İklim- ve ekoloji krizini bir kriz olarak ele almadan çözebilirmiş gibi davranmayı bırakmalısınız.
İşte bu açık mektupta yer alan taleplerimiz:
Bunlar, bir iklim- ve ekoloji felaketinden kaçınma şansına sahip olmamız için şart olan bazı ilk adımlardır.
- Şu andan itibaren geçerli olmak üzere, fosil yakıt arama ve çıkarma konusundaki tüm yatırımları durdurun, tüm fosil yakıt sübvansiyonlarını derhal sona erdirin ve fosil yakıtlara yapılan yatırımlardan derhal ve tamamen vazgeçin.
- Ekolojik kırımın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde davası görülecek uluslararası bir suç olarak tanımlanmasını savunun.
- Tüketim endeksi, uluslararası havacılık ve taşımacılık dahil olmak üzere tüm veri ve hedeflere toplam emisyonları dahil edin.
- Bugünden başlayarak – bize global sıcaklık artışını 1,5 °C’nin altında tutmak için %66 şans veren mevcut en iyi bilimi ve IPCC bütçesini esas alan yıllık, bağlayıcı karbon bütçeleri oluşturun. Bu bütçeler hakkaniyetin, kritik eşiklerin ve geri besleme döngülerinin küresel yönünü kapsamalı ve gelecekte negatif emisyon teknolojileri bulunacağı varsayımlarına bağlı olmamalı.
- Demokrasiyi gözetin ve koruyun.
- Emekçileri ve toplumun en kırılgan kesimlerini koruyan, her türlü ekonomik, ırksal ve toplumsal cinsiyetler arası eşitsizliği azaltan iklim politikaları tasarlayın.
- İklim- ve ekoloji acil durumunu, acil durum gibi ele alın.
Dünyanın karmaşık olduğunu ve istediklerimizin kolay gerçekleşmeyebileceğini çok iyi anlıyor ve biliyoruz. İnsanlığı muhafaza etmek için gerekli değişiklikler gerçek dışı gibi görünebilir. Ancak, işlerin bugün de her zamanki gibi devam etmesi halinde, baştan kara üstüne üstüne gittiğimiz küresel ısıtmanın yanı sıra diğer yıkıcı ekolojik sonuçlardan toplumumuzun sağ çıkabileceğine inanmak daha gerçekdışı olur.
Geçen yıl dünya, COVID-19 salgınının yerkürenin her yerinde insanları nasıl etkilediğine dehşet içinde tanık oldu.
Bu trajedi sırasında dünyanın her yerinden kaç liderin ve kaç insanın toplumun genel yararı için ayağa kalktığını ve bu doğrultuda harekete geçtiğini görüyoruz – hepsi diyemeyiz doğrusu.
İklim krizinin ne siyasetçiler, ne medya, ne iş dünyası, ne de finans dünyası tarafından bir kez olsun bir kriz olarak ele alınmadığı şimdi her zamankinden daha açık. Ve, emisyonları düşürmek için güvenilir bir yolda olduğumuzu, bir iklim felaketinden kaçınmak için yapılması gereken eylemlerin bugünün sistemi içinde mevcut olduğunu –ya da bir krizi bir kriz gibi ele almadan çözebileceğimizi– iddia etmeye ne kadar uzun süre devam edersek, o kadar değerli zamanımızı kaybedeceğiz.
Her zamankinden daha net hale gelen bir şey daha var: Modern dünyamızın temelini kuran sosyal ve ırksal adaletsizliklerle baskıları görmezden gelmeye ve yok saymaya devam ettiğimiz sürece iklim ve çevre adaleti sağlanamaz. Adalet ve hakkaniyet mücadelesi evrenseldir. İster sosyal, ırksal adalet, ister iklim veya çevre adaleti, isterse cinsiyet eşitliği, demokrasi, insan-, yerli halklar- LGBTQ- ve hayvan hakları, ifade ve basın özgürlüğü için mücadele olsun, ister dengeli, esenlikli, işleyen bir yaşam destek sistemi mücadelesi olsun. Eşitlik yoksa, hiçbir şeyimiz yok demektir. Hangi krize veya meseleye öncelik vermemiz gerektiğini seçmek ve bu konuda bölünmek zorunda değiliz, çünkü hepsi birbiriyle bağlantılı zaten.
Paris Anlaşmasını imzaladığınızda, önden gidip yol göstermeyi taahhüt ettiniz.
Yüksek gelirli ülkeler bunu yapmak için ekonomik ve politik olanağa sahip; dolayısıyla bu bizim ahlaki sorumluluğumuz. Ve şimdi sözlerinizi sahiden yerine getirmeniz gerekiyor.
AB ve ABD için –aynı zamanda dünyanın mali açıdan şanslı diğer bölgeleri için de– 2050'ye kadar net sıfır emisyon demek, teslim bayrağını çekmek demektir.
Bu hedef, küresel ısıtmayı 1,5 ° C derecenin altında tutabilmeye yalnızca %50 ihtimal tanıyan bir karbon bütçesine dayanmaktadır. Bu, istatistiksel olarak sadece yazı-tura atmaktır: hakkaniyetin küresel yönünü, kritik eşiklerin (devrilme noktalarının) ve geri besleme döngülerinin pek çoğunu ve bunların yanı sıra zehirli hava kirliliğinin gizlediği halihazırdaki yerleşik ek ısınma gibi temel faktörlerin birçoğunu hesaba katmadan yazı-tura atmaktır. Yani, aslında bu oran %50 ihtimalin çok daha altında.
Ve, uzak bir gelecek için değil, bugün için geçerli olması gereken karbon bütçesini düpedüz görmezden gelmeye devam ettiğimiz sürece, uzak emisyon hedeflerinin hiçbir anlamı olmayacaktır.
Bilim bize tam olarak ne yapacağımızı söylemez. Ama bize inceleme ve değerlendirme yapmamız için bilgi sağlar. Ondan sonra noktaları birleştirmek bize kalmıştır. Pekâlâ, biz de ödevimizi yaptık işte, ve sizin bu aşırı sorumsuz kumarınızı asla kabul etmiyoruz. Bu yetersiz %50’lik bütçe, teslim bayrağını açmak demek. Ve bu da bizim için bir seçenek değil.
Sürdürülebilirlik yatırımlarını ve politikalarını elbette memnuniyetle karşılıyoruz; ancak, bu konuda şimdiye kadar öne sürdüğünüz şeylerin yeterli olmanın yanından bile geçeceğine bir an olsun inanmayın sakın. Tablonun bütünüyle yüzleşmek zorundayız. Bir varoluş kriziyle karşı karşıyayız ve bu öyle bir kriz ki, parası neyse verip kurtulabileceğimiz, inşaatlar yaparak işin içinden çıkabileceğimiz veya yatırımlarla hale yola koyabileceğimiz bir kriz değil. Doğası gereği iklim krizini besleyip büyüten bir ekonomik sistemi “iyileştirmek” için iklim eylemleri finanse etmeyi hedeflemek, kulağa geldiğinden ne kadar saçma geliyorsa, işte o kadar saçma bir önerme. Mevcut sistemimiz “bozuk” filan değil: Sistem ne yapması bekleniyorsa, ne yapması için tasarlanmışsa tam olarak onu yapıyor. O artık “onarılamaz”. Yeni bir sisteme ihtiyacımız var.
Bildiğimiz haliyle Yeryüzü’ndeki yaşam için gelecekteki yaşam koşullarını koruyup kollama yarışının startı bugün verilmek zorunda. Birkaç yıl içinde değil, şimdi. Ve bunun, küresel ortalama sıcaklık artışını 1,5° C'nin altına düşürmek için bize mümkün olan en iyi ihtimalleri işaret eden bilime dayalı bir yol içermesi gerekiyor. Yaşamı destek sistemlerimiz üzerinde süregelen yıkımı, sömürüyü ve tahribatı sona erdirmemiz, doğal dünyanın yanı sıra tüm insanların iyilik, sağlık ve mutluluğunu merkezine alan, karbondan tamamen arındırılmış bir ekonomiye doğru ilerlememiz şart.
Eğer bütün ülkeler, kendilerine hedef olarak belirledikleri emisyon azaltışlarıyla ilerleyecek olsalardı, yine de en azından 3-4° C derecelik fecî bir küresel sıcaklık artışına doğru yol almış olurduk. Bugünkü iktidar sahipleri gelecek nesillere doğru dürüst bir istikbal devretme ihtimalini pratikte daha şimdiden neredeyse terk etmiş durumdalar. Hiç denemeye bile kalkışmadan.
2030 yılına kadar dünyanın planlanan fosil yakıt üretimi, 1,5 °C derece artış hedefine uygun düşenin %120 daha fazlasına tekabül ediyor. Bunun iler tutar bir tarafı yok. IPCC SR1.5 Raporunu, UNEP Üretim Açığı Raporu'nu ve ayrıca Paris Anlaşması'nda neyin altına imza attığınızı okuduğunuzda, iklim ve ekoloji krizinin bugünün sistemi içinde çözülemeyeceğini bir çocuk bile görebilir.
Bu artık bir görüş değil, mevcut en iyi bilime dayanan bir gerçek.
Çünkü bir iklim felaketinden kaçınmak istiyorsak, sözleşmeleri yırtıp atmayı, mevcut sözleşme ve anlaşmalardan vazgeçmeyi bugün hayal bile edemeyeceğimiz bir ölçekte mümkün kılmalıyız. Ve bu tür eylemler bugünün sistemi içinde politik, ekonomik veya yasal olarak mümkün değil.
Küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlamak için önümüzdeki aylar ve yıllar can alıcı derecede önemli. Vakit geçiyor. Elinizden gelenin en iyisini yapmak artık yeterince iyi değil. Şimdi artık imkânsız görüneni yapmak zorundasınız.
Siz iklim krizini görmezden gelme seçeneğine sahip olsanız bile, bu –sizin çocuklarınız olan– bizler için bir seçenek değil. An itibariyle dünyada çocukların güvenli bir çevrede geleceği karşılayabileceği bir yer yok. Bu hayatımızın geri kalanı için koca bir gerçeklik ve öyle olmaya da devam edecek. İklim acil durumuyla yüzleşmenizi talep ediyoruz.
Luisa Neubauer
Greta Thunberg
Anuna de Wever van der Heyden
Adélaïde Charlier
(https://climateemergencyeu.org/)
Çeviren: Ceren Demirci
Çeviri Editörü: Ömer Madra