'Uyuyorlardı, uyandılar'
Telefonum çalıyor. Kimbilir kim? Numarayı da tanımıyorum.
Açıyorum. Bir kadın. Kısık sesiyle, 'Elif, çok az vaktim var, neredesin?' diyor. Kim olduğunu hiç sorgulamadan, 'Evdeyim henüz' diyorum. 'Ben Patti Smith, kahve içelim mi?'
'Hemen geliyorum, nereye?' MacDougal, 12 Chairs. Öğlen vakti. İçerisi tıklım tıklım.
Akşama Lorca'dan şiirler okuyacak Bowery Ballroom'da. Doktora gidecek, kızıyla buluşacak, soundcheck saatinde de buluşacağz, size fotoğraflar yollayacak.
Burada 12 sandalye mi var hakikaten bir sayayım? 'Boşuna sayma, 12'den çok' diyor. Yıllar evvel burası stüdyosuymuş, ev sahibi Patti Smith'ten almış, şimdiki sahiplerine vermiş. 'Kalbimin bir tarafı o günden beri hep kırık' diye anlatıyor.
'Ya sen? Ne zaman taşındınız? New York iyi gelmiyordur şimdi sana değil mi? Bu parklar üzerine geliyordur değil mi insanlar orada parkı korurken?'
O tüy gibi bir kadın, sözleri demirden. 'Uyanmaları gerekiyordu' diyor. 'Tanrıya şükrediyorum, uyandılar. Çünkü uzun süredir uyuyordunuz. Kaç sene oldu, 9-10? 'Uzun hikaye' diyorum. Kısa versiyonunu anlatayım: 'Günlüğünü, despot hain baban bulur da alır sobaya atar ya. Onun gibi o. Sobanın başındaydı, tam yakacaktı, soba söndü sanki..'
'Anlat bana, her şey yazıldığı gibi mi başladı' diye soruyor. Buldozerden, park nöbetlerinden, sokağa çıkmasınlar diye evlerinde tutulan yüzde 50'den, çapulculardan, çapullingten, parktaki Devrim Market'ten bahsediyorum. İnstagramda fotoğrafları gösteriyorum. Maskeli teyzelere gülüyor. Üzerinde peace işaretli otobüslere uzun uzun bakıyor.
Uzun sessizlikler içinde oturuyoruz.
'Beynim patlayacak gibi oluyor düşünmekten. Ben hiçbir zaman şiddeti desteklemedim. Bir baksana şu dünyanın haline. Hiçbir yerinde huzur yok. Her yer karışık. Ama bir insan, bir yönetici kendi halkını birbirine kırdırmaz. O barıştırmak için, sevgiyle sarılmak için orada. Bizi aptal sanıyorlar. Biz dünyadaki hiçbir yöneticiye, hiçbir sisteme inanmıyoruz, onların palavralarına karnımız tok. Teknolojiyle başedemedikleri için bizden nefret etme yolunu seçiyorlar. Teknolojiden hiç anlamasam da şunu biliyorum tek bir cümlemizle kalelerini başlarına yıkabiliriz. Ve bundan korkuyorlar. Korksunlar da, bu bir kültürel devrim, daha bu başlangıç, sonunda biz kazanacağız.'
O yemeğini yiyor, ben kahvemi içiyorum.
Türkiye'deki bütün çapulculara selamını söylememi istiyor. Üzerimde kalmasın.