Biz çok şanslıyız, zira sen Radyo’m, tüm dinleyenlerinin kulaklarına, dünyayı taşıyorsun.
Sevgili Radyo’m
Bu sabah ekteki YouTube videosu gözüme ilişince, bebişin muhteşemliğine dayanamayıp tıkladım. Sadece 2 ay önce gezegenimize varmış bu küçük dünyalı meğer duyma yetisine sahip değilmiş. Ancak, yaşadığı Avustralya’daki bilim insanları onun ‘sessiz’ dünyasına seslerini duyurmayı başarmışlar. Kulağına yerleştirilen duyma cıhazını bir kaç saniyeliğine yadırgayan ve ağlamaya başlayan bebecik, ebeveynlerinin sesini duyar duymaz, yüzünde beliren koskocaman, adeta kendinden büyük ve izleyen her kalbi doldurup taşıran bir heyecen yayan gülümsemesiyle, sadece kendi anne-babasını değil izleyen herkesi mutlu ediyor hatta mutluluktan ağlatıyor.
Hayatın, içinde yaşadığımız bu ahir zamanlarda çok hızlı aktığını söyleyip ‘duruyoruz’. Sanırım bu söylem aslında etrafımızda ne olup bittiğini anlamamızın önünde duran en önemli engellerden biri. Her şey pek hızlı ama pek çok şeyi de bu hız faktörü duyulmaz kılıyor. Oldukça otomatik, bazen ‘böyle gelmiş böyle gider’, ‘bize bir şey olmaz’ gibi inançlarla, sanki sağır bir yuvarlanıp gitme içindeyiz.
Ancak biz çok şanslıyız, zira sen Radyo’m, tüm dinleyenlerinin kulaklarına, dünyayı taşıyorsun. Kelimenin tam anlamıyla kutuplardan, Afrika’ya uzanıp, bu gezegenin dört bir köşesinden hayatı kulaklarımıza ulaştırıyorsun. Sessiz bir sinema filminde gibi, sadece kendi küçük dünyalarımızda yaşarken ve pek çok şeyi fark etmezken, sen bizim ‘duymamızı’ sağlıyorsun.
Evet, bugün videodaki bebecik bana duymanın, anlamanın, dahil olmanın, kainatın tüm seslerine ‘Açık’ durmanın ne denli vaz geçilmez olduğunu bir kez daha hatırlattı.
İyiki varsınız, hep var olun.
Sevgilerimle
Neşe Mortensen
https://www.youtube.com/watch?v=FYer5aXhaMo