Önce Sağlık programında konuklarımız Prof. Dr. Melih Bulut ile koronavirüs salgını döneminde yaşlılığı, Dr. Nazmi Algan ile de işyeri hekimliğini konuştuk.
Selim Badur ve Ayşegül Tözeren'in hazırlayıp sundukları programın ilk bölümünde Prof. Dr. Melih Bulut genç bir toplum olmadığımızı, dünyanın en hızlı yaşlanan ikinci ülkesinin Türkiye olduğunu belirtip “Hacettepe Nüfus Araştırması da gösterdi ki her 10 kişiden 1’i 65 yaş üstünde. Büyük şehirlerde elbette yaşlı nüfus fazla ve bu kişilerin sadece yüzde ellisi aileleri ile yaşıyor. Biz başından beri sokağa çıkma yasağını öneriyoruz, çünkü ailesi ile yaşayan yaşlılar da sokağa çıkmasa da bulaş riski altında” diye konuştu.
“Kronik hastalıkların takibinde yeterli değiliz”
“Yaşlı nüfusun çoğu kronik hastalıklara sahip ve evlerinden çıkamıyor” diyen Bulut şöyle devam etti: “Bu hastaların bakım hizmetlerin verilmesi veya özel hizmetlerin desteklenmesi devlet tarafından yeterince sağlanmıyor. Bu durumda sağlık hizmetleri aksayan yalnızca yaşlılar değil. Aileler çocuklarını Covid-19 riski sebebi ile aşıya götürmüyor veya özel ihtiyacı olan çocuklar da aynı korku sebebi ile ihtiyacı olan hizmeti alamıyor. Bu sürecin başında benimsenen hatalı tutumdan ileri geliyor. Salgın riski ortaya çıktığında pandemi hastaneleri ayrılmalı ve temiz hastaneler belirlenmeliydi.”
Bulut son olarak kentlerin yaşlı dostu haline getirilmesi gerektiğini vurgulayıp “Hastaneler nüfus yapımız dolayısı ile daha çok yaşlılara hizmet ediyor ama gençlerin hızlı bir şekilde tedavi olup taburcu olması zihniyeti ile kurulmuş durumdalar” dedi.
“Üretmeye mecburuz anlayışı bizi bu noktaya getirdi”
İkinci bölümde söz alan Dr. Nazmi Algan ise çalışmak zorunda olan işçilerin yeterince korunmadığını savundu: “Kurumsal iş yerlerinde süreç biraz daha iyi olsa da küçük iş yerlerinde dezenfeksiyon güç olabiliyor ve işyeri hekimleri yok. Fiziksel mesafenin korunması, ortak kullanım alanının temiz tutulması ve gereken ekipmanları sağlamak iş verenin sorumluluğu. İşçiler iş yerinde tehdit altında olmasalar bile servislerde veya toplu taşıma araçlarında yoğun risk altındalar."
“İşveren işçiye dağıtacak maske bulamıyor.”
“Yeni alınan karar doğrultusunda maske satışı yasaklandı. Ve kişi başına on gün için beş maske sınırı getirildi. Ancak günde 7-8 saat çalışan bir işçi için sağlıklı olan günde en az iki, üç maske değiştirmektir. İşveren işçisine dağıtmak üzere maske arıyor, pahalı da olsa alacak ancak piyasada maske bulunmuyor."
İşyeri hekimleri yeterince korunmuyor
"İşyeri hekimlerine kendilerini koruması için gereken ekipmanı işveren veya OSGB temin etmeli ancak uygulamalar yeterli değil. Ayrıca emekli maaşları çok düşük olduğu için emeklilik sonrası iş yeri hekimliği yapan çok fazla emekli hekim mevcut. Yani bu hekimlerin çoğu 65 yaş ve üstünü kapsayan risk grubunda.”
“İş yeri hekimleri bir vaka görüldüğünde İlçe Sağlık Müdürlüğü’ne bilgilendirme yapıyor. Bu aşamadan sonra hastalığın görüldüğü kişi ile yakın temasta olan bireyler 14 gün süreyle ev karantinasına alınıyor ve İlçe Sağlık Müdürlüğü’nün takibinde oluyorlar. İşyeri hekimleri işçilerle birinci derecede temasta ancak iki günden fazla rapor vermeleri mevzuata aykırı. Bu sebeple diğer sağlık kuruluşlarına yönlendirme yapıyorlar. En azından şu salgın döneminde, işyeri hekimlerinin önündeki bu engel kalkmalı.”