WWF-Türkiye, tarafından, biyolojik çeşitliliğin korunması için yerel sivil toplum kuruluşlarının girişimlerini teşvik etmek amacıyla yürütülen Türkiye’nin Canı Küçük Destek Programı’nın IV. döneminde desteklenecek projeler belli oldu.
WWF-Türkiye, tarafından, biyolojik çeşitliliğin korunması için yerel sivil toplum kuruluşlarının girişimlerini teşvik etmek amacıyla yürütülen Türkiye’nin Canı Küçük Destek Programı’nın IV. döneminde desteklenecek projeler belli oldu. “Anılarda Kalmasın” çağrısı ile yola çıkılan IV. dönemin başvuruları, Türkiye’nin Canı Küçük Destek Programı Seçici Kurul Toplantısı’nda değerlendirildi. Seçici Kurul’un değerlendirmeleri sonucunda Türkiye’nin Canı Programı’nın yeni döneminde Rize Hemşin’deki karakovan arıcılığı, Muğla Fethiye’deki su samurları ile Trakya ve Bolu’daki şah kartallarını korumaya yönelik projelerin desteklenmesine karar verildi. Bireylerin ve kurumların bağışlarıyla oluşturulan fon bu kez, Türkiye’de doğa koruma alanında çalışma yapan 3 yerel sivil toplum kuruluşunun projelerinin hayata geçirilmesini sağlayacak. Türkiye’nin Canı Programı ile bölgelerinde kaybolmaya yüz tutmuş canlı türlerinin korunması için çalışan yerel sivil toplum kuruluşlarının projelerine hem maddi hem de bilimsel destek sağlanıyor. WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, “Biyolojik çeşitlilik açısından gurur duyulacak zenginlikte bir doğal mirasa sahibiz. Topraklarımızı, 160’ın üzerinde memeli, 460’dan fazla kuş, 10 bini aşkın bitki, 364 kelebek, 141 sürüngen ve çift yaşamlı, 405 balık türü ile paylaşıyoruz. Öte yandan ne yazık ki yine aynı topraklarda çok sayıda tür doğal yaşam ortamlarıyla birlikte tehlike altında. Ülkemizin doğasını koruyabilmemiz, ancak yöre halkının kendi değerlerine sahip çıkmasıyla mümkün.’’ dedi. Pasinli konuşmasında ayrıca, “Doğayı koruma, sürdürülebilir bir yaşamı gerçekleştirme konusunda bugüne kadar gösterdiğimiz çabalar ne yazık ki yetersiz kaldı. Bu tablo karşısında, WWF olarak “Doğa ve İnsanlık için Yeni Bir Başlangıç” çağrısı yapıyoruz. Dünyanın sürdürülebilir geleceği için her zamankinden daha samimi, daha işbirlikçi, daha etkin çaba göstermemiz ve doğa ile yeni bir ilişki kurmamız gerekiyor.” dedi.
14 Şubat 2019’da kömürlü termik santrallere havayı kirletme izni veren ve meclisteki tüm partilerin ortak kararıyla geri çekilen yasal düzenleme MADDE 50 yeniden Meclis gündemine geliyor. 15 adet kömürlü termik santrala 4. kez havayı kirletme izni verecek teklif yasalaşırsa, Türkiye’nin en eski ve kirli santralları Haziran 2022’ye kadar havayı kirletme ve halk sağlığını tehdit etmeye devam edecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, parti kurmaylarıyla bir araya geldiği toplantıda termik santrallarla ilgili önemli talimatlar verdiği öğrenildi. Erdoğan, termik santrallardaki baca gazı filtreleme sistemlerinin mutlak suretle yapılması, yapılmadığı takdirde ceza verilmesi, gerekirse kapatılması için son dakika talimatını verdi. Türkiye Gazetesi’nin haberine göre; Cumhurbaşkanı, “Kirliliğe kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Kimse milletin havasını kirletemez. Mutlaka filtreleme sistemi yapılmalı. Bu konuyu bizzat takip edeceğim” dedi. Erdoğan’ın açıklamasını İklim Haber için yorumlayan Greenpeace Akdeniz’den Deniz Bayram, “Bu santralların faaliyetlerinin durdurulması gerekiyor. 2019 son tarihti. Bütün bu şirketlere bu konuda bildirim yapılmış olmasına rağmen çevre yatırımları hayata geçmedi. Greenpeace’in bu konuyla ilgili Enerji Bakanlığı’na yaptığı başvuruda çevre yatırımlarını yapmayan santralların derhal kapatılması, faaliyetlerinin durdurulması talep edildi.” dedi. Bayram, hava kirliliğinin neden olduğu halk sağlığına ilişkin tehdit ile ilgili yerelden gelen tepkilere değinerek “Bugün birçok siyasi partinin ve Cumhurbaşkanının yapmış olduğu açıklamalardan da görüyoruz ki çevre yatırımını yapmayan termik santrallar halk sağlığı için büyük bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla Madde 50 meclis genel kurulunda geçtiğimiz Şubat ayında olduğu gibi tekrar geri çekilmeli ve bu santrallar yatırımlarını yapmaya zorlanmalı. Bu yatırımları hayata geçirmeyen santralların ise 2019 sonu itibariyle faaliyetlerinin durdurulmasına karar verilmeli.” diye konuştu.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı ve enerji alanında çalışan düşünce kuruluşları, ortak bir rapor yayımladı. Production Gap – Üretim Açığı Raporu adıyla yayımlanan bu çalışma, ülkelerin kömür, doğalgaz ve petrol yatırımı planları ile iklim krizini önlemek için gerekli olan emisyon miktarlarını karşılaştırıyor. Rapor, bu aradaki farkı üretim açığı olarak niteliyor. Üretim Açığı Raporu, ülkelerin Niyet Beyanları’nın, küresel ısınmayı sınırlama hedefi için gereken emisyon azaltımlarının gerçekleştirilmesi için yetersiz kaldıklarını gösteren Birleşmiş Milletler Çevre Programı UNEP tarafından yayınlanan Emisyon Açığı Raporu’nu tamamlayıcı nitelikte. Yayımlanan bu çalışma, ülkenin fosil yakıt planlarının olması gerekenden çok daha fazla olduğunu gözler önüne seriyor. Eğer mevcut fosil yakıt planları hayata geçerse, 2030 yılında, 1.5°C hedefi için gerekli olan miktardan yüzde 120 daha fazla fosil yakıt üretimi yapılacak. Paris Anlaşması‘nın hedeflerini tutturabilmek için, bu üretim açığının kapanması gerekiyor. Ancak, rapora göre, ülkelerin hiçbirinin, ilgili fosil yakıt üretimini, hedeflere uygun bir şekilde azaltma planı bulunmuyor. Ülkeler genellikle fosil yakıtlara olan talebi azaltmayı amaçlayan adımları hedefliyor, ancak çalışma, üretim kısmında da hedeflerin ortaya konması gerektiğini ifade ediyor. Çalışmaya göre, en çok üretim açığı kömürde görülüyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP Türkiye tarafından da desteklenen Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali, İstanbul'da Fransız Kültür Merkezi ve SALT Beyoğlu'nda devam ediyor. Yarın da, Salt Beyoğlu’nda 12:00-17:15 saatleri arasında; Fransız Kültür Merkezi’nde 13:30-17:00 saatleri arasında ücretsiz gösterimler olacak.