Korona Günleri’nde Selim Badur, çeşitli ülkelerden son gelişmeleri aktarırken aşı uygulamaları hakkında da bilgiler verdi.
(28 Ocak 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)
Ömer Madra: Günaydın Selim Badur merhabalar!
Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın!
Özdeş Özbay: Günaydın!
SB: Günaydın Özdeş, günaydın Feryal! Son programımızdan bugüne geçen 3 gün zarfında ortalama 557 binden fazla olgu listeye eklendi, Türkiye 9. sırada. Pandemi devam ediyor ama sadece sayısal değerleri verdiğiniz zaman konunun boyutu anlaşılmıyor. Örneğin salı günü 18 bin 019 ölüm meydana gelmiş tüm dünyada ki 20-26 Ocak haftasında pandeminin başından beri bildirilen en yüksek ölüm sayısı 101 binden fazla ölüm meydana geldi tüm dünyada. Yani bazılarının söylediği gibi çünkü hâlâ sadece ülkemizde değil yurt dışında da “bu bir gerçek değildir”diyenler var. Bunları anlamak mümkün değil. Davos’tan bahsettiniz iklim kriziyle ilgili konuşmalarda, pandemiyle ilgili konuşmalar da yapıldı Davos zirvesi sırasında.
ÖM: Evet.
SB: Örneğin Almanya Şansölyesi Merkel, Davos zirvesinde yaptığı konuşmada aşıların adil dağılımının gereğini ve önemini vurguladı. Her zamanki gibi özellikle pandemi döneminde çok net ortaya çıktı hem bilimsel hem de çok gerçekçi konuşmaları. Ülkelerin sadece kendi yurttaşları için “aşı temini çabaları bir önlem değildir ve çok sağlıklı bir durum değildi” dedi. Bu arada bu zirvede gözlerden kaçan bir konuşma oldu, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başkanı Siril Ramafoza’nın Afrika’nın farklı ülkeleri için DSÖ önderliğinde ki birazdan oraya döneceğim, bir korporatif oluşturulmuştu biliyorsunuz COVACS korporatifi diye tanımlıyordu sayın Nuri Ortaylı bu yapılanmayı. Bu korporatif aracılığıyla daha uygun bir fiyatla DSÖ Afrika ülkelerine aşı sağlıyordu ama bu yapılırken tabii farklı ülkeler farklı Afrika ülkeleri kendi olanakları kapsamında aşı teminine çalışıyorlar. Güney Afrika Cumhuriyeti Başkanı’nın ifadesine göre Astra Zeneca “bize Avrupa ülkelerine sattığının 2,5 misli daha pahalıya aşı satıyor” bunu anlamak pek mümkün değil.
ÖM: Yapmıyordur!
SB: Evet böyle bir garip çok net bir tablo ortaya çıkıyor aslında, yıllardan beri anlatılan bu düzenin aksaklıkları, yanlışları ya da kötülükleri diyeyim -bu değimi kullanmam herhalde yanlış olmaz- çok net olarak bu süreçte şu 1 yıl içinde farklı boyutlarıyla ortaya çıktı. Astra Zeneca firmasının bu Oxford üniversitesiyle ortak geliştirdikleri vektör aşısı sars-cov-2’ye karşı geliştirdikleri vektör aşısıyla ilgili birtakım anlaşmalar yapılmıştı. Biliyorsunuz birçok varsıl ülke bunlar daha henüz aşılar piyasaya verilmeden önce şirketlerle anlaşmalar yaptılar ve ön ödeme yaptılar. Böylece yaptıkları ön ödeme karşılığında üretimin hızla yapılması sağlanmış oldu, gerekçe bu idi. Ancak aşılar gecikiyor Avrupa Topluluğu’na, Astra Zeneca’nın vermesi gereken aşılar, vaad ettiği aşıların süresi geliyor. Örneğin ilk 3 ayda Avrupa Topluluğu’na vermesi gereken aşıların %40’ını ancak verebileceğini açıklamış Astra Zeneca. Bunun üzerine bir takım önlemlere gidiliyor. Çünkü Astra Zeneca kendi ülkesinde İngiltere’ye hiçbir gecikme yapmadan aşıları sağlayacakmış ama Avrupa Topluluğu’na ancak vaad ettiğininin %40’ını sağlayacakmış. Ağustos ayında anlaşma yapılmış 400 milyon doz için, karşılığında da 336 milyon Euro ödeme yapılmış. Yine de bu 100 milyonlarca dozun gecikeceği bildirilmiş. Benzer bir durum Pfizer için de geçerli ve İsveç Pfizer ödemelerini durdurmuş “sen malını teslim et, ancak öyle ödeme yapacağım sana, ön ödeme yapmayacağım şimdiye kadar yaptığım gibi” demiş. Bunlar tabii sistemin getirdiği gariplikler diyelim.
Aşılarla ilgili bir iki haber daha var, bunlardan biri Johnson&Johnson’ın aşısı, bu aşının diğer tüm aşılardan farkı tek doz kullanılması. Önümüzdeki hafta tek doz olarak uygulanacak aşısının ilk verimlilik bulgularını açıklayacağını ilan etti. Önemli bir nokta.
Çeşitli Avrupa ülkelerinde olgu sayıları artıyor, örneğin çarpıcı bir değer ya da bir bilgi İngiltere’de, solunum cihazına bağlı Covid-19 hastalarının sayısı ilk kez 4 binin üzerine çıktı. Bu önemli bir nokta. Bir varyanttan bahsediliyor biliyorsunuz, hani değişime uğramış tipi virüsün. Buna karşılık Avrupa ülkeleri önlemlerini sıklaştırıyorlar, İsveç’ten sonra Norveç de kapılarını kapattı, İngiltere kendi ülkesine gelen kendi vatandaşları dahil herkesi herhangi bir test yapmadan karantina uygulamaya başladı. Slovakya ilginç ve radikal bir karar aldı “evinden çıkmak için PCR testinin negatif olması lazım”. PCR testi yaptırmamış ve negatif sonuç almamış kimse evinden dışarı çıkamıyor. Tabii bu arada farklı ülkelerde farklı politikacıların yaklaşımları var, Tanzanya başkanı John Magufuli “bu ne biçim iş, insanlık Covid-19 için 8 ayda aşı buldu, biz burada yıllardan beri sıtma, tüberküloz ve AIDS için aşı bekliyoruz. Alınacak önlemlerin başına da tanrıya olan inancınızı güçlendirin ve bunu belli edin. Diğer önlemler daha sonra gelir” diye bir açıklama yapmış.
ÖÖ: Aslında iyi başlamış ama işi duaya çevirmiş en sonunda. Yoksa aslında özellikle bu sıtma meselesinde çok uzun zamandan beri tartışılıyor, yani Avrupalıları ya da zengin ülkeleri doğrudan ilgilendirmediğinde, yeteri kadar yatırım yapılmıyor, ilgilenmiyor, doğrudan ilgilendirmediğinde yeteri kadar yatırım yapılmıyor, ilgilenilmiyor diye ama yakın zamanda gene bu aşıyı bulanlardan Oxford’un aşı şirketiyle hatırlamıyorum ismini, sıtma aşısının da yolda olduğuna dair bir açıklama yapmıştı, biz de okumuştuk Açık Gazete’de.
SB: Bu çok şaşırtıcı değil Özdeş, çünkü alım gücü yüksek ülkelerin sağlık sorunlarına eğilme bu; Sınırsız Doktorlar kuruluşunun (Medecine Sans Frontiére’in) yıllardan beri raporlarının başında yer alır. Yani bugün sıtma gibi başka enfeksiyon hastalıkları yanı Afrika kıtasının dışına çıkmayan, örneğin uyku hastalığı gibi hastalıklar, parazit hastalığı için aşı çalışmaları sürdürülmektedir, hiç yok değil, buna ait yatırım yapılıyor ama öncelik bunlarda değil. İşte bir takım cinsel fonksiyon bozuklukları, alzeimer, parkinson, kellik için, saç dökülmesine ait ilaçlara yapılan yatırımlar çok daha fazladır, bu yıllardan beri dillendirilir.
İngiltere’den Galler’den bir haber, niye bunu söylüyorum? Birtakım insanlarda ve ülkelerde, kültürlerde istifa geleneği var yani ya da istifa edebeliyorlar. Galler’de muhafazar parti başkanı Paul Davies barlarda ya da publarda alkol yasağı kararını almıştı parlamento ama parlamentonun çay salonunda içki içerken görüldüğü için tartışmalar oldu ve özür dileyerek istifa etti. Yani içtiği bir içkiden ötürü istifa etme diye geleneklerinde var herhalde, ne diyeyim? Türkiye’den son bir haber de Rusların Sputnik aşısıyla ilgili. Bilmiyorum ben atlamışım herhalde bu haberi. Türkiye’de üretilmesi için Rusya doğrudan yatırım fonu yetkilileriyle anlaşma imzalanmış. Viskonan ilaç sanayi yönetim kurulu başkanı Öztürk Orhan açıklamış Türkiye’de bu aşının üretileceğini. Ağustos ayında başlayan, Ağustos ayının başında görüşmeler başlamış ve 16 Ağustos’ta sonuç vermiş. Rusya Yatırım Fonu başkanlığıyla birlikte bir anlaşma imzalanmış. Aslında bu aşı 12 ülkede kullanım onayı alan ki bunların içinde AB ülkesi olan Macaristan ve Sırbistan da var. 40 ülke sırada, üretim kapasitesinin oldukça yüksek olduğunu belirtiyorlar çünkü 20 yıllık Rus aşısının bir geleneği var diyor, kendilerinin de bu konuda deneyimli olduğunu belirtiyor. Bu da önemli bir gelişme, takip edeceğiz, hayata...
ÖÖ: Bir sorum olacaktı size aslında merak ettiğim bir şey vardı, Türkiye’de aşı fabrikası var mı? Çünkü siz aşı çalışması yapan her ülkede fabrika olmadığını, işte Hindistan’da, Güney Afrika’da falan üretilebildiğini söylüyordunuz patent başka bir ülkeye ait olsa da. Türkiye’de sanırım kapanmıştır çünkü fabrika.
SB: Bu aşı üretimiyle ilgili GMP yani ‘Good Manifacturing Practice’ onayını alan kuruluşlar gerekli bir kere üretim için. Bunun onayını almış Türkiye’de 4 tesis var aşı üretimi yapabilecek; ama bu 4 tesis genellikle insan aşısı değil daha çok veterinerlik alanındaki aşıları üretiyorlar. Bunların sonuçta aşı üretme konusunda o şekle dönüştürülmesi çok zor olmayacaktır herhalde.
ÖÖ: Özel tabii bunlar değil mi?
SB: Tabii tabii özel.
ÖM: Ben de bir şey soracağım Britanya’da ortalık adamakıllı kaynıyor, İngiltere Başbakanı Johnson’ın ölümlerin 100 bini aşması ve böyle yükselmeye devam etmesi üzerine “çok üzgünüm” filan diye ağlamaklı bir açıklama yaptı pek inandırıcı olmamakla beraber fakat ciddi bir şekilde vahim hatalar yaptığını çeşitli U dönüşleri yaparak hem muhalefet hem de bilim çevreleri tarafından ağır eleştiriye tabi tutuluyor deniyor. O öyle devam ederken benim de aklıma şu geldi, maliye bakanının yani demin siz şeyi söyleyince ilaç firmalarına başka ülkelerden farklı olarak ödemeleri zamanında yaptığı ve ilaçları aldığı filan Astra Zeneca, vs. yalnız Rishi Sunak maliye bakanı Johnson’ın has adamı. Bağları olduğu halde Britanya’nın en zengin kişilerinden birisi kendisi, eşi üzerinden yanılmıyorsam şirketleri, bir bağı olduğunu açıklamadı. Halbuki Astra Zeneca ile yanılmyorsam ciddi bir hissesi var orada. Neyse, dedikoduyu sonraya bırakalım!
SB: Aşı haberleri özellikle Fransa’dan birtakım olumsuz haberler geliyor aşı üretimiyle ilgili ama oraya geçmeden önce bir süre önce tam olarak 18 Ocak 2021 tarihli 148.yönetim kurulu açılış konuşmasında DSÖ Başkanı Dr. Tedros Gebriyesus’un konuşmasının tamamına şöyle bir baktım Sarkaç sitesinde var. Bu ilginç bir konuşma ve bunun önemsenmesi ve bir kenarda durmasında yarar var. “Esas tehlikeyle şimdi karşı karşıyayız, aşıların bazıları umut verirken bile dünyada bir şeye sahip olanlarla olmayanlar arasındaki eşitsizlik duvarına bir tuğla daha eklendi. Bütün devletlerin öncelikle sağlık çalışanlarını ve yaşlılarını aşılamak istemesi doğru ama zengin ülkelerdeki daha genç ve sağlıklı yetişkinlerin fakir ülkelerdeki sağlık çalışanlarından ve yaşlılarından önce aşılanması doğru değil” deyip konuşmasının ayrıntılarına değinmeyeyim ama sözümü sakınmadan söylemek zorundayım, dünya korkunç bir ahlaki çöküşün eşiğinde duruyor. Bu çöküşün bedeli dünyanın en fakir ülkelerinde insanların hayatıyla ve geçim kaynaklarıyla ödenecek. Uzayıp gidiyor konuşması ama oldukça önemli bir konuşma, cesur bir konuşma, söyledikleri yeni şeyler değil belki ama bana kalırsa
ÖM: Evet biz de özetine yer vermiştik, ayrıca sitemize alıp yerleştirelim Açık Radyo sitesine, internet sitesine bu konuşmanın tamamını evet, önemli bir konuşma.
SB: Evet önemli bir konuşma.
ÖÖ: Bir de galiba bu konuşmada bilimsel bir sorundan da bahsetmişlerdi, yani Afrika ülkelerinin veya diğer gelişmekte olan ülkelerin aşılamasının gecikmesi virüsün de evrimleşip tekrar dünyada tekrar, yani aşılamanın akabete uğramasına da sebep olabilir diye de bir uyarısı vardı.
SB: Evet bu kısmen ya da alt edilmesi, yani tek doz aşı yapılması ya da hiç aşı yapılmaması virüsün dolaşımını ve böylece mutasyon ve değişime uğrama olasılığını arttırmakta, elbette çok haklı bir durum. Yapılan aşılamalar, genellikle iki doz yapılıyor biliyorsunuz, bu iki doz aşılama arasının açılsın mı açılmasın mı tartışmaları sürüyor. Bu konu bazı bulguları nasıl farklı yorumlamanın mümkün olduğunun kanıtı. En fazla aşılama yapan ülke biliyorsunuz İsrail, hemen belirteyim 27 Ocak itibariyle dünyada 80.3 milyon insan aşılandı, ilk sırada ABD var 23.5 milyon insan. Çin ki Çin’de aşı yapılmıyor bu ülkede filan deniyordu, başkalarına aşı satıyor filan, hiç aşılama yapılmıyor dedikleri Çin’de 22.7 milyon insan aşılanmış. Bazen bir veriye dayanmadan söylevlerde bulunuyor insanlar ülkemizde. İngiltere 7.6 milyon, İsrail 4.3 milyon insan, İsrail vatandaşından neredeyse yarısı aşılandı, İşte Türkiye 1,5 milyonu geçti aşıladığı insan sayısında, Fransa’nın filan çok üzerinde. İsrail görüldüğü gibi önemli bir aşılama politikası uyguluyor ve başarılı gidiyor işler; ancak yapılan çalışmalar sonrasında ilk dozu alanlara bakmışlar, ilk doz aşıyı, buradan 2 tane sonuç çıkmış. Birincisi, iyimser yaklaşımla bu aşının çok iyi taraflarını ortaya çıkartmak için bazı gruplar İsrail’de yapılan aşılamada ilk dozdan sonra 60%’ında antikor oluştuğu ve koruyuculuk sağlandığı, tek doz bile çok önemli koruma sağlıyor diye methediyorlar. Bir grup ise, özellikle 60 yaş üzerinde korumanın tek dozla sadece %30’lar civarında olduğunu ve çok dikkat edilmesi gerektiğini söylüyorlar. Yani nereden bakmak ve hangi mesajı vermek istiyorsanız o veriyi kullanabiliyorsunuz. Özellikle “60 yaş üzerinde tek dozda koruyuculuk %30’larda oluyor ancak bir doz verilince” diyenler, iki aşı arasındaki süreyi arttırmanın sakıncalarına değinerek bu aranın arttırılmaması, bu bilgiyle oynanılmaması gerektiğini söylüyorlar. Buna karşılık İngiltere bunu kabul etmiyor, diyor ki “ben olabildiğince tek doz aşıladığım insan sayısını arttırayım ve 12 haftaya çıkartıyorum” diye ilan ediyordu iki doz arasındaki süreyi.
Fransa’dan haberler, Fransa’da karamsar ve eleştirel bir hava var, çünkü Fransa’da önce büyük ilaç şirketi Sanofi çalışmakta olduğu aşıların ilk sonuçlarının uygun olmadığını belirterek hatırlayacaksınız bundan birkaç ay önce “ben 2021’in ancak sonunda ön bulgularıma erişebileceğim. Başlangıçta yaptığım çalışmalar istediğim oranda iyi sonuç vermedi” demişti. İkinci olumsuzluk da Enstitü Pasteur’dan geldi, bu ilginç çünkü Enstitü Pasteur Amerikan Merck aşısının araştırmalarını yürütüyordu, Merck’in desteklediği aşı çalışmalarını. Pasteur Enstitüsü’nde yapılan çalışmalar ki vektör aşılarıydı, bunlar aşı çalışmalarını durdurdular çünkü faz1’deki vektör aşıları her ne kadar hayvan deneyleri iyi sonuçlar vermiş olsa da ilk insan deneylerinde hastalanda ya da diğer aşılarda olduğu kadar bağışıklık sağlanmadığı ortaya çıktı ve bunun için durduruldu. Aslında Fransa’da iki farklı aşı çalışması daha pilot çalışma sürüyor, bunlardan bir tanesi çok ilginç, burundan verilen sprey şeklinde bir aşı, bu önemli, diğeri de bir DNA aşısı ama bu aşılar henüz başlangıç aşamasında. Tabii insanlar Fransa’da bu Louis Pasteur’den gelen geleneğin süreceğinden filan bahsediyorlardı, biraz böyle duygusal bir yaklaşımla “ne oluyor, niye biz bu kadar başarısızız?” Bunun açıklamalarına ait, nedenlerine ait yazılar çıkmaya başladı, işte bir tanesi araştırmaya yeterince para ayrılmıyor çünkü bir ilacın geliştirilmesi için 2003 yılında ortalama 802 milyon dolar gerekirken 2016’da 800 yerine 2,5 milyar dolar gerekiyormuş. Neredeyse 3,5 misline çıkmış bir ilaç yada aşının geliştirme yatırımı. İkincisi üniversiteler ve araştırma merkezleriyle sanayinin işbirliği Biontech ya da Moderna’da olduğu gibi “Fransa’da bunun örnekleri yok” diyorlar. Üçüncüsü de krediler kesildikçe özellikle Amerika’ya, Kanada’ya doğru bir beyin göçü oluyor Fransa’dan diye açıklamalarda bulunuyorlar. Bu arada Sanofi firması “kendi çalışmalarım iyi sonuç vermiyor ama tesislerimi Pfizer aşısının üretimi için Pfizer’le işbirliği yapacağım” şeklinde açıklamalarda bulunmuş.
Bitirirken şunu da söyleyeyim, Hindistan çok ilginç işler yapıyor bu aşı konusunda, biliyorsunuz çok deneyimli, Özdeş de değindi. Narendra Modi bir parça ticari, birazcık bilimsel bir çekişme içinde bu açıdan Çin ile ve diyor ki “ben 22 Ocak tarihi itibariyle ürettiğim 20 milyon doz aşısını ücretsiz olarak bazı güneydoğu Asya ülkelerine dağıtmaya başladım” dedi. Maldivlere 150 bin, Budan, Nepal, miktarlarını söylemiyorum, Bangladeş, Birmanya, Seyşel adaları, Moris adası gibi yerlere Pakistan hariç dağıtıyor, aşı dağıtıyor. Özellikle Çin’deki bu gelişme ki Çin’de birçok aşı örneğin biraz önce Özdeş’in değindiği gibi Astra Zeneca Oxford işbirliği üretiminin bir kısmını Hindistan’daki Serum Institute of India’da yapıyor. Bu tarz gelişmeler var, Hindistan aşı üretimine hız vermiş durumda. Sürem doldu, son bir rapor ilginç, Guardian’da haber çıktı, Hollanda’nın Access to Medicine Foundation diye bir kuruluşu ‘yeni ve olası bir gelecekteki pandemi ne olur?’ konusunda çalışmalarını yapmaktalar. Bu tabii korkunç bir şey ama şu anda Çin’de görülen Nipah virüsü yayılırsa bunun ölümcüllük oranı fatalitesi %75 olacakmış.
ÖM: Ne diyorsunuz!
SB: 4 kişiden 3’ü ölüyor Nipah virüsünden. Tanrı Nipah’ın gazabından korusun! Böyle diyelim ve bitirelim isterseniz?
ÖM: Tekdetah tekdetah, anlamıyorum, anlamıyorum! Bir de bitirmeden lütfen yarınki programı…
SB: Yarınki Önce Sağlık programında Dr. Zerrin Tuğcu Başar konuğumuz. Kendisi ile hem ergenlerde hem de çocuklarda özellikle bu geçen pandemi sürecindeki durumu konuşacak, hem de bu sürecin uzayacağı artık kesinleşiyor yavaş yavaş. Bugün vaktim kalmadı, önümüzdeki Pazartesi günü konuşuruz, pandeminin 3.dalgasına ait veriler var geliyor diye, alınacak önlemlere ait. Bu dönemde ne yapılacak? Çünkü bu süre 1 yılını doldurdu, 1 yıl daha böyle giderse eğer insanları ne bekliyor? Bunları psikiyatrik açıdan tartışacağız kendisiyle.
ÖM: Çok teşekkür ederiz.
SB: Pazartesi günü görüşmek üzere.