Gezegenin Geleceği: 7 Ekim 2019

-
Aa
+
a
a
a

 İzmir Büyükşehir Belediyesi, doğa gündeminin en önemli sorunlarından biri olan plastik kirliliğini önleme çalışmaları kapsamında, WWF’in “Plastik Atıksız Şehirler Ağı” na katılmak için protokol imzaladı. 

Fotoğraf: WWF
Gezegenin Geleceği: 7 Ekim 2019
 

Gezegenin Geleceği: 7 Ekim 2019

podcast servisi: iTunes / RSS

 Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın, Akdeniz'deki plastik kirliliğine dikkat çeken ve "Daha iyi korunan bir Akdeniz" fikrinden hareketle yola çıkan Blue Panda yelkenlisi, İzmir’deydi. İzmir Büyükşehir Belediyesi, doğa gündeminin en önemli sorunlarından biri olan plastik kirliliğini önleme çalışmaları kapsamında, WWF’in “Plastik Atıksız Şehirler Ağı” na katılmak için protokol imzaladı. İmza töreninde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar’ın yanı sıra İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe de yer aldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, araştırmaların Akdeniz’i kirleten atıkların yüzde 95’inin plastik maddelerden oluştuğunu ve bu atıkların yüzde 80’inin kara kaynaklı, yani şehirlerde üretilen atıklar olduğunu gösterdiğini belirtti. Ayrıca protokolü imzalamadan önce yaptığı konuşmada, “Plastiklerin zamanla parçalanmasıyla oluşan mikro plastikler denizel canlıların bünyelerine giriyor. Bu mikro plastik kirliliği, canlıları olumsuz yönde etkilediği gibi besin zincirinin parçası olarak denizel gıdalarla da beslenen bizler için de önemli düzeyde sağlık riski oluşturuyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi, insanın doğadaki tüm varlıklarla; havayla, suyla, iklimle barışık bir hayat sürdüğü bir geleceği inşa etmeyi hedefliyor. Bu protokol ile İzmir, Akdeniz’i ve içinde yaşadığı zengin ekosistemi korumaya katkı sunuyor, 2025 ve 2030 arasında plastik atıkların doğaya karışmadığı bir şehir olmayı vaad ediyor” dedi. WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar ise yaptığı konuşmada, “Çevre ve iklim sorunları çok ürkütücü bir noktada, hepimizin bir dönüm noktasındayız. Korkunç bir tüketim döngüsü dünyayı sürdürülemez bir noktaya getirdi” dedi.

 

Oyuncu Belçim Bilgin, okyanuslardaki kirliliğe dikkat çekmek için change.org’ta bir imza kampanyası başlattı. Kampanyada, ‘’Ben, Belçim Bilgin. Sana gezegenimize hayat veren ve milyonlarca eşsiz canlıya ev sahipliği yapan okyanuslardan bahsetmek istiyorum. Okyanuslar aldığımız oksijenin yarısını üretiyor. Ancak şimdi plastik kirliliği, petrol faaliyetleri, aşırı avlanma ile geçmişte hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit altında. Bu yıkıcı insan faaliyetlerine karşı okyanuslarımızı korumak zorundayız. Bu sene önümüzde çok önemli bir fırsat var. 2020’de hükümetler Birleşmiş Milletler’de okyanuslar için önemli bir karar alacak. Okyanus koruma alanlarının oluşturulması için bu kararın çok güçlü bir anlaşma ile sonuçlanması gerekiyor.  Dünyanın her yerinden 2 milyonu aşkın insan güçlü bir küresel okyanus anlaşması istiyor. Henüz vaktimiz varken sesimizi daha fazla duyurmalı ve bu talebimizi devletlere kabul ettirmeliyiz. Okyanuslarda yaşayan milyonlarca eşsiz canlının yuvasını korumak için sen de change.org’da imza ver, benimle birlikte harekete geç’’ dedi. 

 

Nükleer Karşıtı Platform 13 Ekim Pazar günü saat 10.00’da Mersin Mezitli Belediyesi Yeni Hizmet Binası Konferans Salonu’nda toplanacak. Platform toplantıyı, ‘’Dünyamız üzerinde yaşayan tüm canlılarla birlikte tarihte görülmemiş bir yıkımla karşı karşıya. Sermaye birikimi için her şeyi ticarileştiren emperyalist barbarlık, doğaya ve insanlığa sadece daha fazla yıkım, felaket ve çürüme vaat ediyor. Hiroşima, Nagazaki, Çernobil, Fukuşima başta olmak üzere, felaketlerin bedelini geride yüz binlere hayat, milyonlarca engelli, doğada onarılmaz tahribatlar ile bizler ödedik. Ödemeye devam ediyoruz. Buna rağmen akla, bilime, insanlığa aykırı Nükleer Çılgınlık gittikçe büyüyor! Bizler Nükleer Karşıtı Platform olarak, bu çılgınlığa dur demek için 13 Ekim'de Mersin'de buluşuyoruz!’’ diyerek duyurdu.

 

Araştırmacılar, doğa belgesellerinin, vahşi yaşamı insan tarafından tahrip edilmemiş ve bozulmamış gibi göstererek, “izleyiciyi yanlış yönlendirebildiği” konusunda uyarıyor. Anlatıcılığını David Attenborough’un üstlendiği, BBC ve Netflix’te yayımlanan son dört belgeseli inceleyen bilim insanları, bunların insan faaliyetlerinin doğaya yönelik tehdidinin derecesini yansıtmadığını söyledi. Araştırmacılar People and Nature’da yayımladıkları makalede, “Doğa çoğunlukla hiç bozulmamış gibi yansıtılıyor ve insanların doğal dünyadaki varlığı ve etkileri nadiren gösteriliyor” ifadelerini kullandı. Oxford, Newcastle, Kent ve Bangor üniversitelerinden bilim insanları, Our Planet’in senaryosunun yüzde 15’inin çevresel tehditlere ve korumaya ithaf edildiğini belirtti. Bu oran, BBC dizileri Planet Earth II ve Dynasties’e kıyasla epey yüksek. Ancak araştırmacılara göre bu belgesel de doğal dünyanın ne denli tehdit altında olduğunu görsel açıdan göstermede hala başarısız. Independent‘a konuşan Bangor Üniversitesi’nden baş araştırmacı Julia Jones, “Doğa belgeseli yapımcıları, kamera açılarını insana dair herhangi bir iz göstermeyecek şekilde ayarlayarak, kurnazca davranıyor ve izleyiciyi yanıltıyor” diye konuştu. “Ekranda gördükleri şey, doğanın çoğunlukla iyi işlediğini gösterirken, izleyici de durumun biyolojik çeşitlilik için o kadar da kötü olmadığına inanmaya yönlendirilebilir” diyen Jones, sözlerine şöyle devam etti: “Ticari tarım, madencilik ve ulaştırma altyapısının varlığı -hatta egemenliği- ekranda daha belirgin olsa ve korku uyandıran vahşi görüntüler için ayrılan alan azaltılsa, doğal yaşama yönelik tehditlerle Batılı yaşam tarzlarındaki yüksek tüketim arasındaki kaçınılmaz bağlantıyı görmezden gelmek daha zor olur”