaşanacak değişimler de eşlik edecektir. Bu iki olayın birleşmesi ekosistemlerin yapısını değiştirme ihtimali taşıyor.
Manavgat’ın hatırlattığı: ‘Yangınlarla birlikte yaşamak zorundayız’
Yanan orman alanlarının artışında Antalya’nın Manavgat ilçesinde çarşamba günü başlayan ve dört gündür devam eden yangının belirgin bir payı var. Uydu görüntülerine göre Manavgat’ta yanan alan büyüklüğü 30 Temmuz itibariyle yaklaşık 42 bin hektara ulaştı.
DHA’ya göre Manavgat’ta 4 farklı noktada çıkan yangın, rüzgârın da etkisiyle kısa sürede yayıldı. Bölgede çok sayıda zeytinlik ve bahçenin yanı sıra ormanlık alanda etkili olan yangına, havadan ve karadan müdahale edildi. Yangının büyük bir alanda etkili olması nedeniyle birçok ev kullanılmaz hale geldi. İlk tespitlere göre 150 büyükbaş, bin küçükbaş hayvan ölürken, 6 bin dekar tarım arazisi ve ağırlıklı muz serası olmak üzere 500 dekar serada zarar oluştu. 77 bağımsız bölümün yanarak acil ağır hasarlı veya yıkık olduğu tespit edildi, 18 köy tahliye edildi, 8 köy tamamen yandı. 1 insansız helikopter, 1 uçak, 19 helikopter, 192 arazöz, 30 iş makinesi ve 30 su ikmal aracının yanında yaklaşık bin personel ile müdahale edildi. Yangına evlerinde yakalanan Hasan Ali Yüksel ile Osman ve Şehri Gardaş çifti yaşamını yitirdi. Yangından etkilenen 183 vatandaş hastanelerde tedavi edildi. 4'üncü gününe giren yangın, ilçede 6 noktada sürüyor.
Orman İşletme Müdürlüğü’ne göre yangın riski ve tehlike potansiyeli çok yüksek olan bölgelerin ağırlıkta olduğu Manavgat’ın karşılaştığı ilk büyük yangın bu değil. 2018’de Manavgat’ta, Antalya tarihinin en büyük yangınlarından biri gerçekleşti ve o dönemde de benzer görüntüler vardı. Ekolog ve Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Tuncay Neyişçi Manavgat yangınlarını ve bazı doğru bilinen yanlışları şöyle aktarıyor:
Manavgat yangınının bundan öncekilerden pek farklı olduğunu zannetmiyorum. 2008 senesi içinde biliyorsunuz Türkiye'nin en büyük yangınlarından bir tanesi yine aynı coğrafyada oldu. Bu sefer ırmağın öbür tarafında Taşağıl yangını diye geçen bölgede 15-17 bin hektarlık alan bir alanı etkilemişti. Antalya Orman Bölge Müdürlüğü'nün verilerini temel aldığımız zaman en çok ve en büyük alanda etkili olan yangınların Serik ve Manavgat'ta çıktığı eskiden beri bilinen bir şey. Bunun da çok net temel bir nedeni var: Aksu Nehri ve Milli Park'ın da olduğu Köprüçay, doğrudan kuzeye açılan vadileri oluştururlar. Bu şu demektir: Anadolu içerisinden gelen kurutucu havalar, ki bu Arap Yarımadası üzerinden gelen kurutucu rüzgarların geldiği yöndür, Antalya dağlarını geçtikten sonra bu vadi üzerinden o sıcak rüzgarları, poyraz dediğimiz rüzgarları getirirler. Yangınların büyük bölümü de işte bu poyraz yangınlarının etkisiyle oluyor.
Orman yangınlarının bütünüyle ortadan kaldırmak mümkün değildir. Yangınlarla birlikte yaşamak zorundayız. Bunu öğrenmek buna kendimizi adapte etmekte zorundayız. Orman yangınları ile uyumlu bir toplum yaratmak, bütün bu bileşenlerin insanlara değişik biçimlerde aktarılarak bilgi ve beceri sahibi olmalarını sağlamak gerekiyor.
İnsan-orman etkileşiminin artması
Ormanlarımızın yoğun olarak bulunduğu alanlar, yoğun turizmin olduğu, yerel halkın da yaşamak için tercih ettiği alanlar. Bu yerlerin tarım alanları da bereketlidir. Buradaki ormanların içerisine de çok yoğun olarak çok fazla sayıda taş ocağı, HES, RES, maden ocağı, çöplük, ikinci konut, turistik tesisleri gibi orman dışı kullanımlar için de çok yoğun izinler verilir. Bu izinler orman içerisine daha fazla sayıda insanın, daha fazlasıyla aracın girmesine neden oluyor. Bunlar da doğal olarak bu bölgedeki orman yangınlarının riskini her sene hem sayısal olarak hem de daha önemlisi alansal olarak arttırıyor.
Yapmamız gereken kesinlikle ağaçlandırma değil, yeniden ormanlaştırmadır
Farklı vakıflar, spor kulüpleri , umarım farklı kuruluşlar kampanya başlatıyorlar ve hem de ağaçlandırma kampanyası diyorlar. Samimi olarak söylediklerini biliyorum ama yapmamız gereken kesinlikle ağaçlandırma değil, yeniden ormanlaştırmadır. Bizim yapmamız gereken ormanın içinde yaşayan kuş, kaplumbağa, yılan, alageyiği bir bütün olarak düşünmek ve bunların hepsi için yeni bir ekosistem yaratmak. Diğer yandan doğa, orman yangınıyla nasıl baş edebileceğini bizden daha iyi biliyor. Yangından sonra doğaya en az bir yıl şans verin, kendisini rehabilite edecektir. Yanan alanları inceleyen Türkiye’deki istatistikler, ‘ağaçlandırma alanlarının’ payının yüzde 50-60’ları geçtiğini bulmuştur. Bu şu demektir, öyle ağaçlandırma yapmışız ki kolay kolay yanıyor.
Krizi kabullenmek, azaltım ve uyum politikaları geliştirmek
Kıyas için Akdeniz kıyısında bulunan iki ülke: İtalya’da yanan alan büyüklüğü 30 Temmuz için 2008-2020 ortalaması 21 bin 400’den 2021’de 53 bin 739 hektara çıktı. Fransa’da 30 Temmuz ortalaması 6 bin 784’ten 2021’de 22 bin 807 hektara çıktı.
AB’nin Copernicus uydusu verilerine göre son bir haftada Türkiye’nin dahil olduğu geniş coğrafyada yangın alanları şu şekilde görünüyordu:
Küresel ısınma ve iklim krizinin kontrol edilemeyen orman yangınlarına etkisini inceleyen güncel bilimsel araştırmalara baktığımızda, insan kaynaklı sera gazı salımlarının ekstrem yangın-hava koşullarını Amazon Yağmur Ormanları ve Akdeniz Havzası için halihazırda yüzde 50 arttırdığını görüyoruz. Buna ek olarak 21’inci yüzyılın sonunda insan kaynaklı sera gazı salımları nedeniyle sıcaklık ve görece nem ve yüzey rüzgar hızı değişimi ekstrem yangın hava koşullarını dünya çapında ikiye katlıyor. Orta Doğu Bölgesi özelinde bir başka araştırmaya göre orman yangınlarında yüzyılın son 30 yılında belirgin bir artış yaşanıyor.
Ocak 2020 tarihli Akdeniz tipi bölgelerde yangın yönetimini ele alan bir bilimsel araştırma ise, bölgelerde ciddi bir paradigma değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor. Zira araştırmaya göre küresel ısınmanın bu hızla devam etmesi durumunda orman yangınlarının şiddetinin ve sıklığının daha da artması kaçınılmaz. Bunu kabul edeceksek, yangınları bastırmaktaki başarımızı yanan alanları daraltmakla ölçmek yerine yangınların toplum ve ekosistemler üzerindeki etkisini azaltmaya odaklanmamız gerekiyor. Örnek metrikler arasında can kaybının, ekonomik kayıpların, toprak erozyonunun, biyoçeşitlilik kaybının ve karbon salımlarının azaltılması yer alıyor. Bilim insanları bir ortak varoluş çözümü öneriyorlar ve bunun için hükümetlerin daha az kırılgan ve yangına daha dayanaklı alanlar geliştirmelerini; insanlar ve altyapı için riski en aza indirmelerini tavsiye ediyorlar.
Hasat’ın diğer haberleri
- İklim değişikliğiyle mücadelede kentler için milyonlarca ağaç dikmek popülerleşen bir vaat olsa da, bunların birçoğu hedeflerinin gerisine düşüyor. Örneğin Kopenhag’da 2015’te on yıl içinde 100 bin ağaç dikme planının ilk altı yılında dikilen ağaçların birçoğunun öldüğü belirtiliyor. Çok sayıda ağaç dikmek kulağa etkileyici gelse de, öncelikle bu kadar çok ağacın uzun süreli bakımı hesaba katılmıyor. Ağaçların da türlerine göre nem, ısı, ışık vs. ihtiyaçları farklılaşıyor. Buna karşın toprak analizi yeterince iyi yapılmamış oluyor ve kurak kentlerde ağaçların hayatta kalma şansı azalıyor. İklim krizi gerçeğini göz önüne alarak ağaç türlerini çeşitlendirmek, kentlerin tüm örtüsünün bir anda ortadan kalkması riskine karşı koruma sağlıyor. Kentler için tepe örtüsünü ölçmek ağaç çeşitliliği konusunda yol gösterici olabiliyor.
- ABD Başkanı Joe Biden iklim değişikliğinin ülkede arttırdığı orman yangınlarıyla mücadele için ek kaynaklara ihtiyaç duyduklarını açıkladı. Halihazırda 1 milyon 375 bin 930 hektar alanın kül olduğunu açıklayan Biden, itfaiye çalışanlarının sayısını da üç katına çıkardıklarını da belirtti.
- Afrika’dan gelen sıcak hava dalgasının etkisine giren Yunanistan yangın devriyelerini ve elektrik, su kesintilerine karşı altyapı denetimlerini sıklaştırdı. Sıcaklıkların 42 dereceyi bulduğu ülkede klimaların kullanımındaki rekor artışlar enerji kapasitesi için de bir test niteliğinde oluyor.
- Yaklaşık 14 bin bilim insanının imzaladığı yeni bir iklim aciliyeti makalesi Yeryüzü’nün 31 hayati göstergesinin gittikçe kötüleştiğini buldu. Hayati göstergeler arasında sera gazı salımları, deniz-buzu genişliği, buzul kalınlığı ve ormansızlaşma gibi veriler var ve bilim insanları bunların 18’inin yeni rekor yüksek ya da rekor düşük seviyelere ulaştığını belirtiyorlar. Anlatılmamış acıların yaşanmasına gebe bu eşiklerin geçilmesinde iklim krizinin hak ettiği aciliyetle yanıtlanmadığını belirten bilim insanları altı öneriyi sıralıyorlar: Fosil yakıtları bırakmak, kirleticileri kullanmayı durdurmak, ekosistemleri restore etmek, bitki temelli diyetlere geçiş yapmak, sonsuz büyüme modellerinden uzaklaşmak ve insan nüfusunu stabilize etmek. Bilim insanları ilk makalelerini 2019’da yayımlamışlardı.
- Dünyanın en büyük fosil yakıt şirketlerinden Exxon, finansal sonuçlarını açıkladı. Şirketin tüketicilerin artan plastik talebi sayesinde petrokimyasallar bölümünün bugüne kadar kayıtlara geçen en iyi çeyreği geçirdiği belirtiliyor. Şirket yakın zamanda Çin’de 10 milyar dolarlık yatırımla petrokimyasal tesisi açmıştı.
- Birleşik Arap Emirlikleri, Çin’in plastik atık ithalatını durdurmasının ardından sevkiyatların zorlaşması üzerine, tonlarca atığı yakarak enerji üreteceği 1.1 milyar dolarlık bir tesis kuruyor.
- Britanya hükümeti bisiklet kullanımını ve yürüyüşü teşvik etmek için 338 milyon pound yatırım yapacak. Ülkeyle ilgili bir başka gelişme ise Birleşik Krallık’ta üretilen hibrit otomobillerin AB’ye sevkiyatında bitki yağlarından elde edilen yakıtlarla çalışan trenler kullanılacak.
Haftanın Haber Hasatı bültenlerine buradan ulaşabilir ve abone olabilirsiniz.