Avustralya'daki yangınlarda en az 480 milyon hayvan yaşamını yitirdi

-
Aa
+
a
a
a

Avustralya'da eşi benzeri görülmemiş korkunçluktaki yangınlar doğal yaşamı ve hayvan popülasyonunu aşırı derecede etkiledi. En az 480 milyon hayvanın, doğrudan yangından dolayı ya da dolaylı olarak yiyecek ve barınak eksikliğinden ya da felaketin ardından gelen yırtıcılığın bir sonucu olarak yaşamını yitirdiğini tahmin ediliyor. 

Fotoğraf: Vox.com
Gezegenin Geleceği: 9 Ocak 2020
 

Gezegenin Geleceği: 9 Ocak 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

Avustralya'da eşi benzeri görülmemiş korkunçluktaki yangınlar doğal yaşamı ve hayvan popülasyonunu aşırı derecede etkiledi. Ekolog Chris Dickman, en az 480 milyon hayvanın, doğrudan yangından dolayı ya da dolaylı olarak yiyecek ve barınak eksikliğinden ya da felaketin ardından gelen yırtıcılığın bir sonucu olarak yaşamını yitirdiğini tahmin ediyor. Dickmen’in bu tahmini, yangınlardan en çok etkilenen Yeni Güney Galler eyaletindeki böcek, yarasa veya kurbağa sayısını içermiyor. Bu nedenle ülke genelinde yaşamını yitiren toplam hayvan sayısının çok daha yüksek olması muhtemel. Düşünün bu rakam ölen insan sayısı olsaydı ne düşünürdük. Yangınların başladığı Eylül ayından beri en az 24 kişi yaşamını yitirdi ve 1.800'den fazla ev yıkıldı.

"Santralların kapatılması bir milat olabilir"

Yeni yılın ilk saatlerinde, çevre mevzuatına uygun yatırımları olmadığı için Sivas, Zonguldak, Kütahya, Manisa ve Kahramanmaraş’ta bulunan beş santralın tamamen bir santralın da kısmi olarak faaliyetlerinin durdurulması üzerine Temiz Hava Hakkı Platformu, güzel haberlerle başlayan 2020 yılının Türkiye’de temiz hava adına bir milat olabileceğini belirtti. Bunun için uzmanlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan kirletici ince partikül maddelerin (PM2.5) tüm illerde ölçülmesini ve ulusal sınır değerleri içeren mevzuat düzenlemeleri yayımlanmasını talep etti. Temiz Hava Hakkı Platformu bileşenlerinden Çevre için Hekimler Derneği temsilcisi Prof. Dr. Ali Osman Karababa “Avustralya ve Kanada ulusal mevzuatında Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği değerlere uyarken; Japonya ve ABD’de bu değere yakın limitler belirlendi. Enerji politikasında kömürün büyük yeri olan Çin bile geçtiğimiz yıllarda kent ve kırsal için farklı PM2.5 limitleri kabul etti. Türkiye’de ise ne yazık ki PM2.5’e yönelik hiçbir sınır değer ve ulusal mevzuat yok. DSÖ’nün önerdiği kılavuz değerler ve Avrupa Birliği’nin  limitleri de göz önüne alınarak 2020 yılında PM2.5 kirleticisi için ulusal limitlerin belirlenmesini talep ediyoruz.” dedi. Temiz Hava Hakkı Platformu Türk Tabipleri Birliği temsilcisi Doç. Dr. Gamze Varol ise “Yeni yılın ilk günü itibarıyla çevre mevzuatında belirtilen yatırımlarını yapmamış beş santralın mühürlenmesi son derece önemli bir gelişme. Ancak kömür yakıtlı termik santrallere filtre takılsa bile bacalardan çıkan, başta kanser olmak üzere pek çok sağlık sorununa neden olan PM2.5’a tamamen engel olmanın mümkün olmadığını da unutmamak lazım. Tüm evrensel bildirgelerde olduğu gibi Anayasamızın 56. Maddesinde de belirtilen ‘sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı’ doğrultusunda hava kalitesinin DSÖ’nün belirttiği limitlerin altına indirilmesi hedeflenmeli. Bunun için bilimsel verilerin ışığında geçici değil, toplumcu ve kalıcı çözümlere ihtiyaç var. O da Türkiye’nin ivedilikle fosil yakıtları terk ederek adil, geçmiş adaletsizliklerin zararını gideren eşitlikçi bir planlama ile enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynakları ile ilgili yatırımlarına hız verecek politikalar üretmesi” dedi.

"İklim değişikliği en önemli beka sorunu"

İstanbul Büyükşehir Belediye  Başkanı Ekrem İmamoğlu, İSKİ’nin ev sahipliğinde düzenlenen “İklim Değişikliği ve Su Yönetimi Sempozyumu”na katıldı. İmamoğlu, “İklim değişikliği ve su yönetimi konusu, bana göre bugün ülkemizin en önemli beka sorunlarının başında geliyor. En önemlisi belki de” dedi. İmamoğlu konuşmasında Kanal İstanbul projesine değindi. Kanal İstanbul konusundaki tavırlarının siyasi değil, hayati oluğunu vurgulayan İmamoğlu, “Konu, denizlerin canlılığı ve tatlı su kaynaklarının varlığı olduğunda, kaybettiklerinizi hiçbir şekilde geri getiremezsiniz. Bunlar parayla geri alınabilecek, satın alınabilecek ve yerine yenisi konulabilecek şeyler değil. Parayla çözülebilseydi, dünyadaki çöller yemyeşil olurdu. Tatlı su kaynaklarını kaybeden, denizindeki yaşama kendi eliyle son veren bir İstanbul, intihar ediyor demek! Bu intiharı önleyecek olan, bu şehrin 16 milyon sahibinin aklı, sağduyusu ve vicdanı” dedi. İmamoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “İklim değişikliğinin muhtemel etkileriyle ilgili yapılan ‘iyimser’ çalışmalardan birinde, 2050’ye kadar dünyadaki 520 büyük şehrin %77’sinde ‘iklim koşullarında çarpıcı değişimlerin’ yaşanacağı öngörülüyor. Bu ‘iyimser’ çalışma, iklim değişikliği nedeniyle, 520 büyük şehrin en az %20’sinde, bugün dünya üzerinde herhangi bir yerde örneği olmayan iklim koşullarıyla hayatını devam ettireceği yönünde de bir öngörü var. İklim değişikliğinin yol açmakta olduğu sorunların başında, özellikle tatlı su kaynaklarının yok olması ve kapasitelerinin oldukça azalmasıyla ilgili tehdit geliyor. Çok hassas bir dengede varlığını koruyan su kaynaklarının azalması dünyadaki hayatı bütün yönleriyle sarsacak, çok önemli bir gelişme ve büyük bir tehlike. Yaşamın kaynağı olan su; tarımın ve sanayinin, yani ekonominin de ana kaynağı. Bu nedenle, su kaynaklarının korumak, geliştirmek amacıyla etkili bir ‘su yönetim sistemi’ kurup, işletemeyen ülkelerin gelecekleri büyük bir tehdit altında” dedi.

Güney Kore'den elektrikli araç sektörüne 1 milyar dolar teşvik

Güney Kore hükümetinin 2020 yılında elektrikli araç sektörüne 1 milyar dolar teşvik sağlayacağı bildirildi. Güney Kore haber ajansı Yonhap tarafından ülke Ticaret, Sanayi ve Enerji Bakanlığı’na dayandırılarak verilen habere göre teşvik ülke yönetiminin 2030 yılı otomobil ihracatının %25 oranında yeşil araçlardan oluşma ile fosil yakıt tüketimini azaltma hedefleri kapsamında sağlanacak.