Avustralya’da uzun bir süredir mücadele edilemeyen yangınlar devam ediyor. Türkiye’de de birçok haber sitesinde ve televizyon ana haberlerinde Avustralya’daki yangınların durdurulamaması gündem oldu. Ancak bu haberler arasında iklim krizine herhangi bir vurgu yapılmıyor.
Avustralya’da uzun bir süredir devam eden ve mücadele edilemeyen yangınlar dünya medyasında büyük yer buldu. Dünyanın farklı yerlerinden politikacılar ve iklim krizi aktivistleri, Avustralya’da devam eden yangınların iklim krizinin aciliyetini gösterdiğini söyledi. Donanma gemileri ve hava kuvvetleri uçakları en az 17 kişinin ölümüne neden olan yıkıcı orman yangınlarıyla mücadele için gönderildi. Binlerce itfaiyeci Yeni Güney Galler bölgesinde 100’den fazla, Victoria bölgesinde ise 40’a yakın yangınla mücadele ediyor. Sıcak ve rüzgarlı hava koşulları nedeniyle her gün yeni bir yangın çıkıyor. ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Avustralya’nın en sıcak yılı olan 2019’da başlayan yangınlar için, iklim krizinin sonuçlarının tartışmaya açık olmadığını söyledi. Clinton “Avustralya alevler içinde ve Kuzey Kutbu eriyor.'' dedi. Avustralya’da yaşanan yangınlar dünya çapında da medyanın birinci konularından biri haline geldi. Türkiye’de de birçok haber sitesinde ve televizyon ana haberlerinde Avustralya’daki yangınların durdurulamaması gündem oldu. Ancak bu haberler arasında iklim krizine herhangi bir vurgu yapılmıyor.
"Kömürü bırak"
Çevre ve Şehircilik Bakanı Kahramanmaraş Afşin A, Kütahya Seyitömer, Kütahya Tunçbilek, Sivas Kangal ve Zonguldak Çatalağzı kömürlü termik santrallerinin tamamen, Manisa Soma termik santralinin ise kısmi olarak kapatıldığını duyurmuştu. Bakan Kurum, ayrıca dört kömürlü termik santrale geçici faaliyet belgesi verilmesi, üç santrale ise gerekli çevre izinlerinin verilmesi kararı alındığını söyledi. Türkiye’de aktif 28 kömürlü termik santral, planlanan ise 40’tan fazla kömürlü termik santral projesi var. Greenpeace Akdeniz, “Kömürü Bırak” projesi kapsamında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan kömürlü termik santral projelerini iptal etmesini ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasını talep ediyor. Beş kömürlü termik santralin kapatılmasını Türkiye’nin kirli enerjiden çıkışının ilk adımı olarak değerlendiren Greenpeace avukatı Deniz Bayram: ‘’2010’ların başında insan sağlığına ve çevreye tehdit oluşturan, iklim krizini tetikleyen onlarca kömürlü termik santrallere izin verilmiş, 2012 kömür yılı ilan edilmişti. Oysa biliyoruz ki, Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeli ile enerji verimliliği, kirli enerjinin yerini alabilir. 2020 yılı kömürden çıkışın planlandığı bir yıl olsun. Kirli enerjiden çıkış aynı zamanda, termik santrallerin bulunduğu bölgelerde adil dönüşümün hayata geçirilmesini gerekiyor. Santrallerde ve madenlerde çalışan binlerce işçiye güvenceli ve güvenlikli istihdam alanları yaratılması ve kirli santrallerin olmadığı yerel kalkınma planlamalarının hazırlanması gerekiyor. Yeni iklim dostu bir enerji sistemine geçiş, geniş iş olanakları yaratması ve Türkiye’yi teknoloji alanında daha ileriye taşıması açısından da fırsatlar içeriyor. Bu fırsatları değerlendirmede geç kalmamalıyız.’’ dedi.
Mahkeme: İBB ile iki bakanlık arasındaki protokol hukuka uygun
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun 23 Aralık 2019 tarihinde çekilme kararını açıkladığı Kanal İstanbul İşbirliği Protokolü’nün iptali için TMMOB’a bağlı dokuz meslek odası tarafından açılan davada karar çıktı. Duruşmada, mahkeme iki bakanlık ile İBB arasında 1 Ağustos 2018 tarihinde imzalanan protokolün hukuka uygun olduğuna hükmetti. Karar oybirliği ile alındı. Kararda, “Kamu yararı ve hizmetin gereklerine uygun şekilde tesis edildiği sonucuna varılan dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemekte” denildi. Mimarlar Odası Avukatı Berna Çelik kararın nihai olmadığını belirterek “Biz davacı odalar adına hızlıca istinaf başvurumuzu yapacağız. Bu karar, hukuka aykırılık iddialarımızı karşılamıyor” diye konuştu. Protokol konusunun tüm uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya ve hukuka aykırı olduğu, tarım alanlarının ve karasal ekosistemin geri dönülemez şekilde bozulacağı yönündeki itiraz da mahkemece kabul görmedi. Protokolün, uygulamaya dönük süreçlerin, protokole taraf kurumların tabi oldukları kanun ve yönetmeliklerle tanımlandığı şekliyle görev alanları ve sorumlulukları dahilinde nasıl yürütüleceğini öngördüğü belirtilen kararda şu ifadeler kullanıldı: “Protokol hükümleriyle orman sahaları, tarım alanları, su havzaları, doğal ve arkeolojik sit alanları gibi kendi özel mevzuatlarıyla koruma altına alınmış alanlara ilişkin süreçlerin yürütülmesinde meydana gelebilecek aksaklıkların da önüne geçilebilmesi açısından kurumların koordinasyonunun sağlanabilmesinin hedeflendiği, bu açıdan davaya konu protokolde hukuka aykırılık bulunmadığı görülmekte.” Kararda, ayrıca “Kaldı ki yürütülen süreçlerde meydana gelebilecek herhangi bir aykırılığın söz konusu olması halinde de menfaatleri ihlal edilenler yönünden davaya konu edilebileceği açık” denildi.
Kızılırmak'a HES'e onay çıktı
Cumhuriyet’in haberine göre, Bafra ilçesi Doğankaya, Derbent ve Kozağzı Mahallesi sınırları içerisinde Kızılırmak Nehri üzerine, özel bir firma tarafından yapılması planlanan Duru Regülatörü ve Hidroelektrik Santrali Kırma-Eleme-Yıkama Tesisi ve Hazır Beton Santrali Projesi’ne onay çıktı. Proje için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı verildi. Konuya ilişkin açıklama yapan Samsun Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bakanlığa sunulan ÇED raporunun İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından incelendiği ve değerlendirildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Proje ile ilgili olarak ÇED Yönetmeliği’nin 14. maddesi gereğince komisyon çalışmaları ve halkın görüşleri dikkate alınarak Bakanlığımızca ‘ÇED Olumlu’ kararı verilmiş olup; Samsun Valiliği tarafından nihai kararın halka duyurulması gerekmekte. Ayrıca, söz konusu projeye ait Nihai ÇED Raporu ve eklerinde belirtilen hususlar ile Çevre Kanunu’na istinaden yürürlüğe giren yönetmeliklerin ilgili hükümlerine uyulması, meri mevzuat uyarınca ilgili kurum/kuruluşlardan gerekli izinlerin alınması gerekmekte” deniliyor.