Koronavirüsün yüzeylerden ve açık havada yapılan faaliyetlerden bulaşma riski çok düşük

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Selim Badur, genel bir değerlendirmenin ardından bilimsel yayınlardan bilgiler paylaştı.

(7 Ağustos 2020 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Özdeş Özbay: Merhaba Selim Bey, günaydın.

Selim Badur: Günaydın Özdeş, günaydın Evrim, günaydın Feryal.

Evrim Kepenek: Günaydın.

SB: Haftanın son programı. İki duyuruyla başlayalım, cuma günleri hep bunu yapıyoruz, bugün Önce Sağlık programında saat 13.00’te Açık Radyo’da 3 konuğumuz olacak, İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfü Çamlı, Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Selahattin Menteş ve İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Osman Küçükosmanoğlu. Kendileriyle farklı illerde koronayla ilgili son gelişmeleri Covid-19 konusunda farklı yörelerde olup bitenleri konuşacağız. Bu program ilginç olacak, genelde son zamanlarda böyle farklı illerimizin tabip odası başkanları ile o yörenin gerçek tablosunu birlikte tartışmaktayız. Bir de Korona Günleri ile ilgili bir bilgi, büyük bir olasılıkla önümüzdeki haftadan başlayarak Pazartesi gününden, yani 10 Ağustos Pazartesi gününden başlayarak Korona Günleri’ni her gün yapmayacağız, haftada iki güne taşıyacağız bu programı; pazartesi ve perşembe günleri, eğer uygun olursanız belki 15 dakika değil biraz daha uzun tutarız çünkü birbirini çok tekrar eden çalışmalar yayınlanıyor, eğer durumda bir değişiklik olursa sonbahar aylarında tekrar eski formatına döneriz. 

Biraz önce siz bahsettiniz Türkiye’deki ve Almanya’daki durumundan. Almanya’da 1 günde 1045 olgu saptandı ve belirttiğin gibi 7 Mayıs’tan beri ilk kez böyle bir artış sonucu olgular 1000’li sayıların üzerine çıktı. Fransa’da da benzer bir durum oldu, son 24 saatte 1600’den fazla olgu saptandı ve Fransa Başbakanı Macron hafta başı ulusal güvenlik ve savunma konseyini topluyor. Arjantin yeni bir rekora imza attı 7 bin 147 olgu ile. Dünden itibaren, bunu hep hesaplamaya çalışıyorum bir gün önceden ne kadar artış olmuş diye, günün sayısı 272 bin 663. Dün de 272 bin küsur idi, böyle 272 binlere kilitlendi 3 gündür artan olgu sayısı dünyada. Bu arada son 3 haftada yeni 100 bin yaşam yitirildi Covid-19’dan tüm dünyada. Bu arada Donald Trump bu konuyla ilgili demeçlerinde, konuşmalarında söylevlerinde yine gerçekten çok tuhaf çok çelişkili şeyler söylüyor. Bir televizyon programında çocukların Covid-19’a yakalanmadığını, bunların bağışıklığı olduğunu söyledi ve bu yanlış bilgiyi, birtakım önlemlerin alınmasını ortadan kaldıracak söylevi sakıncalı bulunmuş olmalı ki, Facebook videoyu kaldırdı kendi sitesinden. Bu arada uzmanlar Avrupa’da sonbaharda ikinci dalgayı bekliyorlar, gelecek, gelebilir değil artık kesin gözüyle bakıyorlar, Eylül, Ekim değil ama belki daha geç bir dönemde sonbaharın sonuna doğru. Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda da Afganistan’dan çarpıcı bir bilgi vermek istiyorum. Afganistan sağlık bakanlığı yetkilileri, ülkenin %31,5’i 1/3’ünü yani yaklaşık 10 milyon kadar insanın enfekte olmuş olabileceğini saptadıklarını bildirdiler. Bunlar tabii konunun boyutunu gösteriyor, tüm dünyada artışını. İşte bu nedenle de ülkemizde hep tartışılan işte “kurban bayramı oldu, bayramda ziyaretler oldu ya da Ayasofya açıldı, sosyal mesafeye dikkat edilmeden namazlar kılındı” filan deniyor. Sadece bunlarla izah edemezsiniz, yani Fransa’da, Almanya’daki artışları kurban bayramını ya da Notre Dame’ın açılışına filan bağlayamazsınız. Bu virüsün dinamikleri çok farklı, bu söylenenler önemsizdir demek istemiyorum ama bunların yanı sıra bir de virüsün kendi dinamiği var alışılagelmişin dışında seyreden. 

Güney Afrika’da tütün satışları yasaklanmıştı Covid-19 nedeniyle, British American Tobacco şirketi itiraz etti bilimsel değildir bu yasak diye. Havayolları şirketlerinden haberler var, ilginç bir durum, havayolu şirketlerinin %55’i, bunlar uçuşları azaltacaklarını bildirdiler ama ilginçtir küçük hava yolları şirketleri ise kâra geçmişler, tuhaf bir şey! Hava alanı çalışanları, bunu hiç düşünmemiştik hava alanı çalışanlarında, free shop’larda ya da orada görevli olan, yer hizmeti veren kişilerde işlerini kaybetmeye başladılar, özellikle ilk çarpıcı veriler Kopenhag havalimanından geldi. Bu hava limanında çok sayıda havalimanı çalışanı işlerinden çıkartılmış. Sanat ve gösteri dünyası tabii ne yapacağını bilemiyor, sinema olsun, tiyatro olsun, konserler olsun… Ama bu kültür konusuna bakıldığında ilginç bir nokta, belki sevindirici bir nokta, 2 aylık bir durgunluk yaşayan kitap ve yayıncılık sektöründe çok ciddi bir artış olmuş ve “yaz aylarında, Noel’i, Christmas’ı yaşıyoruz” yani Noel veya Christmas arifesinde kitap satışları çok artar, bu artışı biz şimdi görüyoruz. 23 Temmuz’da artış 2019’a göre %53’lük bir kitap satışı artışı olmuş Avrupa genelinde. Bu tabii sevindirici, hoş bir gelişme. Bankaların sorunlarına değinip bir takım bilimsel çalışmalara geçeceğim. Bankalarla ilgili olarak dün Fransız bankası Société Générale’in 1,3 milyar kaybolduğunu söylemiştik, diğer Avrupa bankalarından da bilgiler geliyor. İspanya’daki Banco Sandanter 11,1 milyar Euro kayıp yaşıyor, İngiliz Netwest 1,1 milyar Euro, Alman Deutsche Bank da 770 milyon gibi ciddi sorunlar yaşamaktalar. Ekonomi dünyası, onun herhalde getirilerini daha uzun vadede göreceğiz. 

Bilimsel çalışmalara baktığımızda dün gece geç saatlerde Pubmet’te yani hakemlik, dergilerde hakem denetiminden geçmiş Covid-19’la ilgili çıkan makale sayısı 38 bin 166. Çok fazla çalışma var, bazıları çok önemli, bazıları o boyutta öneme sahip değiller, bir kısmı da aralarında çelişen bulgularla ortaya çıkıyor. Bunların hepsi zaman içinde

ÖÖ: Hakem tarafından okunan ve geçenler değil mi?

SB: Evet, hakem denetiminden geçmiş.

ÖÖ: Bir de demek ki bundan daha fazla sayıda 

SB: Belki de, evet tam sayısını hafta başında söylerim. Şimdi bilimsel çalışmalarda neler var? ABD Atlanta’da merkezi bulunan CDC (Hastalık Kontrol Merkezi) kuruluşu alınacak tedbirlerle ilgili bir duyuru yaptı ve diyor ki “maske ve sosyal mesafenin yeterli olmadığına ait veriler çıkıyor. Bunlar önemsiz değil ama sadece bunlarla bu salgını durdurmak mümkün değil” diyor ve bir dizi madde sıralamış bulaşla ilgili.

Birincisi virüsün yüzeylerden bulaşma riski çok düşük yani örneğin otomatik para çekme makinelerinden ya da asansörde “aman düğmeye parmağınızı değdirmeyin, tuşlara dokunmayın!” gibi. Bu biraz abartılı bir önlem “yapmak istiyorsanız yapın ama buradan bulaş riski çok düşük” diyorlar. Açık havada yapılan faaliyetlerden bulaşma riski çok düşük, evet bu da doğru ve hep bizim vurguladığımız bir konuydu. “Sahilde, deniz kıyısında dolaşırken yanınızdan bir hasta geçerse virüsün size zıplayıp atlaması mümkün değil, bu da çok zor” diyorlar. Buna karşılık çalışma ortamlarında, yani kapalı ofisler, çalışma mekanları, dini mekanlar, camiler, kiliseler, mabetler, sinema, tiyatro salonları gibi kapalı alanlarda ve restoranlarda bulaş riskini çok yüksek ilan etmişler. Asansörlerden bahsederken “kalabalık, çok sayıda insan binmesin asansör riskli, düğme dokunmayın!” filan deniyordu, düğmeden, asansör tuşlarından filan değil, solunan havadan bulaşıyor ve asansörlerin çok riskli olduğu belirtiliyor. Bunu niye söyledim, bütün bu veriler özellikle Sars-cov-2'nin bizim klasik bildiğimiz solunum yolu etkenlerindeki o damlacık enfeksiyonu dışında havada asılı kalıp havadan bulaşma özelliğinin bulunduğuna dair bilimsel veriler ortaya çıktıkça bu tip kapalı ortamlar ki bunların içinde asansörler de var, bunların ne kadar önemli olduğu anlaşılmakta. Bu kapalı alanlar konusunda, nefes alıp verme, konuşmada, öksürmede kaç tane virüs saçılıyor, vs.? Bunlar hesaplanmış ve bu raporda var, bunların ayrıntılarına girmeyeceğim ama özellikle okullar konusunda her şeyi söylemekte yarar var çünkü okulların açılması söz konusu yakında, hem Avrupa bunu tartışıyor hem ülkemizde de ancak bizim bir şanssızlığımız var tabii. Çünkü okulların açılıp kapanmasıyla ilintili kararı alacak Milli Eğitim Bakanı’nın okulları var, Sağlık Bakanı’nın hastaneleri var, Turizm Bakanının turistik tesisleri var…bu böyle gidiyor. Bu tabii bir takım soru işaretleri oluşturmanın dışında Türkiye’de şeffaflık politikasının izlenmesi sorunlu; yani “bu vatandaş ne kadar sorumsuz, sokak yürürken maske takmıyor, kimse hiçbir şeye dikkat etmiyor”. Kimsenin de insanlara doğru dürüst bir şey anlattığı yok, yani gerçek tehlikenin anlatılması ve bunu da “her şey yolunda gidiyor ama yine de siz tedbirleri elden bırakmayın!” filan gibi değil, gerçek verilere, gerçekleri yansıtarak konuşmakta yarar var diye düşünüyorum. 

Çalışmalarda ben bu T lenfositlerine değineceğimi hep söylüyordum ama bir türlü vakit olmadı, buna değineyim son 5 dakikada. Biz aşılardan bahsederken “yahu bu virüs bir mutasyona uğrarsa aşılar da bir işe yaramaz! Mutasyona uğradı mı? Uğramış ya biliyor musun?” gibi bu mutasyon konusunda çok spekülasyon ve tartışma oldu ülkemizde, özellikle nisan ve mayıs aylarında. Çünkü mutasyon hep ender görülen ve çok olumsuz bir gelişme gibi düşülüyor ve değerlendiriliyor. Böyle değil, birincisi mutasyon her dakika insan vücudunda oluyor, virüsler de oluyor ama bu oluşan mutasyonlar yani değişimler, varyasyonlar her zaman bir virüs davranışında değişikliğe yol açmıyor. Bugüne dek saptanan en yaygın ve en ciddi mutasyon bu 614. bölgede D’den G’ye yani aspartik asitten glisine değişim. Hiç ayrıntıya girmemeyim 614. Bölgedeki değişimin önemli olduğunu biliyoruz ve yaygın olduğunu biliyoruz. Sevindirici olan, bu 614 numaralı bölgedeki değişim, mutasyon bu neyi değiştirdi diye bakılmış. Virüsün aşılardan kaçmasına değil yani virüsün daha tehlikeli olmasına değil, tam aksine aşıların daha etkili olabilecek bir değişime yol açıyor, diğer bir değişle antikorlara yani kendilerini nötralize edecek bağışıklık sistem moleküllerine daha sıkı bağlanmasını ve böylece virüsün daha çabuk imhasına yol açacak bir mutasyonmuş. Bu sevindirici bir haber Drew Weissman ve arkadaşlarının çalışmasında bu ortaya kondu. Bir diğer çalışma bu aşı çalışmalarıyla ilgili işte 5 ya da 6 şirketin artı kuruluşun aşı çalışmaları daha ileri aşamalara geçmiş durumda. Bunların içinde Moderna şirketinin aşı çalışması ki bu bir mRNA1273 (mRNA) aşısı, adı şimdilik böyle gidiyor. Bunun 1 mikrogram miktarlarda 3 hafta arayla 2 doz halinde kas içinde verdikleri farelerde güçlü bir antikor yanıtı saptanmış ama antikor yanıtının yanı sıra T hücre yanıtı da saptanmış. 

Şimdi burada kısaca bir parantez açayım, immün sistemin yani savunma sistemimizde birçok molekül, birçok yapıtaşı, birçok silahşör bizi korumak için görev yapmakta. Bunların içinde en önde gelenlerin B ve T lenfositleri, B lenfositleri antikor üreterek antikorlar aracılığıyla koruma sağlıyor. T lenfositlerinin ise daha farklı görevleri var, ana hatlarıyla B hücreleri oluşturdukları antikorlar aracılığıyla vücutta serbest dolaşımdaki virüsleri nötralize ediyorlar, onların hedefe bağlanmasını engelliyorlar, bloke ediyorlar. Buna karşılık virüsler genellikle süratle hücre içine girme eğilimindeler ve o hücreyi virüs fabrikası gibi kullanıp yeni virüs partikülleri sentezini sağlarlar. İşte T lenfositleri bu bir yeni virüs üreten fabrika gibi çalışan enfekte olmuş hücrelere saldırıp o fabrikayı imha eden, parçalayan hücreler. Ancak T lenfositleri homojen tek bir grup değil, bunun altı grupları var ve bunların önemli bir alt grubu da yardımcı T lenfositleri dediğim ‘T helper’ hücreleri. Neden önemli bu yardımcı T lenfositleri: bunlar immün sistemin ‘orkestra şefi’ diye de tanımlanan hücre grupları, T hücreleri B lenfositlerinin antikor üretilmesi için ona yardım ediyorlar. Bütün immün sistem hücrelerinin görevlerini yapabilmesi için yardımcı T lenfositlerinden gidecek bir uyarıya, bir yardıma ihtiyaçları var. Uzatmayayım T lenfositleri sadece halinde virüs üreten hücreleri yıkmıyorlar, aynı zamanda diğer hücrelere de yardım gönderiyorlar ki onlar görevlerini yapsın. İşte bu nedenle T lenfositlerinin de aşı sırasında uyarılması ya da T lenfositlerini de uyarabilen bir aşının çok daha önemli olduğu anlaşıldı ama şimdiye dek aşı çalışmalarına baktığımızda hep “B hücrelerinden şu kadar antikor oluşturuyor, bu antikorlar şöyledir, böyledir” dendi. Aşıların uyardığı T hücreleri ve T hücrelerinin önemi çok vurgulanmadı. İşte yavaş yavaş birtakım aşılarda T hücrelerinin de uyarıldığı ve T lenfositleri de bu uyarıyı aldıktan sonra bütün immün sisteme bir uyarı göndererek onu aktive ettiği anlaşılıyor. Bu önemli bir nokta yani aşıları değerlendirirken sadece B hücrelerini değil T lenfositlerine de bakmak lazım. Bu arada bu T lenfositleriyle ilgili bu aşı çalışma kısmını kenara bırakırsak bir takım araştırma grupları dediler ki “biz, bu T lenfositlerine bakalım herkes B ile ilgileniyor” derken Jose Mateus ve arkadaşları Science dergisinde çıkan makalelerinde dediler ki “ilginç bir şey bulduk, Sars-Cov-2 ile temas etmemiş, yani Covid-19’la henüz karşılaşmamış insanların kanında bu virüsü yani  Covid-19 virüsüne reaksiyon veren T hücreleri bulduk. Nasıl olur bu? Bu insanlar daha etkenle karşılaşmamışlar ama etkene karşı T hücresi taşıyorlar?” Sonunda bu anlaşıldı ki diğer sarscov2 dışındaki koronavirüsleri ile oluşan enfeksiyonlar vücutta Sars-Cov-2 ile çapraz reaksiyon veren, onunla da birleşebilen T lenfositleri oluşturuyorlar. B’de böyle bir şey yoktu, B lenfositleri diğer koronavirüslerin oluşturduğu B lenfositlerinin antikorları sarscov2 ile reaksiyon vermiyordu ama T’lerle ilgili böyle bir çapraz koruma var. Bu konu Julian Braun ve arkadaşlarının Nature Dergisi’nde çıkan yazılarında da vurgulandı. Bunlar T hücreleriyle ilgili önemli çalışmalar diye düşünüyorum, bu konuda herhalde gelişmeleri takip edeceğiz. Önemli bir takım gelişmeler oluyor. İtalya’dan bir çalışma var, hastaların evlerindeki beslenen kedi ve köpeklerde bir şey oluyor mu diye bakmışlar. Evet bazıların düşük sayıda %8’ler civarında antikor var fakat herhangi bir enfeksiyon yok. İki önemli çalışma, hep B ve T lenfositlerinden bahsettik immün sistemin, bir tanesi Aymeric Silvin, diğeri Jonas Schulte-Schrepp çalışmaları, biri Almanya’dan diğeri İtalya’dan. Bunlar iki farklı ülkede yaptıkları çalışmalarla sarscov2’nin miyeloid hücreler dediğimiz makropaj ve monosit hücrelerini de enfekte ettiğini gösterdiler. Bu da önemli bir çalışma, bu hücrelere pek bakılmamış idi.

Bitirmek için DSÖ’ne bakıyoruz, 4 Ağustos’ta meydana gelen patlamadan sonra 5 Ağustos’ta hemen 20 tonluk bir yardım malzemesi gönderdi Lübnan’a. Nedeni Beyrut’taki 3 önemli hastanenin devre dışı kaldığı, bütün işlevini yitirdiği, iki hastanede de çok ağır hasar meydana geldiği için DSÖ Covid çalışmaları dışında bir yandan da diğer alanlardaki etkinliklerini sürdürüyor. Bir de bunun altını çizeyim diyerek haftanın son programını bitirelim. Saat 13:00’de Önce Sağlık programında dediğim gibi farklı illerimizin tabip odalarının başkanlarıyla konuşacağız. Haftaya da haftada 2 gün olmak üzere Korona Günleri’ne devam edeceğiz. Ben size iyi yayınlar dileyeyim.

ÖÖ: Çok teşekkürler.

EK: Sağ olun. 

ÖÖ: Ben de pazartesi ve perşembe günleri olacağını bundan sonra Korona Günleri’nin söylemiş olayım. Görüşmek üzere. 

SB: Sağ olun, teşekkürler, iyi yayınlar, kolay gelsin!