New South Wales ve Queensland eyaletlerinde günlerdir devam eden yangınlar sonucunda New South Wales’te bir haftalık olağanüstü hal ilan edildi.
Avustralya’da günlerdir devam eden yangınlar birçok evin hasar görmesine neden oldu. Avustralya hükümetinin iklim krizinden bahsetmemesi ve eylemsizliği yoğun eleştiri topluyor. New South Wales ve Queensland eyaletlerinde günlerdir devam eden yangınlar sonucunda New South Wales’te bir haftalık olağanüstü hal ilan edildi. New South Wales’te yangınların kontrol altına alındığı ancak Queensland’de 80’den fazla yangının olduğu, 1 milyon hektarlık bir alanın yandığı ve 350’den fazla koalanın öldüğü belirtiliyor. Günlerdir devam eden yangınların Avustralya tarihindeki “en tehlikeli kontrol edilemeyen yangın haftası” olduğu ifade ediliyor. Avustralya Meteoroloji Bürosu Avustralya’da, özellikle güneydoğu bölgesinde yangınların yaşanma sıklığının arttığını ve yangın mevsimlerinin süresinin uzadığını söylüyor. ABM uzayan yangın mevsimlerinin ve artan sıcak hava dalgalarının iklim kriziyle ilişkili olduğunu söylüyor.
BBC Sport, 20 Premier Lig kulübünün sürdürülebilir bir yaşam için enerji verimliliği, atık yönetimi, düşük karbonlu gıda ve su verimliliği gibi çeşitli başlıklarda neler yaptığını ele aldı. 2017’de yenilenebilir elektriğe geçiş yapılan Emirates Stadyumu’nda 90 dakikalık bir maç için, çalıştırılabilir bir depolama sistemiyle 7 milyon kilo karbondioksit tasarrufu elde edildi. Sürdürülebilir ulaşımda da testi başarıyla geçmeyi başaran Londra kulübü, metro, tren, bisiklet ve otobüs altyapısıyla taraftarlara stat ulaşımı için yeterli hizmeti sağlıyor. The Carrow Road’daki saha sulama teknolojisi ile kullanılan su geri dönüştürülüyor. Liverpool ise The Anfield’da tek kullanımlık plastik gıda ambalajı yerine geri dönüştürülebilir palmiye yaprağı ve mısırdan yapılmış ürünleri tercih ediyor.
Kasım ayının ikinci haftası Enerji Çalışanları Haftası olarak kutlanmaya başlanması üzerine İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği, SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu "Enerjiyi üretirken, elektrik-ısı-soğuk tedariği için uğraş verirken her bir enerji çalışanı mavi gezegenimize yaptığı etkiyi öncelikli almalı. Santralın katı-sıvı-gaz kirleticileri, doğamıza yapacağı tüm etkiler belirlenerek karbon ayak izi, su ayak izi ve ekolojik ayak izi saptanmalı. Güneş, rüzgar, su, ve biyokütle kaynaklarının girdi olacağı santral projelerinde de yatırımcının yerel paydaşlara projesini şeffaf açması, tüm çevresel etkiler ile iklim değişimine etkinin ortaya konması gerekli. Kaynağın yenilenebilir-temiz olması elektrik-ısı-soğuk çıktısını masum kılmaz. Yenilenebilir kökenli üretimlerin yaşam döngüsü etkileri en temiz olmalı. Hala hidroelektrik, jeotermal ve biyokütle santralları için kalkışmalar sürmekte. Türkiye enerji üretim yelpazesinde hedefimiz yenilenebilir kaynakların payının artması iken, yenilenebilir kaynaklı santral yatırımcılarının, bu yatırımların mevzuat süreçlerinde izin ve denetimlerinde görev yapanların sorumluluğu yüksek. Yurtaşlarla birlikte doğa ve gezegenimizle dost olarak enerji yatırımları ilerlemeli. Burda en büyük görev enerji çalışanlarının" açıklaması yaptı.
Birgün’den Demet Sargın’ın haberine göre, Orman Bakanlığı’nın ‘Geleceğe Nefes’ adını verdiği ağaçlandırma kampanyası kapsamında yurt genelinde 11 milyon fidan ekimi yapıldı. 11 Kasım ve söz konusu fidan dikimleriyle ilgili İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, önemli açıklamalarda bulundu. Söz konusu fidanların ekilmesi için tarihin yanlış olduğunu söyleyen Tolunay, fidanların büyük çoğunluğunun yaşamayacağını ifade etti. Tolunay, ‘’Türkiye’de her yıl zaten Orman Genel Müdürlüğü rutin olarak 40 bin hektar bir alanda ağaçlandırma yapıyor. Buraya da yaklaşık 60-80 milyon civarında fidan dikimi yapılıyor. Yani 11 milyon fidan sanıldığı kadar çok değil. Bu sayının Türkiye’nin orman varlığına bir katkısı olmayacak. Fidan dikimi yapılan alanların bir kısmı orman alanında ama büyük bir kısmı da orman dışında. Yol kenarında ya da okul bahçelerinde dikimler yapıldı. Yapılan bu 11 milyon fidan dikim çalışması sadece bir ağaçlandırma çalışması. Her bitki dikilince orman olmuyor. Buna anca “iyi olmaya çalışan bir yeşillendirme çalışması” diyebiliriz. 11 milyon sayısı az. Bu fidanların tamamı ormana dikilse bile 5 bin hektar kadar orman olacaktı’’ dedi. Ayrıca, ağaçlandırma kampanyası için doğru bir zaman olmadığını belirten Tolunay ‘’Yağmurun yağması toprağın ne çok ıslak ne de kuru olmaması gerekirdi. Kasım itibariyle fidan dikimine başlar ormancılar ama artık iklim krizi var. Hava koşulları değişti, hâlâ yağış yok. Toprak uygun değil. Fidanların teknik olarak da doğru bir şekilde dikilmesi lazım. Eğer doğru şekilde dikilmezse o fidan yaşamaz. Yaptığımız çalışmalarda şunu gördük. Halkla birlikte dikilen fidanların tutma başarısı düşük oluyor. Çünkü işin uzmanlığı var. İncelenmesi takip edilmesi gerekiyor. Bu 11 bin fidanın da büyük çoğunluğu yaşamayacak. “Ektim oldu” da diyemeyiz, devamında kontrollerin yapılması, tutmayanların yerine yenilerinin dikilmesi gerekiyor’’ diye ekledi.