Mason Currey Günlük Ritüeller çev. Tülin Er, Sevinç Kayır Kolektif Kitap, 2014, 234 s. |
Günlük Ritüeller benzeri kitaplar baştan sona okunmazlar genellikle. El altında, gözden uzak olmayan bir köşede bulundurulan, arada bir karıştırılacak, göz gezdirilecek kitaplardır daha çok. Bu tip kitaplarda bir süre sonra öyle bir noktaya ulaşılır ki; okunan ve okunmayan kısımlar belirsizleşebilir, bir başka deyişle, kitabın bitip bitmediğini anlamak güçleşir. İsimler üzerinden gittiği için, Günlük Ritüeller’de böylesi bir belirsizliğe düşme “tehlikesi” yok gibi görünüyor, ama kesinlikle, arada bir karıştırmak üzere uzunca bir süre el altında bulundurulacak, gözden uzak olmayan bir köşede duracak bir kitap... “Büyük eserlerin yaratıcıları nasıl çalışır?” sorusuna kısa kısa yanıtları derlemiş Mason Currey. Edebiyat, sinema, felsefe, müzik, sanat, bilim dünyasının akla ilk gelen isimlerinin çalışma düzenleri hakkında ilham verici anekdotlar okuyoruz (söz konusu isimlerin çalışma disiplinleri, kıskançlıkla birlikte, heves kırıcı da olabilir hiç kuşkusuz).
Yine bir genelleme yaparak devam edersek; Günlük Ritüeller’e de –benzeri diğer kitaplara hemen herkesin yaklaştığı gibi– aslında az çok bilgi sahibi olduğum isimlerle başlıyorum. Georges Simenon mesela. “Üretken yazar” sıfatını hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde üzerinde taşıyanlardan biri olan Simenon, tam anlamıyla heves kırıcı bir başlangıç! (Kariyeri boyunca 425 kitap yayımladığı hatırlatılıyor.) “İçindekiler” kısmına döndüğümüzde diğer “tanıdık” isimler de art arda sıralanıyor. Bu tip kitapların iyi yönlerinden biri de “hatırlattıkları.” Uzunca bir süredir başka herhangi bir yerde Jerzy Kosinski ismine rastladığımı hatırlamıyorum örneğin. “Canım ne zaman ve nerede isterse yazıyorum, genellikle de hep yazmak istiyorum: gündüz, gece ve alacakaranlıkta... restoranda, uçakta, kayak yapmadığım ve at sırtında olmadığım zamanlarda, Manhattan, Paris ya da başka bir şehirde gece yürüyüşlerine çıktığımda... Gecenin bir yarısında ya da öğleden sonra uyanıp notlar alıyorum. Ne zaman daktilonun başına oturacağımsa hiç belli olmuyor,” demiş Kosinski. Kosinski’nin Boyalı Kuş romanına tekrar bir göz atmak üzere Günlük Ritüeller’i kolay ulaşılır bir köşeye –şimdilik– bırakmadan önce, Alice Munro çarpıyor gözüme. 2013 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Munro, “ev işleri ve çocuk yetiştirme görevleri arasında bulabildiği kısa zaman dilimlerinde yazar”mış.
Hemen bakmak isteyeceğim ve ardından yeniden hatırladığım isimlerden sonra, sıra daha önce hiç duymadığım isimlere de gelecek. Bu “keşif”ler de, sanırım benzeri kitapların en yararlı tarafı. Simenon nasıl heves kırıcı bir başlangıçsa, “matematik keşişi” Paul Erdös de bir o kadar heves kırıcı bir son! Şimdilik...