Seçim sürecini izleyen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Heyeti ara raporunu, geçen Cuma günü yayımladı. Büyükelçi Audrey Glover başkanlığındaki AGİT heyetinin internette yayınladığı ara raporunda medyamız, “Hükümetle bağlantılı veya kamu ihalelerine bağımlı sahipleri olan kuruluşlar” olarak tanımlanıyor. AGİT’in üzerinde durduğu bazı konuları buraya not edelim:
Seçim kanunlarında seçim kararından sonra değişiklik yapıldı.
Mühürsüz oy pusula ve zarfların geçerli sayıldığı.,
Çatışmacı atmosferin, genel kutuplaşmayı yansıttığı.
Cumhurbaşkanının sıklıkla diğer adaylar ve partileri terörizm destekleyicisi olarak işaret ettiği.
28 Mayıs-11 Haziran arasında, 643 Sosyal medya kullanıcısının cezalandırıldığı.
Çok sayıda medya kuruluşunun kapatıldığı ve gazetecilerin tutuklandığı.
BM İnan Hakları Komiserliğinin güvenilir seçim için, OHAL’in “derhal” kaldırılmasının istendiğini hatırlatıldığı.
Seçim kampanyasında eşitliğin bulunmadığı ve eşitliğe özen gösterilmediği.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun, medya izleme raporlarının ise kamuya açık olmadığı.
Rapor’u yumuşak bir üslubla yorumlayan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hami Aksoy ise, “Ülkemizde seçimler çoğulcu ve rekabetçi ortamda demokratik standartlara uygun olarak gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte, anılan belgede, mevcut seçim süreci hakkında sahadaki gerçeklerle örtüşmeyen hatta siyasi nitelikli bazı yorumlara yer verildiği görülmüştür.”
Seçim kanunlarındaki değişikliklerden bazılarını daha burada hatırlatmak istiyorum.
Bunlardan biri, Cumhurbaşkanlığı seçimi oy pusulası ile Milletvekili seçimi oy pusulalarının aynı zarfa konulmasıdır. Getirilen bu uygulama, iki seçimin ayni seçim olduğu izlenimi yaratmasıdır. Seçimin birlikte yapılmasından başlayarak, propaganda ve diğer bir çok seçim işlemi iki ayrı seçime ait olmaktan çıkmış, aynı seçimin iki parçasına dönüşmüştür. Yasama meclisi seçimi ile yürütme organının başı olacak cumhurbaşkanı seçimi için tek seçim algısı yaratılmıştır.
Anayasa hukukçularının ilerde bu iki seçimin birleşmesinin sakıncalarını inceleyeceklerini sanıyorum.
Hatırlanılması gereken diğer bir konu da, sandık ve ilçe seçim kurullarına “memurların” hâkim olabilmesi yolunun açılmasıdır. Mahzurlarıyla her gün karılaştığımız bu konunun yıkımını seçim gecesi yaşayabiliriz!
Bunların hepsinin önündeki eksiğimiz, demokratik ülkelerde seçimlerin olmazsa olmazı “Eşitlik” ilkesidir.
Kullanılan parada, propagandada, medya kanallarında eşit şeffaflık, eşit denetim, eşit zaman, eşit kaynak, eşit özgürlük, eşit kural olmalı ve uygulanmalıdır.
Bu seçimlerin hiçbir işleminde eşitlik ilkesi yürürlükte değildir. Oysa 1950 ile 2011 arasında yapılan her seçimde, seçimlerin birçok unsurunda ve bir çok yerinde eşitlik uygulanmıştı.
Başbakanın veya İçişleri Bakanı'nın veya Adalet Bakanı'nın, herhangi birinin, 24 Haziran seçimlerinin herhangi bir unsurunda, herhangi bir yerinde “eşitlik vardır” dediğini duydunuz mu? Diyebilirler mi?
Hükümet ve bakanlarımız eşitlikten sorumlu değilmiş gibi her gün ana konusu güvenlik olan propaganda konuşmaları yapıyorlar. Oysa bugün güvenlikten sorumlu olan kendileri; dünkü güvenlikten sorumlu olan da, bugünkü iktidar partisi!
Eşitlik olmayan bir seçimin sonucu “seçim sonucu” değildir.
Böyle bir seçimden sonra, AGİT’in yayımlayacağı raporun, geçen hafta yayımladığından daha kapsamlı daha acı olacağını sanıyorum.