Gezegenin Geleceği: 11 Kasım 2019

-
Aa
+
a
a
a

1 Kasım 2019’da yapılan Plan Bütçe Komisyonu toplantısında karara bağlanan ve iki hafta içinde Meclis Genel Kurulu’nda oylanması beklenen yasal düzenleme, 14 Şubat 2019’da geri çekilen Madde 45’in devamı niteliğinde. Ayrıca bu düzenleme, 15 kömürlü termik santrali çevre yatırımlarından muaf tutmayı ve bu santrallere 2022 yılına kadar havayı kirletme izni vermeyi hedefliyor. 

Fotoğraf: Temiz Hava Hakkı Platformu
Gezegenin Geleceği: 11 Kasım 2019
 

Gezegenin Geleceği: 11 Kasım 2019

podcast servisi: iTunes / RSS

1 Kasım 2019’da yapılan Plan Bütçe Komisyonu toplantısında karara bağlanan ve iki hafta içinde Meclis Genel Kurulu’nda oylanması beklenen yasal düzenleme, 14 Şubat 2019’da geri çekilen Madde 45’in devamı niteliğinde. Ayrıca bu düzenleme, 15 kömürlü termik santrali çevre yatırımlarından muaf tutmayı ve bu santrallere 2022 yılına kadar havayı kirletme izni vermeyi hedefliyor. Temiz Hava Hakkı Platformu yaptığı açıklamada, 14 Şubat 2019 tarihinde bu kararın partilerin ortak kararı ile geri çekildiğini ve bir daha uzatılmayacağına dair sözler verildiğini hatırlattı. Ve bu santrallerin 2019 sonuna kadar çevre yatırımlarını tamamlamış olmaları gerektiğini belirtti. 2013’ten beri çevre yatırımlarını gerçekleştirme taahhütlerini yerine getirmeyen ve süreleri yasal düzenlemelerle üç defa uzatılan 15 kömürlü termik santrale dördüncü kez havayı kirletme izni verilmesinin çevre ve insan sağlığı hakkı ihlalinin ödüllendirilmesi olduğunu belirtildi. Platform temsilcilerinden TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Özlem Katısöz “Teklif yasalaşırsa, Türkiye’nin en eski santralleri üç yıl daha havayı kirletmeye, halk sağlığını tehlikeye atmaya devam edecek. TBMM Şubat ayında yüzbinlerce insana verdiği sözü tutmalı” dedi. Temiz Hava Hakkı Platformu Meclis Genel Kurulu’na gelecek teklifin geri çekilmesi için karar vericilere çağrıda bulunarak açıklamasını şöyle tamamladı: “TBMM’deki tüm siyasi partilerin, temiz hava hakkını talep eden yüz binlerce insana 14 Şubat 2019’da verdiği sözü, istisnasız bir şekilde yerine getirmelerini talep ediyoruz.”

 

Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin düzenlediği Doğa ve İklim Söyleşileri gerçekleşti. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Toprak Etiği Uygulama ve Araştırma Merkezi Kurucu Müdürü Prof. Dr. Ufuk Özdağ, "İklim Krizi Çağında Toprak Etiği ve Ekolojik Vatandaşlık" başlıklı konuşmasında “Geleceğin ekolojik çağı için her vatandaş, doğanın korunması ve bozulmuş alanların restorasyonu için sorumluluk üstlenmeli” dedi. Ekolojik vatandaşlıkla ilgili olarak  ekoloji çağı bağlamında tabandan yükselen hareketlerin ve bu hareketlere katılımların önemini vurguladı Prof. Dr. Özdağ. Ayrıca “Toprak etiği düşüncesini ülkemizde yaygınlaştırmak için çaba göstermeli, tahrip olmuş alanlarımızda toplumun işbirliğiyle ekolojik restorasyon başlatmalıyız. Bugün dünyada, doğayı korumaya odaklanmış sayısız kuruluş, hükümet organı, merkez, akademik birim, sivil toplum örgütü bulunuyor, ekolojik restorasyon üzerine yayınların sayısı artıyor, toprak etiği her geçen gün daha da önem kazanıyor.’’ dedi. Ekolojik okuryazarlığın önemine değinen Prof. Dr. Özdağ, “Gezegenimizin kritik bir döneme girdiği günümüzde, iklim krizine farkındalık yaratmak açısından önemli” diye ekledi. 

Slow Food ve Doğa Derneği’nin 2012 yılından beri sürdürdüğü çalışmalar sonucunda, Ege’nin zeytin ormanlarının korunması için yeni bir adım atıldı. İzmir ve çevresindeki zeytin ormanlarında bölgeye özgü erkence türü zeytinlerden üretilen Örfene Zeytinyağı, “presidium” olarak tescillendi. Presidium, küçük üreticileri ve kaliteli doğa dostu üretimleri korumak için geliştirilmiş bir ürün tescil modeli. Ege’nin zeytin ormanları, tehlike altında olan doğal yaşam alanları arasında yer alıyor. Yapılan çalışmalar kapsamında, Ege Bölgesi’nde İzmir başta olmak üzere zeytin ormanlarındaki üreticilerin kadim zeytinyağı kültürünü yaşatmalarına destek olunması hedefleniyor. Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Akın, konuyla ilgili yaptığı açıklamada: “Örfene Zeytinyağı, İzmir ve çevresindeki zeytin ormanlarında erkence türü zeytinlerden üretilen, yüksek gastronomik değere sahip ve biyolojik çeşitliliği destekleyen bir zeytinyağı. Zirai zehir ve kimyasal gübrelerin kullanılmadığı zeytin ormanları aynı zamanda insan sağlığını da koruyor. Zeytin ormanlarındaki yaşamı destekleyen kadim üretim yöntemlerinin gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için bizlere büyük sorumluluk düşüyor. Slow Food’un Örfene Zeytinyağı’nı presidium olarak tescillemesiyle, İzmir ve çevresinde yer alan zeytin ormanlarındaki zeytinyağı kültürünün korunması için önemli bir adım atılmış oldu. Anadolu’da ‘Kurda, kuşa, aşa’ felsefesiyle var olmaya devam eden zeytin ormanlarındaki üretim biçimlerinin araştırılması ve zeytinyağı kültürünün korunması için yürüttüğümüz çalışmalar bu güzel gelişmeyle beraber devam edecek” dedi.

National Geographic dergisinde yayınlanan bir yazı, dünyanın en çok kullanılan böcek ilacı neonikotinoidlerin, Kuzey Amerika’daki ötücü kuşların azalması ile bağlantılı olduğunu söylüyor. Bu konu ile ilgili yapılan araştırmaya göre; bu böcek ilacının kullanılmış olan tohumlarından yiyen göçmen ötücü kuşlarında hızlı kilo kaybı görülüyor ve göç yolculuğunu geciktiriyor. Yani tohum aşamasında bitkilere verilen böcek ilaçları kuşların iştahını bastırdığı için saatler içinde kilo vermelerine neden oluyor. Yakın zamanda yapılan kapsamlı bir çalışma, neonikotinoidlerin yaygın olarak kullanılması sonucunda, Amerika’nın tarım alanının 25 yıl öncesine göre, bal arıları ve diğer böcekler için 48 kat daha toksik olduğunun altını çiziyor. Neonikotinoidler Avrupa’da yasaklandı bir an önce ülkemizde de yasaklanması gerekiyor. Bal arılarının ve kuşlarının geleceği neonikotinoid tarımsal zehirlerin yasaklanmasına bağlı.