Ekonomi Notları – 25
Ömer Madra: Memlekete hoş geldin, Amerika gezisinden izlenimlerini de ayrıca alırız. AB’nin genişleme ile ilgili tarihî ilerleme raporu ve Türkiye’nin durumu konusunda bir değerlendirme yapar mısın?
Hasan Ersel: Raporda Türkiye ile ilgili kritik nokta olarak görülenlerin büyük ağırlığı toplum yaşamını ilgilendiren siyasal içerikli konulardır. Ekonomi yönünde baktığımız zaman ciddi bir engelleyici noktaya değinilmiyor, “birşeyler yapılıyor, doğru yolda gidiyor, vs.” deniyor. Ama bunlar tali konular gibi gözüküyor. Raporda Türkiye’nin yapması gereken siyasi dönüşümü tam yapamamış, ama iktisadi dönüşümünde görece çok daha başarılı görünüyor.
ÖM: Bence çok keskin bir tesbit. Yani işkencenin önlenmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanması, saydamlık, hesap verilebilirlik... “Bizimle beraber yaşayabilmek için önce bu meseleleri halledin” diye bir yorum olduğu anlaşılıyor. Ekonomik açıdan bir sorun en azından ön planda gözükmüyor. Oldukça önemli bir tesbit. Peki, Türkiye’deki ekonomi ile devam edelim mi?
HE: Türkiye’den, enflasyonla ilgili bir bilgi var, buna çok kısaca değinmek istiyorum. Eylül ayında enflasyon rakamları fena değil. TÜFE aylık artış hızı % 3.5 çıktı. İyi denilebilir. Yapı Kredi Araştırma Bölümünün tahmini % 3.6 idi. Yani beklenen bir sonuç diyebiliriz. TÜFE’deki yıllık artış böylelikle % 37’ye gelmiş durumda. Yıl sonu itibarı ile % 35 olarak belirlenen enflasyon hedefi tutturulacağı gibi, 1-2 puan altına bile düşebilir. TEFE artış hızı Eylül ayında %3.1 çıktı. Yıllık artış hızı %40.9’a geliyor. Dikkat ederseniz TEFE ile TÜFE arasında arada fark var ama, büyük değil. ‘Çekirdek’ dediğimiz, Özel Sektör İmalat Sanayii Toptan Eşya Fiyat Endeksi %2.5 arttı. Bu biraz beklediğimizin üstünde bir artış. Bu endeksin de yıllık artış hızı %38.6’ya geldi. Özetle enflasyon olayına baktığımız zaman Türkiye’de işler beklendiği gibi gidiyor diyebiliriz.
Yalnız altını çizdiğim bir noktayı yineleyeyim. Enflasyon toplumsal yaşamımızı etkileyen çok önemli bir olgu ama yaşamımızın tek boyutu da değil. Burada bir şey kazanılmış olması güzel, büyük yararları var. Fakat bu toplumda refahın göstergesi değil… Bu sonuçlar, sadece doğru önlemler alınırsa toplumsal refahın artırılabileceğinin, artabileceğinin göstergesi olarak düşünülmeli.
ÖM: İlginç, çünkü yıllar yılı enflasyonla ilgili çok daha karamsar şeyler konuşmaya alışmıştık, hatta hayatımızın bir parçası olmuştu.
Şerif Erol: Hatta Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ajay Chhibber’ın da bir açıklaması bugünkü gazetelere yansımış: “%3 büyüme de gerçekleşir” diyor. Yani moral verdiği söyleniyor haberde.
HE: %3 büyüme gerçekleşir…Bu açıklamayı sadece "Ajay Chhibber moral verdi" diye düşünmemek lazım. Gerçi, büyümenin nasıl olduğu, nasıl finanse edildiği konusundaki soru işaretleri zihnimizi meşgul etmeye hala devam ediyor. Bunu bir sinik bir bakış açısı ile söylemiyorum. Gerçekten bir yandan da ne olduğunu anlamağa çalışıyoruz. Sözümde de duracağım, yani bu sorunun makul bir açıklamasını bulmağa çalışıp sizlere ileteceğim.
ÖM: İktisat uzmanlarından beklentimiz sonsuz tabii... Bir de dünyadaki gelişmelerden bahsedelim istersen. ABD başta olmak üzere dünyada genel bir ekonomik problemin yaygın olduğu gözleniyor, bütün haberler o yönde, ama spesifik olarak ona dönmeden önce, Brezilya’da, hem taze yapılan seçim ortamında ekonomik olarak neler olup bittiği bizi çok ilgilendiren bir konu, buna geçelim istersen.
HE: Önce Brezilya’yı kısaca tanıtayım, çocukluğumdan beri çok merak ettiğim ve bir türlü gidemediğim bir ülke.
ÖM: Futbol meraklısı olmadığın halde?
HE: Değilim, ancak çok enteresan bir ülke. Mesela ben bir Brezilyalı hanımla tanışmıştım, o da beni çok etkilemişti.
ÖM: (gülüyor)
HE: Tahmin ettiğiniz nedenle değil… Kendisi Stanford’tan doktoralı, 4 çocuk annesi çok hoş bir hanımefendi idi ve hayattaki en büyük merakı da (benim gibi) savaş uçakları idi!
ÖM: Eril bir konu!..
HE: Brezilya bir kere büyük bir ülke, haritadan da biliyoruz ki 8-9 milyon km2 yüzölçümü olan, kalabalık bir ülke. İktisadi göstergelerini de söyleyeyim, GSYH’sı 2002’de 470 milyar dolar civarında tahmin ediliyor. Bu haliyle Türkiye’ye bakarsanız, Türkiye’nin 2.5 katı kadar bir gelir yaratıyor. İhracatının 2002’de 55 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. İthalatı ise 47 milyar dolar. Dikkatinizi çekerim, dış ticaret fazlası veriyor… Türkiye neredeyse tarihinde vermemiştir! Brezilya ise devamlı dış ticaret fazlası verir. Buna mukabil cari dengesi 16 milyar dolar açık veriyor. Önemli miktarda faiz ödemesi var. Bu seneki büyüme hızı %1’in altında. Bu ülke, Türkiye’nin birkaç yüzmilyon dolar bulduğu zaman sevindiği doğrudan yatırım kaleminden bu yıl 16.5 milyar dolar giriş sağlamış. (Bu aslında daha önceki yıllara oranla düşük bir rakam.) Dış borcu 240 milyar dolar, GSYH’nın %51’i. Kamu kesiminin toplam borcu GSYH’nın %80’i. Yani ülkenin ciddi bir borç yükü var. Kamu kesimi borçlanma gereği de GSYH’nın %7.5’u. (Türkiye’nin yarısı kadar).
Başkanlık sistemi ile yönetilen bir ülke, 4 yıllığına başkan seçiliyor, 16 eyalet, bir de Brasilia (başkent) bölgesi var yönetim yapısında.
Bu ülkede yakın geçmişte enteresan gelişmeler oldu. Bu ülkenin şu andaki başkanı Sosyal Demokrat Parti’den Fernando Henrique Cardoso. Kendisi önce Maliye Bakanlığı yaptı. Ünlü Real Planı’nı yürürlüğe koydu. Bu insan iktisat politikalarını yürütmeye başladığında enflasyon oranı %10445 idi! Şimdi %8-9 civarında. İlginç olan, uyguladığı politikalar da fakirlere yaradı. Mesela sefalet bölgesine düşmüş olan insanların toplam nüfus içindeki payı %20 dolaylarındaydı. Bu oranı hızla %15’e kadar düşürdü. (Gerçi onun altına indiremedi...)
ÖM: Niçin seçimi kazanamıyor?
HE: Yasalar gereği aday olamıyor, çünkü iki defa üst üste kazandı. Yoksa anladığım kadarı ile şahsına çok büyük sempati var. Partisine değil ama şahsına büyük sempati var. Uyguladığı politikalar ile halkın güvenini kazanmış bir politikacı.
Kısaca değineyim: Sağlık programı, çocuk ölümlerini çok düşürdü, AIDS oranı çok düştü. Eğitim programı, ilk kez tüm Brezilyalı çocuklar okula gidebilir hale geldi. Konut programı, israflı, gösterişli programları yok etti, kişilere ev sahibi olmaları için olanak sağladı. Toprak reformu yaptı, 600 bin aileye toprak sağladı. Altyapı programı, akar suyu olan ev sayısı %6 arttı, telefonlu ev sayısı %20’den %58’e çıktı. Brezilya’da şu anda 8 evden 1’inde bilgisayar var.
Ama herşey de iyi gitmedi. İstihdam sorununu çözemedi. İşşizlik oranı %6’dan, %8’e yükseldi. Yasal düzenlemelerde bazı sorunlar var, suç artışı var, adalet sisteminde düzelme pek yeterli olmadı, yolsuzluklarla mücadelede pek önemli adımlar atılamadı. Kamu maliyesinde ise sorun ile karşılaştı. İktidara geldiğinde iç borç yükü GSYH’nın %30 idi, bu giderek yükselip %60’lara kadar geldi.
Başkan olacağı anlaşılan Luis İnacio Lula da Silva işte böyle bir ekonomiyi saygın ve başarılı bir başkandan devralıyor.
ÖM: Nüfusu kalabalık demiştik, netleştirelim: 2001 Temmuz sayımına göre 175 milyona yakın.
HE: Nüfus açısından bakıldığında da galiba dünyanın üçüncü büyük demokrasisi oluyor Hindistan ve ABD’nın ardından. Lula ilginç bir insan, çünkü 6 yaşında iken annesi ile kamyon üstünde 1000 km. uzaklara gitmiş. 12 yaşında işçi olarak hayata atılıyor, şimdiye kadar 4 defa başkanlık seçimine katılmış. Bu son seçime ilişkin kamuoyu yoklamalarında her gelir grubunda diğer bütün partileri geçtiği görülüyor. İlginç olan, en az fark yaptığı gelir grubunun en fakirler olması… Yalnız en fakirler grubunda kendi solundaki partilerle yarışıyor. Yabancı dil bilmiyor, yurtdışından yakın dostu iki kişi var, biri Fidel Castro ve [Venezuela Başkanı sosyalist] Hugo Chavez. İşçi Partisinin (Partido dos Tabalhadores) başında. Ancak Brezilya’da solda çok parti var. Sol anlayışları da farklı. Lula’nın İşçi Partisinin sol anlayışı da, yanlış anlamıyorsam, eşitlikçilik çerçevede düşünülebilecek bir şey, yoksa klasik Avrupa solunun partileri gibi değil. (Parti, sendikacılar, katolik “özgürleşme teolojisi" yandaşları ve sol akademisyenlerin ittifakı olarak tanımlanıyor.) Bir ilginç nokta daha var. O da İşçi Partisi’nin seçime tutucu Liberal Parti ile ittifak yaparak girmesi. Çünkü bu partinin başkanı Jose Alencar (bir tekstil milyoneri) Lula’nın başkan yardımcısı.
Lula, iktidara geldiğinde, büyük bir olasılıkla, Kongrede çoğunluğu sağlamış olmayacak. “Kongrede kendisine destek verebilecek olanlar en büyük rakipleri yani bugünkü sosyal demokratlar olacak” deniyor.
Lula’nın karşılaştığı en önemli sorun Brezilya’nın borç dinamiğinin tehlike sinyali vermesi. (Bunun altını çiziyorum çünkü bu ülkede borç dinamiği tehlikeli ise bizde haydi haydi tehlikeli!) Soru bu sorunun altından nasıl kalkacağı, bu konuyu nasıl ele alacağı? Dış finans çevrelerinin kaygısı, moratoryum ilan edip “borcumu ödemeyeceğim” der mi? Mali piyasalarda çalışanların Lula’yı sevmemesinin sebebi bu. Bunun dışında baktığınız zaman görünüyor ki, Lula, Cardoso’nun başlattığı reform programına devam edecektir. Bu açık. Herhalde sağlık programını geri çevirecek değil… Elindeki olanakları ile bu yönde devam edecektir. Olanaklarının sınırlı olması nedeniyle, çok radikal, müthiş şeyler yapması da pek beklenmiyor…
Ben Lula’nın moratoryum ilan edebileceğini de pek sanmıyorum. Bazı piyasalara ters gelen kararlar alabilir. Örneğin Merkez Bankası Başkanı Arminio Fraga’dan pek memnun olmadığını ifade etmiş, onu görevden alabilir. Bilmiyorum bu ülkenin iç politikası açısından anlamlı bir şey midir, ama dışarıdan bakıldığı zaman hoş görünmeyen bir olay. Çünkü Fraga saygın bir zat, bir de Merkez Bankası başkanlarının siyasi iktidarla beraber değişmesi hoş bir şey değil.
Bu tür farklılıklar dışında, iktisat politikasının büyük ölçüde mevcut çizgide devam edeceğini tahmin ediyorum.
Ayrıca büyük bir olasılıkla da, ikinci turda, seçimi rahat bir çoğunlukla kazanacak.
ÖM: Zaten %47 gibi çok büyük bir oy oranı aldığı da son seçimlerde görüldü, ikinci tura kaldı, %50’nin üstüne geçmesi için 3 puana kaldı. Borç dinamiği tehlikeli; bir tehlikeli durum da –senin öteden beri üzerinde durduğun- gelir dağılımı adaletsizliği. Brezilya’nın gelir dağılımı eşitsizliği, adaletsizliği açısından dünyanın ikinci ülkesi olması, bu yüzden mesela suç oranının çok yükselmesi gibi durumları var. O konuda ne olacak?
HE: O açıdan Cardoso’ya gönderme yaptım, Cardoso devraldığı noktaya oranla ülkenin toplumsal yapısını sağlamlaştırıcı yönde epeyce adım attı. Şimdi yine bu söylenenlerden benim çıkardığım durum, Lula “bunu da aşacağım” diyor. Yani “gelir dağılımını, eşitsizliklerini daha da düzeltecek, fakirlere daha çok destek verecek programlar yapacağım” diyor. İyi güzel de nasıl yapacak? Kaynağı nereden bulacak? Dolayısı ile Lula’nın temel kaygısı Cardoso’nun yaptıklarına devam etmek, mümkünse daha fazlasını yapmak olacak. Mümkün olup olmadığını zaman içinde görecek. Özellikle de işsizlik sorunu ciddi, bunu kontrol altına alması lazım. Brezilya’nın eğitimde sağladığı başarı önemli bir olaydır, devamını getirmek gerekiyor. Belki başka bir zaman daha etraflı konuşuruz: Para dağıtarak gelir dağılımı düzeltilmez. Gelir dağılımını düzeltmek için insanların “sermaye sahibi olmasının sağlanması” gerekir. Bu amaçla en önemli olan da “beşeri sermayedir”. Yani insanların gelir kazanabilecek beceri ve bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır. Bu da eğitimle başlayan bir süreç. Bu yüzden Lula’nın Brezilya’da başlayan programı daha da canlandırıp götürmesi lazım.
Ama bütün bunlar kaynak gerektiriyor. Bu konuda da Lula somut yanıt vermediği için, “niyette kalıyor” gibi bir eleştiri var. Bunun altından kalkması gerekiyor.
ÖM: Bu gelir dağılımı meselesi suçla çok bağlantılı tabii, son okuduğumuz yazılardan bir tanesinde Naomi Klein da belirtiyor ki, ülkede özel koruma ordusu 400 bin kişiden oluşurmuş ve bu, resmi polislerin 4 katı imiş.
HE: Benim Brezilya’da yaşayan arkadaşlarım da söylemişlerdi, “daha evvel gelseydin bu ülke çok hoş ve rahattı, ama şimdi tavsiye etmeyiz; korkutucu olabilir” diye uyardılar beni. Ülkenin bu sorunu kronikleşmiş bir halde.
ÖM: Helikopter sayısı da artmış, New York’takilerin de birkaç katı imiş, herkes özel helikopter kullanıyor anladığım kadarı ile, biraz da korunma amaçlı olarak.
HE: Epey tehlikeli, “kentler tehlikeli bölgeler” şeklinde tarif ediliyor. Bu açıdan çok huzursuz bir ülke olduğu belli.
ÖM: Brezilya demişken, Arjantin ile ilgili olarak dün BBC World’de bir program izledim, memlekette o kadar büyük bir işsizlik ve yıkıntı durumu var ki, televizyonların en tutulan popüler bilgi yarışmasında büyük ödül bir işmiş! Yani kazanana iş buluyorlar.
HE: Harika!
ÖM: Bu herhalde duyulmuş en müthiş şeylerden biri ve takas ekonomisine geçiyormuş Arjantin.
HE: Bu program ayda bir mi, günde bir mi yapılıyor? Ne kadar iş var yani?
ÖM: Hergün yapılıyor galiba, fakat çok uzun, programa 30-40 yıl idare edecek kadar talep varmış.
Ekonomi Notları - 24(10 Ekim 2002 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.)