Ufuk Turu’unda Ahmet İnsel; Şili’deki seçimler, Kolombiya’daki gösteriler, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmalar ve Myanmar’daki son duruma değindi.
Ahmet İnsel’le Ufuk Turu bu hafta geçen pazar Şili’de gerçekleşen kurucu meclis, belediye ve eyalet valileri seçimlerini gündemine alarak başladı. Bunlardan özellikle kurucu meclis seçimlerinin önemine vurgu yapan İnsel, 18 ay önce Şili’de Başkan Piñera’nın neoliberal yönetimine karşı başlayan toplumsal muhalefet hareketinin, Pinochet diktatörlüğünden kalan ve çeşitli değişikliklerle de olsa hala yürürlükte olan Anayasa’ya karşı bir değişiklik talebinde bulunduklarını ve bunun sonucunda Başkan Piñera’nın geri adım atmasıyla Ekim 2020’de referandum yapıldığını ve %78 oy oranıyla anayasa değişikliği talebinin baskın çıktığını hatırlattı. Bunun sonucu olarak yeni anayasanın nasıl yapılacağı konusundaki tartışmalardan sonra varılan son noktada; bütün üyeleri seçimle belirlenen bir kurucu meclisin kurulmasına, bu meclisin 9+3 ay görev süreli 155 üyeli olmasına, mecliste madde değişikliklerinin 2/3 çoğunlukla yapılmasına, kadın ve erkek sayısının listede eşit olmasına ve birbirini izlemesine ve kadınların liste başı olmasına, yerli halka yönelik 17 üyelik kontenjan ayrılmasına karar verildiği hatırlatıldı. İnsel anayasa değişikliğinin; neoliberal düzenin bir dizi kurumuna son vermek, daha iyi yaşam koşullarını sağlama amacıyla özellikle çevresel korumayı ön plana çıkarmak, Pinochet döneminden bu yana özelleştirilmiş durumda olan emeklilik, sağlık, eğitim gibi sosyal haklardan eşit faydalanmayı sağlayacak belli önlemler almak gibi amaçlarının olduğunu aktardı.
Pazar günü yapılan kurucu meclis seçimlerine katılımın %41’lik bir oranla biraz düşük kaldığını aktaran İnsel, seçimlerde %50 kadın kotasının aktif bir şekilde uygulandığını “Bazı yerlerde kadınlar erkeklerden daha fazla geldiği için %50’lik kotayı aşan kadınların yerine onlardan daha az oy alan erkeklerin yerleştirilmesi gerekmiş” diyerek vurguladı. İnsel; seçimlere Chile Vamos (Yürü Şili) Koalisyonu olarak, birleşerek giren sağ ve aşırı sağın; hesaba katmadıkları kadar düşük bir şekilde oyların %28’ini alarak, 39 delege çıkarabildiğini, bu nedenle meclisin 1/3’nün sahip olduğu veto hakkını kullanamayacak olmalarının hüsranını yaşadıklarını aktardı. 1300 adayın katıldığı seçimlerde, adayların %60’ının bağımsız olmasının asıl büyük değişiklik olduğunu, bunun da sola karşı bir tepki olarak değerlendirilebileceğini; Komünist Parti etrafında öbeklenen solun 28 delege, merkez solun 25 delege çıkarmasına karşılık, bağımsızlardan 45 delegenin kurucu mecliste yerini aldığını aktardı. Başkan Pinera’nın, bu seçimlerdeki oy oranlarının hem kendisi hem partisi açısından büyük bir yenilgi olduğunu kabul ettiği aktarıldı.
Diğer taraftan belediye seçimlerine ilişkin; Santiago belediye başkanlığının otuz yaşlarında komünist ve feminist bir kadın tarafından kazanıldığı; Valparaíso’da da eyalet başkanlığını yıllardır suyun özelleştirilmesine karşı mücadelesi ile tanınan adayın kazandığı aktarıldı. Tüm bu seçim tablosuna bakarak İnsel; “Bu kurucu meclis, belediye ve eyalet seçimleri beklenmedik oranda, kamuoyu yoklamalarının öngörmediği biçimde, bir neoliberal karşıtı dalganın varlığını gösteriyor” dedi. Ancak İnsel, bu değerlendirmelerde %41 katılım oranının da göz önünde bulundurulması gerektiğini, önümüzdeki süreçte katılımın zorunlu olacağı referanduma ilişkin öngörülerde dikkatli davranılması gerektiğini ifade etti.
İkinci olarak, Filistin’i gündeme alan İnsel; Gazze ve İsrail arasındaki saldırıların ikinci haftasında Gazze şeridinde ölü sayısının 200’ü geçtiğini, İsrail tarafında da güncel verilere göre 10 kişinin öldüğünü aktardı. İsrail’de; İsrailli Yahudilerle Filistinli Arapların birlikte yaşadığı bölgelerde eskiden olmayan gerginliklerin çıkmaya başladığını belirtti. Diğer taraftan bu saldırı ve salgın ortamı sebebiyle Batı Şeria ve Gazze’de seçimlerin ertelendiği, bu bölgelerde 19 yıldan beri yapılmayan seçimler nedeniyle Filistinlilerin tepkisinin iyice arttığını aktardı. Topraklardaki bölünmüşlüğün Filistinli seçmen kitlesini de böldüğü ve bunun İsrail bakımdan bir avantaj olduğu ancak Netanyahu’nun politikalarına karşı son yapılan genel grev çağrısının İsrail, Batı Şeria ve Filistin’deki bütün Filistinlilere yapılmasının bu anlamda kritik bir hamle olduğu aktarıldı.
Üçüncü olarak Kolombiya’daki güncel gelişmeleri gündemine alan İnsel; Cali şehri etrafında ciddi muhalefet hareketleri olduğunu ve bunlara ateş açan bazı polis destekli sivil grupların olduğunu, bunların özellikle yerli gösteri gruplarının koruma gruplarına ciddi saldırılarda bulunduklarını aktardı. Kolombiya’da 2 Mayıs’ta Ivan Duque; gösterilere neden olan vergi reform paketini geri çekmiş olsa da bunun toplumsal muhalefeti yatıştırmaya yetmediği, bu sefer polisin şiddetine karşı tepkilerin yükseldiği ve yerlilerin de bu toplumsal muhalefetin bir parçası olduğu aktarıldı. Gösteriler başladığından beri 41 göstericinin ve 1 polisin öldüğünü, diğer taraftan Kolombiya’da 80.000 kişinin ölümüne yol açan Covid-19’un da hala ciddi şekilde devam ettiğini ve göstericilerin bu konuda da sağlıkta eşitlik taleplerinin olduğunu aktaran İnsel; “Kolombiya’da Ivan Duque’un sağ yönetimine karşı çok ciddi bir toplumsal muhalefet patlaması var; ama buna karşılık orada bir de zengin kesimin, iktidarın ve polis güçlerinin yanında kendileri de ağır silahlarla, makineli tüfeklerle silahlandığını görüyoruz. Ellerinde sopalarla muhalif göstericilerin yanında yer alan yerlilere, bu paramiliter gruplar makineli tüfeklerle karşılık veriyor” dedi.
İnsel son olarak, Myanmar’da tansiyonun yükseldiğini, Ulusal Birlik Hükümeti etrafındaki bir dizi muhalefetin Ulusal Birlik Hükümetini destekleme yolunda birleşmeye başladığını, bu güne kadar Myanmar Ordusuna veya Birmanya Merkezi hükümetine karşı silahlı mücadeleye girmemiş olan Chin eyaletinde de direnişin başladığını, savunma gücünün Myanmar Ordusu’na savaş ilan ettiğini, Arakan ve Karen Ordularının da son derece aktif olduğunu ve bunların birbiriyle irtibat haline geçerek bir askeri sivil direniş başlatma tehdidinde bulunduklarını bunun da Birmanya’nın sivil bir iç savaşa sürüklenmesi demek olduğunu aktardı. Birleşmiş Milletler’de Rusya ve Çin'in vetosu nedeniyle Myanmar Ordusuna karşı bir karar alınamadığını, bu sebeple Batı devletlerinin Birmanya Ordusu’nun yasa dışı gelir kaynaklarını kısıtlama politikası güttüğünü belirtti.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Merve Avdan’a teşekkür ederiz.)