Türkiye’nin faydalanıcı olduğu Sıfır Karbon Binalar (ZCBA-Zero Carbon Buildings Accelerator) Projesi başlıyor.
İnşaat sektörü, dünya çapında enerji kaynaklı karbon emisyonlarının yaklaşık %40’ına neden oluyor. 2060 yılına gelindiğinde global yapı stokunun bugünkünün iki katı olacağı hesaplanıyor. Bu nedenle de binalarda enerji verimliliği ve karbonsuzlaştırma uygulamaları önem taşıyor. Türkiye’nin faydalanıcı olduğu Sıfır Karbon Binalar (ZCBA-Zero Carbon Buildings Accelerator) projesi başlıyor. Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından desteklenen BEA (Building Efficiency Accelerator/Binalarda Enerji Verimliliği) platformunun hayata geçirdiği, Türkiye adına Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın faydalanıcı olduğu ve Dünya Kaynakları Enstitüsü (WRI) ile Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından yürütülen Sıfır Karbon Binalar projesi Türkiye ve Kolombiya’ya iki yıl süreyle teknik destek verecek. Enerji verimliliği çok yüksek, enerji ihtiyacını da karbon içermeyen kaynaklardan sağlayan ve yıllık işletme seragazı emisyonları net sıfır veya negatif olan binaların artmasına yönelik proje için Türkiye’den Gaziantep ve Konya pilot şehirler olarak seçildi. Türkiye’de WRI Türkiye Sürdürülebilir Şehirler’in destek verdiği projenin ulusal ve yerel olmak üzere iki hedefi var. Ulusal çalışmaların hedefi, merkezi yönetim ile birlikte çalışarak, 2050 yılına kadar bina sektörünün karbonsuzlaştırılmasına yönelik Ulusal Katkı Beyanları (NDCs) ve/veya diğer ulusal stratejiler ile ilişkili olmak üzere uzun vadeli ulusal yol haritalarının geliştirilmesi. Gaziantep ve Konya’da yapılacak yerel çalışmalar ise yerel yönetimlerle çalışarak binaların karbonsuzlaştırılmasına yönelik yerel eylem planlarının/stratejilerin geliştirilmesi ve planların uygulamaya geçirilmesine destek sağlanmasına yönelik. Sıfır karbon binalara yatırım sağlamak üzere yerel yönetimlerle birlikte, özel sektör paydaşları ve kalkınma bankalarının desteği ile finans modellerinin ortaya konması, karbonsuzlaşma alanındaki ilerlemeyi izlemek için bir metodoloji geliştirilmesi, ayrıca yapılan çalışmaların diğer ülkelere duyurularak sıfır karbon bina dönüşümünün ve yatırımların teşvik edilmesi amaçlanıyor.
Moskova'da sıcaklık 34,7 dereceye çıktı
Rusya’nın başkenti Moskova’da pazartesi günü sıcaklıklar 34,7 dereceye çıktı. Böylece şehir, 1901 yılından bu yana kaydedilen en yüksek haziran sıcaklığını yaşamış oldu. İstanbul Kandilli rasathanesinde de 1911’den bu yana en sıcak Ocak Şubat Mart Nisan ve hatta Mayıs ayı ölçülmüştü. Gelelim yine Rusya’ya, Meteoroloji Servisi Roshydromet‘ten Marina Makarova, “Bu günlerde Moskova’da kaydedilen sıcaklıklardaki artış 120 yıldır görülmemiş bir şey. Bunun nedeni küresel iklim değişikliği” açıklamasını yaptı. Moskova’nın 600 kilometre kuzeybatısındaki St. Petersburg‘da da bu ay sıcaklarlar oldukça yükseldi. 1998’den bu yana ilk kez 34 dereceye varan sıcaklıklar kaydedildi. İklim değişikliği ile birlikte, sıcak hava dalgalarının daha sık ve yoğun hale geleceği ve etkilerinin daha yaygın hale geleceği tahmin ediyor. Rusya’da son yıllarda sayısız sıcaklık rekoru kırıldı ve Haziran 2020’de Verkhoyansk kasabasında 38 derece sıcaklık kaydedildi. Söz konusu ölçüm, Kuzey Kutup Dairesi üzerinde kaydedilen en yüksek sıcaklık olarak tarihe geçti. Sibirya’da artan sıcaklıklar yıkıcı selleri ve orman yangınlarını da beraberinde getiriyor. Ayrıca Rusya’nın geniş topraklarının yaklaşık üçte ikisini kapsayan permafrostun erimesine de katkıda bulunuyor ve iklim krizini katlayarak besliyor.
Tazmanya canavarları penguenleri yok etti
Sivil toplum kuruluşu BirdLife Tasmania’nın açıkladığına göre, küçük bir Avustralya adasında yürütülen Tazmanya canavarlarını kurtarma projesi bir dizi ekolojik yıkımı tetikledi. Tazmanya‘nın doğusunda yer alan 116 kilometrekarelik bir ada olan Maria Adası, yaklaşık on yıl önce üreyen üç bin çift küçük penguene ev sahipliği yapıyordu. 2012’de Tazmanya canavarlarının adaya getirilmesinden bu yana nüfuslarının azaldığı tespit edilmişti. Ancak BirdLife Tazmanya’ya göre, parklar departmanı tarafından yapılan en son sayım çalışması, penguenlerin tamamen yok olduğunu gösterdi. Maria Adası, bulaşıcı ve ölümcül yüz tümörü hastalığından uzak, coğrafi olarak izole edilmiş bir nüfus yaratarak Tazmanya canavarını sayılarını korumayı amaçlıyordu. 2012 ve 2013 yıllarında adada serbest bırakılan 28 Tazmanya canavarından oluşan ilk nüfus, 2016 yılına kadar tahmini 100’e ulaştı. BirdLife Tasmania’da çevre bilimci olan Dr. Eric Woehler, kuş yaşamının kaybının üzücü ama şaşırtıcı olmayan bir sonuç olduğunu söyledi.
İTÜ'den müsilaj önerileri
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) akademisyenleri, Marmara Denizi’ni tehdit eden müsilaj sorununa ilişkin teknik bir değerlendirme raporu hazırladı. Raporda, 10 maddelik öneri paketine de yer verilirken, Marmara'ya verilen atık su miktarının azaltılması gerektiği, bunun sanayi bölgelerinin denetiminin öncelikli hale getirilmesi ve ileri biyolojik atıksu arıtma tesislerinin işletiminin yaygınlaştırılması gerektiği belirtildi. Rapor kapsamında Marmara Denizi havzasındaki belediye atık sularının yüzde 53’ü mekanik arıtma, yüzde 42’si ileri biyolojik arıtma, yüzde 5'inin ise biyolojik arıtma sonrası denize deşarj edildiği ortaya konularak, "Marmara’da oksijen seviyesinin daha da kötüye gitmesinin önlenmesi için başta İstanbul olmak üzere Marmara’ya yapılacak bütün noktasal atık su deşarjları öncesi biyolojik arıtma uygulanması önerilmekte" denildi. Raporada ayrıca biyolojik arıtma uygulamalarının Haliç, İzmit ve Gemlik Körfezleri'nde su kalitesinde belirgin iyileşmeler sağladığına dikkat çekildi.