Gezegenin Geleceği: 10 Aralık 2019

-
Aa
+
a
a
a

Avrupa’da en çok kullanılan pestisitler arasında yer alan ve kalıntıları sıklıkla meyve, sebze, tahıl, süt ürünleri ile içme suyunda bulan Klorpirifos etken maddesinin  her iki formu birden Avrupa’da yasaklandı.

Fotoğraf: Buğday Derneği

Avrupa’da en çok kullanılan pestisitler arasında yer alan ve kalıntıları sıklıkla meyve, sebze, tahıl, süt ürünleri ile içme suyunda bulan Klorpirifos etken maddesinin  her iki formunun birden Avrupa’da yasaklanması çevre ve sağlık gruplarında ayakta alkışlandı. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin Zehirsiz Sofralar Projesi’nde yürütücü ortaklardan biri olan Avrupa Pestisit Eylem Ağı bir süredir bu iki pestisitin yasaklanması için imza kampanyası yürütüyordu. 220 bin kişinin imzalayarak destek verdiği kampanyanın başarıya ulaşmasının ardından Avrupa Pestisit Eylem Ağı’ndan Angeliki Lyssimachou komisyonu, insan sağlığını ve gelecek nesillleri, şirketlerin karlılığının üzerinde tuttukları için tebrik ettiklerini açıkladı. Angeliki konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Avrupa Komisyonu’nun bu yasaklamayı önermesinin nedeni, klorpirifos içeren insektisitlerin çocukların beyinlerinde toksik etkilere yol açtığını gösteren çok sayıda kanıt olması. Üye ülkelerin bu öneriyi kabul etmemeleri, Avrupa vatandaşları için tam bir hayal kırıklığı olurdu.” Türkiye’de klorpirifos 2016 yılında belli ürün grupları ( elma, armut, şeftali, bağ, patates, domates, biber, patlıcan) için yasaklandı, ancak bu grup dışında kullanımı halen serbest. Hatta ihraç edilmek istenen ama kalıntı çıktığı için geri gönderilen ürünlere baktığımızda, bu yasaklı kategorilerde de halen kullanılabildiği anlaşılıyor. Klorpirifos-metil içinse Türkiye’de herhangi bir sınırlama bulunmuyor. Avrupa Birliği’nde alınan yasaklama kararını değerlendiren Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, bu kararın sevindirici olduğunu, aynı iradenin Türkiye’de de gösterilmesi gerektiğini belirtti. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Koordinasyon Kurulu Üyesi Oya Ayman, Avrupa’da klorpirifos ve klorpirifos-metilin yasaklanma kararı ile ilgili olarak; bu iki etken maddenin ve onlar gibi, zararları kanıtlanmış olan 13 tarım zehirinin Türkiye’de yasaklanması ve bu tür pestisitlerin doğa dostu alternatiflerinin yaygınlaştırılması için, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bir an önce harekete geçmesi gerektiğini belirtti.

 

İklim Zirvesi’nin ilk haftası, Madrid’te sokakları dolduran 500.000 iklim aktivistinin iklim eylemi talepleri ile kapandı. 1 sene önceki Katowice’de düzenlenen zirvede 6000 kişinin yürüdüğü düşünülürse, Greta’nın başlattığı hareketin gelişimi daha da net anlaşılıyor. Yaklaşık 200 ülkenin delegelerinin katıldığı zirvede ise kritik müzakere başlıklarında – karbon marketleri ve kayıp & zarar -, yavaş ama önemli gelişmeler yaşandı. Bu hafta ise zirveye artık üst düzey temsilciler, devlet başkanları, bakanlar katılmaya başlıyor. Geçmiş yıllarda da olduğu gibi bu sene de zirvede Türkiye gündemi hızlı başladı ama sonrasında haberler kesildi. Türkiye, ekten çıkma talebinin tartışılmasına dair taslak gündem önerisi vermişti, ancak ilk gün konuşma yaptı ve bu teklifini çektiğini ifade etti. Diğer bir yandan ise yine aynı gün, Çevre ve Şehircilik Bakanı Madrid'te zirvedeki Türkiye Pavilyonu açılışında ilginç bir açıklama yaptı. Açıklamada, Türkiye’ye Fransa, Almanya ve Dünya Bankası tarafından bir teklif yapıldığı, ancak finans paketinin önerisinin Türkiye’nin hassasiyetlerine cevap vermediği ifade edildi. Teklifin miktarı ve niteliği içeriği hakkında herhangi bir resmi açıklama bulunmuyor. Taraf olmamak Türkiye için her geçen gün daha da zorlaşan bir süreç anlamına geliyor. Türkiye taraf olmadığı için CMA toplantılarında gözlemci konumunda bulunuyor. Karbon piyasaları ve kayıp zarar gibi kritik konular artık anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle – 2020 - bu toplantıda ele alınacak. Öte yandan, bu zirvede gelecek bir Paris Anlaşması onayı, Türkiye’nin, müzakereler için kritik bir yıl olarak nitelendirilen 2020 yılına güçlü bir pozisyonda girmesini sağlayabilir.

 

Yeryüzündeki canlı varlıklar için tehdit haline gelen küresel ısınma okyanuslardaki yaşamı da olumsuz şekilde etkiliyor. COP25 devam ederken, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği  yayınladığı bir raporda küresel ısınmanın okyanuslardaki oksijen seviyesini büyük ölçüde azaltığını açıkladı. IUCN’nin bugüne kadar yaptığı en kapsamlı araştırmaya göre 1960 yıllarında okyanuslarda oksijenin az olduğu nokta sayısı 45 iken, günümüzde bu sayının 700’e kadar çıktığı tespit edildi. Raporda, oksijen yokluğu anlamına gelen anoksi durumundaki noktaların ise aynı zaman diliminde dört katına çıktığı belirtildi. IUCN Başkanı Grethel Aguilar, “Isınan okyanus oksijen kaybettikçe, su altı yaşamının düzeni de altüst oluyor” ifadesini kullandı. Aguilar ayrıca söz konusu raporun iklim krizinin okyanuslara karşı oluşturduğu tehdidin daha iyi anlaşılmasını sağladığını belirtti. Bilim insanlarına göre, 2100 yılına kadar doğanın seragazlarını hapsetme konusunda yetersiz kalması nedeniyle okyanuslardaki oksijen miktarında %3 ila 4’lük bir azalma meydana gelebilir. Oksijen azalmasının ise biyoçeşitliliğin en yüksek olduğu okyanus yüzeyinden 1000 metre derine kadar inen bölümlerde hissedilmesi bekleniyor.

Türkiye Sosyal Girişimcilik Ağı, 2020'yi ümit veren sosyal girişimcilerin renklendireceği bir panayırla karşılamaya hazırlanıyor! Bu özel TSGA Açık Sahne etkinliğinde sosyal girişimciler, yeni yıl panayırı düzeninde hem kendilerini hem de ürün/hizmetlerini daha detaylı anlatma fırsatı bulacak. Etkinlik 23 Aralık, saat 17:00-19:00 saatleri arasında İmpact Hub’da gerçekleşecek. Etkinlik herkese açık ve ücretsiz.