Temiz enerji konusunda çalışan uluslararası düşünce kuruluşu Ember, Avrupa bölgesindeki kömürden elektrik üretimi kaynaklı hava kirliliğini karşılaştıran bir çalışma açıkladı.
Sonuçlar, Türkiye ve Ukrayna'nın tüm kirletici türlerinde Avrupa'da ilk üç sırada yer aldığını gösteriyor. Yapılan analizde; kükürt dioksit (SO2), partiküler madde (PM10) ve azot oksit (NOx) kaynaklı hava kirliliği ele alındı. Analiz sonuçlarına göre; Avrupa'da kömürden elektrik üretimi kaynaklı kükürt dioksit kirliliğinde Ukrayna (%27) ve Türkiye (%24) oranlarla ilk iki sırada yer alıyor. Türkiye'de kömürden elektrik üretimi kaynaklı azot oksit kirliliği, Avrupa toplamının beşte birini oluşturuyor (%20). Avrupa'daki en kirli 30 kömür santrali arasında, Türkiye’de son 10 yılda inşa edilen bazı santraller listenin üst sıralarında bulunuyor. Seyitömer ve Tunçbilek termik santralleri, Avrupa'da toz kirliliğine neden olan ilk 10 santral arasında yer alıyor. Kömürle çalışan termik santrallerin bacalarından çıkan zehirli gazlar, sadece bulundukları illerde değil ülkeler arasında bile binlerce kilometre yol kat ederek sağlığı tehdit edebiliyor. Konu ile ilgili başlatılan imza kampanyası, change.org/izinvermeyin adresinde.
"Son şansımız..."
5 Haziran Dünya Çevre Günü’ydü. Bu vesileyle Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği, SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu bir açıklama yaptı: “İklim krizi, gıda ve su güvenliği, sağlık ve biyoçeşitlilik için ekosistemlerin onarılması, yenilenmesi şart. Ekosistemlerimiz ne kadar sağlıklıysa, gezegen ve insanlar da o kadar sağlıklı. Biyoçeşitliliğin artan risk altında olmasını geleceğimiz için engellemeliyiz. İklim krizi ve kitlesel yok oluş karşısında gelecek 10 yıl son şansımız” dedi. Prof. Karaosmanoğlu, “Ekosistem Yenilenmesi” temasıyla 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Birleşmiş Milletler Ekosistemi Yenileme On Yılı (2021–2030) seferberliğini başlattı. Eylemler için üye devletler, yerel yönetimler, iş dünyası, akademi ve sivil toplumu birleştirme hedefiyle uygulanabilir ve kalıcı çözümler için UNEP ve FAO liderliğinde çağrı yapıldı. “Yeniden Tasarla; Yeniden Oluştur; Yeniden Yapılandır” diyerek doğası ile barışacak nesiller olmalıyız. Bizler hasarlı ekosistemlerini yenileyen, canlandıran ve koruyan nesiller olursak, bu gidişata dur diyerek, tersine çevirebiliriz. Bu nedenle bugünkü nesiller önemli ve neslimizin sorumluluğu yüksek vurgusu yaptı.
Geçen yıl sıcaklıklar normalin üzerindeydi
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Türkiye 2020 Yılı İklim Değerlendirmesi raporuna göre bütün mevsimlerin ortalama sıcaklıkları 1981-2010 normallerinin üzerinde gerçekleşti. 40 Yıllık Bal Uzmanı Ahmet Bağran Aksoy “Biz arıcılar, 2020 yılında yaşanan kuraklık ve mevsim normallerinin üstüne çıkan sıcaklık nedeniyle bir hayli endişeliydik. 2020 yılının 10 ve 11. ayında beklediğimiz yağmur gelmeyince bitkiler kış uykusuna beslenerek giremedi maalesef, ve bir sonraki seneye gelişimlerini sağlayamadılar. Artık 1500 -1600 metrenin altında çiçek yok çünkü sıcaklıklardan ötürü çiçekler hep yandı. Libya ve Suudi Arabistan’dan hakeza Afrika’dan gelen toz bulutları yeni yeni açmakta olan çiçeklerin üzerine çöktü, zarar verdi. Bütün olumsuzluklar birleşince arıcılar yer değiştirmek zorunda kaldı bu aylarda. Normalde kovanlar bu aylarda dolu olurdu fakat bu sene yok, çiçek yok, olmayınca da bal yok. Şimdilik arıcıların %20’si yer değiştirdi. Arılar yaşadığı bu sıkıntılar nedeniyle gelişme gösteremeyecek ve çiçek bulamadıkları için ürettikleri balı kendileri yemeye başlayacak. Bu da kovandaki verimi yüzde 40 oranında düşürecek.” dedi. Aksoy, “Ağrı, Kars, Erzurum, Sivas, Yozgat, Amasya bölgelerinde verim bayağı düşük 1500 metreye kadar yeterli ürün alınabileceğini sanmıyorum. Akdeniz ilkbahar başlangıcında iyiydi. Mayısta aşırı sıcaklardan dolayı 1500 metrenin altındaki çiçekler yandı hep. Altıncı ay nasıl geçer bilmiyoruz ama üçüncü ve dördüncü aylar güzeldi. Doğu Anadolu’da 1200 metrelere kadar olumsuzluk çok, yine bu seneki kuraklıktan dolayı. Haziran ayında 1500 metrenin üzerinde. Gelen yağmurlarla beraber nektar anlamında problem yaşamayacağımızı düşünüyorum” dedi.
SALT'tan film gösterimi
SALT’ın bu yıl gerçekleştirdiği Bu son şansımız mı? kapsamında, her hafta bir film orijinal dilinde altyazılı olarak ücretsiz erişime sunuluyor, 4 Temmuz'a kadar her hafta yeni bir belgesel filmi altyazılı saltonline.org'da. Bu son şansımız mı? programının bu haftaki gösterimi Peter Wohlleben’in aynı adlı, 2015 tarihli çok-satan kitabına dayanan “Ağaçların Gizli Yaşamı” belgesel filmiyle devam ediyor. 31 Mayıs-6 Haziran tarih aralığında saltonline.org’da orjinal dilinde (Almanca), Türkçe ve İngilizce altyazılı olarak gösterimi gerçekleştirilen 2020 yapımı “Das geheime Leben der Bäume” (Ağaçların Gizli Yaşamı) her şeyden çok, ağaçların güzelliğini ve büyüsünü gözler önüne seriyor ve ormanları koruyabilmek için acilen harekete geçmek gerektiğini hatırlatıyor. Manchester Üniversitesi’nden akademisyen İsmail Ertürk’ün Çalışma Grupları atölyesi Para ve Çevre'de, hem tarihsel hem de güncel bir perspektiften paranın üretimi ve kullanımının çevreye etkileri araştırılacak. Finansal düzenlemelerin demokratikleştirilmesi ve çevreye duyarlı hâle getirilmesinde çeşitli disiplinlerin katkılarının da değerlendirileceği atölye, on katılımcıyla çevrimiçi ortamda yürütülecek. Para ve Çevre programı hakkında ayrıntılı bilgi ve başvuru detaylarına saltonline.org'dan ulaşabilirsiniz.