Can Yayınları yakın bir zaman önce, 'Fizikten felsefeye, genetikten ekolojiye pek çok alanda dünyada süregiden teorik tartışmaların izini süren eleştirel metinlerin yanı sıra, sosyal ve beşeri bilimler alanında aktüel tartışmaları kültür hayatımıza kazandırmak üzere Tellekt başlıklı bir alt marka' oluşturduğunu açıkladı.
“Tellekt, kültürün ‘örgütlenmiş boş zaman’a indirgendiği hızlı tüketim çağında, bugünün bilgisine yer açmak ve şimdiki zamanı kat eden dönüşümleri kavramak için yeni düşünce pratiklerini bir araya getirerek okuru ile buluşturmayı hedefliyor.”
Bu kapsamda yayımlanan ilk kitap, Lee McIntyre’ın Hakikat-Sonrası (çev. Mehmet Fahrettin Biçici) isimli çalışması oldu. Hatırlanacaktır, Oxford Sözlüğü 2016 yılında ‘hakikat-sonrası’nı (post-truth) yılın sözcüğü seçmişti. Her ne kadar kelimenin kökeni daha eskilere uzanıyorsa da, McIntyre’ın da kitabında dikkat çektiği gibi, “2015 yılı içinde kelimenin kullanımında gerçekleşen yüzde 2000’lik artış", 'hakikat-sonrası’nı, bir anlamda herkesin diline dolanan bir tabir haline getirmişti. “2016 yılındaki Brexit ve ABD Başkanlık Seçimleri’ne damgasını vuran, gerçeklerin üstünün örtülmesi, akıl yürütmenin yaslandığı kanıta dayalı ölçütlerin bertaraf edilmesi ve göz göre göre yalan söylenmesi gibi örnekleri hesaba kattığımızda,” diyor McIntyre, “Pek çok kişi dehşet içindeydi.” Kelimenin tanımıyla başlayıp, geleneksel medyanın düşüşü ile birlikte sosyal medyanın yükselişi ve uydurma haber sorununa da ayrıntılı bir şekilde değinen Lee McIntyre, hakikat-sonrası’yla mücadelenin de izini sürüyor çalışmasında. Bölüm başlarındaki epigraflar da ayrıca dikkate değer; sık sık George Orwell ismine rastlıyoruz. Bir tanesi şöyle örneğin: “Birilerinin istemediği şeyleri yayımlamaya gazetecilik denir: Gerisi halkla ilişkilerdir.”
Tellekt’in ikinci kitabı da, “Filozof, müzikolog Peter Szendy’nin, hükmetme ve iktidar tekniklerinin dinleme pratikleriyle ilişkisini sinema, opera ve edebiyattan örneklerle tartıştığı, casusluk ile dinleme arasındaki yapısal yakınlığın sınırlarını araştırdığı” 'Üstdinleme: Casusluğun Estetik Tarihi' isimli çalışması oldu. Kafka’nın rahatlıkla bir ‘huzursuzluk’ hikâyesi olarak nitelendirebileceğimiz 'Yuva' isimli hikâyesini de içeren kitabın başlangıcında, Peter Szendy’nin şu cümlesinin altını iki kere çizdim: “Bir süredir casuslar hakkında ne bulursam kör olana kadar okuyorum.” Çalışmanın –Açık Radyo dinleyicilerinin yakından tanıdığı– çevirmeni H. İlksen Mavituna da, Türkçede ‘duymak’la, ‘dinlemek’le, ‘işitmek’le, ‘kulak’la ilgili adeta ne kadar deyim varsa bulup çıkarmış gibi görünüyor; bu çoksesli felsefi metnin hakkını vermek kolay değil elbette!
Dipnot: 'Hakikat-sonrası’na bir başka bakış atan bir gelişme daha var. Siren Yayınları da, yakın bir zaman önce, zamanımızın hakikatlerine dair yeni bir seri başlattığını duyurdu. 'Yaşadığımız Dünya' isimli bu kitap serisiyle ilgili yapılan tanıtım şöyle: “Gerçekliğin erozyona uğradığı bir çağda manzarayı resmetmeye çabalayan bu metinler, tarihten kültüre, spordan psikolojiye, iklim krizinden kimlik arayışlarına uzanan bir zeminde çağımızın öne çıkan yazar, düşünür ve aktivistlerinin anlatımlarıyla hakikatin, hakikatlerin peşinde...” Serinin ilk kitabı da, yazar ve aktivist Rebecca Solnit’ten Karanlıktaki Umut (çev. Şeyda Öztürk) oldu.