Şuruç'ta Olanlar ve Seçim Öncesi Halimize Dair Değerlendirmeler

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete'de, 24 Haziran erken seçimlerine 1 haftadan biraz fazla zaman kala, AKP’li Şanlıurfa milletvekili İbrahim Halil Yıldız'ın  Suruç'taki seçim çalışması kapsamındaki esnaf ziyareti sırasında başlayan ve 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışma haberlerinden yola çıkarak, seçime doğru nasıl bir hal içinde olduğumuzu değerlendirmeye gayret ettik.

Ömer Madra: Urfa’nın Suruç ilçesinde seçim çalışmalarında büyük bir çatışma çıktığı ve 4 kişinin öldüğü en az 9 kişinin de yaralı olduğuna dair bir felaket haber de Türkiye’den geldi. Bu da bayram sabahında tam anlamıyla bayramlık ağzımızı açtıran bir olay oldu. Urfa Suruç’ta seçim çalışmaları sırasında çıkan çatışmada silahlar kullanıldı, Urfa’dan yayın yapan Ajans Urfa’nın haberine göre 4 kişinin öldüğü bildiriliyor ve AKP’li milletvekili İbrahim Halil Yıldız ve beraberindekilerle esnaf arasında çıkan tartışmada ilk etapta 1 kişi öldürüldü, 8 kişi yaralandı ve olaylar bir türlü önlenemedi. Küçük bir video da var gerilim anıyla ilgili ve düpedüz bir savaş alanından gelen bir savaş filmi gibi takır takır ateş ediliyor, yüksek hızda mermilerin uçuştuğu görülebiliyor, dehşet verici bir şey gerçekten. Zaman ilerledikçe ölenlerin sayısı 4’e çıkıyor yaralı sayısının da çok fazla olduğu tahmin ediliyor diye verdi Ajans Urfa mahalli haber. Bianet’ten de aktararak gidelim, olaylar şöyle oldu: AKP’li Şanlıurfa milletvekili İbrahim Halil Yıldız ve yakınlarının seçim çalışması kapsamında işyerlerini ziyareti sırasında başlıyor. Bir esnafın işyerinden onların çıkmasını istemiş, ardından da taraflar arasında tartışma çıktığı belirtiliyor. Bu birinci durum, Yıldız ve beraberindekilerin de olay yerinden ayrıldığı belirtiliyor. AKP’li milletvekili İbrahim Halil Yıldız’dan bahsediyoruz. Ajans Urfa’nın görgü tanıklarına dayanarak verdiği habere göre bir süre sonra gelen bir grup Yıldız’la daha önce tartışan Şenyaşar adlı kişinin işyerini uzun namlulu silahlarla tarıyor. Son derece değişik, acayip bir durum! Kalaşnikof gibi taarruz silahlarıyla tarıyor geri dönen milletvekilinin grubu. Saldırıda oğlu öldürülen Şeref Şenyaşar’ın yakınları da toplanıyorlar –bu üçüncü aşama- milletvekili Yıldız’ın kardeşlerine silahlı saldırı düzenliyorlar. Bu saldırıda milletvekili Yıldız’ın ağabeyi Mehmetşah Yıldız hayatını kaybediyor, kardeşi Süleyman Yıldız, Nihat ve Mustafa Yıldız da yaralanıyorlar. Yani 3 saldırı yaşanıyor. Olayın büyümemesi polis ilçenin belli noktalarında ve giriş ve çıkışlarında önlemler alıyor. Yaralılarsa ilçe ve kent merkezindeki hastanelere sevk ediliyorlar. Fakat olaylar durulmuyor, o zaman üçüncü kez silahlı saldırı düzenleniyor Suruç’ta bu kez saldırı Suruç devlet hastanesindeki yaralılara yapılıyor. Yani hastanede yatmakta olan yaralılara hastaneye girilerek taarruzda bulunuyor -bu benim çok sık duyduğum, rastladığım ve hatırladığım bir olay tarzı değil- olayların sonunda Şenyaşar ailesinden 3 Yıldız ailesinden 1 olmak üzere toplam 4 kişi öldüğü bildiriliyor. Yaralı sayısınınsa 10’dan fazla olduğu tahmin ediliyor. Çeşitli ajans kaynaklarına dayanarak vermeye çalıştığımız bir haber. Anadolu Ajansı “Suruç’ta AKP’lilere silahlı saldırı” olarak veriyor bunu sadece “3 ölü 9 yaralı” başlığıyla geçiyor haberde yaralı sayısını 12 olarak belirtiyor, yani hem başlıkta 9 deyip sonra 12 diye veriyor, dağınık bir haber ve sadece AKP’lilere bir saldırı olarak siyasal bir açıdan veriyor Anadolu Ajansı. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ın da açıklamasına yer veriyor aynı zamanda AA “olay aydınlatılacak ve failler adalet önüne çıkartılacaktır” diyor. Ajans Urfa’nın haberinde öldürülenlerin adları şöyle “Mehmet Şah Yıldız, Esvet Şenyaşar, Fadıl Şenyaşar ve Ferit Şenyaşar” bazı yaralıların isimleriyle şöyle aktarılıyor “Nihat Yıldız 28 yaşında, Süleyman Yıldız 38 yaşında, Mustafa Yıldız 56 yaşında, Ahmet Çetin 45 yaşında ve yaşları belirtilmeyen Eşref Şenyaşar ve Mehmet Şenyaşar”. Valilikten de bir açıklama geliyor, 14 Haziran 2018 saat 15:56’da ilimiz AKP milletvekili sayın İbrahim Halil Yıldız yanındaki grupla birlikte Suruç ilçe merkezinde gerçekleştirdiği esnaf ziyareti sonrasında iki grup arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi neticesinde çıkan olayda biri sayın milletvekilinin yakını olmak üzere 3 kişi hayatını kaybetmiş 9 kişi de yaralanmıştır. 2’sinin durumu ağır olan yaralılardan 5’i sayın vekilin yakınlarından oluşmaktadır” diyor. Çeşitli kaynaklara dayanarak vermek lazım, Türk Tabipler Birliği de ilginç bir açıklama yapıyor, İhlas Haber Ajansı ve Doğan Haber Ajansı’nın yayınladığı haberlere göre mesela sağlık bakanı Ahmet Demircan gazetecilere yaptığı açıklamada “Şanlıurfa’da AKP’lilere yönelik bir saldırı olduğu haberinin kendisine geldiğini söylemiş “yaralılar var, ilk müdahale yapıldı, gerekli müdahaleler yapılıyor, bölgede uçak ambulansa ihtiyaç vardı, gönderdik, bilgileri geldikçe paylaşacağız” ifadesini kullanıyor. Türk Tabipleri Birliği’nden gayet çarpıcı bir açıklama var “bugün yani 14 Haziran Perşembe günü öğleden sonra Şanlıurfa’nın Surç ilçesindeki seçim çalışması esnasında gerçekleşen silahlı çatışmada 3 kişinin öldürülüp 5’i ağır olmak üzere 9 kişinin yaralandığını öğrenmiş bulunmaktayız. TTB olarak öncelikle yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı diliyor yaralıların bir an önce tedavilerinin yapılması için yetkilileri gerekli ortamı sağlamaya davet ediyoruz. Yaşanılan çatışma sonrasında Suruç devlet hastanesinin içinde de saldırıların devam ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Ölümlerden 2’sinin hastanede gerçekleşmiş olduğu bilgisi hastanede ciddi bir güvenlik açığı olduğunu ortaya koymaktadır. Aynı zamanda yaralıların çevredeki devlet hastanelerine sevki için 112 ambulanslarının hizmet vermesinin engellendiğini de öğrenmiş bulunmaktayız. Yaşanılan bu kaygı verici olay hastanenin sağlık hizmeti vermesinin engellendiğini ve başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarının güvenliğinin sağlanamadığını göstermektedir. Sağlık bakanlığının ve Şanlıurfa valiliğinin bir an önce bölgedeki sağlık kurumlarının hizmetlerini yapabilmesine yönelik gerekli önlemleri almasını ve kamuoyunu tatmin edici bir bilgilendirme yapmasını talep ediyoruz” diyor TTB Merkez konseyinden yapılan bir açıklamada. Burada resmi yetkililerden de birbiri ardından açıklamalar var, mesela cumhurbaşkanı Recep Tayyap Erdoğan durumu tespit etmiş “PKK’lılar tarafından öldürüldü!” diyor, resmen teşhis koymuş durumda. Yani bu son derece hastane içinde yapılan öldürülmeler, yani o OHAL şartlarında ve iktidar partisine mensup bir milletvekilinin yakınlarıyla birlikte kendi seçim kampanyası yaparken birdenbire PKK’lılar tarafından öldürüldüğünü söylemek çok çarpıcı bir bilgi, tahkike muhtaç herhalde. “Şanlıurfa Suruç’ta milletvekilimizin ağabeyi PKK’lılar tarafından öldürüldü” diye hükmü veriyor “Kürt kardeşlerimizin de ben bu oyunu bozacaklarına inanıyorum, bu olay PKK ve HDP’nin Kürtlerin kanından beslenerek büyüme stratejilerinin hala terk edemediklerinin en bariz örneğidir” demiş. Başbakan Yıldırım da buna ilaveten ilginç bir açıklama yapıyor “faillerin veya zanlıların PKK sempatizanı olduğunun polis kayıtları var, tespitleri var” diyor. Bu polis kayıtları ve tespitleri nereden elde ettiklerini söylemiyor. Tekrar ediyorum yani OHAL şartlarında ve seçimlere 10 günü kala bütün güvenlik tedbirleri had safhada iken hastanede, 3 ayrı saldırıda ve güpegündüz olan birşeyde, uzun namlulu silahlarla yapılan çatışmanın hastane baskınları esnaf baskınları oluyor. İçişleri bakanı Soylu da gerek cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekse de Başbakan Yıldırım’ın sözlerine ilaveten “esas itibariyle bu saldırıda hazırlanılmış bir durum söz konusu” gibi muğlak bir açıklama yapıyor, bu durumun tespiti belli değil. Aile ve Sosyal Politikalar bakanı Fatma Betül Sayan Kaya da katıldığı bir televizyon programında “ben de milletvekilimizi aradım az önce başsağlığı diledim. Kendisiyle konuştum, kardeşini kaybetmiş ve 4 ağabeyinin de yaralı olduğu bilgisini verdi” ölen esnaf ve diğerleriyle ilgili bilgi vermiyor. Bu böyle, Suruç’ta neler yaşandığı konusunda BBC News Türkçe ilginç bir derleme yapmış, etraflıca bir değerlendirme yapmış, ölenlerin isimlerini veriyor, olayla ilgili açıklama yapan Erdoğan’ın, içişleri bakanı Soylu’nun ve Binali Yıldırım’ın da açıklamalarını da verdikten sonra HDP’nin kışkırtma uyarısında bulunurken eşbaşkanlardan Pervin Buldan’ın olayı kınayarak “bunun bir provokasyon olduğunu söylüyorlar, provokasyonlarla halkın ayaklandırılmaya çalışıldığını görüyoruz” dediğini belirtiyor. “HDP yönetimi de olayı kınıyor ve medya organlarının gelişmeleri çarpıttığını, haberleri asılsız iddialara dayandırdığını öne sürmüş. 24 Haziran’a günler kala çok üzücü olaylarla karşı karşıya kalıyoruz, provokasyonlarla halkın ayaklandırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Suruç’ta 3 kişinin yaşamını yitirdiğini bilgisini aldık, bunu yapanları lanetliyoruz” diyor 19:50’de parti Twitter hesabından yapılan bir açıklamada. Olayın duyulmasının hemen ardından da “gerek çatışmaların başlangıcı ve gerek seyrine ilişkin hem medyada hem de sosyal medya platformlarında birbiriyle çelişen iddia ve söylentiler dile getiriliyor, tam anlamıyla bir kaotik durum da var. İddialardan biri şu, Şenyaşar ailesinin dükkanına gelerek oy isteyen ve yeniden aday olan AKP milletvekili Yıldız’a “bizim oyumuz belli, buradan size oy çıkmaz” dendiği. Adayın da “bize oy vermeyip burada duracak adamlarla görüşürüz” diye yanıt verdiği yönünde. Şenyaşar ailesi iddiaya göre “biz size oy vermeyeceğiz, buradan bir yere de gitmeyeceğiz, bakalım ne yapacaksın?” diye karşılık vermiş. Bunun üzerine taraflar ağız dalaşına girmiş. Yine aynı milletvekilinin kardeşinin Celal Şenyaşar’a tokat attığı öne sürülüyor. Celal Şenyaşar’ın kardeşinin abine tokat atana tokatla karşılık vermesiyle olayın tırmandığı belirtiliyor. Bugüne kadar giderek artan dozda şiddet söylemleriyle de çeşitli siyasetçilerin biraz da sorumsuzca kuvvetli bir “biz ve ötekiler” şeklinde ayrıştırarak yapmasının bir sonucu olarak da yorumlanabilir elbette. Ben sosyolog değilim şüphesiz ama böyle bir hissiyat çeşitli şeyler tarafından, gerek araştırma şirketlerinin araştırma yöneticileri tarafından bu Açık Radyo’da da yaptığımız söyleşilerde de belirtiliyordu. Bu bir toplum olarak şiddet söylemlerinin çok kaygı verici bir noktaya ulaşmasından bahsediliyordu. Bunun onun çok direk, düz bir sonucu olduğu da düşünülebilir elbette. Bu tokatlaşma olayından sonra silah sesleri duyuldu ki bunlar Cumhuriyet gazetesinin internet sitesinde bir videoda da duyulabiliyor, çok yoğun bir silah sesi duyuluyor. Celal Şenyaşar’ın yere yığıldığı silahlı çatışmaya dönüşen bu kavgada milletvekilinin ağabeyin Mehmet Yıldız’ın da vurulduğu yine iddialar arasında. BBC Türkçe yerel kaynaklardan elde ettiği bir şey yapıyor, bu yaklaşık 4-5 saat önce elimize geçen bir haberi okumaya çalışıyorum. Bu olayın 3 gün öncesine kadar uzanan bir geçmişi de varmış. 3 gün önce yine aynı milletvekili esnaf çarşısındaki aynı dükkan sahibinden oy istemiş, dükkan sahiplerinin ise “bizden size oy çıkmaz” demiş olduğu, gerilimin de buradan başladığı iddia ediliyor. Yani bunun 3 günlük bir geçmişi varmış. BBC Türkçe Suruç’taki olaya tanık olduğunu söyleyen bir kişiyle de konuşmuş, güvenlik kaygısıyla isminin açıklanmasını istemeyen görgü tanığı şunları anlatmış “Suruç’ta 1 Milyoncular Caddesi olarak bilinen caddede 20 yıldır esnaflık yapıyor Celal Şenyaşar ve kardeşleri. Büyük bir mağaza bu ve adı İstanbul Ucuzluk Pazarı, esnaf olarak da tanışırız. Babaları Esvet Şenyaşar eski DBP yöneticisiydi ama çocukların seçimlerde oy verme dışında partiyle herhangi bir bağları yoktu. 4 kardeşin en küçüğü öğretmen, o da yaz tatili diye dükkanda, dükkanıma gitmek için çarşıya girdiğimde büyük bir kalabalık gördüm. Kendi dükkanıma varmadan silah sesleri geldi, milletvekilinin koruması olan kardeşi Mehmet’in –kendisi aynı zamanda korumasıymış kardeşinin- Celal abiyi vurduğunu gördüm. Sonra Celal abi yere yığıldı”. Bu herhalde araştırılacaktır görgü tanıklarının gözü önünde güpegündüz olan ve Suruç’taki büyük çarşıda, 1 Milyoncular Çarşısı olarak bilinen büyük caddede 20 yıldır esnaflık yapan Celal Şenyaşar’ın ve kardeşlerinin vurulması, babası Esvet Şenyaşar’ın vurulması hadisesinden bahsediyor “gördüm” diyor. Görgü tanığı dükkandakiler bıçaklarla karşılık verdi, milletvekilinin koruması olarak orada bulunan sivil polislerin kendilerini olay yerinden uzaklaştırdığını, bu sırada silah seslerinin arttığını söylüyor. Gerçekten dehşet verici bir olaydan bahsediyoruz. Tanığın ifadeleri şöyle devam ediyor “ilk anda esnaf silah sıkmadı, milletvekilinin yanındakiler silah çekince esnaf da dükkandaki bıçaklarla kendilerini savunmaya çalıştı ama sonra esnafın elinde de pompalı gördüm –pompalı tüfekten bahsediyor- polis dükkana girmemize izin vermedi, bizi uzaklaştırınca silah sesleri daha da arttı. Büyük bir çatışma oldu, Celal abiyi yerdeyken gördüm diğer 3 kardeş de yaralıydı ama durumları çok ağır görünmüyordu. Diğer kardeşin hastaneye gittikten sonra öldüğünü duyduk.” Yani durumu ağır görünmüyor ama hastaneye götürüldükten sonra hastanedeki saldırıda öldürülmek gibi bir durumdan bahsediliyor. Yani bu gerçekten son derece endişe verici detayları içeren adeta bir iç savaş başlangıcı, provası gibi olan çatışmalardan bahsediliyor, görgü tanıklıkları da böyle. Bu çatışmanın ardından hastanede yaşananlar konusunda gün boyunca çelişkili bilgiler geliyor. Suruç’tan gelen haberlerde milletvekilinin yakınlarının hastaneye kaldırılan Şenyaşar ailesinin mensuplarına hastanenin acil servisinde silahla saldırdıkları öne sürülüyor –acil serviste!- bu saldırıda Şenyaşar kardeşlerle çocuklarının akıbetini öğrenmek için hastaneye gelen baba Esvet Şenyaşar’ın öldürüldüğü de iddia ediliyor. BBC Türkçe’nin görgü tanığı kendisinin de duyumlarının bu yönde olduğu belirtmiş ve diyor ki “milletvekilinin yakınları hastaneyi basmış, yaralı kardeşi öldürmüş, baba Esvet de hastaneye gitmiş, onu da öldürmüşler.” En ürküntü verici, korku filminden, gangster filminden bir alıntı gibi oluyor. Günümüzde seçimlere 10 gün kara bayrama girerken olan bir olaydan bahsediyoruz Urfa’da. Yine Suruç’tan gelen haber ve görüntülerde hastanenin güvenlik kameralarının hasar gördüğü belirtiliyor. Yani güvenlik kameraları da bir şekilde iptal edilmiş. Bir fotoğrafta hastane odası belirtilen bir yerde sedyenin yanında kan birikintisi olduğu ve odanın da dağıtılmış olduğu görülüyor. Yani hastane basılmış resmen! TTB akşam saatlerinde açıklama yaptı, çatışma sonrasında Suruç devlet hastanesinin içinde de saldırıların devam ettiğini öğrenmiş bulunmaktayız.” dediğini aktarmıştık zaten. Ayrıca bunun hastanede ciddi bir güvenlik açığı olduğunu da ortaya koydu. Evet hem bütün bu olaylar oluyor, OHAL var, ayrıca AKP iktidar partisi milletvekili ve kardeşlerinin söz konusu bir yerde sayısız güvenlik var ve buna rağmen bu güvenlik önlemiyor, hastane basılıyor. Yaralıların çevredeki hastanelere sevkleri için görevli ambulansların da engellendiği gibi son derece vahim bir başka iddia daha var. TTB “yaşanılan bu kaygı verici olay hastanenin sağlık hizmetini vermesini engellediğini ve başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarının güvenliğinin sağlanamadığını gösteriyor” diyor. Yani ne doktorlar ne hemşirelerin güvenlik sağlanamamış. CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada “seçimlerde elbette insanlar farklı görüşlerdedir ve giderler kendi tercih ettikleri partiye veya kişiye oy verirler. Demokratik bir ortamda olması gereken budur ve hoşgörü ile insanlar düşüncelerini ifade ederler. Bir çatışma hele hele yaralama gibi bir tablonun olmaması lazım” diye daha ölüm haberi kendisine ulaşmamışken bunu söylüyor. “Umarız kimse hayatını kaybetmemiştir, umarız gerginlik sona erer” diyor ama onun şimdi aksinin olmasından çok korkulmakta olduğunu da eklemeliyiz. CHP Bursa milletvekili Ceyhun İrgil ise Twitter paylaşımında olayla ilgili önemli çelişkiler bulunduğunu söylüyor ve şöyle sıralıyor “Suruç’ta tüm basın ‘AKP’ye saldırı’ diye veriyor. Sorular: 1- Bir insan kendi dükkanına gelen heyete silahla saldırır mı? 2- Saldırdı diyenlerden 3 ölü, saldırılanlardan 1 ölü var. 3- Saldırdı denenler yaralı hastaneye gidiyor, hastanede intihar mı ettiler?” Konu çok karışık diyor ve bitiriyoruz ama bunu konuşmaya devam edeceğiz.

***

Ömer Madra: Biraz daha uzatmalı programlarımıza devam ediyoruz, özellikle seçim sath-ı mahalli –benim eskilerden kullandığım bir tabirle- giderek yoğunlaştı, özellikle de Suruç’ta büyük bir şiddetin başgösterdiği karmakarışık bir durum var. Suruç ilçesinde AKP’nin Şanlıurfa İbrahim Halil Yıldız’ın seçim çalışmaları esnasında çıkan kavgada 4 ölü, en az 9 yaralı olduğu, bir kısmının da hastanede infaz gibi bir şekilde öldürüldükleri haberleri var özellikle de CHP Bursa milletvekili Ceyhun İlgin’in sorduğu sorular var, bütün basın AKP’ye saldırı diye veriyor ama sorular var diye 3 soru soruyor.  1- Bir insan kendi dükkanına gelen heyete silahla saldırır mı? 2- Saldırdı diyenlerden 3 ölü, saldırılanlardan 1 ölü var. 3- Saldırdı denenler yaralı hastaneye gidiyor ve hastanede ölüyorlar, hastanede intihar mı ettiler? Çok karışık konu” demiş. Ayrıca CHP’nin Urfa Suruç il başkanının da söylediği çok önemli bir şey var onun da infaz edildiğini açıkça söylüyor. Buna karşılık da hastanede böyle bir korkunçluklar varken öte yandan da başbakan Yıldırım Suruç zanlılarının PKK sempatizanı olduğunu yönünde polis kayıtları olduğundan bahsediyor. İçişleri bakanı da ziyaretten önce kurgulanmış bir durum olduğunu söylüyor. Oysa BBC News Türkçe’nin de yaptığı röportajda Hatice Kamer’in ayrıntılı röportajda Suruç’ta neler yaşandığı konusunda iken bir kez daha hatırlatalım ki 3 gün önce de yani aynı milletvekilinin esnaf çarşısındaki aynı dükkan sahibinden oy istediği ve dükkan sahiplerinin de bunu reddettiği “bizden size oy çıkmaz” dediği, gerilimin ta 3 gün önceden buradan başladığı gibi iddialar var. Üstelik görgü tanıkları da var, iddialardan biri de tarafların ağız dalaşına girdiği ve Celal Şenyaşar’a tokat atıldığı ve onun kardeşinin abine tokat atana tokatla karşılık vermesi olayların tırmandığı ve silahla sonra milletvekilinin abi Mehmet Yıldız’ın da vurulduğu, arkasından bıçaklama olaylarından da bahsediliyor. Görgü tanığının ifadesine göre bir kez daha tekrar edecek olursak, ilk anda esnafın silah sıkmadığı ama milletvekilinin yanındakilerin silah çektiği durumda da esnafın dükkandaki bıçaklarla kendilerini savunmaya çalıştığı gibi bir ifade var. Bunların hepsi herhalde dinlenecek ve çok ciddi bir soruşturma yapılacaktır özellikle de OHAL şartlarında diye düşünüyorum. Sonra “esnafın elinde de pompalı gördüm” diyor. Polis dükkana sokmuyor, uzaklaştırıyor ama silah sesleri onun üzerine daha da artıyor, “büyük bir çatışma oldu. Celal abi yerde yatarken gördüm, diğer 3 kardeşi de yaralıydı ama durumları çok ağır görünmüyordu. Diğer kardeşin hastaneye gittikten sonra öldürüldüğünü duyduk” diyor. Sonra da çelişkili ifadeler var. TTB’nin açıklaması da son derece önemli “açıkça çatışma sonrasında Suruç devlet hastanesinin içinde de saldırıların devam ettiğini öğrenmiş bulunmaktayız” diye resmi bir açıklama yapıyor. Bunun ciddi bir güvenlik açığı olduğunu da ortaya koyuyor. Yaralıların çevredeki hastanelere sevkleri için görevli ambulansların da engellendiği gibi son derece önemli bir başka iddia daha var. Üstelik de bakanlardan en az biri “ambulans uçak gönderdik” diyor. Yani bir yandan ambulans uçak gönderiliyor bir yandan da hastanelerde yaralıların tedavisine imkan verilmemesi, ambulansların çalıştırılmaması, sevk edilmesinin engellenmesi ve hatta orada infaza benzer kuşkuları akla getirecek tuhaf ölümler olması durumu var. Bunlar inşallah daha yükselmeden bu Türkiye tarihinin yaşadığı önemli, vahim, bayram sabahlarından bir tanesi. Buna devam edeceğiz ama yeni bir haber de görüyorum, cumhurbaşkanı bu şey problemlerinden dolayı gizli videoları ortaya çıktığı zaman “bunu dışarıda konuşmam” uyarı notuyla yaptığı ve “HDP barajı aşmamalı” dediği açıklamaları sosyal medyada ve medyada gündem olmuştu. AKP’nin mahalle başkanları toplantısında ve ‘mahalle başkanları toplantısı’ yazılı afiş önünde kürsüde yaptığı konuşmanın videoları tartışma yarattı. Bunu Sezin Öney’le de konuştuk, videolarda Erdoğan “HDP üzerinde parti teşkilatının çok farklı çalışma yapması lazım, bunu dışarıda konuşmam, markaja alacaksınız. Onların baraj altı kalması demek, bizim daha iyi bir noktaya gelmemiz demek” diye açıkça konuşuyor. Fakat burada tabii şu da var, bir de “bu bir hırs meselesi, bu mücadeleden allahın izniyle galip çıkmamız lazım. Öyleyse koşturacağız, bu mahallelerde hangi ailenin konumu, durumu nedir? Bunları kim tespit edecek? Mahalle yönetimi, dolayısıyla da bunları sandık seçmen listesinden çıkaracağız, sonra da burada onların üzerinde ayrıca birebir çalışma yapmamız lazım. Bir 7 Haziran daha yaşamamalıyız. Kalan süre 13 gün –bu 9 Haziran’da yapılmış bir toplantı- fazla bir süre yok, birebir yapacağımız çalışmayla da inşallah bunları markaja alacağız. Yani iş çantada keklik değil, iş bıçak sırtı olmamalıdır. İstanbul’dan çıkacak netice Türkiye’nin neticesidir, İstanbul bu işin termometresidir” diye konuşuyor. Fakat burada bir başka tuhaf problemli durum var, Sezin Öney’in de söylediği gibi alenen yapılmış ve bir AKP’li katılan tarafından duyurulmuş, gönderilmiş bir şey, o yüzden gizli saklı komplo niteliği yok. Fakat burada bir başka sorun ortaya çıkıyor, TC anayasasında 103.maddeye baktım ben, dün Can Tonbil’e de sormuştum aynı soruyu, bayramda bulunduğu yerden dinliyor mudur bilmiyorum ama görevini yeterince yapmamış olduğu için ben şimdi onu tamamlıyorum! Baktım buldum: “madde 103/C and içmesi. Cumhurbaşkanı görevine başlarken TBMM önünde aşağıdaki şekilde and içer. Cumhurbaşkanı sıfatıyla devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve –burasının altını çiziyorum, vurguluyorum- üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine and içerim” diyor. Burada bu and içmede, namus ve şeref üzerine and içmesinde anayasa maddesinin 103.maddesi TC’nin mer’i geçerli anayasasının bunu namus ve şeref üzerine and içiyor, tarafsız olacağım diyor ama aynı zamanda biraz önce okuduğum şekilde ilginç bir şey var “HDP barajı aşmamalı, bunun için farklı çalışma yapmamız, baraj altı kalmaları lazım, üzerinde birebir ayrı çalışma yapacağız, 7 Haziran’ı tekrar yaşamamalıyız” diyor. O zaman tarafsızlıkla bunun arasında ciddi bir problem olduğu kanaatindeyim ben. Buradan da Can’a bir selamla göndereyim bunu. Burada bir problem var arkadaşlar. Bir de yeni bağlantı yapmış cumhurbaşkanı “bir eksiklik, yanlışlık var bence tutuklu kişi aday olmamalı” diye konuşmuştu. “Aday olduğunda içerideydi, biz burada illa mahkumiyeti adaylık şartları arasında saymamamız lazım. Tutuklu da olsa biz burada illa mahkumiyeti saymamamız lazım, bence tutuklu olan kişi de aday olamaz, olmamalı” diyor. Bu da TC anayasasına tekrar dönüp bakıyoruz, bu şart yok, yani cumhurbaşkanının söylediği şart anayasada mevcut değil. Orada “mevcut olan milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından doğrudan halk tarafından seçilir” diyor madde 101, değişik 21.1.2017 - 6771/7 madde. “Cumhurbaşkanı 40 yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından doğrudan halk tarafından seçilir” diyor. Yani tutukluluk konusunda herhangi bir şey söylememiş. Zaten Demirtaş da kendisi buna aslında cevap vermiş ve diyor ki “ben bütün kriterleri yerine getiriyorum ama seninki belli değil çünkü senin diploman yüksek okul hala görünmedi” şeklinde konuşmuş. Yani “tutukludan aday olmaz, 24 Haziran’dan sonra düzeltme yapacağız, cumhurbaşkanı olmanın şartları olması lazım” dediği zaman Demirtaş da “üniversite diploman olması lazım ama bugüne kadar diplomanı gören olmadı, benim kriterlerim tamam da asıl seninkiler şüpheli” diye bir yanıt vermiş durumda. Son olarak da OHAL’i kaldırmayacağını açıkça söylemiş olduğu halde cumhurbaşkanı OHAL’in yani olağanüstü halin seçim beyannamesinde açıkça görülüyor ki ona da baktık AKP’nin seçim beyannamesinde net olarak “OHAL kaldırılmayacaktır, 24 Haziran’dan sonra da sürdürülecek” diyordu, gerekçesi de şuydu “milli güvenliğimiz ve vatandaşlarımızın huzuru tam olarak tesis edilene dek sürdüreceğiz” ifadesiyle devam ettirileceği duyurulmuştu OHAL’in. Şimdi ne diyor? “24 Haziran’dan sonra ilk işimiz OHAL’i kaldırmak” diyor. Rize’nin Güneysu ilçesindeki baba evinde 24 TV 360 ve Anadolu Yayıncılar Birliği’nin ortak canlı yayınında yaptığı konuşmada açıkça “ilk işimiz inşallah OHAL’i kaldırmak olacaktır” diyor. Bir başka çelişmeli durum da Erdoğan’ın son açıklamasında şimdi yeni görüyorum BBC Türkçe’de o da paralı askerlik, bedelli askerlik konusunda da “düşünmüyoruz, gündemimizde yok” demişti ama seçim sath-ı mahalli böyle bir şey işte, birdenbire şey yapmış olduğu görülüyor çünkü gündeme alınmış görülebildiği kadarıyla. “Cumhurbaşkanı Erdoğan bedelli askerlik gündemimizde var” diyor benim önümdeki bilgisayarda 42 dakika önce gelmiş haberde “bedelli askerlik gündemimizde yok diyorlardı şimdi bedelli askerlik gündemimizde var demişler” seçim sıkıştırıyor insanları her türlü vaad ve 24 Haziran seçimlerinin ardından süreci işletebileceklerini söylemiş. Bunu da İstanbul Marmara İlahiyat Camii önünde bayram namazı çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtlarken söylemiş “bir ihtiyacın olduğu ortada” demiş. Şimdiye kadar bunu söylemiyordu, yan işte insanlara bunları yaptırıyor, bunları konuşturuyor.

***

Ömer Madra: Uzatmalı Açık Gazete’nin son bölümüne girmiş bulunuyoruz. Bir tek mektup okuyacağım, bir bayram sabahı bayram mektubu onu okuyarak bitireceğiz. Hasan Cemal’in T24’te gece yarısı itibariyle yayınlanan yazısı:

Selo Başkan, iyi bayramlar!

Selo Başkan;
Günaydın, nasılsın?
İyi bayramlar diliyorum sana.
Bir bayram sabahı keşke ailenle, sevdiklerinle birlikte olsaydın, onlarla kucaklaşıp hasret giderseydin.
Ne yazık ki hapistesin.
Demokrasi ve özgürlükten, adaletten korkanlar seni demir parmaklık arkasına attılar.
Ama direniyorsun.
Zindanda da olsan adalet, demokrasi, hukuk, özgürlük bayrağı elinden düşmüyor.

Demir parmaklık arkasında da olsan, despotun kâbusu olmaya devam ediyorsun

Sevgili Selo Başkan;
Sen çok daha iyi bilirsin:
Direnmek yaşamaktır!
Belki senin için tersi geçerlidir.
Yaşamak direnmektir!
Çünkü senin hayatın direnmekle geçti, geçiyor.
Seni hapse atan "despot"a karşı direniş bayrağı hiç elinden düşmüyor.
Hapiste de olsan, direniş bayrağı dimdik elinde.
Despot senden fena halde korkuyor.
Hapiste olsan da korkuyor.
Sesini tümüyle kesmek istiyor.
Elinden gelse seni darağacına bile gönderecek.
Ne korkunç, ne de hazin!

Sevgili Selo Başkan;
Yakın siyasal tarihimizde, ruhlarına bu kadar kin ve nefret aşılı bir siyaset kadrosu, rakiplerini bu kadar şeytanlaştırmış bir despot zihniyet hatırlamıyorum.
Gerçekten aklım almıyor.
Neredeyse farklı olan her şeye düşmanlık besliyorlar.
Yalnız seni değil, neredeyse bütün HDP'li yöneticileri hapse attılar.
HDP'li milletvekillerinin çoğu hapis.
Neredeyse HDP'li belediye başkanı bırakmadılar dışarıda.
Kürtlerin oylarıyla gelen başkanları ya hapse attılar, ya görevden aldılar.
Kürtlerin oyuna karşı "devletin gücü"nü kullandılar.
Halkın oyunu hiçe saydılar.
Ama despot hâlâ korkuyor.

Evet, Sevgili Selo Başkan;
Despot hâlâ korkuyor.
Senden korkuyor, HDP'den korkuyor.
Talimat üstüne talimat yağdırıyor:

- HDP'yi baraj altına itin!
- Ne yaparsanız yapın, HDP'nin
yüzde 10 barajını geçmesine engel olun.
- Bir 7 Haziran daha yaşamak istemiyorum.

7 Haziran genel seçimlerinde 9 puan oy kaybetmiş, tek başına iktidarı elinden kaçırmıştı.
7 Haziran'ın tekrarı despot için tam bir kâbusa, korkulu rüyaya dönüşmüş durumda.
Elinden gelse sizi boğacak.
HDP'yi tamamen yok edecek.
Ne hukuk tanıyor, ne adalet.
Demokratik değerler umurunda bile değil.
Her değeri çiğneyerek, herkesin üstüne basarak despotluğunu
sürdürmenin peşinde o...
Ama başaramayacak.

Sevgili Selo Başkan;
İyi ki varsın.
Hapisten de olsa direniş bayrağını sallıyor olman, despotun yüreğine korku salmaya devam ediyor.
Demir parmaklık arkasında da olsan, despotun kâbusu olmaya devam ediyorsun.
HDP ve yüzde 10 barajı...
En büyük korkusu bu.
Korkunun ecele faydası yok, derler.
HDP barajı aşacak!
Ve Erdoğan kaybedecek.
HDP ve Türkiye bu kadar adaletsizliği, bu kadar haksızlığı, bu kadar despotluğu hak etmiyor.
Bu kadarını kaldıramaz.
Türkiye demokrasiyle yaşamak istiyor.
Hukukla birlikte hayat istiyor.
Kısacası, özgür yaşamak istiyor.

Sevgili Selo Başkan;
Türkiye'de demokrasi, hukuk ve özgürlük DEMOKRASİ DEVRİMİ demektir.
24 Haziran'da demokrasi devrimine giden yolun aralanacağına inanıyorum.
Seninle birlikte zindandaki birçok dosta, zindandan geçen birçok arkadaşa, meslektaşıma, şimdi isimleri aklıma gelen:

Nazlı Ilıcak'a, Gültan Kışanak'a, Figen Yüksekdağ'a, 
Ayla Akat'a, Enis Berberoğlu'na, Ahmet Altan'a, 
Mehmet Altan'a, Osman Kavala'ya, Fırat Anlı'ya, 
Ali Bulaç'a, Mustafa Ünal'a, Ahmet Turan Alkan'a, 
Celalettin Can’a, Sedat Laçiner'e, Mümtazer Türköne'ye ve bugün özgürlüklerinden yoksun hapis yatan herkese 
İYİ BAYRAMLAR diliyorum.

Hasan Cemal T24

http://t24.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/selo-baskan-iyi-bayramlar,19910

Bitirirken de şöyle bir durumla karşı karşıyayız aslında bu bayram sabahı bütün bu korkunçlukları rağmen Sezin Öney’le de konuştuk, önemli bir hava değişikliği var. Mesela ben 5 günden beri 5 kolaj yaptım çeşitli özellikle de Erdoğan’ın ağırlıklı olarak konuşmalarına yer verdiğim alıntılar yaptım ve bunları Açık Gazete’de yayınladık. Bu sonuncu kolajda da Erdoğan “HDP barajı aşmamalı” diyordu, sonra “başlamadan bitiririz çalışırsak” diyordu “iş çantada keklik değil” diyordu, arkasından “tarafsızlıkla görevimi yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma namusum ve şerefim üzerine and içerim” demişti ama tarafsız mı değil mi belli değil. Sonra burada bir eksiklik, yanlışlık var demişti Rize’de Güneysu ilçesinde konuşurken “bence tutuklu kişi aday olmamalı” diye kendini mahkemelerin yerine koyarak konuşmuştu. TC anayasası oysa milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasında tutukluluğu koymuyordu, öyle bir şey yoktu engel olarak. Ondan sonra AKP’nin seçim beyannamesinde “OHAL kalkmayacak” diyordu ama şimdi kalkacak diyor. Cumhurbaşkanı taraflı mı tarafsız mı bilmiyoruz, OHAL kalkmalı mı kalkmamalı mı belli bir tartışma var, bedelli askerlik gündemde yok deniyordu şimdi var deniyor. Bedelli askerlik olmalı mı olmamalı mı? Yani soru şu: baraj aşılmalı mı aşılmamalı mı? Aday olmalı mı olmamalı mı? OHAL kalkmalı mı kalkmamalı mı? Bedelli askerlik olmalı mı olmamalı mı? Cumhurbaşkanı taraflı mı tarafsız mı? Valla karışık vakanüvist imzasıyla yazıyorum, mütevazı vakanüvistinize göre en iyisi sözü burada bırakmak.